Kamera & kurgu: Ayşegül Karagöz
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerde büyük hasar alan 11 kent, 14 Mayıs seçimlerine aldıkları ağır darbenin gölgesinde girdi. Binlerce can kaybının olduğu kentlerde hayatta kalanlar yaşam savaşı verirken, Türkiye gözünü bölgeden çıkması beklenen tepki oylarına çevirdi. Ancak sandıktan muhalefetin beklediği sonuç çıkmadı. Depremde hasar gören 11 ilden sekizinde seçmen AKP yani Cumhur İttifakı dedi. O illerden birisi de Adıyaman. “İlk dört gün yetkililer yanımızda yoktu” diyen yurttaşlar, aradan üç ay geçtikten sonra aynı yetkililere umut bağladı. Sırada ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimleri var ve Adıyaman bir kez daha sandık başına gidecek. Peki bu kez dengeler değişir mi? Medyascope ekibi Adıyaman’da bu soruya cevap aradı.
Adıyaman’a girildiğinde yol boyu sayıları giderek artan binalarda yaşam belirtisi yok. Sağlı sollu yolun iki tarafına dizilen binaların sayısı kent merkezine ilerledikçe artarken, binaların her katında adeta büyük bir çarpı işareti çizilmişçesine belirgin çatlaklar dikkat çekiyor. Boşaltılmış sıra sıra apartmanlar aldıkları ağır hasar nedeniyle yıkılmayı beklerken, ürküten görüntüye rağmen “İçinde yaşayanlar şanslıymış” demeden edemiyorsunuz. Belli ki her biri sağ kurtulmayı başarmış. Aynı binaları çevreleyen ve kimi bugün boş bir arsa görünümünde olanlar için ise aynı şeyi söylemek imkânsız. Kiminde hâlâ iş makinelerinin çalıştığı ve enkazın izlerini barındıran çok sayıda parselde, sıra sıra apartmanlar olduğunu bilenler için tablo oldukça hazin. Bugün o binalarda yaşayanların çoğu ya hayatta değil ya da kurtulduğuna sevinemeyecek kadar büyük kayıplar verdi.
Terk edilmiş hayalet apartmanlarla dolu kentte, hasarlı binalarda yaşayamayanların yarısı başka kentlere göç etti. Kalanlar ise çadır ve konteynerlerde hayatın normalleşmesini bekliyor. Az hasarlı binalar da var elbette ancak çok az kişi o binalarda yaşamayı göze alabiliyor. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin yapıldığı 14 Mayıs günü gelip çattığında, yaralar kabuk bağlamaya yüz tutmuş, Adıyaman yeniden eski günlere dönemeyeceğini bilse de tutunacak bir dal arayışına girmişti. İktidar da muhalefet de “O dal biziz” diyerek oylarına talip oldu. Adıyamanlıların yüzde 66,20’si Recep Tayyip Erdoğan’ın, yüzde 31,24’ü de Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzattığı dala tutundu. Ankara’ya dört AKP, bir de CHP’li vekil gönderen kent, cumhurbaşkanı seçimleri için yeniden sandığa gitmeye hazırlanıyor.
Adıyaman’da seçim hazırlığı
Öteden beri AKP’nin kalesi olan Adıyaman, üç puan not kırarak 14 Mayıs’ta da AKP dedi. Oylarını altı puan artırmasına karşın CHP ikincilikle yetindi. Aslında bu tablo Adıyaman için sürpriz değil. Depremin verdiği ağır hasar insanın yüzüne vursa da, gündelik hayatın baskın rengi “siyaset”. İki ittifakın seçmeni de bilenmiş, iki taraf da birbirine kırgın.
AKP’li seçmende, deprem bölgesindeki 11 ilden sekizinde AKP’nin birinci parti seçilmesi üzerine hayal kırıklığı yaşayan bazı sosyal medya kullanıcılarının “Hakkımızı helal etmiyoruz” paylaşımının yol açtığı gözle görülür bir tepki var.
“Meğer onlar Allah rızası için yardımda bulunmamışlar. Bizim oylarımız için yardım etmişler” diyen AKP’li bir seçmen o kırgınlığı, “Ne satılık bir onurumuz var, ne de şerefimiz ve oyumuz. Bize yapılan yardımlar eğer oy için yapıldıysa, lütfen IBAN’larını paylaşsınlar. Biz onlara iki katı yardım ederiz. Evimizde, barkımızda ne varsa satar onlara göndeririz” sözleriyle dile getiriyor. “Seçim vatan için yapıldı. Bu bir kardeşliktir, bu bir paylaşmadır. Oylarımızı paylaştık” diyen bir başkası da “Her şeyi paylaştık. Biraz utanmaları, biraz haysiyetli olmaları gerekir” diyor.
CHP’ye oy verenler de 14 Mayıs gecesi yapılan kutlamalar nedeniyle tepkili… Binlerce insanın hayatını kaybettiği kentte AKP’lilerin sandıktan birinci çıkmalarının ardından davul zurna eşliğinde yaptıkları kutlamanın Adıyaman’da çok fazla kişiyi incittiği görülüyor. İncinenlerin ağzından dökülen “Hepsi arkadaşım, dostum… Ama anlamadım, üstelik bir de davul zurna çaldılar. Bu memlekette 90 bin kişiye yakın ölü -resmi rakamlara göre 50 bin 783- var” sözleri yürekleri burkuyor.
Birbirlerini acılarından tanıyorlar
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bu tablo 28 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi iki tarafın seçmeninin, bulundukları mahallelerde birbirine daha da kenetlenmesine yol açıyor. Oysa iki tarafın da üzerinde mutabık kaldığı bir başka tablo var. O da deprem olduğunda üç-dört gün boyunca etrafta birbirlerinden başka kimseyi görmemiş olmaları. Yani iki taraf da birbirini acılarından tanıyor.
Peki Adıyamanlıların tercihini belirleyen faktör ne oldu? Bu soruya cevap aradığımız Adıyaman’da birden çok cevapla karşılaştık…
CHP Adıyaman İl Başkanı Burak Binzet, AKP’nin kalesi olan kentte dengeleri değiştirmenin kolay olmayışını bölgedeki din ve cemaat ilişkileri ile açıklıyor.
Bu noktada Nakşibendiliğin en önemli kollarından olan ve Türkiye’deki cemaatler arasında en fazla mensubu bulunan Menzil tarikatının kentteki etkisi devreye giriyor. Nedeni de cemaatin merkezinin Adıyaman olması. Adını Kahta’ya bağlı Menzil köyünden alan tarikat, günümüz siyasetinde eskiye göre çok daha fazla söz sahibi. 15 Temmuz darbe girişimin ardından FETÖ’nün tasfiye edilmesiyle, ortaya çıkan boşluğu büyük ölçüde dolduran cemaatin Adıyaman’daki gücü tartışma götürmez. Ve iddia o ki cemaate mensup imamlar, camileri birer propaganda merkezine dönüştürdü. Bu noktada sözü Binzet’e bırakalım:
“Tabii ki din bölgemizde çok ciddi bir etken. Ve maalesef AKP bu durumu ciddi bir argüman olarak kullanıyor. Menzil’e bağlı birtakım insanlar var. Camilerin başında hoca sıfatlı, imam sıfatlı. E şimdi düşünün, her cuma günü bütün Adıyaman’ın hepsine vaaz veriyorsunuz. Vaaz sırasında yapacağınız yönlendirme ile her namazda 10 kişiyi, 15 kişiyi, 50 kişiyi kendi tarafınıza çekseniz ciddi bir etki yaratıyor.”
Ancak 14 Mayıs’ta AKP’nin -küçük orandaki oy kaybına rağmen- ipi göğüslemesinin tek ve başlıca nedeni bu değil. Çünkü farklı siyasî görüşte olsa bile binlerce kişinin derdi ortak. Pek çoğu üç gün boyunca enkaz altında kaldı, o sırada yanında yöresinde ne devleti bulabildi ne de hükümeti… Türkiye’nin dört bir yanında başlatılan yardım seferberliği onlara ulaşana dek tamamı sahipsizdi. Sivil toplum kuruluşları bir yandan arama kurtarma ekipleri diğer yandan, toplum bölgeye akın etti. Ne olduysa ondan sonra oldu…
Adıyaman Barosu Genel Sekreteri Erol Dede, o günleri şöyle anlatıyor:
“Yardım eli uzatılırken, ‘Veren el gözükmeyecek’ şekilde hareket edildi. Veren el gözükmeyince vatandaş şunu düşündü: ‘Bu yardımı bize devlet gönderiyor.’ Biz bilseydik ilk günden itibaren Adıyaman Barosu’nun yaptığı yardımlarda devletin hiçbir katkısının olmadığını açıklayarak dağıtırdık.”
İlk günlerde yaşananlar zaman içinde yerini hayatta kalanların yaşam mücadelesine bıraktı. Çadır bulanlar kendilerini şanslı hisseder oldu, seferberlik devam ettikçe bu kez gelen yardımlardan ihtiyacı olan olmayan herkes pay aldı. Günde üç öğün yemek dağıtılır oldu. Bir yandan da nakdi yardımlar yapıldı. Ancak Dede’ye göre aradaki geçiş sürecinde gönüllülerden gelen yardımlar iktidara mal edildi. Yardım götüren gönüllülere AFAD, Diyanet yetkilileri ya da güvenlik güçleri eşlik etmeye başladı. Resmî üniformaları görenler, kendisine sadece hükümetin destek olduğunu düşündü.
Seçim gelip çattığında yurttaşlar barınma sorununu çadır ve konteynerlere yerleşerek çözmüş, gözünü her kentte temeli atılan TOKİ konutlarına çevirmiş; sıra elindekini korumaya ve güç bela elde ettiklerini kaybetmeden mümkünse daha fazlasını almaya gelmişti.
Erol Dede, seçmendeki asıl korkuyu yaşlı bir kadının kendisine söylediği “Tayyip Erdoğan bana bakıyor, para veriyor. Ben onun için oy veriyorum. Kemal Kılıçdaroğlu gelirse bana para vermeyecek, yardımı kesecek” cümlesini aktararak özetliyor. Aslında bu tespit deprem bölgesi genelindeki seçmen kitlesinin öncelikli kaygısını da tarif ediyor. Bölgede düzenli gelir sahibi olabileceği bir iş, başını sokabileceği sağlam bir ev ve çocukları için sağlam bir gelecek hayali kuramayan çaresiz çoğunluk, hiç değilse elindekini kaybetmek istemiyor ve çadırına, konteynerine, gıda ve erzak yardımına sıkı sıkıya sahip çıkıyor.
Bu taleplerin adresleri de doğal olarak siyasî partilerin o kentteki temsilcileri. Rotamızı o partilere çevirdiğimizde kapısını çaldığımız yerel siyasî aktörleri 28 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi için hummalı bir çalışma içinde bulduk. AKP’li yetkililer bir gün sonra kente gelecek olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılamak üzere toplantı üstüne toplantı yapıyordu. İl başkanı ile o yoğun tempo nedeniyle bir araya gelmek mümkün olmadı.
CHP’li yetkilileri de seçim koordinasyon merkezinde bulduk. Sabahın erken saati olmasına karşın merkez insan kaynıyordu…
Binaya girdiğimizde birazdan mahallelerde çalışmak için toplanan gençleri son hazırlıklarını yaparken bulduk. Aynı anda bir başka köşede öğlen saatlerinde sadece kadınların katılacağı bir toplantı için teyakkuzdaydı. Söylediklerine bakılırsa sandıkları incelemiş, kendilerine daha az oy çıkan ya da sandığa daha az gidilen mahallelerdeki seçmene ulaşmak üzere seferber olmuşlardı.
İktidarın “terörist” söylemi, taşrada karşılık buluyor
Yoğun trafikten sıyrılıp gençlerin peşine takıldık. CHP’li gençler AKP’nin ipi göğüslediği mahallelerden birinde broşür dağıtmaya başladı. Ulaşmaya çalıştıkları seçmenlerin kimi uzatılan broşürü bile almazken, kimi de “Sen onlara bakma, bu kez kazanacağız” diyerek destek veriyordu. Peki “karşı mahalle”ye ulaşabiliyorlar mı? Cevabı CHP İl Gençlik Kolları Başkanı Şeyhmus Ocak şu sözlerle özetliyor:
“’Terörist’ diyorlar, ‘dinsiz – imansız’ diyorlar. Halbuki Hizbullah’la işbirliği yapanlar, açıktan ittifak yapanlar onlar…”
Ocak, karşılaştıkları suçlamalara rağmen sürecin kendilerinden yana evrildiği görüşünde. “Artık değişti” diyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor: “Mesela Kemal Bey’in 45 binlik oyu 100 bin oldu burada. Bir değişim var ve biz sahadayız. İnşallah bu, 28 Mayıs’ta sandığa yansıyacak…”
Gençler çalışmalarını sürdürürken biz bu kez kadınların yürüttüğü çalışmayı yerinde görmek üzere yeniden yeniden il binasına dönüyoruz. Döndüğümüzde il binası kadınların istilasına uğramış gibiydi. İçeride adım atacak yer yoktu. Yalnız CHP değil ittifak bileşeni siyasî partilere mensup kadınlar da toplantıdaydı. Oturacak sandalye bile bulmanın mümkün olmadığı salonda başım kendiliğinden arkalardan yükselen bir sese doğru çevrildi. Evindeki işi gücü bırakıp, hıncını da yanına alan orta yaşlı bir kadın, sandık görevlisi olmak için neredeyse İl Başkanı Burak Binzet’in yakasına yapışmıştı. 14 Mayıs’ta oyunu kullanıp evine dönen o kadın, bu kez sandık görevlisi olmak istiyordu. Hem de var gücüyle haykırırcasına…
İşte nedenini sorduğumuzda verdiği cevap:
“Sandığı parçalayacağız. Oyu kimse çaldırmayacağız. Bu vatan hepimizin vatanıdır. Burada gözlemci olacaksın. Kimse kimseye (oy kullanmak için) yardımcı olmayacak, kimseye ‘Kabine sizinle gireyim ki oyu kullanayım’ denilemeyecek, ben asla izin vermeyeceğim. Herkes oyunu kendi kullanacak. İmza var mı yok mu, altında (seçmen kağıdı) mühür var mı?
Buna uymayan olursa ne yapacaksın?
Hemen bizim avukatlara haber vereceğim, fotoğraf göndereceğim.”
Coşkuyla sandığa sahip çıkmak isteyen kadını yatıştırdıktan sonra salondaki kadınlara dönen İl Başkanı Burak Binzet, arkasına aldığı destekten hoşnut, “Ayın 14’ündeki seçimde sanki biz kaybetmişiz gibi bir havamız var. Biz seçim falan kaybetmedik arkadaşlar. Ayın 13’ünde bu memlekette bir cumhurbaşkanı vardı. Bugün Türkiye’de bir cumhurbaşkanı var mı? Yok. Bizim genel başkanımız, genel başkanımızdı. Şu an gene genel başkanımız. Bu seçimde kaybeden şu ana kadar tek kişi var. Recep Tayyip Erdoğan” diye seslendi.
Binzet’in ekibini motive etmek üzere yaptığı konuşmada sözünü ettiği cumhurbaşkanlığı yarışında iki adayın da barajın altında oy alması ve yarışın ikinci tura kalması. Asıl kaybedenin Erdoğan olduğunu söyleme nedeni de 14 Mayıs’ta, 2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı yüzde 51,79’luk oyun gerisine düşmesi.
Adıyaman’da sandıklara sahip çıkıldı mı?
28 Mayıs’ta yapılacak seçim öncesi Adıyaman’da oy kullanılan sandıkların tamamını incelediklerini söyleyen CHP İl Başkanı Binzet, “Kentte nasıl bir strateji izleniyor?” sorusunu yönelttiğimizde, ellerinde her sandıktan CHP’ye ne kadar oy çıkıp çıkmadığının verisinin olduğunu anlatıyor ve kalan süre içinde oy vermeyen seçmene ulaşmaya çalıştıklarını söylüyor. Tabii bu noktada “Peki 14 Mayıs’ta sandıklara yeterince sahip çıkabildiniz mi?” diye soruyorum. Aldığım cevap: “Evet.”
Oysa Adıyaman Barosu Genel Sekreteri Erol Dede’ye göre bu soruya doğrudan “Evet” demek çok da mümkün görünmüyor.
Dede ilk günden itibaren muhalefetteki tüm siyasî partileri sandık güvenliği konusunda, “Ölen insanlarımız var. Şehir dışında olup gelemeyen insanlarımız var. Biz sandık güvenliğini sağlayamazsak köyde, kırsalda muhtarın televizyonlarda gösterilen görüntüler gibi oturup 300 oyu tek bir kalemde basması muhtemeldir” diye uyarmasına rağmen taşrada gereken önlemin alınmadığı görüşünde.
Dikkat çektiği yerler arasında kent merkezi de var, Gerger, Sincik, Samsat gibi çok sayıda ilçe ve köy de.
“Siz tanık oldunuz mu?” sorusuna verdiği cevap her şeyi açıklıyor:
“Tanık olduk. Kendimiz de okulları gezdik. Şehir merkezindeki okulları gezdiğimiz zaman üç kişi sandık başında bekliyoruz. Sandık başkanı iki üye olması gerekirken, ne sandık görevlisi vardı ne de müşahit.”