Erdoğan iktidarında tarikat ve cemaatlerin serüveni (7) | Hangi İsmailağa?

Tarikat ve cemaatlerin AK Parti ve Erdoğan iktidarında geçirdikleri sosyal ve siyasî dönüşümleri irdelediğimiz yazı dizimizin bu bölümünde, İsmailağa Cemaati’ni mercek altına almaya başlayacağız. Bugün kamuoyunda tek bir İsmailağa’dan bahsedilse de, İsmailağa aslında tek parçalı, yekûn bir yapı değil. Peki, Türkiye’de kaç İsmailağa var?

İsmailağa Cemaati’nin temelleri, Mahmut Efendi’nin Nakşibendilik’in Halidi kolunun 35. şeyhi olan hocası Ali Haydar Efendi tarafından 1954 yılında İsmailağa Camisi’nde vazilikle görevlendirilmesiyle atılıyor. Mahmut Efendi’yi İsmailağa Camisi’nde görevlendiren Ali Haydar Efendi, ölmeden önce kendisine, “Senin şeyh olmana müsaade etmezlerse, faaliyetlerini İsmailağa’da sürdür” diye vasiyet ediyor.

Nitekim, Ali Haydar Efendi öldükten sonra şeyhlik iddiasında bulunan isim, o zamanlar oldukça genç olan Mahmut Efendi yerine, Ali Haydar Efendi’nin damadı Nuri Efendi oluyor. Bunun üzerine Mahmut Efendi, İsmailağa’daki faaliyetlerine ağırlık veriyor ve burada geniş toplum kesimlerine hitap etmeye başlıyor. Nuri Efendi’nin İsmet Efendi Tekkesi’nde sürdürdüğü faaliyetler ise pek etkili olamayarak tarihe karışıyor.

İsmailağa bu yönüyle Nakşibendi tarikatının Halidi kolunun bugünkü temsilcisi olarak varlığını sürdürmekte. Ancak Mahmut Efendi’nin cemaat içerisindeki konumu, Nakşibendilik’in Halidi kolunun 36. şeyhi olmasının çok ötesinde. Mahmut Efendi’nin resmî bir icazetnamesinin olmayışı, tarikat faaliyetlerinin yanında hem İsmailağa Camisi’nde hem de Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında verdiği vaazlar, kendisi ve bağlıları tarafından açılmış olan vakıf ve derneklerde yürütülen faaliyetler onu “İsmailağa Cemaati’nin lideri” konumuna getirmiş durumda.

Beykoz’da bulunan Mahmut Efendi Külliyesi

Mahmut Efendi’nin yürüttüğü faaliyetleri, bir süre kendisinin yanında da bulunmuş olan, İsmailağa medreselerinde eğitim görmüş Mahmud Ertürk, üç kategoriye ayırıyor: Resmî görevli bir imam olarak yaptığı imam hatiplik, İslam âlimi olarak yürüttüğü ilim öğretme faaliyetleri ve Nakşilik’in Halidi kolunun 36. şeyhi olarak sürdürdüğü görevler. 

Mahmut Efendi, uzun bir süre bu faaliyetleri bizzat yürütüyor. Ancak yaşı ve sağlık durumu nedeniyle bu faaliyetleri sürdüremez hâle gelince, İsmailağa Camii Vakfı bünyesinde bir ulema heyeti kurarak, yetkilerini bu heyete devrediyor. Mahmut Efendi, heyetteki isimlerin ortak kararının, kendi kararı niteliğinde olduğunu, onların alacağı kararlara itimat edilmesi gerektiğini söylüyor.

Mahmut Efendi aynı zamanda, sağlık sorunlarının ilerlemesiyle zamanının bir kısmını İstanbul-Beykoz-Çavuşbaşı’nda geçirmeye başlıyor. Zaman zaman Fatih-Çarşamba’da zaman zaman da Beykoz’da ikâmet ettikten sonra, 2005-2006 yıllarından sonra, doktorlarının da tavsiyesiyle daimî olarak Beykoz’a yerleşiyor. İlerleyen süreçte, Beykoz’da kendisinin ikamet ettiği yere halen “Mahmut Efendi Camii ve Külliyesi” ismiyle faaliyete devam eden bir kompleks inşa ediliyor.

Hiçbir zaman sıkı bir hiyerarşiye ve denetim mekanizmasına sahip olmayan İsmailağa Cemaati, Mahmut Efendi’nin cemaatin başında olduğu yıllarda nispeten daha kolay kontrol edilebilirken; onun cemaatin işleyişindeki etkisinin azalmasıyla birlikte, iyice parçalı bir yapı haline gelmeye başlıyor. Bu yapılardan bazıları merkezle kavga ederek cemaatin ana gövdesinden ayrılan isimlerin çevresinde oluşuyor.  Bazılarıysa, İsmailağa medreselerinde eğitim alan bazı isimlerin eğitim faaliyetlerine İsmailağa içinde değil de kendi yapılarında devam etmek istemesiyle oluşan, hiçbir zaman İsmailağa ile organik bağı bulunmayan yapılar. Deyim yerindeyse, bin bir bileşeni olan bu yapının her bir parçasını tek tek ele almak pek mümkün değil ama dört ana başlıkta inceleyebiliriz: İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı, Marifet Vakfı, Cübbeli Ahmet/HAYDER ve diğer vakıf/dernekler.

İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı

Fatih-İsmailağa Camii

İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı ve bünyesinde bulunan ulema heyeti, hiç şüphesiz cemaatin ana gövdesini oluşturuyor. Cemaat adına resmî açıklamalar bu vakıf tarafından yapılırken, İsmailağa’nın Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında yürüttüğü faaliyetlerin temsilciliğini de vakıf bünyesindeki hocalar üstleniyor.

Vakıf sosyal medya hesaplarını ve internet sitesini aktif bir şekilde kullanıyor. Haklarında çıkan iddiaları internet siteleri ve sosyal medya hesaplarında yayımladıkları videolarda avukatları aracılığıyla tekzip ediyorlar. Vakfın açıklamalarında, İsmailağa Cemaati ve Mahmud Efendi’nin tek temsilcisinin kendileri olduğunun sık sık altı çiziliyor.

Nitekim Mahmut Efendi’nin ölümünün ardından da yeni şeyhin kim olacağını İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı açıklamayla duyurdu. Açıklamada, Mahmut Efendi’nin 2003 yılında cemaate mensup bazı hocalara kendisinin vefat etmesi halinde, yerine Hasan Kılıç’ın geçmesini vasiyet ettiği belirtilerek, İsmailağa Cemaati’nin 37. halkasının (şeyhinin) Hasan Kılıç olduğu söylenmişti.

Marifet Derneği

İsmailağa’nın ikinci merkezi diyebileceğimiz yapıysa Marifet Derneği. Marifet Derneği, Mahmut Efendi’nin Beykoz’da ikâmet etmeye başlamasından bir süre sonra, 2010’da kuruldu. Mahmut Efendi’nin bacanağı Muhammet Keskin’in öncülüğünü yaptığı derneğin zamanla İsmailağa Camii Vakfı ile arası açıldı.

Başta sık sık Mahmut Efendi’yi Beykoz’daki evinde ziyaret eden İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı hocaları, Marifetçi hocaların kendilerinin Mahmut Efendi’yle görüşmesine engellemeye çalıştıklarını belirterek, zamanla ayaklarını Beykoz’dan çekti. Hatta kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca diye bilinen Ahmet Mahmut Ünlü de bir açıklamasında, Muhammet Keskin’in kendisinin Mahmut Efendi’yi ziyaret etmesini engellediğini belirterek, “Benim Marifet Derneği ile ilişkim kesilmiştir” diye sert bir açıklama yaptı.

Mahmut Efendi hayatını kaybettikten sonra da bu iki dernek arasında sular durulmadı. İsmailağa Camii Vakfı, İsmailağa’nın yeni şeyhinin Hasan Kılıç olduğunu duyururken, Marifet Derneği ise ne bu kararı reddeden ne de onaylayan bir açıklama yaptı. Cemaat mensuplarından edindiğim izlenim, başta Marifet Derneği çevresi olmak üzere, İsmailağa’ya mensup birçok kişinin yeni şeyhlerinin Hasan Kılıç olduğuna pek ikna olmamış oldukları.

Cemaate mensup pek çok isim, Mahmut Efendi’nin kendisinden sonra cemaate mürşitlik edecek isim olarak Hasan Kılıç’ı belirlediğini söylemekle birlikte, kendilerinin son şeyhlerinin Mahmut Efendi olduğunu, Hasan Kılıç’ın yalnızca cemaat içerisindeki faaliyetleri yürütmekle görevlendirildiğini söylüyor. Yani cemaatte Hasan Kılıç’tan başka şeyh olduğunu iddia eden kimse olmamakla birlikte, Hasan Kılıç Mahmut Efendi’nin yerini tam manasıyla doldurabilmiş değil.

Cübbeli Ahmet Hoca ve HAYDER

Cemaatin üçüncü bir parçası ise, Cübbeli Ahmet Hoca’nın ve onun öncülük ettiği dernek HAYDER’in etrafında şekillenen grup. Aslında, Cübbeli Ahmet Hoca kendisini ne İsmailağa Camii Vakfı’ndan ne de Marifet Derneği’nden tamamen ayrı bir yerde konumlandırıyor. İki tarafla da zaman zaman çeşitli tartışmalar yaşasa da ilişkilerini tamamen koparmıyor veya kendisinin yeni şeyh olduğunu iddia etmiyor.

Ancak Cübbeli Ahmet’in İsmailağa’dan farklılaşan yönü, cemaatteki birçok isimden farklı bir “ilim yayma metodu” izliyor olması. Cemaat içerisinde radyo ve televizyon yayınlarına, medyaya karşı çok olumsuz bir bakış açısı hakimken, Cübbeli Ahmet’in bu konuda bir çekincesi yok. Zaman zaman İsmailağalı hocalar, bu nedenle onu eleştirse ve yaptıklarının İslam’a aykırı olduğunu söyleseler de kendisi, Mahmut Efendi’den bu konuda izin aldığını söyleyerek ısrarlı bir şekilde faaliyetlerine devam ediyor.

Cübbeli Ahmet’in başta Lalegül TV olmak üzere pek çok sosyal medya mecrasında ve televizyon kanalında yaptığı yayınlar onu İsmailağa Cemaati’nin en medyatik kişisi haline getirmiş durumda. Bu nedenle, bugün “İsmailağa Cemaati” dendiğinde, belki de Mahmut Efendi’den çok “Cübbeli Ahmet” ismi akla geliyor. İsmailağa Cemaati’yle hiçbir ilgisi olmayan pek çok insan, Cübbeli Ahmet’in HAYDER’de yaptığı sohbetlere gidiyor, Lalegül TV’de yayınlanan sohbetlerini izliyor.

Cübbeli Ahmet’in sohbetlerinde kullandığı dil de diğer birçok İsmailağalı hocadan oldukça farklı. Cübbeli Ahmet, sohbetlerinde namaz, oruç, evlilik, kadın-erkek ilişkileri gibi günlük konuları sade bir dille anlatırken, cemaatin diğer birçok hocasının düzenlediği sohbetlerde daha ağır ve ağdalı bir dil kullanılıyor. Bu da Cübbeli Ahmet’in daha geniş toplum kesimlerine ulaşarak, kendine has bir kitle edinmesine neden olmuş gibi görünüyor. Ancak Cübbeli Ahmet ve kitlesi arasında kesinlikle bir şeyhlik-müritlik ilişkisi mevcut değil. Kendisinin sohbetine katılanların amacı, genellikle yalnızca dinî bir aktiviteye katılmış olmak ve sosyalleşmekten ileri gitmiyor. 

Diğer vakıf ve dernekler

İsmailağa’nın merkeziyle ilişkisi oldukça farklılaşabilen irili ufaklı birçok vakıf ve dernek mevcut. Bunlardan bazıları, İsmailağa’yla hiç ilişkisi olmamasına rağmen, İsmailağa’nın ismini kullanıyor. Bazılarının ise Mahmut Efendi’yle bir gönül bağları bulunmakla birlikte, İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı’yla organik bir ilişkileri bulunmuyor. Veya bir dönem İsmailağa’ya bağlı olmakla birlikte, daha sonra Mahmut Efendi tarafından tekzip edilen isimler de mevcut.  

Masum Bayraktar

Örneğin kamuoyunda sık sık gündeme oturan Masum Bayraktar’a ait olan Fatih Medreseleri, Mahmut Efendi tarafından defalarca tekzip edilmiş yapılar. Bayraktar, İsmailağa Medreseleri’nde yetişmiş bir isim olsa da kendisinin şeyhlik iddiasında bulunması ve İsmailağa’dan ayrışan bir eğitim metodu izlemesi Mahmut Efendi’yle arasının açılmasına yol açtı. 

Masum Bayraktar

Mahmud Ertürk’ün söylediğine göre, Mahmut Efendi müritlerini Bayraktar’a karşı uyararak, “Buna artık öğrenci vermeyin, bunun söylediklerine çok da itibar etmeyin” diyormuş. Ancak Bayraktar’ın İsmailağa’nın adını kullanarak yaptığı faaliyetlerin önüne geçilememiş. Bugün hâlâ İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı ve cemaatteki birçok hoca, Bayraktar hakkında çeşitli tekzipler yayımlıyor.

Hiranur Vakfı

Bir başka örnek ise Hiranur Vakfı. İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı, Timur Soykan’ın altı yaşındaki bir çocuğun maruz bırakıldığı istismara ilişkin yaptığı haberden sonra gündeme oturan Hiranur Vakfı ve Yusuf Ziya Gümüşel’le ilgili yaptığı açıklamada, “Kendisinin camiamıza gönül bağı olmakla beraber cemaatimizde ve vakfımızda herhangi bir resmi görevi ve yetkisi yoktur, olmamıştır” ifadelerini kullandı.

Mahmut Ertürk’ün verdiği bilgiye göre, Yusuf Ziya Gümüşel, Mahmut Efendi’den tarikat dersi alan bir isim olmakla birlikte, İsmailağa Vakfı ile kurumsal bir ilişkisi yok ve İsmailağa’dan daha farklı bir eğitim metoduna sahip. Ancak kendisinin İstanbul-Sancaktepe’de bulunan kursunun açılışına İsmailağa Cemaati’nden içlerinde Mahmut Efendi ve Cübbeli Ahmet’in de bulunduğu kalabalık bir heyet gitmiş. Yani Gümüşel, Bayraktar gibi tekzip edilen bir isim değil, tam tersine faaliyetleri desteklenen biri olarak görünüyor.

Ancak Yusuf Ziya Gümüşel ve Masum Bayraktar yalnızca birer örnek. Bunun gibi hem İstanbul’da hem de Türkiye’nin dört bir yanında Mahmut Efendi ve İsmailağa Cemaati ile ilişkisinin ne düzeyde olduğu pek bilinmeyen pek çok yapı mevcut. Bu yapıların özellikle Anadolu’da bulunanlarının çoğundan İsmailağa’nın dahi haberi olmayabiliyor. Yani Türkiye’de sayısız İsmailağa’dan bahsetmek mümkün. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.