Hani siyasete olan bütün ilginizi kaybetmiştiniz? Gizli gizli depresyon battaniyenizin altından CHP’de neler olup bittiğini izlediğinizi biliyordum. Kurultay tarihi açıklandığı andan itibaren kabuğumuza çekilip o günü beklemeye başladık. Ekrem İmamoğlu hele bir kararını versin! CHP’de mi kalacak, başka bir parti mi kuracak… Ya CHP değişecek, belki bir umut doğacak yahut siyasette bile iş başa düşecekti artık. Neyse ki Ekrem İmamoğlu pes etmedi; Kılıçdaroğlu inadına rağmen vazgeçip başka bir parti kurmaya, haliyle savrulmaya tevessül etmektense CHP içerisinde mücadele etmeye karar verdi. Açık söyleyeyim, İmamoğlu o kararı vermese bugün değişim mümkün olmazdı. Bu sadece bir gazla elde edilen bir başarı değil, Özel ve İmamoğlu siyaset yeteneklerini de konuşturdu bence. Delege duvarını delmek başka türlü mümkün olamazdı.
Enteresan, değil mi? Hükümetin Türkiye Yüzyılı balonundan daha çok konuşuldu kurultay. Güya cumhuriyetin 100. yılını gölgede bırakmak için kendi gündemlerini yarattılar ama eleştirmek için dahi pek konu edilmedi kurgu gündemleri. Gerçekliğimizde bir karşılığı yok çünkü. İletişim robotu Fahrettin’in dızızıt dızızıt dıt dıt diye yazdığı bomboş projelerden biri daha işte. Kendi aralarında çalıp oynuyorlar. Bizim derdimiz başka. Siz Arap müzikleriyle boğaz turu yapa durun, biz cumhuriyetin yeni yüzyılında bu yüzyıla yakışır Türkiye için çabalamaya devam ediyoruz. Siz yeni yüzyılı krizler ve lağım kokularıyla karşılarken, biz dezenfektan üretim işine giriştik. Aman yanlış anlaşılmasın, göbeği kendinden önce köşeyi dönen adamlarla Venezuelalarda işimiz yok, biz bunları sizin üstünüze boca edeceğiz.
CHP yeni yüzyıla değişimle girmiş oldu. Değişim yaşanmadığı müddetçe 2024 yerel seçimlerini düşük oylarla dahi olsa Cumhur İttifakı alacaktı. Değişim yaşanmasa, bu zorba düzenin değişeceğine dair seçenekler azalacak, mücadele daha da çetin olacaktı.
Biz bu manzarayı görüyorduk ama CHP yönetimi görmüyordu. Endişeleniyorduk, Delegeler genel merkez gibi halka sırtını dönüp kendi menfaatini mi önceliyorduu acaba? Yoksa içlerinde ülkenin geleceğine dair kaygıları olanlar ağır basacak mıydı? Kemal Kılıçdaroğlu salona girerken “Halkın umudu Kılıçdaroğlu” demesin mi kariyeri ona bağlı olanlar? Vay bize, vaylar bize. Bu adamların eline mi kaldık? Bu adamlarla mı AKP’yi geldikleri gibi göndermeye çalıştık? Yapayalnız ve çaresiz olduğumuzu biliyorduk da bu kadar sefillik fazla. Bu yüzden sık sık tekrar ediyorum, siyaseti iğrenç insanların yaptığı iğrenç bir iş olmaktan çıkarmalıyız.
Özgür Özel’in önde bitireceğini tahmin ediyordum açıkçası, bunu kurultaydan bir gün önce bir tweetle yazmıştım. Ama delege sisteminin tuhaflığı sürprizler yaratabilirdi. İlk oylamada kazanamasa da fark yaratınca rahatladım, önümüzde yeniden mücadele gücü elde etmek için bir ihtimal belirmişti çünkü. İkinci oylama önemli değil. Çünkü faydacı tipler her zaman kazanan tarafa geçer. İlk seçime göre anlaşıldı ki, delegeler arasında da ülkenin ve CHP’nin geleceğinden kaygılananlar ağırlıktaymış. Genel merkezin tüm AKP tarzı müdahalelerine, ayak oyunlarına rağmen kritik kurultay Özgür Özel galibiyetiyle sonuçlandı. Eh, sağ seçmeni anlamak için sokağa çıkmak, evlerine girmektense bir sürü AKP’li danışmanı partiye doldurursanız olacağı budur. Neyse, geçti.
Özgür Özel CHP’sinden beklentilerimi yazacağım ama önce bir konuya değinmeliyim. Seçim sonrası ve kurultay gecesi Kemal Kılıçdaroğlu’na olan öfkemizi Meral Akşener AKlamasına dönüştürmek isteyenler var. Akşener’in kendisi dahi bunu dile getirdi her zamanki üslubuyla.
Sizin Kemal Bey itirazınızla bizimki arasında içerik, üslup ve zamanlama olarak dağlar kadar fark var;
Siz, sözde iktidara gelmek için müttefik olduğunuz Kemal Bey’le iletişim kurmak yerine onu arkasından topluma şikâyet ettiniz. Oturduğunuz masanın güvenilirliğini halkın gözünde bizzat siz sarstınız. Bize güvenmeye kalkmayın, biz daha kendi içimizde anlaşamıyoruz, zaten bu adamcağızdan lider falan olmaz diyerek halkı masadan uzaklaştırdınız.
Biz destekleyenler ise önümüzdeki (keşke daha fazla kişi tartışılsaydı) üç kişiden en makulünün o olduğuna karar vererek destekledik. Bana göre toplumu barıştırmak için Alevi bir aday olabilirden öte, olmalıydı. Toplumun Kemal Bey’le ilgili itirazı mezhebine değildi. Siz ise kazanamayacak aday sorusuna net bir cevap veremiyordunuz. Hükümetin ve sizin karalamalarınıza rağmen yüzde 48 almış bir aday sizin kösteğinizi değil desteğinizi görse bugün başka şeyler konuşuyor olurduk. Olmadı. Seçim sonrası masa üyelerinin dağılışını izlerken iyi ki olmamış dedik, sadece Kemal Bey için değil, hepiniz için.
Seçim sonrası en çok bizlerin eleştirmesi de sürpriz değil. Kendi adıma, seçimden önce yaptığım eleştirileri kazanırsa sürdüreceğimi, kaybederse başta Kemal bey olmak üzere tüm masa üyelerine bunun hesabını soracağımızı belirtmiştim. Üstelik masadaki dengeyi kurmak adına yaptığı hataları sebebiyle (buna sizi masaya geri çağırması da dâhil) seçimi kaybederse telafisi olmayacağını da yazmıştım. Dolayısıyla kendi açımdan bir tutarsızlık yok.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Ancak siz tıpkı seçim öncesi olduğu gibi seçim sonrası da muhalefetin başarılı olmaması için elinizden geleni yapıyorsunuz. İktidardan çok ana muhalefet partisiyle uğraşıyorsunuz, hâlâ. Genel seçimdeki başarısızlığınıza rağmen her ilde aday çıkaracağım diyorsunuz. Peki; AKP’ye geçen vekillerinizi gören halk, sizin belediye başkanı adaylarınızdan kuşku duymayacak mı? Zaten bir potansiyeliniz olduğunu düşünmüyorum da velev ki varmış, halk sizin adaylarınızı değerlendirirken “Ya hu vekiller geçti ya belediye başkanı da AKP’ye geçerse” demez mi? Bu yaklaşımı değiştirmek için bir planınız var mı? Olmadığından eminim. Partinizin kurmayları sapır sapır dökülürken sizin diğer partilerin kurultayıyla, iç işleriyle ilgili eleştirileriniz çok sakil kalıyor. Boğazını bıçaklarım, göğsüne hançer saplarım, alnını karışlarım gibi kaba eril ifadeler, nasıl desem, palavra gibi duruyor. Hâlbuki bir hanımefendiye en çok yakışan şey zarafettir. Keşke kenar mahalle kültüründen aşina olduğumuz laf sokma tarzında değil de daha ağırbaşlı, nitelikli eleştirileri, elegan bir üslupla dile getirseydiniz. Toparlanmaya çalışan muhalefeti değil de, rezillikte sınır tanımayan iktidarı hedef alsaydınız.
İYİP’in bu güne kadar muhalefetin gücünü emmekten başka bir etkisi olmadı, o yüzden seçimlerde İYİP’le ittifak yapılmasının hayati bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Bugün verdiği görüntü artık muhalif bir partiden öte, AKP’nin yan sanayisi olduğudur.
Özgür Özel ittifak konusunda tıpkı Kemal Bey’in tarzında bir model mi düşünüyor bilmiyorum ama umarım ittifaktan ziyade işbirliğine yönelir. İttifak gibi siyasi söylem geliştirmeyi yok eden bir yöntem yerine her ilde çalışkan, icracı adaylar bulmaya çalışsa enerjisini daha verimli kullanmış olur. Belki bir iki ilde-ilçede, seçmen yapısına uygun başka parti adaylarını desteklemek mantıklı olabilir ama tüm bölgeler için çoklu parti ittifakını yerel seçim için de mantıklı bulmuyorum.
Sizin Özgür Özel CHP’sinden beklentileriniz neler?
Barış Yarkadaş’ı sahnelere dönmeye ikna etmesinden daha önemli beklentilerim var benim kendisinden. Özgür Bey’le ilgili ilk hayal kırıklığım oldu hatta. Yani ne bileyim, siyasi mahkûmlar içerideyken, Boğaziçi direnişi sürüyorken, hükümet evlerimize göz dikmişken ilk dert Barış Yarkadaş’ın sahnelere dönmesi olmamalıydı sanki. Neyse, Devlet’in devlete darbesi Özgür Bey’i gerçek muhalefet alanına çekti.
Anayasa Mahkemesi konusu ortaya çıkmadan önce de önümüzdeki seçim sürecinde onu bekleyen çetrefil bir konu vardı zaten. İsterim ki bu konuda Kemal Bey gibi “aman muhafazakâr seçmeni ürkütmeyelim” demesin de hükümete pabucunu ters giydirsin. Hükümetin şeytanca Şark kurnazlıklarına bir yenisi daha eklendi.
AKP sadece ve sadece gençlerde dindar nesil yetiştirmeyi beceremediği için mi din dersini anaokuluna indiriyor sizce? Namazın farz olmadığı, hatta dini görevlerden muaf olan çocukların anaokuluna mescit koyma gayreti neden? Ailesi dindar mı değil mi bakmadan zorunlu din dersi dayatma gayreti neden? Din adına yapılmadığı kesin, öyleyse neden?
Burada kapitalist bir tüccar gibi ülkeyi yöneten Şahsımın her zaman olduğu gibi en az iki hedefi var.
- Milli Eğitim’i esir alan yobazların baskı kurmadan dini yaşatamayacaklarını düşünerek kalkıştığı bu eylemi görmezden gelerek onların devletteki varlığını destekliyor ve cemaatlerin oylarını garanti altına alıyor.
- Bu uygulamaya isyan edecek olan muhalif seçmeni ve siyasi partileri “bunlar din düşmanı” diye yaftalayıp kendi seçmenini taraftarca holiganlığa çekip tribün terörü yaratmak ve belediye seçimini maç kazanma psikolojisine dönüştürmek istiyor.
Böylece seçmen kendi adaylarının defolarıyla ilgilenmeyecek, hükümeti tartışmayacak, taraftar psikolojisiyle oy kullanacak. Bu adamları bu kadar iyi tanımak midemi bulandırıyor.
Çocuklar, onların masum dünyası umurlarında bile değil. Çocukluk çağında sadece oyun oynaması gereken çocukların cennet-cehennem ikilemiyle karşılaşmasının psikolojilerinde yaratacağı sarsıntı umurlarında değil. Çocukların, erdemi ve ahlakı şahsında içselleştirmektense tanrıya yaranmak için yapması gereken bir davranış olarak öğretiyorlar. Çocukta tanrı inancı zayıfladıkça ahlaklı davranmak görmezden geleceği bir şey oluyor. Böylece toplumun çürümesini sağlıyorlar, neslin çürümesi umurlarında değil. Onlara ahlaklı değil, sırf dindarlar yapıyor diye talanı görmezden gelen, sorgulamayan, ahlaksız insanlar lazım çünkü. Ahiret düşüncesiyle dünya talanını meşru göstermek işlerini kolaylaştırıyor çünkü.
Özgür Bey din düşmanlığıyla suçlanacağı bu ilk sınavıyla ilgili ne yapmayı düşünüyor acaba?
Siyasi partiler bu uygulamanın çocuklar açısından pedagojik zararlarını gerekçeleriyle izah etmeli. AKP’nin popülist siyasi söylem üretmek için çocukları umursamadan kullandığını ve bunun iğrençliğini açıkça dile getirilmeli.
Dar gelirli aileler hükümetin din eğitimi zorbalığına boyun eğmek zorunda kalıyor, aile dindar olsa da olmasa da çocuk din eğitimi alacak. Orta gelir ise bu kriz ortamına rağmen şartlarını zorlayarak özel okullara yöneliyor. Amaç tam da bu mudur acaba? AKP her zamanki gibi bir taşla iki kuş vurmanın peşinde mi?
Tıpkı sağlık sisteminde olduğu gibi halkın yoksul kesimi aylarca randevu beklerken, geliri olanlar özel sektöre yöneliyor. Kendisinin de özel hastanesi olan sağlık bakanının sağlık sistemi böyle işliyor. Acaba eğitim sisteminde de sağlıkta olduğu gibi yine özel sektör ihyası mı sağlanmaya çalışılıyor? Hükümet yine yoksul bana muhtaç olsun, geliri olan benimle paylaşsın derdinde mi? Üstelik bu konu üzerinden popülist bir dil kullanarak muhalefeti de sıkıştırmış olacaklar. Aha!! Üçüncü kuş da vuruldu!!
Muhalefet susarsa baskılanmış, halkı iktidarın zorbalıklarıyla baş başa bırakmış oluyor, susmazsa din düşmanlığıyla yaftalamış oluyor. Ne güzel sistem kurmuşlar değil mi? İşte böyle yıllardır önlerine kim gelse itiraz edemeyecekleri bir noktaya sıkıştırdılar muhalefeti. Artık bu zinciri kırsak mı? Kıracak cesaretiniz, daha önemlisi niyetiniz var mı?
Sokakta siyaset meselesi, nereden başlamalı?
AKP’nin en büyük korkusu bu, biliyorsunuz değil mi? Halk umurlarında değil, ezdikçe eziyorlar ama muhalif partilerle halkı bir arada görünce elleri ayakları birbirine dolanıyor. Varsa niyetiniz, sokakta, halkla siyasete bir noktadan başlamak için en acil konulardan biri eğitim. AKP okula giden yolu daha evden çıkarken kararttı.
Yıllardır inatla gece karanlığında çocukları ve çalışan insanları sokağa döküyorlar. Ne çalışanlar, ne aileler, ne çocuklar bu zorbalığa alışamadılar. Çocuklarımızı yobazların ve anlayışsız hükümetin eğitim sisteminden korumak için ailelerle birlikte yürüyüş yapabilir, büyük bir miting düzenleyebilirsiniz.
100. yıl kutlamalarında hükümetin alternatif olarak sunduğu “Türkiye Yüzyılı” balonunun kendi seçmeni tarafından bile sahiplenilmemesi, CHP’nin kurultayla yakaladığı rüzgârı yakalayamaması çok önemli bir şey anlatıyor; CHP bu çağın siyaset dili ve politik tavrını oluşturabilirse, önü açık. Geçmiş bakiyeleri ve hesaplaşmayı, geçmiş izahatlarla laf kalabalığını bırakın, AKP’nin kurgusunda boğulmayın. Bugünün AKP’si ile bugünün şartlarında mücadele edin. Eğer yeni CHP yönetimi AKP’ye hak ettiği sertlikte muhalefet edip ağzının payını verirse, AKP balonu söner. Cumhuriyetin yeni yüzyılına yeni CHP damgasını vurur.
Sahi, sizce bundan yüzyıl sonra Erdoğan diye birini anan olur mu? Doğum gününü kutlayan, ölüm yıl dönümünü, Ayasofya’yı açtığı-kapadığı günü, 15 Temmuz’u falan anan olur mu? Ne çirkin bir bakiye bırakacaksınız ardınızda. En fazla sosyoloji tezlerine konu olursunuz.
Biricik hayatınızda böyle bir şans yakalamışken nefretle anılmak ne acı.