Elif Gökçe Aras yazdı: Benim kararım

“Bu dünya olası dünyaların en iyisidir. Olası dünyaların en iyisinde bütün olaylar birbirine bağlıdır” der Leibniz. Voltaire Candide’de her zamanki alaycılığı ile romanının kahramanını beladan belaya sürükleyerek cevap verir Leibniz’e. Hz. Muhammed de “Olanda hayır vardır” der. İslam medeniyeti ulaştığı tüm coğrafyalarda maruz kaldığı akıl oyunlarına karşı gösterdiği teslimiyetle yüz yıllardır bu cümleyi tekzip ediyor. Bu iki cümle farklı kültürlerden gelmiş iki insanın kaderci yaklaşımı ama en önemlisi kültür ve dönem gözetmeksizin insanın içindeki teslimiyet eğilimine işaret eder. Bugünün 200 kelimeyle hayatını idame ettiren insanları da hareket etmeye üşendikleri durumlar karşısında “yapcak bişey yok” diyorlar. Yapılabilecek şeyler çoktur ve emek gerektirmektedir. O yüzden, zayıf iradeleriyle yapabilecekleri en kolay şeyi yani teslim olmayı yeğlerler, kuru yapraklar gibi sert rüzgârların önünde sürüklenirler.

Okumayanlar okusun, okuyanlar bir daha okusun isterim. Nutuk’un giriş kısmında henüz Kurtuluş Savaşı başlamadan önce Atatürk’ün cezayı ödüle dönüştürebilme zekâsını, umutsuzluğu fırsata çevirme iradesini görmeli herkes. Ne milliyetçilik, ne de Atatürkçülük sebebiyle değil, doğrudan yaşam mücadelesinde seçilecek bir rol modele tanıklık etmek, silkelenmek, kim olabileceğimizi hatırlamak için okunmalı. Nutuk’un “Benim Kararım” başlığı bugün hareket etmekte tereddüt eden muhalif aktörlere ilham vermeli. Başka türlü bir hayat her zaman mümkün.

Bize dayatılan zorbalıklar, sıkıştığımız köşeler gösterir şimdi ne yöne gitmemiz gerektiğini çoğu zaman. Sırtımızı dayadığımız sıkışmışlığımızdan, karşıdan yansıyan ışık sayesinde görürüz düşmanın boşluklarını.

O dönemde de kurtuluştan başka çare bırakmamış iç ve dış mihraklar. Gerçi düşmana ihtiyacımız yok uzun zamandır. Onu bile yerli ve milli tesislerimizle üretebilecek güçteyiz hamdolsun. Savaşta olmadığımız halde savaş ekonomisiyle yaşıyor, kıtlıkta olmadığımız halde gıdaya erişimde sıkıntı yaşıyoruz. Acz içinde olmamamıza rağmen işgal altındayız, bizden başka düşmanımız olmadığı halde ihanetle karşı karşıyayız. Ne acayip bir imtihan, ama ilk defa görmüyoruz işte bu senaryoyu. Daha önce de gördük ve ne yapılması gerektiğini de biliyoruz. Öyleyse neden yapmıyoruz? Hareket etmek için kimi, neyi bekliyoruz?

László Krasznahorkai Şeytan Tangosu’nda terk edilmiş bir şehrin sakinleriyle bekler Mesih’i. Beklenen Mesih gelir ancak gelen bekleyenlerin hak ettiği türden bir dolandırıcıdır. Keyifle düşündürür Krasznahorkai neden teslim olan değil eyleyen olmamız gerektiğini.

***

Kimse kimseyi kandıramıyor. Herkes biliyor kral çıplak, herkes biliyor Ayasofya elli yıl boyunca tadilat geçirmeyecek. Sadece bir seçimi daha atlatabilmek için çaresizlikten en olmayacak hadsizliklere cüret edenlerin, tatlı tatlı yemelerinin acı sonuçlarına katlanmaya başladıklarını biliyoruz. Yazık, AKP seçmenine üzülüyorum. Sen yirmi yıl iktidar ol da iktidar olama. Makam sahibi ol da kimse takmasın. Para sahibi ol da kimse saymasın. Ay beddua gibi ayol, benim içim daraldı. İşte bu iktidar olup iktidar olamamaktan geçmiyor bir türlü hınçları, hırsları, artık kaçacak köşe de kalmadı, izah edecek utanç da kalmadı. Rezillik normalimiz oldu, vasatlık standardımız, çirkeflik dilimiz oldu. Saygı, sevgi, merhamet eziklik oldu, alay edilecek şeylerden ve ulaşılamayacakmış gibi hor görülen türden inceliklerden.

Cumhuriyet dönemi sonrası haksızlığa uğrayan mahallelerden yalnızca birisi olarak iktidarı boyunca önce yüzleşme mahkemesini kurup ardından cezaları belirlemek üzere jüriye dönebilirdi ABD özentisi AKP. Jürinin oylarıyla mahkûm olurdu bir zihniyet ve sonra toplum barışırdı selametle. Ama istemediler. Kazanmanın ve daha da kazanacak olabilmenin azgınlığıyla kendilerine hâkim olamadılar, tüm geleceklerini sürdüler kumar masasına ve kaybettiler. İflah olmaz bir kumarbaz gibi onlara ait olmayan miraslara da gözlerini diktiler ve borç takıyorlar ecdada. Osmanlı’ya, Selçuklu’ya, hatta sınırlarını aşıp İslam dinine. Rövanşı barışmayla taçlandırıp iktidarını saygın bir noktaya taşıyabilmek, yani gerçekten iktidar olabilmek imkânını paçozca nispet yapmayı yeğleyerek kaybetti AKP. Onların yapmak istemediğini halk kendi içinde başardı zamanla. Bu yüzden makam ve iaşe dağıttıklarının haricinde kimsenin minneti yok Erdoğan’a. Bu yüzden nefret objesine dönüştürdü kendisini. Barışmak isteyen halkın arasına kendisini koyduğu için kardeşi kardeşten koparan bir kimsesizler yurdunun zalim müdürü gibi kodladık zihnimizde. Bu algıyı yok edemez algı mühendisleri, kendiliğinden gelişti çünkü.

***

Muhalif seçmen bahtsız ama ümitsiz değil. Yılgın ama çaresiz değil. Şu CHP kurultayı bir geçsin, ona göre muhalif seçmen kendi kaderini kendisi çizecek bence. 

Öyle zannediyorum ki birçok kişi 2023 seçim depresyonunu yaz ortasında battaniye altında geçirirken göz ucuyla CHP kurultayını takip ediyor. Muhtemelen çoğumuz Ekrem İmamoğlu’nun temkinli yürüyüşünü izliyor sakince. Biran önce ceketini çıkarıp gömleğinin kollarını sıvayacak aşamaya gelmediği için kızıyor kimileri. Bu temkin kısmen güven verse de daha net cümleler bekliyor çoğumuz. Bazen uzlaşı, bazen hoşgörü, bazen rest ancak mütemadiyen net cümleler. AKP döneminin başından beri manipüle edilmekten artık Vertigo atakları geçiren seçmene net cümleler kurmak şifa gibi gelecek.

Sadece Ekrem İmamoğlu’nun başını çektiği “Değişimciler” değil, İlhan Cihaner de var denklemde, Örsan Öymen de. Bu bana umutsuzluk değil umut veriyor. Bu kadar çok itiraz sesi genel merkeze değişimin aciliyetini çığırıyor. Değişimden kaçamayacaklarını ispatlıyor. Süreç ilerledikçe farklı itirazlar güçlerini birleştirebilir ve umarım hayırlı bir değişimin kapısı aralanabilir. CHP, CHP’lilerin inisiyatifine bırakılamayacak kadar halkın partisi. Bu yüzden seçim dönemi boyunca herkes en çok Kemal Bey’in yakasına yapıştı, bu yüzden seçim gecesi tüm mentionlar CHP yöneticilerine atıldı. Bu yüzden seçim sonrası en çok onların gülümsemeleri battı. Bu yüzden CHP listelerinden giren AKP eskileri canımızı yaktı, elimiz gitmedi bu saçmalığa. CHP, Cumhuriyet Halk Partisi olmak zorunda. Cumhuriyet sonrası halkın partisi. Küçük ve iktidarın arzuladığı minik iktidarlarında kasıntılıkta beton yüzler değil, samimi ve kucak açan sıcak yüzler partisi olmak zorunda.

Seçimden üç ay önce “Yapayalnız Muhalif Seçmen” yazımı şöyle bitirmiştim:

“Artık bize şifa olamayacağınız gün gibi ortada. Yirmi yılda birike birike yüzde 60’lara varmış muhalif seçmene rağmen bir aday belirleyemeyip umut olamamak ne demek? Bu seçimlerde hükümetin ardından topun ağzında siz varsınız Altılı Masa üyeleri.”

Korktuğumuz her şeyin başımıza geldiği bir seçimin ardından korkacak bir şey kalmadı kendi pesimistliğimizden, miskinliğimizden başka.

İktidar da muhalefet de çürümüştür bu ülkede. Muhalefetin tamamı için aynı yorumu yapamayız ama köşeleri tutanlar mantarlaşmıştır artık. Şöyle dip köşe bir temizlik yapmak, siyaseti pis bir iş olmaktan çıkarmak lazım geliyor. CHP kongresi sonucunda eğer Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa devam ederse, halk kendi içerisinden bir dalga geliştirmeye başlayacak diye yazıp duruyorum. Ne siyasetten soğumuşluk ne de yenilgiyi kanıksamamız içimizde biriken öfkeyi durduran. Tek barikat CHP kurultayı şuan. Soğuduk ama vitrindekilerden soğuduk, bu ülke bizim ve istediğimiz gibi yönetilmedikçe kimseye rahat yok. Kurultayın ardından yönetime yansıtılamayan halk iradesiyle karşı karşıya kalırsak, halk kendi göbeğini kendisi kesmeye yönelmeli. Bunu her birimiz elimizi taşın altına koyarak başarmalıyız.

***

Bu hafta verilen bir mahkeme kararı ile Sivas’ın avukatları katliamı zaman aşımına uğrattıklarını sanıyorlar..

Travmalar aşılmaz, zamanla iyileşmez. Yaktığınız ruhların ışığı sizin cehenneminizin alevinden parlaktır.. Bu ülkede baskı rejimi yerleşemedi, yerleşemeyecek.. Biz ezelden beridir hür yaşadık, hür yaşarız. Bunu hâlâ göremeyen hangi şaşkın bize zincir vuracakmış şaşarım..

Mehmet Akif’e saygı ve rahmetle.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.