Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cengiz Özdemir yazdı: Gözlüğe övgü

Geçenlerde neredeyse on yıldır kullandığım çift odaklı gözlüğümü üzerine oturmak suretiyle kullanılamaz hale getirdim ve gözlüğün hayatımda ne kadar önemli bir yer tuttuğunu yaşayarak öğrendim. Alelacele gittiğim doktor yakın numaramın epey ilerlediğini, bunun tamamen kitap okumak ve küçücük ekranlara bakmaktan kaynaklandığı söyledi. Bir yerlerde okumuştum. Dünya nüfusunun altıda biri miyop. İlerleyen yaş ve yükselen eğitim durumuna göre bu oran %25’lere kadar çıkıyor. Yani her dört insandan biri uzağı göremiyor.

Gözlüksüz kalınca idareten hemen ucuz bir yakın gözlük aldım. En azından cep telefonu ekranıma ve kitaplarıma yeniden kavuştum. Dünyam yeniden “aydınlandı”. Oysa tıbbın ve gözlük teknolojisinin henüz gelişmediği çağlarda okurun en büyük problemi göz bozukluklarıydı. Borges, Joyce gibi büyük yazarlar gözlerine yavaş yavaş inen sis perdesiyle karanlık bir dünyaya yuvarlanıp gittiler. Ama bu karanlıkta da kitaplarla ve kelimelerle bambaşka ilişkiler kurmayı becerebildiler. Borges örneğin, tamamen körken Buenos Aires Kütüphanesi’nin başına getirildi ve en güzel eserlerini bu dönemde verdi. Şöyle bir not düştü o günlerde:

“O Tanrı ki böyle olağanüstü bir cilve ile,

Karanlık ile kitapları bana birlikte sundu.”

Gözlüksüz günlerimde Gülün Adı filminde Baskerwille’li Rahip William’ın manastır cinayetlerinin çözerken kullandığı biraz gülünç gözlüğü aklıma geldi. O çağlarda gözlük olağanüstü bir icattı. Sadece okuma bilenlerin ihtiyaç duyduğu bu nesneyi çıkardığında etrafındaki herkes, başta çömezi, William efendiye tuhaf tuhaf bakardı. Ortaçağ’da kitap çok az insanın ulaşabildiği bir nesne. Genelde soğuk girmesin diye küçücük tutulmuş pencerelerin azıcık ışığıyla aydınlatılan manastır kütüphanelerinde gözlüksüz kitap okumak gerçekten bir işkence olsa gerek. Ortaçağ kelimenin mecazi değil ama gerçek anlamıyla “karanlık” bir çağdı. Gece henüz fethedilmemişti. O çağlarda soylular ve senyörler gözlerini yormamak için kitaplarını kölelerine okuturlarmış. Kölenin gözü efendisininkinden daha az önemli. 

Gözü bozuk okurların yazgısı 13. yüzyılda değişmiş. Pisalı Rahip Giordano del Rivalto’nun “dünyanın en yararlı buluşlarından biri” diye bahsettiği gözlüğü Spina adlı bir keşiş icat etmiş ve herkese nasıl yapılacağını “Allah rızası için” öğretmiş. Yüzyıllar sonra Spina’dan el aldığını varsayabileceğimiz Spinoza bir yandan mercek yontacak bir yandan dünyanın en önemli felsefi açılımlarını yapacaktır. Mercek yontarak filozof olmak elbet bir ayrıcalık. Tabii sonraki yüzyıllarda mercek yontma işini en örgütlü biçimde Venedik Murano adasının cam ustaları yapacaktı. 

Gözlük ile kitap okumak arasında dolaysız bir ilişki olduğunun en güzel kanıtı Gutenberg Matbaası’nın kuruluşundan birkaç yıl sonra önce Strasbourg’da, sonra Nürnberg ve Frankfurt’ta seri imalat yapan gözlük mağazalarının açılmasıdır. Bundan önce hem kitap hem gözlük birer lükstü. Dolayısıyla bilginin toplumsallaşması ile gözlük kullanımının yaygınlaşması arasında doğrudan bir ilişki var. Günümüzde bile “Münevver” dediğimizde aklımıza gözlüklü birisi gelir. La Casa De Papel dizisindeki profesör dizideki tek gözlüklü kahramandı. 

Gözlük kullanımı ile maneviyat arasında da bir bağ vardır. Tek tanrılı dinler tamamen yazılı metinler üzerine inşa edildiği için bunların okunması kutsal bir görevdir. Pagan tanrısı Zeus’un elinde kitap yoktur, yıldırım vardır. İsevîlerin Tanrısı ise elinde kitapla tasvir edilir. Musevilerin peygamberi on emirin yazılı olduğu ahit sandığı ile yola çıkar, Muhammedîlerin kitabının ilk emri “oku”dur. Dolayısıyla paganların tersine tek tanrılı dinler, kitabı ve okumayı yüceltmişlerdir. Bunu kolaylaştıran gözlüğün kuşkusuz manevi bir değeri de olacaktır. Nitekim diğer iki dine nazaran resmin serbest olduğu Hıristiyan resim sanatında pek çok aziz onların bilgeliğinin bir nişanesi olarak ellerinde kitap ve gözlerinde gözlükle resmedilmişlerdir. 

Şimdilik bu kadar, herkese iyi hafta sonları.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.