Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Anti-sistem muhalif seçmen ve İnce

Bu yazıda Muharrem İnce’ye yönelen destek üzerinden bir seçmen grubunu analiz etmek ve tartışmak istiyorum. Bu grup anti-sistem muhalif seçmen olarak adlandırılabilir.

Siyasal tercihleri sonucu itibariyle uçucu bir özellik sergileyen bu toplumsal demet, son olarak Muharrem İnce’ye meyletmiş gözüküyor. Geçtiğimiz yıl bir ölçüde Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’a göçmen karşıtı ve popülist söylemlerinden ötürü meyleden bu seçmen grubu, bugün daha da büyümüş bir halde. 

Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanı adayı olabilmek için 100 bin imza baremini aşmasıyla birlikte İnce’nin mevcut yarışta ne yapacağı, topluma nasıl sesleneceği, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ya da Millet İttifakı’nın kendisinden ne alıp götüreceği Türkiye’nin geleceği için hayati bir tartışma haline geldi. 

Derdim İnce’yi 2018’deki performansından dolayı eleştirmek ya da “Eğer bu yarışta çekilmezseniz ne olacağının farkında mısınız sayın İnce” demek değil. Onlar yeterince söylendi. Ben İnce’nin nasıl bu kadar etkili olabildiğini ve ona ilgi duyanların ya da ilgisi desteğe dönüşenlerin tercihini anlamak için yazıyorum. Bu seçmen grubunun Türkiye’de ve dünyada nasıl bir gücü olduğunu ve aslında onları oluşturan gücün küresel ve ulusal yansımaların birleşimi olduğunu anlatmak istiyorum. 

Öncelikle İnce’ye duyulan desteğin hiç de küçümsenmemesi gerektiği ortada. Bunun bir abartı olmadığı son yapılan anketlerde ortaya çıkıyor. Türkiye Raporu’na göre yüzde 5,6’lar seviyesinde olan İnce’nin oy oranı bazı anket şirketlerine göre 9-10 puanlara ulaşmış durumda. Evet aklınızdan geçip dudaklarınızdan sıyrılan “Anket şirketlerine o kadar da güvenme” sözcüklerini duyar gibiyim. 

İsim veremediğim bu anket şirketleri oldukça güvenilir şirketler ve dahası İnce’ye yakın olanlardan oluşmuyor. Erdoğan’a da yakın değiller. O yüzden oranlar bana saçma değil düşündürücü geliyor. Dolayısıyla bir İnce fenomeni ile karşı karşıyayız. Aslında bu anlaşılması güç bir fenomen değil. Siyasi aktörler düzeyinde Millet İttifakı liderleri ile Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları hariç birini saymamız istendiğinde aklımıza doğal olarak Muharrem İnce geliyor. 

2018’de yarışmış ve bir toplumsal kesimle duygusal bağ kurmuştu. O bağ devam etti. Dahası, 2018’de yalnız bırakıldığı iddiası toplumun bir kesiminde de yer etmiş olmalı ki o duygusal bağ kopmamış. Ya da bir ikinci ihtimal, insanların ne olduğunu çabuk unutması olabilir. İnce’ye duyulan ilginin bir başka sebebi Millet İttifakı’nın son dönemde kendi içinde yaşadığı sorunlar, polemikler ve tartışmalar. Buna ilaveten, Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “Seçimi kazanamaz” argümanının açtığı yoldan belediye başkanları ve diğer ittifak liderleri geçmeyince bu açılan yoldan İnce geçti. Denebilir ki kapalı bir otoyol trafiğinde bir anda sağ şeritte İYİ Parti’nin ve onlara yakın kalemlerin altı aydır haykırdığı “kazanabilir aday” argümanı bir ambulans görevi gördü. Ama ambulans yolu açtığı halde İYİ Parti buradan kimseyi geçiremeyince, İnce kendi aracıyla tam gaz yol aldı. 

Ayrıca toplumda uzun zamandır biriken bir sistem karşıtı tutum var. Bu sistem karşıtı tutum, siyaset karşıtı bir tutum değil. Bu tamamıyla mevcut siyasetçi sınıfına yönelmiş siyasal bir tepki. Erdoğan da uzun müddet bundan faydalandı ve aynı yolu kendi seçmen grubuyla birlikte geçti, halen ona bu yolda inanan büyük bir kesim var. Sistemin yarattığı tuzaklara ve karmaşık ilişkilere düşmeden ya da onları yenerek gelip, millete hizmet eden, milletin adamı algısı. Bu doğal olarak popülist siyasetin kökeninde yer alıyor. Düzene karşı milletin adamı rolünü oynamak Türkiye’de toplumla doğru bir bağlantı ve iletişim kurulamadığında doğal olarak fazlasıyla sahne alıyor. 

Ancak unutmayalım ki Erdoğan bunu kendi tabanında yaparken İnce tamamıyla muhalefet kesimine yüklenmiş ve oradan oy çekiyor görünüyor. Erdoğan’ın yaptığının benzerini muhalefette birikmiş huzursuz, endişeli ve tepkili seçmen için gerçekleştiriyor. 

Bu seçmen grubu yaşananlardan huzursuz. Doğal olarak farklı seçmen kategorilerinin tamamı bir şeyden rahatsız. Ama bu seçmen grubu tüm huzursuzluklarına ilaveten yaşananlardan bütün siyasetçileri sorumlu tutuyor, sorumlu arıyor ve siyasetçi sınıfının sorumlu olduğunu düşünüyor. Sadece Erdoğan’ın değil, muhalefettekilerin de. Bu açıdan kendilerine samimi gelen, onlarla duygudaşlık kurabilen bir lider arıyor. 

Muharrem İnce’ye olan ilgi ve desteğin yükselişinin sadece siyasal iletişim meselesi olarak görülmemesi lazım. Bir dışlanma ve talep hali var. Bu benim daha önce Fransa’daki son seçimlerde bizzat sokakta ve toplumda gözlemlediğim bir unsurdu. Fransa’da seçmenin en kuvvetli eğilimlerinden biri sistem karşıtlığıdır. Farklı toplumsal cinsiyet, yaş ve meslek grupları ile siyasal ideolojileri kesen bir olgudur bu. Kökeninde de bir siyasal iletişim meselesi değil, sistemin insanları temsil etmediğine yönelik güçlü bir inanç vardır. Aslında hem Türkiye hem Fransa’ya baktığımda bunun bir inanç değil verili bir gerçek olduğu açıkça görülmektedir. 

O yüzden dün Özdağ’a, bugünse İnce’ye yönelen seçmenin duygu ve tepkilerinin arkasındaki dinamikleri görmeden onları aşağılamak, hor görmek, dışlamak büyük bir yanılgıya yol açıyor. Bundan ziyade onları anlamaya çalışmak lazım. Polemik ve aşağılamaların muhalefeti böldüğünü ama anlayışla yaklaşma ve talepleri içersemenin muhalefeti birleştirdiğini ve başarıya götürdüğünü biliyoruz. 

e-mail: alphan.telek@gmail.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.