Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yazdı: “İsrail’in 11 Eylül’ü” mü? Benzerlikler ve farklılıklar

Hamas’ın son saldırısı hemen İsrail’i yönetenler tarafından “bizim 11 Eylülümüz” olarak tanımlandı ve kısa süre içinde de büyük ölçüde benimsendi. El Kaide’nin 11 Eylül 2001 saldırısıyla Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırısı arasında bazı benzerlikler ve çok da farklılıklar var. Bu yazıda bunların bazılarına değinmek istiyorum:

“Ya bizimlesiniz ya da teröristlerle”

İsrail ordusunun şu sosyal medya paylaşımındaki ifadeleri 11 Eylül döneminden çok iyi hatırlıyoruz. “Ya İsrail’in yanındasınızdır ya da teröristlerin yanında!” diyorlar. Tıpkı 11 Eylül sonrası, dönemin ABD Başkanı oğul Bush’un “Ya bizimlesiniz ya da teröristlerle” demesi gibi. 

Bush, El Kaide’nin sivillere yönelik katliamını arkasına alarak kendi politikalarını dünyaya empoze etmeye çalışmış, bunda epey de başarılı olmuştu. Fakat ABD’nin Afganistan ve Irak başta olmak üzere El Kaide’ye cevap adına yaptıkları ve bunların yol açtığı çok ciddi siyasi altüst oluşlar ve insani kayıplar 11 Eylül’de hayatlarını kaybedenlere ve onların yakınlarına gösterilen sempatiyi epey gölgede bırakmıştı.

Şimdi de benzer bir şeyi Binyamin Netanyahu yönetimi Hamas ile mücadele iddiasıyla yapıyor. Nasıl dün Amerikan yönetimi “teröre karşı savaş” bahanesiyle yaşanan (ve kaçınılmaz olan) olumsuzlukların üstünü örtmek istediyse bugün İsrail yönetimi de aynı yolu takip ediyor.   

Batı’nın sağladığı geniş meşruiyet alanı

Dün Bush yönetimi 11 Eylül saldırılarının ardından, özellikle Batılı ülke yönetimleri bağlamında çarpıcı bir uluslararası meşruiyete sahipti. Fakat Batı ülkeleri de dahil olmak üzere, uluslararası çapta çok ciddi protesto gösterilerine de tanık olduk.  

İsrail devleti de bugün benzer, hatta daha geniş bir uluslararası desteğe sahip görünüyor. Özellikle Batı dünyası, geçmiş örneklere kıyasla hayli cılız gözüken, dolayısıyla çok da etkili olamayan  bazı sivil itirazlar sayılmazsa, İsrail’in vermeye hazırlandığı cevabın doğuracağı sivil kayıpları görmezden geleceğini neredeyse alenen ilan etti. Tıpkı İsrail’in, Gazze’nin temel ihtiyaçlarına ulaşmasını engellemesine, havadan yaptığı misillemelerdeki acımasızlığa sessiz kaldığı gibi.

“Terörle savaş” mı “terörle mücadele” mi?

11 Eylül’ün hemen ardından Bush “teröre karşı savaş” ilan edince epey tartışma çıkmıştı, zira o güne kadar terör ile savaşmak yerine mücadele ediliyordu. Mücadele stratejisi çok daha karmaşık ama siyasi, toplumsal, kültürel boyutları ciddiye almayı gerektiriyordu ve esas olarak sivillerin işiydi. Ama savaş denilince işin içine ve başına askerleri koyuyorsunuz ve olayın sivil boyutlarını (ve tabii ki kayıpları da) ikincil plana atıyorsunuz. Yine de ABD bunda biraz zorlanmıştı, fakat ordunun toplumla fazlasıyla içine olduğu İsrail’de durum daha farklı olabilir.

Belki ABD’nin yaşananların siyasi, toplumsal, kültürel boyutlarını görmezden lüksü bir ölçüde vardı fakat kendi nüfusunun önemli bir kısmı Arap olan, her tarafı Müslümanlarla çevrili olan İsrail’in bu boyutları ihmal etmesinin faturası ağır oldu ve böyle giderse daha da ağırlaşacak.

Küresel/bölgesel farkı

11 Eylül El Kaide’nin düzenlediği küresel bir terör eylemiydi. Gerek intihar eylemcileri, gerek eylemin perde gerisindeki düzenleyicileri, gerekse El Kaide yöneticileri farklı ülkelerden geliyordu. Zaten El Kaide’nin perspektifinde İslam adına küresel bir savaş yürütmekti.

Hamas ise sadece Filistin topraklarında yaşayan Filistinlilerden oluşan bir örgüt ve küresel değil bölgesel, hatta ulusal bir amaçları var. Hamas’ın da El Kaide gibi İslamcı olması aradaki bu önemli farkları ihmal etmeye izin vermemeli fakat İsrail bilinçli bir şekilde olayın bölgesel/ulusal boyutunu örtüp yaşananları bir “din savaşı” olarak, dolayısıyla bir “küresel savaş” olarak göstermek istiyor. 

ABD teröre karşı savaşı kaybetti, ya İsrail?

11 Eylül’den bu yana yaşananlara dönüp baktığımızda, çok kişi itiraz edecek ama ABD ve destekçilerin “küresel teröre karşı savaş”ı kaybettiklerini görüyoruz. (Çok aşırı kaçtıysa “kazanamadıklarını” da diyebilirsiniz) Afganistan ve Irak’ın şu anki durumları vaatlerin onca zayiata rağmen asla gerçekleşmediğini bize gösteriyor.

Öte yandan El Kaide yediği bütün ağır darbelere rağmen yok olmadı, ama daha önemlisi El Kaide’nin zayıfladığı anda çok daha etkili eylemler yapan IŞİD öne çıktı. IŞİD’in Suriye ve Irak’ın bazı bölgelerinde devlet ilan etmiş olduğunu, yediği bütün darbelere rağmen varlığını koruduğunu ve bütün bunları bir ölçüde o meşhur “teröre karşı savaş” stratejisine borçlu olduğunu unutmayalım.

Benzer bir durum İsrail-Hamas savaşında da yaşanabilir, ki Hamas’ın 7 Ekim’i yapabilmesi büyük ölçüde İsrail’in terörle savaş stratejisi sayesindedir. Şu günlerde birçok kişi, haklı bir şekilde Hamas’ın El Fetih’i (FKÖ) zayıflatmak için İsrail devleti tarafından palazlandırılmış olduğunu hatırlatıyor. Hamas belli bir güce sahip olduktan sonra ilk olarak İsrail askerlerine bıçaklı saldırılarla kendini gösterdi ve adım adım bugünlere geldi.

Eğer İsrail iki devletli çözüme yanaşmış olsa, bu çözümü engellemek yerine işgalini daha da genişletmeye kalkmasa ve kendisine yönelik tehditlere karşı “savaşma” bahanesiyle göz göre göre sivil kayıplara neden olmasa bambaşka şeyler konuşuyor olabilirdik.

Sonuçta ne İsrail devletinin ne Hamas’ın kazanacağı bir savaşla karşı karşıyayız. Kazanan yok ama kaybedenler belli Filistinli ve İsrailli siviller.

Not: Bu yazıya oturduğum cumartesi günü akşam saatlerinde İsrail’in “Gazze’nin kuzeyinden ayrılın” diye verdiği süre dolmuş, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Gazze sınırındaki askerleri ziyaret edip “bir sonraki göreve hazırsınız di mi” diye sormuştu ama beklenen kara harekatı daha başlamamıştı. Ne var ki eli kulağındaydı, belki yazı bittikten hemen sonra başlayacak, o da olmazsa muhtemelen pazar sabahında çok kötü bir güne uyanacağız. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.