CHP’yi tartışmak: Değişmeden değiştirmek mümkün mü?

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener, 28 Mayıs’ta yapılan ikinci tur seçimlerinin resmi sonuçlarını açıkladı. Açıklanan sonuçlara göre, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 52,18, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın ortak cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 47,82 oy aldı.

Seçimin ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifa edip etmeyeceği merak edilirken, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, ikinci tur sonuçlarıyla ilgili açıklama yaptı. İmamoğlu, “Unutmayın değişmeyen tek şey, değişimdir. Her sahada her ortamda değişim. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç asla beklemeyeceğiz artık” dedi.

Ruşen Çakır, CHP’deki olası değişim hareketini yorumluyor.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Seçim yenilgisinin ardından Cumhuriyet Halk Partisi’ne neler olacağı, neler olabileceği tartışılmaya başlandı. Ama tartışma çok keskin bir şekilde ilerlemiyor. Beklenenin, tahmin edilenin altında, daha düşük dozda bir tartışma var. Çünkü CHP’de çok fazla bir şeyin değişme imkânı gözükmüyor. Değişme imkânı olsaydı, daha ilk andan îtibâren, seçim gecesinden îtibâren birtakım sesler çok açık, net bir şekilde, keskin bir şekilde çıkabilirdi. Ama şu hâliyle bakıldığında –kaç gün geçti aradan? Beşinci gündeyiz–, hâlâ CHP içerisinde farklı sesleri duyuyor değiliz. Bir iki ses çıktı, ama çok da güçlü olmayan kesimlerden ses çıktı. Kılıçdaroğlu’na nihâyet bir gazeteci, bir meslektaşımız, Fikret Bilâ, Halk TV’de sordu istifâ edip etmeyeceğini. Kılıçdaroğlu şöyle bir cevap verdi: “CHP’de her düşünce rahatlıkla dillendirilir, tartışılır ve bu süreç sonunda partinin yetkili kurulları karar verir”. Bu aslında klişe bir söz. Partinin yetkili kurulları ne? Merkez Yürütme Kurulu; şu anda hâlâ sürüyor olabilir, toplantı hâlinde, bugün toplandılar. Ve cumartesi günü de Parti Meclisi toplanacak. Hafta sonu da büyük bir ihtimalle Merkez Yürütme Kurulu değişecek, birtakım isimler gidecek, yerlerine Parti Meclisi’nden başka isimler gelecek ve CHP, “Nerede kalmıştık?” diyerek yoluna devam edecek. Kongre’yi de –kendi tâbirleriyle Kurultay’ı da– büyük ihtimalle yerel seçimlerin sonrasına, yani 2024 Mart’ının sonrasına erteleyecekler. O zamâna kadar, “Yerel seçimlere odaklanmamız lâzım. Onun için şimdi kongreyle ortalığı karıştırmayalım. Hep birlikte, güç birliği içerisinde yerel seçimlere hazırlanalım” denecek, bu anlaşılıyor. Ve sonuçta Parti Meclisi’nden bâzı isimler, çıkartılan bâzı isimlerin yerine gelecek. Ama sonuçta Kılıçdaroğlu’na bağlı olan ekip yoluna devam edecek. Özeleştiri anlamında söylenecek şeyleri seçim gecesinden îtibâren bekliyoruz. Yine Fikret Bilâ sorduğunda, Kılıçdaroğlu iktidârın ahlâkî meşrûiyetini sorgulamış; “Ahlâkî meşrûiyeti yoktur” demiş. “Seçimin ahlâkî meşrûiyeti açısından hukukçular da, ilâhiyatçılar da tartışmalıdır” demiş. Bunlar zâten öteden beri bilinen şeyler; seçimin gayri âdil olacağı, çok da özgür olmayacağı, çok büyük eşitsizlikler olacağı… bunların hepsi biliniyordu. Bunlar bilinerek yola çıkılmıştı ve bütün bunlara rağmen kazanma iddiasıyla yola çıkılmıştı. Sonuçta kazanılamadı. Hem Parlamento hem cumhurbaşkanlığı seçimleri kazanılamadı. Neden kazanılamadığı konusunda şu âna kadar CHP’den çok ciddî bir özeleştiri görmedik. Belki daha sonra görürüz. Ama büyük ölçüde olayın meşrûiyeti üzerinden durumu açıklamaya çalışma çabası var. Bunun tek başına yeterli olduğu kanısında değilim. Tabiî ki ahlâkî meşrûiyet sorunu var, tabiî ki seçimler âdil ortamda yapılmadı; ama sonuçta bunlar zâten beklediğimiz hususlardı. Buna rağmen muhâlefet çok güçlü bir ânı yakalamıştı, yakalamış olması gerekiyordu. Erdoğan’ın siyâsî hayâtında belki en zayıf olduğu dönemde yapıldı bu seçim ve Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimâlinin yüksek olduğu konusunda çok yorum yapıldı, kamuoyu araştırmaları da bunu gösterdi. Ama sonuçta olmadı. Bütün bunların toplamında olayı sâdece seçimlerin ahlâkî meşrûiyetiyle açıklamak yeterli olmayacak.

Peki CHP değişecek mi? Değişebilir mi? Şu hâliyle bu konuda herhangi bir emâre yok. Zâten sorun da büyük ölçüde bunlardan kaynaklanıyor görüldüğü kadarıyla. Değişim olarak CHP şu âna kadar ilk başta Deniz Baykal’ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesiyle çok büyük bir değişim yaşamıştı ve çok büyük beklentiler olmuştu. Çünkü CHP’de bir değişim beklentisi vardı. “Yeni CHP” lâfı o zaman çıktı ve Kılıçdaroğlu’nun önü son derece açıktı. İstediği kişileri yönetime aldı, istediği söylemleri benimsedi; ama buna rağmen girdiği seçimlerde başarılı olamadı. Her seferinde yönetimde birtakım değişiklikler yaptı. Birtakım isimleri öne çıkartıp bâzılarını geri plana itti; ama yine başarılı olamadı. Tâ ki Adâlet Yürüyüşü’ne kadar. Adâlet Yürüyüşü’nden sonra bambaşka bir çizgi benimsedi. Partiler üstü bir ana muhâlefet lideri görünümüne girmeye başladığı andan îtibâren başarı temposu artan bir Kılıçdaroğlu gördük ve yerel seçimlerde de bu açık bir şekilde taçlandı. 25 yıl sonra İstanbul ve Ankara’yı Erdoğan’dan almayı başarabildi Cumhuriyet Halk Partisi. Ama bunu tabiî ki CHP tek başına yapmadı. Burada Millet İttifakı’nın desteği, İYİ Parti’nin desteği ve HDP’nin desteği çok önemliydi. Yani bir ittifâkın sonucunda Erdoğan’a belki de siyâsî hayâtının en büyük yenilgisini bu 2019 yerel seçimlerinde tattırdı Kemal Kılıçdaroğlu. Ama ondan sonraki süreçte, tam buradan aldığı rüzgârla, yeni konjonktürle iktidârı alma ihtimâlinin de yükseldiği, arttığı düşüncesi hakîm oldu — ki bu doğru bir düşünceydi. Ondan sonra bir Altılı Masa olayı yaşadık ve Altılı Masa olayı sonuçta, açık söylemek gerekirse, fiyaskoyla bitti. Altılı Masa’nın sonucunda, orada nispeten küçük olan 4 parti çok da fazla çaba harcamadan milletvekillikleri kazandılar. Ama onların varlığı İYİ Parti ve CHP’nin Meclis’te daha fazla sandalyeyle temsil edilmesine yardımcı olmadı ve daha önemlisi, tabiî ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesine de imkân tanımadılar. Daha doğrusu o konuda bir katkıları olmadı. Bir yenilgi yaşandı ve bu yenilgide onların da bir rolü, olumsuz anlamda bir rolü tabiî ki vardı.

Şimdi, CHP öyle bir parti ki şu hâliyle bakıldığı zaman, neresinden bakarsanız bakın, yapılacak tüm kongrelerden şu hâliyle kazanacak olan tek isim –eğer aday olursa– Kemal Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu’nun aday olmaması durumunda birtakım isimler ortaya çıkabilir ve Kılıçdaroğlu da anladığımız kadarıyla genel başkanlığı bırakmaya pek gönüllü değil. Şu aşamada yerel seçimler gerekçe gösteriliyor. Yerel seçimleri garantiye almak için liderliği sürdürme iddiasında. Ama sonrası belli değil. Yerel seçimlerden sonra bırakacağına dâir bir işâret de yok. Birtakım kulis haberleri var; bunlar çok erken kulisler olduğu için çok fazla dillendirmemek gerekiyor, ama şu hâliyle Kılıçdaroğlu’nun görevi bırakma gibi bir düşüncesi olmadığı ortada. Peki bu durumda kim bu olayı değiştirebilir? Bir tek isim şu anda Ekrem İmamoğlu. Ekrem İmamoğlu seçimin hemen ardından yaptığı çıkışlarla aslında bir anlamda bayrak gösterdi. Şimdi arkadaşlarımızın öğrendiği –Göksel Göksu bunun haberini yaptı Medyascope’ta–, seçim gecesi Altılı Masa toplantısına Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş dâhil edilmemiş ve bu da bir krize yol açmış. Onun ardından da Ekrem İmamoğlu birtakım açıklamalar yaptı sosyal medya hesâbından. Daha sonra İstanbul’un kurtuluşu töreninde yaptığı konuşmalar var. Ve bir anlamda kendini, bağımsızlaştırmaya değilse de, özerk bir konuma yerleştirmeye çalıştı ve bugün Kılıçdaroğlu ile görüşmesi bekleniyor. Daha doğrusu Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ile görüşecek. Talebin Kılıçdaroğlu’ndan geldiğini öğrendik. Ve Fikret Bilâ sorduğunda, “Ekrem İmamoğlu ile hiçbir sorun yok, hiçbir gerginlik yok. Hep birlikte konuşup değerlendirip yol haritamızı belirleyeceğiz” demiş. Bunun bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum. Bir sorun var. O sorundan, Ekrem İmamoğlu’nun kendi başına bir şeyler söylemeye çalışmasından Kılıçdaroğlu tedirgin ve büyük bir ihtimalle Ekrem İmamoğlu’na yerel seçimlere kadar İstanbul’a odaklanmasını, sonrasına hep birlikte bakacaklarını söyleyecek. Daha önce adaylık sürecinde de benzer bir şey olmuştu biliyorsunuz. Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun cezâ aldığı gün yaşananlar, Büyükşehir Belediyesi önündeki olaya Kılıçdaroğlu’nun ilk gece gidememesi, ama Meral Akşener’in gitmesi vs. bütün o süreçlerde de Kılıçdaroğlu’nun Ekrem İmamoğlu’ndan rahatsız olduğunu görmüştük. Şimdi o kadar olmasa bile bir başka rahatsızlığın yaşandığı âşikâr. Büyük bir ihtimalle yine “Evlâdım” diyerek Ekrem İmamoğlu’nu belli bir sınırın içerisinde tutmaya çalışacak. İmamoğlu bu sınırı aşmaya çalışır mı? Yoksa Kılıçdaroğlu’nun söylediklerine uyar mı? Bilmiyoruz. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, CHP’de bir şeyleri değiştirmek, değiştirmek derken illâ olumlu olmak zorunda değil ama, var olanın değişmesi anlamında tek bir aktör öne çıkıyor, o da Ekrem İmamoğlu. Ve o da muhtemelen bugünkü görüşmenin ardından ayağını büyük ölçüde gazdan çekip daha çok frene basacak. Öyle gözüküyor.

Sonuçta CHP’de bir müddet çok büyük değişikliklerin olmasını beklemek hiç gerçekçi değil. Tabiî ki birtakım isimler gidecek, birtakım yeni isimler gelecek; ama bu gidenlerin ve gelenlerin arasında çok da fark olmayacak. Çünkü bunların büyük bir kısmı Parti Meclisi’nde zâten Kılıçdaroğlu’nun liderliğini benimsemiş, içselleştirmiş isimler olacak. Gidenlerin ardından gelenler, olmayan neyi olduracaklar? Onu bilmek mümkün değil. Ve burada çok ciddî bir sorun var; bir motivasyon sorunu var. Şu hâliyle bakıldığı zaman, Cumhuriyet Halk Partisi bu motivasyonu yerel seçimler üzerinden kurgulamaya çalışıyor ve hem parti tabanına, hem parti teşkîlâtına, hem de genel kamuoyuna bunu hedef olarak koyuyor. Yaklaşık 10 ay sonra yapılacak yerel seçimleri koyuyor. Ama şu da bir realite: Özellikle yerel seçimlerde en kritik yerler olan büyükşehirlerde, CHP’nin İzmir dışında tek başına başarılı olma ihtimâli çok az. Bâzı yerlerde tamam, ama özellikle İstanbul’da, bir ölçüde Ankara’da ve Adana’da, Mersin’de, Antakya’da, hepsinde bir şekilde başka muhâlefet partilerinin de desteğine ihtiyâcı olacak. Bunların hemen hemen hepsinde HDP ya da yeni adıyla Yeşil Sol Parti’nin desteğine ihtiyâcı olacak. Ama şu hâliyle, yaşanan son seçimler deneyimi nedeniyle, her parti CHP ile ve Kılıçdaroğlu ile ilişkisini gözden geçirme yolunda. Meselâ İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz çok açık bir şekilde dedi ki: “Millet İttifâkı bir seçim ittifâkıydı ve 28 Mayıs îtibâriyle bitmiştir”. Bitmiş olabilir. Bunu henüz Meral Akşener’in ağzından duymadık ,ama bitmiş olabilir. Fakat Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin yerel seçimler için tekrar bir ittifâka –adı her neyse– ihtiyâcı olacak ve bu ittifakta özellikle İstanbul’u kazanmak için İYİ Parti’ye ve HDP’ye aynı anda yine ihtiyâcı olacak. Bunu nasıl başaracak? İYİ Parti ile, özellikle adaylık sürecinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığını dayatması ve bunun Akşener’de ve İYİ Parti’de rahatsızlık yaratması nedeniyle kötü bir hâtıra var ve HDP’nin de cumhurbaşkanlığı seçiminde bütün kartlarını Kılıçdaroğlu için kullanmış olması; hattâ ikinci turda Zafer Partisi’nin desteğine rağmen ve Kılıçdaroğlu’nun dilini değiştirmesine rağmen ona desteğini sürdürmesi nedeniyle yaşadığı çok büyük bir hayal kırıklığı var. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu ve CHP önümüzdeki süreçte yerel seçimleri ana motivasyon konusu olarak gösterecekler. Fakat bu konuda 2019’da yaşadıkları, ulaştıkları başarıya ulaşabilmeleri için bir şeylerin değişmesi gerekecek. Özellikle CHP’de bir şeylerin değişmesi gerekecek. CHP kendisini değiştirmeden, birtakım rutin düzenlemelerle Türkiye’yi değiştirme iddiasını sürdürebilecek bir parti değil. Dolayısıyla ana muhâlefet partisi olma özelliğini koruyor, fakat muhâlefetin diğer aktörlerini son seçimde olduğu gibi şu ya da bu şekilde kendi liderliğinde bir yere taşıma yeteneğini an îtibâriyle kaybetmiş durumda. Onu tekrar kazanabilmesi için çok şeyin değişmesi gerekiyor. Ama şu hâliyle baktığımızda pek bir değişim olmayacak gibi gözüküyor. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.