Milletvekili aday listeleri Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edildi. Artık seçim için son düzlüğe girildi.
Peki son anketler ne söylüyor? Muharrem İnce ne kadar oya sahip? Kimin oyları geriliyor, kimin oyları yükseliyor?
Metropoll Araştırma Kurucusu ve Yöneticisi Özer Sencar, Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.
Yayına hazırlayan: Tania Taşçıoğlu Baykal
Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler, iyi akşamlar. MetroPOLL Araştırma’nın Başkanı Prof. Özer Sencar stüdyo konuğumuz. Kendisiyle tabiî ki seçimleri konuşacağız. Son milletvekili listelerini ve cumhurbaşkanlığı yarışını da konuşacağız. Özer Bey, hoş geldiniz.
Özer Sencar: Hoş bulduk.
Ruşen Çakır: Sizinle yaptığımız her yayın bayağı gürültü kopartıyor.
Özer Sencar: Biraz daha kopartalım mı?
Ruşen Çakır: Bakalım bu sefer nasıl atlatacağız? Sizinle son yayınımızdan bu yana birçok şey netleşti. Bir kere, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı belli oldu. Milletvekili listeleri de kesinleşti. Sinan Oğan’ın ve Muharrem İnce’nin adaylığı… Derken Muharrem İnce’nin yaşadığı patlama ya da yükseliş söz konusu oldu. Listeler saptandı. Listelerin içerisinde çok ilginç olaylar oldu. AKP ile MHP, yani Cumhur İttifâkı ortak liste yapmazken, Millet İttifâkı’nda parça parça ortaklıklar yapıldı. Bu arada Emek ve Özgürlük İttifâkı’nda da Türkiye İşçi Partisi (TİP) kendi başına gitti. En zor birleşecekleri düşünülen Millet İttifâkı, beklenenin tam tersine ortak hareket etti. En kolay yapacağı varsayılan Emek ve Özgürlük İttifâkı ile Cumhur İttifâkı’nda çok sorun çıktı. Önce onunla başlayalım, cumhurbaşkanlığı konusunu sona saklayalım.
Milletvekilliği seçimleri meselesi Türkiye’de yeterince anlaşıldı mı? Gerçekten çok da önemli değil mi?
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Özer Sencar: Seçim sistemini mi kastediyoruz?
Ruşen Çakır: Hayır. İnsanların önem atfetmesi açısından soruyorum. Çünkü toplumda genellikle “Kim seçilir?” derken, cumhurbaşkanlığı daha çok konuşuluyor.
Özer Sencar: Evet, cumhurbaşkanlığı seçimi konuşuluyor. Biz “Sandığa gidecek misiniz?” sorusunu sorduğumuzda, insanların %87’si “Evet, sandığa gideceğiz” diye cevap veriyor. Eğer bu böyle gerçekleşirse, şimdiye kadarki en yüksek katılımlı seçimlerden bir tânesi olacak. Bu demektir ki vatandaş seçime ilgi duyuyor; zihinleri, söylemleri, sohbetleri seçimle meşgul. Dolayısıyla sistemin ne olduğunu seçmenin bilmesine gerek yok. Biraz eğitimliler, biraz particilikle uğraşanlar sistemi bir miktar öğrenebilirler. Ama sâde vatandaşın böyle bir şeye ihtiyâcı yok.
Ruşen Çakır: Adaylara bakmaz mı diyorsunuz?
Özer Sencar: Adaylara bakar. Ama ben adayların çok fazla etkili olacağına inanmıyorum. Meselâ İstanbul’da 60-70 tâne –işte… kaç tâneyse– aday var. Kim hangisini bilebilir? Normal bir vatandaş, belki çok küçük iller hariç, kendi ilindeki adaylardan bir iki tânesini tanır ve partisine güvenir. Ancak çok ekstrem durumlar da var. Şu anda bana gelen sonuçlardan görüyorum: 3-4 isim çok tartışılıyor. Mesela eski Adalet Bakanı ve eski Hatay milletvekili çok tepki çekiyor. CHP, Ali Babacan’la, Temel Karamollaoğlu ile ve Ahmet Davutoğlu ile bir araya gelmiş, bu sorun olmuyor; ama eski bir bakan bir ilde milletvekili adayı yapılmış, birileri buna öfkeleniyor. Ben bunu çok gerçekçi bulmuyorum. Elbette Kılıçdaroğlu ile veya CHP ile diğer partiler arasında bir anlaşma yapıldı ve birilerinin aday olacağı biliniyordu. Bunun seçmen üzerinde çok özel bir etkisinin olmasını beklemiyorum. Ama çok özel tiplerde, meselâ Hatay’daki olayda…
Ruşen Çakır: Daha doğrusu, Hataylı bir ismin Ankara’dan aday gösterilmiş olması. Sadullah Ergin’i kastediyorsunuz…
Özer Sencar: Evet. Sadullah Ergin’in Ankara’da negatif bir etkisi olmaz. Hatay’da aday olarak koysalardı, Türkiye İşçi Partisi’nin çok işine yarardı bu. Ama Ankara’da bir etkisi olmaz. Dolayısıyla ben, çok ekstrem sempati duyulan veya antipati duyulan kişilerin cüz’î etkilerinin olabileceğini düşünüyorum. Yoksa insanların asıl tercih ettiği yerler partilerdir.
Ruşen Çakır: CHP listelerinden giren Gelecek, DEVA, Saadet’in ve Demokrat Parti’nin adaylarına duyulan tepki –varsa eğer–, bundan herhalde en çok Türkiye İşçi Partisi ile Memleket Partisi istifâde edecektir.
Özer Sencar: Evet. Yani kazançlı çıkan olursa, insanlar oraya doğru kayar. Önümüzdeki araştırmada adayların nasıl bir etki yaptığını göreceğiz. Ölçülebilir bir şey bu. CHP’de bir önceki aya göre bir miktar azalma görürsek, bunun en önemli etki kaynağının adaylar olduğunu söyleyebiliriz. Başka bir olay yok çünkü şu günlerde.
Ruşen Çakır: Peki, şöyle bir şey yok mu Özer Bey? Meselâ MHP ile AK Parti bir ortak listeyle girmiş olsaydı çok sayıda fazladan milletvekili kazanma ihtimalleri vardı. Üstelik bu ikisi iktidarda da aralarında sorun olan partiler değil. Ama birdenbire MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yeniden Refah Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin ayrı listeyle girme karârına tepki olarak, “Ben de ayrı çıkacağım” dedi. Sonuçta, AKP ile özellikle bâzı bölgelerde yarışacak. Burada bir irrasyonel bir durum yok mu?
Özer Sencar: İrrasyonel bir durum yok. Çünkü tam yaşını bilmiyorum, ama MHP 50-60 yaşında ve kendisine has bir kimliği olan bir parti. Bana daha önce sorduklarında, MHP’nin kesinlikle AK Parti’nin listesinden seçime girme ihtimâlini sıfır olarak gördüm hep. Devlet Bahçeli, partisinin ve kendi kimliğinin, onurunun peşinde gidecek bir adam. Yani MHP’nin seçime girmemesi, MHP’lilerin Erdoğan’ın listesinden girmesi, MHP’ye yakışacak bir şey değildi. Normal düşündüğümde olaya böyle bakıyorum ve bir sürpriz gibi gelmedi bana. Diğerleri, o diğer bahsettikleriniz, girse de girmese de önemli değil. Binde 3, binde 2, binde 5 oyu olan birisi, ister öyle girsin ister böyle girsin. Ama MHP bir önceki seçimde %12 civârında oy almış.
Ruşen Çakır: Peki şimdi ne kadar?
Özer Sencar: Şimdi bayağı düşük. Rakam vermeyeyim, ama şimdiye kadar gördüğümüz en düşük seviyesinde. Özellikle bu ay, yani Nisan ayında, yaklaşık 2 puan civârında MHP’li AK Parti’ye kaymış gibi görünüyor. Ama unutulmasın: MHP’li seçmen için, AK Parti ile MHP arasında hareketlilik çok yüksektir. Bu ay oraya gider, ertesi ay buraya gelebilir. 24 Haziran 2018 seçimde 7,5 puanlık MHP’li, olduğu gibi blok olarak İYİ Parti’ye gitti. Bir o kadar seçmen de AK Parti’den MHP’ye geldi.
Ruşen Çakır: Peki İYİ Parti ne durumda?
Özer Sencar: İYİ Parti’nin de oyları şimdiye kadar gördüğüm en düşük seviyede.
Ruşen Çakır: İyi değil diyorsunuz.
Özer Sencar: İyi değil, evet.
Ruşen Çakır: Çünkü yükselişteydi. Sizinle yaptığımız daha önceki yayınlardan da hatırlıyorum.
Özer Sencar: İYİ Parti’nin düşmeye başladığı tarih Nisan 2022. İYİ Parti en yüksek oyunu Nisan 2022’de %18,6 ile aldı. O 18,6, o günden bu yana aşağıya iniyor. Temel sebebi, Millet İttifâkı’nın bu başkanlık sistemini, aday meselesini doğru yönetememesi. Bunun faturası da İYİ Parti’ye çıktı.
Ruşen Çakır: Özellikle de 3 Mart krizi herhalde, değil mi? Akşener’in Altılı Masa’dan kalkması.
Özer Sencar: 3 Mart krizinin İYİ Parti’ye verdiği zarar 1 puan bile değil. İYİ Parti’nin oy oranı %9,6 idi, 9,3’e düştü diyelim. Yani çok ciddî bir zarar vermedi. Ama zâten son 1 yılda 9 puan kaybetti. Bunu sorgulaması lâzım. Bazı araştırmacılar İYİ Parti’yi sürekli %17, 18, 15, 16 gösterip durdular ve zannediyorum İYİ Parti’yi yanılttılar. Benim kişisel kanaatim bu. İYİ Parti’yi yanlış yönlendirdiler, gerçeği göstermediler İYİ Parti’ye.
Ruşen Çakır: Cumhurbaşkanlığı kısmını ayrıca konuşacağız, ama meselâ bir ara sizinle de çok konuştuk: Zafer Partisi olayı vardı, ama artık yok galiba.
Özer Sencar: Zafer Partisi yok.
Ruşen Çakır: Ama bu arada pek konuşmadığımız Memleket Partisi, parti olarak bayağı etkili. Sizce Memleket Partisi’nin %7 barajını geçme ihtimâli var mı?
Özer Sencar: Ben görmüyorum. Birtakım araştırma bilgileri, kamuoyuna yansıyan bilgiler Memleket Partisi’ni bayağı yüksek gösteriyor. Ama biz Mart ayında ölçtüğümüzde Memleket Partisi’nin oyu %3,4’tü. Bu ay %2,5. Yani Memleket Partisi bir dalga hâlinde yükseldi ve şimdi bana göre düşmeye başladı. Memleket Partisi’nin seçmeni, ister genç olsun ister yaşlı olsun, iktidâra da muhâlefete de öfkeli seçmen. İktidâra, doğru yönetemediği için; muhâlefete de doğru düzgün muhâlefet yapamadığı için kızgın seçmen. O öfkeli insanlar gidecek yer arıyordu. Muharrem İnce’nin o câzip, öfkeli konuşmaları bu insanları çekti. Önümüzde 1 ay sonra seçim var, bu seçmenlerin kalıcı olup olmadığını göreceğiz. O kadar kalıcı olacağını zannetmiyorum.
Ruşen Çakır: O zaman, deminden beri adını andığımız partiler, MHP, İYİ Parti, Memleket Partisi, Zafer Partisi, bunların hepsi milletvekili seçimlerinde kaybediyor. Peki, kim kazanıyor? Kim oyunu artırıyor?
Özer Sencar: İki farklı durum var. Aylar önce, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığındaki reytingi %50’ler seviyesindeydi. AK Parti’nin oyu da %32-34 seviyesindeydi. Şimdi ise, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı için aldığımız sonuç %42 bandında. 45’lerden 42’ye indi. AK Parti’nin oyu da %40’a çıktı. Yani Erdoğan sâbit bir yerde kaldı, AK Parti yukarıya doğru tırmandı. Eğer Erdoğan’ın önündeki o baraj aşılamazsa, Erdoğan oralarda kalır. Yani sandıktan bu şekilde çıkabilir.
CHP’de farklı bir durum var: Bundan 5-6 ay önce, Kılıçdaroğlu’nun oyu %35’lerde, CHP’nin oyu %24-25 seviyesindeydi. Bugün Kılıçdaroğlu’nun oyu %42-43 oldu. Ama CHP’nin oyu hâlâ %25; yani CHP kurmayları, CHP’nin iletişim danışmanları, sâdece Kılıçdaroğlu’nu takdim etmekle, onun reytingini ve algısını düzeltmekle uğraşıyorlar. CHP yerinde duruyor.
2015’in Kasım ayında, Cumhuriyet Halk Partisi’nin oyu, kararsızlar dağıtılmadan %21,5’tu. Şimdi de 21,5. Yedi sene gibi bir zaman geçmiş, CHP’nin oyunda bir kıpırdama yok. Ama Kılıçdaroğlu %30’lardan 42’’lere, 45’lere kadar tırmandı. Kılıçdaroğlu’nun henüz tıkandığını düşünmüyorum.
Ruşen Çakır: Daha da alabilir diyorsunuz.
Özer Sencar: Alabilir, evet. En azından ikinci turda alabilir. Onun önünü Muharrem Bey’in ne kadar keseceğini öngörmek zor.
Ruşen Çakır: Ama anlaşılan, şu anda cumhurbaşkanlığında önde gelen isim Kılıçdaroğlu.
Özer Sencar: Evet.
Ruşen Çakır: Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalsa dahi…
Özer Sencar: Bir şey değişmeyecek. Önümüzdeki 1 aylık kampanya süresinde, Erdoğan’ın şapkasından neler çıkacağını bilmiyorum. Meselâ şu anda halka çok ilginç gelebilecek bir konuyla çalışıyor. Silâh sanayii, savunma sanayii üzerinde duruyor. Ne depremden söz ediyor ne ekonomiden. Uçak gemisi, İHA’lar, SİHA’lar… Dünyanın 30 ülkesine İHA ve SİHA sattığını söylüyor. Yani Erdoğan tamâmen güvenlik üzerinden gidiyor. O uçak gemisini de İstanbul’da zannediyorum Sarayburnu’na çekecekmiş, içinde vatandaşı gezdireceklermiş. Erdoğan tamâmen silâh sanayii ve güvenlik konusuna yoğunlaşıyor. Başka neler yapacak bilmiyorum.
Bence depremin AK Parti üzerindeki olumsuz etkisi sıfırlandı. Ocak ayında AK Parti’nin oyu %39’du, şimdi aynı seviyeye geldi. Önce 5 puan düştü, sonra tekrar aldı onu. Yani şu anda depremin iktidar üzerindeki olumsuz etkisi sıfırlanmış görünüyor.
Ruşen Çakır: Ama depremin etkisi hâlâ sürüyor.
Özer Sencar: Depremin etkisi hâlâ sürüyor; ama unutmayın, deprem bölgesi AK Parti’nin %50’ler seviyesinde oyu olan yerler. Dolayısıyla Erdoğan onlara, “Bu Allah’ın işidir, kaderdir” dedi. Yani “Benim bunda bir günâhım yok” demek istedi. “Ben sizin evinizi de bir yıl içerisinde yapıp vereceğim” dedi ve bu satın alındı.
Ruşen Çakır: Anladığım kadarıyla, sizin bulgularınızda, seçim bugün îtibâriyle ilk turda bitmiyor. Yanılıyor muyum?
Özer Sencar: Hayır, bitmiyor. Şu anda 2 adayın toplamı 7 puan. Sinan Oğan beklediğimden fazla aldı. Tabiî tanımıyorduk kendisini. %2,2 civârında bir oyu var; %5 de Muharrem İnce’nin oyu var.
Ruşen Çakır: Bazı araştırma şirketleri çok daha yüksek gösteriyor.
Özer Sencar: Evet. Meselâ %13 bulanlar var. Zannediyorum yaptıkları zaman, bir hafta önce, iki hafta önce, o etkili. Doğrusu ben şaşırıyorum: %13 bulanlar var. Medyaya intikal edenleri söylüyorum. Biz %5’in üstünde bir şey bulmadık. Bugün îtibâriyle, 1-3 Nisan târihlerinde alan çalışmasını yaptığımız Nisan araştırmasında, Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanlığındaki oyu %5.
Ruşen Çakır: Ama her halükârda ikinci tura bırakabiliyor.
Özer Sencar: Sinan Oğan’la Muharrem İnce’nin oyları %5’i geçerse ikinci tura kalır. Tabiî İYİ Partililer’in ne kadar destekleyeceğini bilmiyorum. Çünkü İYİ Parti ile CHP arasında bu adaylık meselesinden dolayı birtakım kırgınlıklar olmuş olabilir. Hattâ biliyorsunuz, bir tânesi partiden de istifâ etti. Bunların arka planının ne olduğunu bilmiyoruz
Ruşen Çakır: Bugün, CHP lideri ve aynı zamanda cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu Çanakkale’deydi. Kılıçdaroğlu’ndan önce konuşanlardan birisi de Mansur Yavaş’tı. Bugün sosyal medyada bir takipçi, Mansur Yavaş’ın konuşmasından bir bölüm koymuş: “Özer Sencar Mansur Yavaş’ın iyi bir hatip olmadığını söylemişti, ama burada bayağı iyi konuşuyor” diye de paylaşmış.
Özer Sencar: Yanılmış olduğuma sevindim. Çünkü Ankara gibi büyük bir şehrin, başkentin belediye başkanının hitâbetinin güçlü olması arzu edilecek bir şeydir ve şu anda ekibine katkısının olmasını isterim. Çünkü Kılıçdaroğlu ve ekibi, bir yanına Mansur Yavaş’ı, bir yanına İmamoğlu’nu aldı. İmamoğlu’nun hitâbetinde bir sorun yok. Bence, Erdoğan’dan sonra en iyi konuşan hatip. Ama Mansur Yavaş’ın şu âna kadarki performansı beni öyle konuşturdu. Yanılmak benim için güzel bir şey.
Ruşen Çakır: Peki İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın aktif bir şekilde kampanyada olması, herhalde pozitif etki yapar, değil mi?
Özer Sencar: Evet, pozitif etki yapar. Adaylığının belirlenmesinden sonra Kemal Bey’in oyunda 2 puan artış oldu. Pozitif bir etkisi olacağına hiç şüphem yok. Ama boyutu ne kadar olur? Önümüzdeki günlerdeki ölçümlerde daha rahat göreceğiz. İnsanlar henüz kampanyaya da çıkmadı. Bu adaylık meselesi her şeyi engelledi. Bir hafta, 10 gün geçsin, şu adaylıktaki sorunlu şeyler unutulsun, o zaman gerçek etkilerini göreceğiz.
Ruşen Çakır: AK Parti ve Erdoğan kampanyalarını bugün başlattı. Sloganı: “Türkiye Yüzyılı”. Yine “Yola devam” esprisiyle gidiyor. CHP ve Kılıçdaroğlu, “Sana söz, yine baharlar gelecek” sloganıyla kampanyasını başlattı. Kılıçdaroğlu YouTube’dan videolar yapıyor ve akşamları randevu verip astsubaylara, polislere, çiftçilere hitap ediyor. Şu âna kadarki gidişâtıyla kampanyaları nasıl görüyorsunuz?
Özer Sencar: 6 ay önce Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı yarışındaki oyu bayağı aşağıdaydı. Şu anda oyu Erdoğan’ın üstüne çıktı. Hattâ ilginç bir şey söyleyeyim: Son 6 ayda, vatandaşın liderlerle ilgili algısını ölçmek için, “Başkanlık seçimini Erdoğan kazanır mı, Kılıçdaroğlu kazanır mı?” diye soruyoruz. Kılıçdaroğlu ile ilgili çok ilginç bir sonuç bulduk: Aralık ayında, “Kılıçdaroğlu kazanır” diyenlerle, “Kazanamaz” diyenler arasında, “Kazanamaz” lehine 29 puan fark vardı — 4 ay önce. Bugün, “Kazanır” diyenlerle “Kazanamaz“ diyenlerin oyu %45’te eşitlenmiş.
Ruşen Çakır: Size tam bu soruyu soracaktım. “Kazanacak aday” diye bir tartışma vardı. Siz de, bizdeki yayınlarda ya da başka mecrâlarda, bir şekilde bu tartışmanın içerisindeydiniz. “Kazanabilir adaylar”ın en sonuna Kılıçdaroğlu’nu yerleştiriyordunuz.
Özer Sencar: Ama şimdi o adaylar yok. Yani diğerleri yok.
Ruşen Çakır: Dolayısıyla ortaya şöyle bir şey çıkıyor: Diğer seçeneklerin yanında, en az “Kazanabilir” görünen birisi, tek başına seçenek olduğu ortaya çıkınca…
Özer Sencar: “Kazanabilir’’ algısını üretiyor. Aralık ayında “Kazanamaz” diyenler %60’tı, “Kazanır” diyenler %30 küsurdu. Arada 29 puan fark varmış. Bugün ise “Kazanır” diyenler de %45, “Kazanamaz” diyenler de 45 — ortada birleşmişler. Önümüzdeki 1 aylık süreçte “Kazanır” diyenler % 45’ten %50-55’lere doğru, “Kazanamaz” diyenler de %45’ten %40’a, 35’e doğru değişirse, Kılıçdaroğlu seçimi alabilir.
Ruşen Çakır: En önemli soru: Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalma ihtimâli bugün îtibâriyle yüksek gözüküyor. O zaman şöyle bir şey var: Sinan Oğan ve özellikle Muharrem İnce, muhâlefetten oy aldıkları varsayılan kişiler. Dolayısıyla ikinci tura, hele bir de Kılıçdaroğlu Erdoğan’dan önde girerse, diyelim ki %46’ya 44, ya da %47’ye 45 şeklinde girerlerse, Kılıçdaroğlu’nun, özellikle Muharrem İnce’ye oy verenlerin oylarını alarak kazanacağı varsayılıyor.
Özer Sencar: Evet, doğru. Bunu bu ayın raporunda gördük. Şöyle bir sual sorduk — önce dört aday için sorduk: “Muharrem İnce’ye oy vereceğim” diyenlere, “Muharrem İnce adaylıktan çekilirse, kime oy verirsiniz?” diye sorduğumuzda, %30’u “Kılıçdaroğlu’na oy veririm” diyor, %24’ü “Erdoğan’a veririm” diyor, %23’ü “Sinan Oğan’a veririm” diyor, diğer kısmı da “Sandığa gitmem” diye cevaplıyor. Dolayısıyla, Muharrem İnce’ye oy verenlerin büyük çoğunluğunun Kılıçdaroğlu’na gideceği bir şehir efsânesi; çünkü Muharrem İnce’ye giden insanlar bir partiye bağlı olan insanlar değil; öfkeli, kızgın apolitik insanlar, bir kısmı da gençler. Yani, AK Parti’den ümidini kesmiş, Kılıçdaroğlu’ndan da bir şey beklemiyor. Muharrem İnce çıkmış öfkeli bir şekilde konuşuyor; câzip bir konuşması var. İnsanlar onun peşine gidiyor. Şu anda, “Erdoğancı” dediğimiz, ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ın arkasından gidecek 30 puanlık bir kitle var. 20-21-22 puanlık da Kılıçdaroğlu’nun arkasından gidecek bir CHP’li seçmen var. Muharrem İnce’nin arkasından gidecek ne kadar insan var bilmiyorum. Çünkü seçmen bağlılığı 1-2 ayda oluşacak bir şey değildir. Onların tamâmı Muharrem İnce’yi terk edebilir. Unutmayın, Ümit Özdağ’ın oyunu %2,5 bulmuştuk. Şu anda %0,6 — o kadar; çünkü konjonktürel olarak bir olayın peşine gidiyor ve o olay satın alınıyor. Bir süre sonra insanlar, “Tamam, artık bu iş bitti” diyor. Çünkü başka bir şey getirmeniz lâzım. Muharrem Bey bu konuda biraz daha ustaca götürdü. Ümit Özdağ sâdece sığınmacılar konusu üzerinden gitti; ama Muharrem İnce hem iktidarla hem muhâlefetle dalaşıyor ve bu iki taraftaki öfkeli seçmeni kendisine çekiyor. Ama bu ne kadar devam eder? Zâten bir ay kaldı seçime.
Ruşen Çakır: Kılıçdaroğlu’nun faaliyetlerini çok sık tâkip ettim ve oralarda üst düzey ya da orta düzey birçok CHP’liyle konuştum. Muharrem İnce deyince suratlar ekşiyor tabiî. Ama seçime kadar oyu azalır diye düşünüyorlar. Gerçekten böyle mi?
Özer Sencar: Bâzı anketlerde Muharrem İnce’nin oyu %10- 13 çıktı. Biz %5 bulduk. Bir hatâ mı yapıyoruz diye çok kontrol ettik. Çünkü birisi %13 bulmuş, bizdeki bulgu %5. Bizden 15-20 gün önce yapmışlar. Ocak ayında Memleket Partisi’nin oyu %0,3; Şubat ayında %2,7; Mart ayında, %3,4. Bu deprem sürecinde Muharrem Bey’in görünürlüğü çok arttı. Hem deprem bölgesinde, hem de başka şekilde. Ama Nisan ayında tekrar %2,7’ye düştü. Ânî bir yükseliş yaşadı ve sonrasında bana göre normalleşti. Dolayısıyla Muharrem Bey’in de, Memleket Partisi’nin de %5’in üzerinde bir oy alması benim için sürpriz olur.
Ruşen Çakır: Peki ikinci tura Erdoğan ve Kılıçdaroğlu kalırsa tercihleri ne olur diye sordunuz mu?
Özer Sencar: Bu ay onu sormadık. Çünkü seçmeni etkileyen şey bunlar. Ama bu ayın sonunda yapacağımız araştırmada soracağız bunu. Ama sormasak da ben biliyorum. Kılıçdaroğlu’na gidecek oy, her halükârda Erdoğan’dan 1-2 puan, 3 puan önde olacak.
Ruşen Çakır: O zaman %50+1 sayıldığına göre, Kılıçdaroğlu ikinci turda kazanacak.
Özer Sencar: Bunu ikinci tur için söylemedim. İkinci turda şöyle bir şey var: İkinci turda seçime iki kişi girecek. Sandık yönetimi, Seçim Kurulu temsilcisi AK Parti ve CHP’liden oluşacak. Milletvekili seçimindeki gibi 7-8 partinin temsilcisi olmayacak. Daha çok, iktidar ve devlet güçlü olacak orada. Bu bir faktördür. İkincisi, birinci turda milletvekili seçiminde çıkan Parlamento aritmetiği, Parlamento görünürlüğü şunu etkileyebilir: Şu anda AK Parti’nin oyu artıyor; % 35’ten 40’a çıktı bu ay. MHP’nin oyu 3 puan azaldı. O 3 puan AK Parti’ye geçmiş. Ama ikisini topladığımız zaman %45 ediyor. Yani Cumhur İttifâkı’nın oyu %45 görünüyor. Diğer küçükleri saymıyorum, onlar ne olacak bilmiyorum. Millet İttifâkı’nın oyu %37 görünüyor. Eğer bu şekilde devam ederse, AK Parti Parlamento’da 300’ü bulur.
Ruşen Çakır: Peki, Emek ve Özgürlük İttifâkı?
Özer Sencar: Emek ve Özgürlük İttifâkı 80-90 milletvekili çıkartır.
Ruşen Çakır: Sanki ortada kalma ihtimâli de var. İki ittifak da 300’ü bulamaz, Emek ve Özgürlük İttifâkı kilit olur diye düşünüyorum.
Özer Sencar: Parlamento’da çoğunluk bakımından Emek ve Özgürlük İttifâkı yine kilit olacak. Ama CHP’nin oyunda artış yok. 5 yıldır, 7 yıldır, kararsızlar dağıtıldıktan sonra oyu %24-25 bandında. AK Parti’nin oyu %30’lardan 40’a çıktı. İYİ Parti’nin oyunda da artış yok, azalma var.
Ruşen Çakır: Peki, Türkiye İşçi Partisi’ne gelelim. Türkiye İşçi Partisi bir fenomen oldu şu anda. Emek ve Özgürlük İttifâkı’nda, HDP’nin ısrârına rağmen, milletvekilliği seçimine kendi listeleriyle girme karârı aldı. Siz araştırmalarınızda bu partiyi görüyor musunuz?
Özer Sencar: Evet, görüyoruz. 1 puan civârında görüyoruz. Meselâ bu ay 1 puan.
Ruşen Çakır: Ama 1 puan milletvekili çıkarmaya yeter mi?
Özer Sencar: Hayır, yetmez. Ama Türkiye genelinde 1 puan, belirli lokal yerlerde 6-7 puana çıkabilirse, o zaman sayılı miktarda milletvekili çıkarabilir. Ben İstanbul’da 1 milletvekili çıkaracağını düşünüyorum. İstanbul’la ilgili yaptığımız bir ölçüm var. Orada bir bölgede 1 milletvekili çıkaracak kadar oyu var. Ben alınan o karârın doğru olduğu kanaatinde değilim.
Ruşen Çakır: Seçime ayrı girme karârından söz ediyorsunuz.
Özer Sencar: Evet. 3-4 milletvekili çıkarabilir mi bilmiyorum. Belki Hatay’dan bir tâne çıkar, birkaç yerden birkaç tâne daha çıkar. Ama HDP ile girseydi, şu anda çıkaracağının en az iki mislini çıkarırdı. 1 veya 1,5 puanlık bir partinin, “Ben kendi listemle gireceğim, boyumun ölçüsünü göreceğim” demesini rasyonel bir hareket olarak görmüyorum.
Ruşen Çakır: Bakıyorum ki hâlâ, son yerel seçimde yapıldığı gibi, “Bunlar PKK ile işbirliği yapıyor” algısı devam ettiriliyor. PKK’dan birtakım isimlerin yaptıkları açıklamaların videolarını gösteriyorlar. Hattâ YouTube’da reklam veriyorlar. Medyascope’un YouTube kanalında yayınlarımızın öncesinde de bâzen koyuyorlar. Sizce bunların hâlâ bir karşılığı var mı?
Özer Sencar: Bu, CHP’ye oy verecekleri vazgeçirir mi bilmiyorum, ama AK Parti’ye oy verecekleri konsolide eder.
Ruşen Çakır: Yani daha çok kendi tabanına propaganda diyorsunuz.
Özer Sencar: Evet. Kendi tabanını sâbitleştirebilir. Belki bir miktar İYİ Partili, MHP’li seçmen üzerinde etkili olabilir. Çünkü birbiri üstüne geldi. Meselâ HÜDA PAR, AK Parti’den listelere girdi. “HDP CHP’yi, Kılıçdaroğlu’nu destekliyor” diyorlar. Oradaki de Erdoğan’a hücum ediyor. Bu propaganda, CHP’ye, İYİ Parti’ye gidecek milliyetçi kökenden gelen bâzı seçmenleri etkileyebilir. Ama onun doğal bir şey olduğu kanaatinde değilim. Bana göre, dağdakiler Erdoğan’a çalışmak istiyorlar. Ben o konuşmaları, tamâmen CHP aleyhine, Erdoğan lehine görüyorum. Erdoğan’a ateş püskürüyorlar, ama Erdoğan’ı zayıflatmak için yapmıyorlar bunu — niyet o; yanılıyor olabilirim, ama kanaatim bu.
Ruşen Çakır: Şu anda Kılıçdaroğlu önde gidiyor, ama henüz %50 +1 oya ulaşmasına yetmiyor bu. Seçime 1 ay gibi bir zaman kaldı — 32, 33 gün. Normal gidişatta ilerlerse, sanki Kılıçdaroğlu kazanacak gibi bir hava var. “Erdoğan’ın şapkasından ne çıkarır bilmiyorum” dediniz biraz önce. Bence şapkası yok, ama neyse, onu bir kenara bırakalım. Muhâlefet ne yaparsa oyu artar ya da azalır?
Özer Sencar: Toplumda, genel kamuoyunda, muhâlefetle ilgili bir sorun yok, Kılıçdaroğlu ile ilgili sorun var. Meselâ Mart ayında, “Depremin meydana getirdiği zarârı ve hasârı kim başarıyla yönetip düzeltir?” diye sorduk. “İktidar” diyenler “Muhâlefet” diyenlerden daha fazla çıktı. Yani Kılıçdaroğlu ve ekibinin, muktedir olma, yapabilir olma algısı hâlâ yeterince üretilmiş değil. Merkez seçmende, apolitik seçmende, politikacının güçlü olduğu, yapabilir olduğu algısı çok önemli. Reklamcıların, iletişimcilerin bunun üzerine çalışması lâzım. Bence atladıkları bir şey var. Bu adaylık meselesinden dolayı bunu yapmadılar. Cumhuriyet Halk Partisi ve onun reklamcıları, belediyeleri ön plana çıkarmak zorundaydı. Çünkü CHP’li belediyelerin… ki benim çalıştığım belediyeler var, çalıştıklarımın hepsi başarılı ve hepsi oyunu artırıyor. Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının adaylık gündemine girmesi, CHP’lilerin bu belediyeleri gömmesine sebep oldu. Halbuki CHP, İstanbul’da, Ankara’da, Mersin’de, İzmir’de ve diğerlerinde, yapabilir olduğunu gösterdi. Bunu ön plana çıkarmalıydı bana göre.
Ruşen Çakır: Yeni yeni yapmaya çalışıyorlar sanki.
Özer Sencar: Biraz geç kaldılar. Yani bu bir fırsattı CHP için: “Başarılı belediye başkanları, başarılı yerel liderler…” Seçimden sonra bir seçim değerlendirmesi yapıldığında, eğer CHP kazanamazsa, bunlar değerlendirilecek. “Keşke böyle yapsaydık” denilecek.
Ruşen Çakır: Peki, Millet İttifâkı’na baktığımızda: Altılı Masa var, ama aklıma öncelikle CHP ve İYİ Parti geliyor. Onları biraz konuştuk, ama diğer partilerin nasıl bir rolü olabilir bu seçimde? Ya da olur mu?
Özer Sencar: Diğer 4 partiyi kastediyorsunuz değil mi?
Ruşen Çakır: Evet.
Özer Sencar: Onların rolü oldu ve bitti; Kılıçdaroğlu’nun adaylığını sağladılar. Bu ay îtibâriyle, bu 4 partinin toplam oyu %1,5. Tamâmı verse 1,5.
Ruşen Çakır: Çok az değil mi?
Özer Sencar: Geçen aylarda toplamı %1’in altındaydı. Bir de şunu unutmayın: Bu partilerin seçmenlerinin önemli bir kısmı İslâmcı gelenekten gelenler. Şimdi bu partiler hedeflerine ulaştılar: Milletvekilleri beşer onar CHP’nin listelerine girdi. Onların bir kısmının, “Biz işimizi hallettik, şimdi gidelim serbest serbest oyumuzu kullanalım” diyeceğine eminim.
Ruşen Çakır: O kadar yani.
Özer Sencar: Yaşayıp göreceğiz.
Ruşen Çakır: Yani bir hayırları dokunmayacak diyorsunuz.
Özer Sencar: Zaten oyları hayrı dokunacak kadar değil. Yani diyelim ki 3-4 puanlık bir oyu olsa ve o desteklese, 3-4 puan büyük bir fayda. Ama zâten oyları 2 puana ulaşmıyor ki. Bakmayın o üçer beşer masa başında yazılanlara. Yok öyle bir şey.
Ruşen Çakır: Neden olmadı?
Özer Sencar: DEVA ve Gelecek partileri ile ilgili söyleyeceğim şey şu: Bu iki partinin lideri, Türkiye’nin bu hâle gelmesinde imzâsı olan iki kişi. Her şeyde imzâları var. Türkiye’de şu anda 5-6 milyon Suriyeli varsa, bunun 2 numaralı sorumlusu bu partilerden bir tânesinin genel başkanı. Bu insanlar partilerini kurarken, bir özeleştiri yaparak, halktan özür dileyerek, yeniden bir başlangıç yapmak zorundaydılar. Ben 2 liderin ekibinin yanında, kendilerine, yüzlerine karşı bunu söyledim: “Günah çıkarmanız lâzım” dedim. Bakın, Erdoğan devletin tamâmını Cemaat’e teslim etti. Kapıştıktan sonra da, “Allah da millet de beni affetsin. Ne istedilerse verdim onlara” dedi ve bitti. Erdoğan kendi diliyle özür diledi. Ama ben hâlâ Davutoğlu’nun, Türkiye’ye girmiş o 5,5 milyon Suriyeli’yle ilgili bir özür dilediğini duymadım. Ne bekliyorsunuz? Vatandaş o kadar saf değil. Bizim vatandaşımız biraz da köy kurnazıdır.
Ruşen Çakır: Sizinle daha önce yaptığımız yayınlardan sonra, özellikle CHP ve Kılıçdaroğlu’na yakın kişilerden, çok sitemlere, sitâyişlere, kızgınlık ve öfke gösterenlere tanık oldum. Herhalde siz de ayrıca tanık oluyorsunuzdur. O meseleler halloldu mu?
Özer Sencar: Ben o meseleyle ilgilenmiyorum. Birileri yazıyor, konuşuyor, ama şimdiye kadar yüzüme karşı bir şey söyleyen olmadı. Şundan emin olsunlar: Bulduğumuz bulguları konuşturuyorum. Ben Kemal Bey’le çok yakın tanışıyorum. Türk siyâsetinde Kemal Bey’den daha kibar, daha zarif bir adam görmedim. Ama onlara söylediğim şuydu: “Sahneye bu kişiyle çıkarsanız, kazanma şansınız daha yüksek”. Hâlâ aynı fikirdeyim. Ama artık o iş bitti; kapattık o defteri. Farz edelim Kemal Bey kaybederse, Erdoğan bir şekilde kazanırsa, insanlar kimi suçlayacak? En başta da ben kimi suçlayacağım? “Erdoğan’ın karşısına doğru adayla çıkın” diye bağıra bağıra her yerde söyledim. Ama kişisel bir şey değil bu. Ne parti ne de kişiyle ilgili değil. Bu tamâmen, Erdoğan’ın karşısına kiminle çıkacağınızla ilgili.
Şu anda benim beklediğimden çok ileri bir performansı var Kılıçdaroğlu’nun. Rahatça görülüyor bu. Erdoğan %42 bandında geldi ve çakıldı orada. Ölçümler bunu gösteriyor bana. Kılıçdaroğlu %45’e kadar çıkabilir bana göre. Ama ondan sonrası için, kararsızlardaki bu kitlenin bir kısmını Kılıçdaroğlu’nun çekmesi lâzım. Hâlâ 13 puan kararsız var ve bu kararsızların içerisinde 4 puanı AK Parti kökenli, 2,5 puanı CHP’li. Kararsızların içerisinde hâlâ 4 puanlık AK Partili varsa ve bunlar hâlâ geri dönmemişse, başka yere gitme ihtimalleri olabilir. Bu insanları çekecek bir söylemin olması lâzım. Becerebilirlerse kazanabilirler.
Ruşen Çakır: Konuşmanızdan çıkarttığım…
Özer Sencar: Ortada. Bence bıçak sırtı. Gerçekten bıçak sırtı. “Fair ve free” (âdil ve özgür) bir seçim için konuşuyorum.
Ruşen Çakır: Âdil bir seçim olacağına pek inanmıyorsunuz.
Özer Sencar: Hepimiz Türkiye’de seçimlerin nasıl yapıldığını biliyoruz. Hiç kimse saf olmasın.
Ruşen Çakır: Ali Babacan’ın hep, “Farklı kazanmamız lâzım ki kazanabilelim” diye bir cümlesi vardı. Başkaları da söylüyordu bunu.
Özer Sencar: Niye böyle söylüyordu? 1 puanla kazanmak yerine, niye 5-6 puan farkla kazanmak gerektiğini söylüyor Ali Babacan?
Ruşen Çakır: Hîle olabileceği için.
Özer Sencar: Bilmiyorum, kendisine sormak lâzım. Herkesin bildiği bir şeyler var. Ben hâlâ aynı kanaatteyim: Kılıçdaroğlu için sandığa atılan oyların –sayılan değil, sandığa atılan oyların– Erdoğan için atılan oylardan 5-6 puan fazla olması gerektiğini düşünüyorum.
Ruşen Çakır: Evet, mesaj alınmıştır.
Özer Sencar: Buradan bir şey daha söyleyeyim — bunu birçok yerde de söyledim: Cumhuriyet Halk Partisi’nin sandıkları koruma sicili kötüdür. Ben olsam, seçim yönetimine ya Ekrem İmamoğlu’nu yahut Canan Kaftancıoğlu’nu getirir koyarım. Çünkü İstanbul seçimini onlar becerdiler. Daha önce bu konuda başarılı olmuş insanlar bunlar. Getir, Türkiye’nin başına onları koy. Canan Kaftancıoğlu veya Ekrem İmamoğlu İstanbul’u götürürler. Ben olsam, meydan meydan konuşturmak yerine, seçim güvenliğinin başına getirirdim. Bu bir hatâ CHP için. Hazır bu işi bilen iki insan var. Şu andaki ekip bu konuda başarılı değil.
Ruşen Çakır: Bir de Muharrem İnce var bu konuda başarılı olan biliyorsunuz.
Özer Sencar: Umarım yine insanları kızdırmadık. Kızmasın kimse. Ben bildiğimi ve inandığımı söylüyorum. Ve bir araştırmacı olarak, zerre miktar tarafsızlıktan ayrılmış değilim.
Ruşen Çakır: Çok teşekkürler Özer Bey.
Özer Sencar: Görüşmek üzere.
Ruşen Çakır: Hemen kalkmayın, beraber kalkacağız. İzleyicilerimize teşekkür edelim.
Özer Sencar: İzledikleri için teşekkürler.
Ruşen Çakır: Özer Sencar’la yine güzel bir yayın oldu. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi akşamlar.
Özer Sencar: İyi akşamlar.