Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yazdı: 10 soruda Menzil tarikatının geleceği

  • Menzil neden üçe bölündü?

“Gavs” olarak bilinen son Menzil şeyhi Abdülbaki Erol, oğullarından sadece üçüne halifelik vermiş ve bunlardan hiçbirini doğrudan kendi yerini alacak halife olarak atamamıştı. Yani üçe bölünmeyi bir tür onun vasiyeti olarak görmek gerekiyor. Yine de beklenen; üç kardeşten birinin Menzil’de, birinin esas memleketleri olan Siirt’te ve sonuncunun da İstanbul’da yerleşip tarikat faaliyetlerine buralarda devam etmeleriydi. Belli ki aralarında Menzil’de kimin kalacağı konusunda anlaşma çıkmamış, bu nedenle hepsi köyde kalmaya karar vermiş. Kısacası önce köy, sonra tarikat üçe bölünmüş oldu.

  • Menzil köyü neden paylaşılamadı?

Çünkü tarikatın adını Adıyaman’ın bu köyünden alması rastlantı değil. Bu köyün ve tarikatın ilk dikkat çekmesi 1970’li yıllar. O dönemde “Seyda” olarak anılan, Abdülbaki Erol’un abisi Muhammed Raşid Erol’u görmeye Türkiye’nin dört bir tarafından –hatta Avrupa’dan–, genellikle otobüslerle akın akın insan gidiyordu. Çocukluğumda İstanbul-Çağlayan’da otururken, otobüslerle Menzil’e insanların -ki çoğu aslen Karadenizliydi- gittiğini duyardık, görürdük. Bu gidenlerin önemli bir kısmı, birtakım “kötü alışkanlıkları” olan kişilerdi; içki, kumar, hatta uyuşturucu kullandığı söylenen kişilerin buraya gittiği, tedavi olduğu ve tövbe edip geldikleri söylenirdi. Bunların gerçekten de bazılarının hakikaten tövbekâr bir hayat sürdüklerini görürken, bazılarının da bir süre sonra kaldıkları yerden devam ettiklerine de tanık olurduk. Tarikat, İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin, hatta dünyanın birçok yerinde kurumsallaştı ama kalbi hep Menzil’de attı. Özellikle yaz aylarında binlerce kişi köye gider, kalabildikleri kadar orada kalırlar. Dolayısıyla Menzil’i almak bir anlamda tarikatı kontrol etmek anlamına geleceği için kardeşler köyü paylaşmışlar.

Menzil şeyhi Abdülbaki Erol’un cenazesi. Fotoğraf: Alican Uludağ.
  • Menzil’de bir taht kavgası mı yaşanıyor?

Bu soruyu Menzil’i yakından bilen güvendiğim bir kaynağa sorduğumda “Taht kavgası çıkmaz, çünkü cemaat hepsine yetecek kadar büyük” cevabını verdi. Şu aşamada “taht kavgası” tespiti için erken. Zira üç kardeşin babalarının beklenen ölümüne ve sonrasına hazırlandıkları anlaşılıyor. İlk günlerde taziyeleri birlikte kabul ettiler, hep yan yana durdular. Ama zamanla aralarında sorunların çıkması kaçınılmaz gözüküyor. Hele tarikat dışı birtakım odaklar da devreye girerse medyada bir aşamadan sonra sürekli Menzil haberleri duyacağa benzeriz.

  • Siyasi iktidar hangi kardeşi destekliyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğullardan Saki’yi arayıp başsağlığı dilemesini tercihini ondan yana yaptığı şeklinde yorumlayanlar oldu. Sanmıyorum. Erdoğan böyle bir tercih yapmak, hem de bunu ilk günden belli etmek istemeyecektir. Saki Erol’u araması, çocuklardan en büyüğü olduğu içindir.

  • Hangi kardeş daha etkili olur?

Şu ana kadar gelen bilgiler, ilk aşamada tarikat bağlılarının yarıdan fazlasının Saki Erol’a biat ettiği yolunda. Bu şaşırtıcı değil, zira Menzil’in son yıllarda dışa açılması ve büyümesinin ardındaki en önemli isim Saki Erol’du. Ancak tarih boyunca farklı örneklerden hareketle tarikat/cemaat işlerinin her zaman sürprizlere açık olduğunu söylemek lazım. Örneğin Menzil’in kabuğunu kırmasında en etkili olan vakıflar ve Semerkand medya grubu Mübarek Erol’da kaldı. Saki Erol da “Serhendî” adı altında yeni bir vakıf ve “Dehlevî” ismi altında yeni bir yayınevi kurmaya karar verdi. Görüldüğü gibi rekabet Menzil köyü merkezmiş gibi gözükmekle birlikte esas olarak metropollerde, yani “uhrevi”den ziyade “dünyevi” alanda cereyan edeceğe benzer.

  • Menzil’in devlet içindeki etkisi bu yaşananlardan nasıl etkilenir?

“FETÖ gitti METÖ geldi” diyenler de oluyor. Böyle düşünmüyorum. Çok açık bir şekilde biliniyor ki –kendileri de gizlemiyor– devletin içerisinde görev yapan, –Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere, ama Emniyet’te de– çok sayıda kendilerine bağlı ya da sempati duyan kadrolar var. Ama Fethullahçılık gibi bir örgütlenme yapacaklarını, yapmak isteyeceklerini ve yapabileceklerini sanmıyorum. Öncelikle Menzil uzun bir süre çok kendi içine kapalı, devletten çok korktuğu için çok temkinli giden bir cemaat olmuştur. Ayrıca tarikatların ezici çoğunluğu gibi gevşek bir örgütlenme içindeler, Fethullahçılık gibi devlet içinde paralel bir yapılanmaya gitmeye yönelecek ölçüde katı, merkezi bir yapılanmaları yok. İşte gördük, Şeyh ölünce tarikatın bağlıları üç kardeş arasında tercih yapmak durumunda kaldılar.

Abdülbaki Erol
  • Devlet’in Menzil’e bakışı değişir mi?

Menzil’in bugünkü iktidarla ilişkileri iyi olabilir, önü açılmış olabilir, devlette kadrolaşmasına göz yumuluyor, hatta bu teşvik ediliyor olabilir ama hiçbir zaman devlet bu yapılara tam olarak güvenmez; hele Fethullahçılık deneyiminden sonra asla. Nitekim cenazeyi köyde izleyen meslektaşlarımız, güvenlik güçlerinin her şeyi videoya çektiklerini not ettiler. Menzilciler de Türkiye’deki devlet geleneğini çok iyi bilir ve onlar da devlete tam olarak güvenmezler. Bunun aynen devam edeceğini düşünüyorum.

  • Menzil’in siyasi tercihleri değişir mi?

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından dönemin Şeyhi Muhammed Raşit Erol Çanakkale’ye sürgüne gönderilmiş, anayasaya evet demesi ve Turgut Sunalp’in liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni desteklemesi karşılığında Menzil’e dönmesine izin verilmişti. Daha sonra Menzil’in adı, Erol ailesinin Kürt olmasına rağmen genellikle milliyetçi sağ partilerle birlikte anıldı ama tarikat asla açıktan kimseyi işaret etmedi. Taa ki 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine kadar. O tarihten sonra Menzil’e bağlı kuruluşlar, zaten destekledikleri Erdoğan’ı alenen ve gururla işaret eder oldular. Son seçimlerde de riskli olmasına rağmen Erdoğan’a ilk ve en coşkulu desteğin Menzil’den geldiğini gördük. Kardeşlerden hiçbirinin bu çizgiyi bozması beklenmiyor, muhtemelen Erdoğan destekçiliği konusunda da birbirleriyle rekabet edeceklerdir.  

  • Eskişehir merkezli Buhara tarikatı bu gelişmelerden nasıl etkilenir?

2000’li yılların başlarında Muhammed Raşit Erol’un en öne çıkan oğlu Fevzettin Erol, tarikat içinde Şeyh olan amcası Abdülbaki’nin büyük oğlu Saki’nin ve onun dışa açılma stratejisinin öne çıkması üzerine ayrılmış ve Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde bir çiftlik alıp “Buhara cemaati” denen kendi tarikatını kurmuştu. Meslektaşımız Saygı Öztürk’ün 2019’da çıkan “Menzil-Tarikatın İki Yüzü” kitabında Fevzettin Erol’un “Menzil eski Menzil değil” şeklinde özetlenebilecek ağır eleştirilerini okuyabilirsiniz. Menzil’in fiilen üçe bölünmesinin ardından, tasavvuf konularına hakimiyeti bakımından, zaten yaşça büyük olduğu üç amcaoğlundan daha ileri olduğu söylenen Fevzettin Erol’un daha fazla öne çıkması beklenebilir.

Fevzettin Erol
  • Menzil’in geleceğini esas olarak ne belirleyecek?

Bu sorunun cevabı “din ve dünya işleri arasında kurulacak denge” olmalı. Muhammed Raşit Erol zamanında Menzil esas olarak bir tasavvuf yapılanmasıydı. Başta da söylediğim gibi “Seyda” adı verilen Erol, tasavvufi yönünü kullanarak insanları “tedavi” eden biri olarak ünlenmişti. Zamanla kardeşleri, çocukları ve yeğenleri onun kurduğu tarikat ağından istifade ederek başta ticaret olmak üzere dünyevi işlere de yöneldiler. Seyda’nın yerini alan “Gavs” olarak tanımlanan kardeşi Abdülbaki, abisi kadar tasavvufi konularda ve buna bağlı olarak “tedavi” hususunda nam salmadı ancak oğulları tarikatı dışa açarak büyüttüler. Menzil köyünün 2000’lere kadar olan haliyle şimdiki kıyaslandığında yaşanan dünyevileşmenin ne kadar büyük olduğu görülecektir. Şimdi üç kardeşin elinde üçe bölünecek bir dünyevi ve uhrevi miras var. Her ne kadar üç kardeş de köyde kalmayı, yani uhrevi olanı seçmişlerse de zaten köyün de alabildiğine dünyevileşmiş olması nedeniyle artalarındaki rekabetin esas olarak dünyevi alanda olacağını düşünüyorum. Bu kaçınılmaz gibi görünen dünyevileşmeyi tırmandırma da Menzil’in bir tarikat olarak eski cazibesinden uzaklaşacağını gösteriyor.

Bitirirken: Bir gazeteci olarak Menzil tarikatını az buçuk bildiğimi düşünüyorum. Keşke hakkında bir Gomaşinen yapmış olsaydım diye hayıflanmıyor değilim. Ama 2 Aralık 2019’da Fethullahçıların yerini Menzil mi aldı? başlıklı yayında Menzil ile olan öykümü epey anlattım. Orada da da anlattığım gibi Fevzettin ve Saki Erol başta olmak üzere ailenin birçok ferdiyle değişik tarihlerde ve yerlerde, uzun uzun sohbet ettim. Yaklaşık 25 yıl önce Menzil’e gittiğimde “Gavs” Abdülbaki Erol ile kısa da olsa tanışma imkanım olmuştu. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Bu yazıyı yazmadan önce büyük oğlu Saki Erol’a ulaşıp başsağlığı diledim, kendisi haklı olarak taziyenin sürdüğünü şu günlerde konuşmasının doğru olmayacağını söyledi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.