Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Serhat Güvenç yazdı: NATO için bir sıklet merkezi olarak Karadeniz

Cuma günü Kadir Has Üniversitesi oldukça ufuk açıcı tartışmaların yaşandığı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantı düşünce kuruluşu EDAM tarafından organize edildi. Bulgaristan’dan Sofya Güvenlik Forumu ve Romanya’dan Yeni Strateji Merkezi’nin katılımıyla yürütülen bir araştırma projesi kapsamında NATO’nun Karadeniz’e yönelik olası “Kapsamlı Yaklaşımı”na ilişkin öneriler tartışıldı. 

Rusya’nın Ukrayna saldırısı sonrasında NATO bölgede yeni tedbirleri uygulamaya koydu. Örneğin NATO Mukabele Kuvveti (NATO Response Force: NRF) Romanya’ya kaydırıldı; Romanya ve Bulgaristan’da konuşlu Muharebe Grupları (Battle Groups) takviye edildi. NATO’nun bölgeye bakışı aktarılırken, Türkiye gibi üyelerin hassasiyetlerini dikkate aldığı anlaşılan, sözcüklerin özenle seçildiği bir dil kullanılması dikkat çekiciydi. Diğer yandan Karadeniz’in NATO için bir sıklet merkezi oluşturduğu sürekli vurgulandı. Anlaşılan NATO, bölgede ayakları yer çok daha sağlam basan bir askeri varlık oluşturmayı hedefliyor.

Bölgedeki üç üyenin denizdeki imkan ve kabiliyetleri sayesinde NATO’nun durumsal farkındalığı savaş öncesine göre bir hayli iyileşmiş. Ayrıca Bulgaristan, Romanya ve Türkiye’nin elindeki mayın karşı tedbir yeteneklerinin, ihtiyaç halinde deniz ulaşım yollarını mayınlardan temizlemeye yeterli olacağı düşünülüyor. Mayın karşı tedbirleri konusunda NATO’nun Karadeniz’deki imkan ve kabiliyetlerinin omurgasını Türk Deniz Kuvvetleri oluşturuyor. Durumsal farkındalık için de benzer bir durum söz konusu. Karadeniz’de her an Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait bir deniz karakol uçağı, bir denizaltı ve bir suüstü unsuru (fıkateyn ya da korvet) görevde bulunuyor. NATO’nun Karadeniz’e ilişkin Tanımlanmış Deniz Resmi’nin (Recognized Maritime Picture) yüzde 67’sini bu unsurlar sağlıyor.

Rusya’nın Karadeniz’de hala hatırı sayılır bir deniz gücü bulunuyor. Ancak Rus Donanması’nın diğer birliklerinden takviye alamıyor. Zira Türkiye, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 19. maddesini Ukrayna’nın talebi üzerine uygulamaya koydu. Savaşan taraflar Boğazlar’dan savaş gemisi geçiremiyor. Öte yandan 19. madde, Karadeniz dışında bulunan Rus Karadeniz Filosu’na bağlı savaş gemilerinin ana üslerine katılmak için Boğazlar’dan bir kereliğine geçmesine izin veriyor. Benim sorum üzerine, halen Karadeniz dışında Rus Karadeniz Filosu’na bağlı 20-30 civarında savaş gemisinin olduğu tahmin edildiği ifade edildi. EDAM’dan Dr. Can Kasapoğlu, uydu verilerinden bu gemileri konumunu takip etmeye çalıştıklarını aktararak bunlardan beş ya da altı tanesinin Kalibr yetenekli platformlar olduğuna dikkat çekti ki iki tanesi Geliştirilmiş Kilo sınıfı denizaltılar. 

Sunulan önerilerden NATO’nun Karadeniz’e yönelik kapsamlı yaklaşımının oluşumda bölgedeki üç müttefiğin inisiyatif almasının tercih edileceği anlaşılıyor. Yukarıda aktarılan veriler Karadeniz’de Türkiye’nin hala diğer NATO üyelerine göre daha fazla sorumluluk alabileceğini ve katkı sağlayabileceğine işaret ediyor. Ancak artık 2014 öncesi dönemdeki gibi tek başına belirleyici ve öncü rol oynaması zor. Bu yüzden “bölgesel sahiplik” düşüncesinin en azından NATO içerisinde canlı tutulması ve yeni bir anlam kazanması için Romanya ve Bulgaristan ile ortak hareket etmenin önemi daha iyi ortaya çıkıyor. Bir diğer ifadeyle bölgesel oydaşma, NATO’nun Karadeniz stratejisinin şekillenmesinde bu üç ülkenin elini kuvvetlendirecektir. 

Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası binbir emekle inşa ettiği Karadeniz bölgesel güvenlik mimarisi 2008-2014 arasında yaşanan gelişmelerle zayıfladı. Son ve ölümcül darbeyi de Ukrayna’ya saldırarak Rusya vurdu. Özellikle Türkiye, özellikle de Deniz Kuvvetleri bölgesel sahiplik düşüncesinin Karadeniz’e hakim olduğu günlere özlem duyuyor muhtemelen. Ancak bu düşüncenin Rusya’yı da içerecek ve yayılmacı heveslerini gemleyebilecek şekilde yeniden canlandırılması mevcut şartlarda imkansız gibi duruyor. NATO’nun Karadeniz’de daha etkin olma niyeti de açık. Bölge artık bir “sıklet merkezi.” 

İttifakın bu sıklet merkezindeki bazı girişimlerinde Türkiye’nin anlamlı katkı önerilerini değerlendirmediğini akılda tutmak gerekiyor. Örneğin Rusya’nın 2014’de Kırım’ı ilhakı sonrası Bulgaristan ve Romanya için oluşturulan Muharebe Grupları’na Türkiye’nin katkı önerisi kabul görmemişti. Bölgede Türkiye’ye rağmen bir şeyler yapmak zor ama imkansız değil. Türkiye’yi dışlayan yaklaşımların hem Türkiye’ye hem de müttefiklerine ekonomik ve siyasi maliyeti oldukça yüksek. Bölgesel savunma tedbirleri düşünülürken, Türkiye’nin NATO içinde Bulgaristan ve Romanya ile uyum ve bütünlük içinde hareket etmesi bu açmazdan çıkış yolu olabilir.

Toplantıda bu minvalde, üç ülke arasında birlikte çalışabilirliğin çok ötesine geçen, savunma entegresyonuna evrilebilecek adımlar dahi önerildi. Bunlar arasında ortak bir A2/AD (erişimi engelleme ve bölgeden men etme) baloncuğu (bubble) oluşturma dahi bulunuyor. Nordik ülkelerin hava güçlerini tek bir komuta altında birleştirdiğini; Hollanda ve Alman kara birliklerinin bütünleştiklerini ilan ettikleri bir ortamda, Karadeniz için de benzer adımların önerilmesi hiç de şaşırtıcı değil. Bu denli ileri işbirliğini önerilerinin dile getirilebiliyor olması dahi zihinsel bir sınamanın geçildiğini gösteriyor. Karar vericiler bu sınmaya aynı ufukla yanıt verebilecek mi? Asıl konu bu. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.