Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Elif Gökçe Aras yazdı: Şimdi onlar düşünsün

Şimdi onlar düşünsün.

Kimler mi?

Menzil şeyhinin yerine geçmeye heves eden üç oğlu. Ne hikmetse koskoca cemaatte şeyhin oğlu veya damadından başka kimse layık değildir o posta oturmaya. Hiçbir mürit şeyhin oğulları kadar becerememiştir evliya olmayı. Belki de post veriyordur onlara keramet yeteneğini? Öyle ya, o zamana kadar gösteremedikleri kerametler posta oturunca izhar olmaya başlar. Gerçi etkilenmek istedikten sonra banyo fayansındaki şekillerden bile anlam çıkarır insan, hâlbuki bir tasarımcı şekli seçmiş, bir makine baskı yapmış ve ortaya çıkmıştır ama işte yeter ki etkilenmek istesin insan.

Bir gün annemle toz alıyoruz, o zamanlar halen başörtüsü problemi çözülmediği için ev kızıyım, annem dünürünün ona hediye ettiği ilahi CD’sini dinlemek istedi. Normalde kendi bağlı olduğu Nakşibendi cemaatinin AK Radyo’su haricinde hiçbir şey dinlemez. İsterse İngilizce çocuk ilahisi çalsın, isterse Hintçe ilahi, yine de başka radyo açmaz. Dünürünün kendi cemaatinin ilahi sanatçısı Abdurrahman Önül’ün Menzil’e övgüler düzen ilahilerini başladık dinlemeye. Adamcağız sürekli hiçbir şeyi yapamıyor ve şeyhinden, bazen de Tanrıdan yardım diliyor. Gidemedim gidemedim, varamadım, yol ver dağlar, Rabbim beni Mekke’ye gönder. Dayanamadım en sonunda isyan ettim, “Ay ne tembel adam be, her şeyi Allah’tan bekliyor”. E sonuçta cennete gitmek için bile olsa bir irade göstermesi gerekiyor değil mi? Hâlbuki sürekli himmet bekliyor, yardım diliyor, tövbesini bile –artık ne günahlar işlediyse- şeyhi yapsın istiyor.

Komik geliyor böyle şeyler tabii ki, azıcık aklı olan kendi aklıyla, yahut iman sahibi biri ise dinin hükümleriyle şarlatanların halkı aldattıklarını anlar. Bir defa İslam dininde ruhbanlık yoktur, kimse sizin günahınızı silemez. Menzilde şeyh tövbe kabul ediyor ilginç bir şekilde. Peki, halk neden bunu kabul ediyor?

1 – Dini bilmiyor. Dini konusunda bile cahil.

2- O kadar uzaklaşmış ki dünya ile gerçek bir ilişki kurmaktan, iradesini tümüyle şeyhinin verdiği izinler üzerinden kullanıyor.

Menzilciler hastaneler açıyor, tarım yapıyorlar, devlette kadrolaşıyorlar. Baktığınız zaman, KPSS diye bir sistem varsa adalet gereği o sınava girip, başarılı olup, devletin başarı sıralamasına razı gelip öyle memur olabilirsiniz. İslam burada yapılacak bir müdahaleye izin vermez, çünkü kul hakkına girmek haramdır. Ancak bugün ne cemaatçi ne bireysel dindarların hiçbiri torpille devlette kadro almaya yüksünmüyor, bundan utanmıyor, kul hakkına girdim diye kendini günahkâr saymıyor. Neden? Şeyhi ona küffarlarla mücadele halinde olduklarını, savaş hukuku gereği bunun elzem olduğunu söylüyor, e o da zaten dünden hazır kayırılmaya, işte böyle yozlaşa yozlaşa güya dindar bir halk süre geliyor. Ne AKP, ne cemaatlerin dinle hiçbir ilgileri kalmamıştır. Bir defa o şeyh efendiler samimi dindar olsalar öncelikle AKP’nin yediği haklar için “haramdır” fetvası verirlerdi ama onlar ne yapıyor, onlara oy vereceğiz diye açıklama yapıyor. Bu açıklama sayesinde devletten arazi, ihale, kadro, kayırma, görmezden gelinme imkânları sağlıyor. Tümüyle günaha bulaşmış bu ikiyüzlü yapılar bize sürekli dinden bahsediyor. Kendileri inandıkları için değil, bizim inanmamızı istedikleri için. Ne oluyor? Kendi çocukları dahi iğrenmeye başlıyor onlardan, tabii az buçuk bir din bilgisi varsa, vicdanı varsa, insafı varsa. Eğer din bilgisi veya vicdanı yoksa o da ailesi gibi başına bir şal atıp, ufak bir sakalla dinin muhafaza örtüsünün altına saklanarak dünya nimetlerinden yararlanmaya başlıyor, geçmişler olsun.

Bu manzara korkutuyor mu beni? Çözemeyeceğimiz, sonu gelmez bir sarmalda kayıp mı olduk? Asla, ölen menzil şeyhinin cenazesine 250.000 kişi katılmış. Tarkan’ın İzmir konserine 2.000.000 kişi katılmıştı ve dünyanın en kalabalık ücretsiz konserleri sıralamasında 5. sırayı almıştı. Zamana yenilecekler, mecburlar.

Hâlbuki cemaat mensupları cemaatleri sayesinde dünya ile ilişki kurmak, o muhafaza örtüsünün altına saklanmak zorunda değiller öyle değil mi? Dileseler, diledikleri gibi aynı işleri yapabilirler, yapmayan yok mu, çok, mesela şu Maseratili polis. Ama işte cemaatleri ve bağlantıları sayede bir zümreye dâhil olmak ayrıcalığı elde ediyor ve bu dünyada hesap vermekten kurtulmuş oluyorlar. Öte dünya? 

:)

Öteki dünyaya onlar inanmıyorlar, bizim inanmamızı istiyorlar. İnansalar hiç ihaleye fesat karıştırırlar mıydı? Allah’ın “benim karşıma kul hakkıyla gelmeyin” ayeti üzerine, böyle kolay kul hakkına girerler miydi?

Öyle azdılar, öyle azdılar ki artık her yerden dökülüyor günahlarının haberleri. Konya’da 2018 yılında Menzil Cemaati’nin çiftliğinde çalışan bir ailenin 2 ve 3 yaşındaki çocukları yem karma makinesine kapılarak yaşamını yitirdi. Sonra ne oldu? Açılan kamu davası sonucu mahkeme şüpheli kişilerin aileye 60.700 lira ceza ödemesine karar verdi, bu ödemeyi de 24 taksite böldü ve olay kapandı. Menzil cemaatinden Bekir Başpınar, “Ödemelerimizi yaptık, olay kapandı” derken, baba ve anne, maddi ve manevi olarak “zararlarının karşılandığını” beyan ederek, şikâyetçi olmadı.

Yakın zamanda Urfa’da Menzil Cemaati’ne bağlı medreseye giden henüz 12 yaşındaki Abdulbaki Dakak, defalarca ailesine eve dönmek istediğini beyan etmesine, birkaç defa kaçma girişiminde bulunmasına rağmen medreseye devam etmeye zorlandı ve sonunda kurtuluşu ölümde buldu. Kursun yakınlarındaki bir ahırda intihar etti.

Cemaatin çiftliğinde yaşamını yitiren iki çocuğun üzeri de, Abdülbaki’nin üzeri de kan parası ödenerek kapatıldı. Menzil tarlasında çalışan ailenin, iki küçük çocuğu yem karma makinesinde paramparça olunca şeyhin yakasına yapışması gerekmez miydi, “Ya bu nice şeyhliktir ki bu belaya engel olmadın?” diye?

Söylemiyim söylemiyim diyorum da, Düzce depremini askeriyenin yılbaşı balosuna bağlayan tarikat ehli, Menzil’in karargâhının bulunduğu Adıyaman depremiyle ilgili neden hiç şüpheye düşmedi? Ya o alınan tövbeler işe yaramamış mıydı? Onların zihniyetinden bakınca, Tanrı bu depremle kimi cezalandırmıştı? Şeyh efendi neden kimseyi uyarmamıştı keramet izhar eyleyip? Gerçi şeyhin ölümünün ardından bir geçmiş olsun da tarikat ehline dilemek gerekiyor, zira şeyh ölünce tövbeler iptal olmuş. Mecbur şeyhlik makamını bölüşemedikleri için her birine birer tövbe kapısı miras bırakılan üç şeyhten birine gidip intisap edecekler. Eski ve yeni günahlarının affedilmesi için yeni paratoner şeyhten ricacı olacaklar. Allah akıl fikir versin.

Acaba yeni şeyhi neye göre seçecekler dersiniz? Sakalının uzunluğu? Aklığı? Sürmesini sürüşündeki mükemmelliyete, gülü tutuşundaki edasına, haşin bakışlarına mı bakacaklar? Yoksa hangi şeyh devlette ne kadar imtiyazlı buna mı?

Midem bulanıyor bu insanlardan. Çocuğunun ölümünü umursamayıp kan parasına razı olan zihniyet büyütüyor bu yapıları. Aileler bu paraya razı olduğu için birileri böyle hoyrat. Dinin yüzlerce kuralla çevrelediği ve neredeyse imkânsız kıldığı dünya ile ilişkiyi, cemaatler üzerinden meşrulaştırıyor din kurallarıyla dünya hayatında başarısız olmak alınlarına yazılan insanlar. Bu riyakârlığın hizmet alımını yapan paravan şirketin sahibi şeyh efendiye ve onlar adına gireceği bütün günahlara razı olan “şahsıma” havale ediyorlar tüm günahlarını da.

Dünya nimetlerinden kaçması gereken şeyh efendinin hasta yatağını gördünüz mü?

Hani şu hasır sedirin üzerinde uyuyan, sahabeden biri gelip açlıktan içine çekilen karnını bastırmak için karnına bağladığı taşı gösterince, sahabeye kendi karnına bağladığı iki taşı gösteren peygamberin şeyhine bakın hele. Cemaatine, cennetteki, tıpkı da dünya nimetlerine benzeyen ödülleri almak için bu dünyanın nimetlerinden uzak durmalarını salık veren şeyhe bakın hele. Halkın cehaleti ve fakirliği onlar için korunması gereken bir lükstür. Ancak bu sayede gönüllü kölelerin soyu tükenmez. “Aman bizim oğlan şunların medresesine gitsin de o da bir adam olur, kendini kurtarır” derler, ölürse kan parasına razı olurlar. Zaten o üç kuruş için başlamadı mı tüm macera?

Bugünün Türkiye’sinde hükümet aleyhine konuşmayan hiçbir şeyh efendi şeyh falan değildir. Günahkârların kapıkuludur. Günah fetvalarının şeyhülislamıdır.

Elif Gökçe Aras

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.