31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerde, CHP 1977 seçimlerinden sonra ilk kez birinci parti oldu. CHP yönetiminde bulunan büyükşehirlerden yalnızca Hatay’ı, illerden ise Kırklareli’ni kaybetti.
CHP, İstanbul’da elindeki ilçe belediye sayısını 14’ten 26’ya çıkardı.
- OKUYUN – Ruşen Çakır yazdı: Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
- OKUYUN – CHP’nin çoğunlukta olduğu ilk İBB Meclisi bugün İmamoğlu başkanlığında toplanacak
Ruşen Çakır izleyicilerden gelen sorularla 31 Mart haritasını değerlendirdi.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Sizlerle bir yayın yapalım ve Türkiye’nin 31 Mart haritasına bakalım istiyorum. Benim ve Medyascope’un YouTube kanallarında chat bölümlerine sorularınızı, yorumlarınızı, eleştirilerinizi yazabilirsiniz. Şimdi iki tâne temel harita var önümüzde. Birisi tabiî ki 31 Mart’ta ortaya çıkan harita. Çok ilginç bir harita bu. Ülkenin batısı, neredeyse tamâmı –Kırklareli, Sakarya ve Kocaeli’yi saymazsak– CHP tarafından kontrol ediliyor. Ama CHP’nin arada Amasya gibi, Kırıkkale gibi, Giresun gibi, Adıyaman gibi sürprizleri var. Kilis var. Onun dışında Yeniden Refah Partisi var. MHP, Kırklareli’de kazandı; ama onun dışında İç Anadolu’da, İç Karadeniz’de bâzı yerler var. DEM Parti, Güneydoğu’da büyük ölçüde kontrolü ele almış durumda. Ama bir önceki haritaya bakarsak, 5 yıl önceki harita çok daha farklı. Orada da kocaman bir Balıkesir, Bursa’yı da katarsak, Denizli, Uşak da var. Görüyorsunuz bir AK Parti egemenliği vardı ülkede. Ve bu egemenlik şimdi, diğer haritayı tekrar hızlıca gösterirsek görülecektir, AK Parti çok ciddî bir şekilde yara aldı. Aynı yoğunlukta bir AK Parti ile karşı karşıya değiliz. Burada şöyle bir ilginç bulgu var. Çok ilginç bulgu var da özel olarak şunu söyleyeyim: AK Parti’nin kaybettiği belediyelere baktığımız zaman, her partiye belediye kaybetmiş olduğunu görüyoruz. Yani tabiî ki Cumhuriyet Halk Partisi’ne kaybettiği belediyeler daha fazla dikkat çekiyor. Balıkesir, Bursa, Zonguldak, Denizli, Uşak, Afyon, Giresun, Kırıkkale ve Adıyaman’ı CHP’ye kaybetti. Ama onun dışında iki il çıkartan Yeniden Refah Partisi, birisi büyükşehir Şanlıurfa, bir diğeri Yozgat, onları da AK Parti’den aldı. Bir il kazanan Büyük Birlik Partisi, Sivas’ı AK Parti’den aldı. Bir il kazanan İYİ Parti Nevşehir, o da AK Parti’den aldı. Bu arada DEM Parti iki tâne yeri aldı. Muş ve Ağrı’yı AK Parti’den aldı. MHP’nin de Gümüşhane’yi ve Tokat’ı aldığını görüyoruz. Ama buna karşılık olarak da MHP iki şehri –yani onlarınki bir anlamda takas oldu– iki şehri AK Parti’ye kaptırdı MHP. Onlara da bakacak olursak, Karabük’ü ve Manisa’yı kaptırdı, Erzincan’ı aldı. Amasya, Bayburt, Bayburt’u vermiş. Neyse, sonuçta AK Parti’nin sâdece CHP’ye değil, birçok partiye kaybettiğini görüyoruz. Çok ilginç bir harita var.
Bir başka ilginç olay da şu, bunu da ayrıca vurgulamak istiyorum: AK Parti’nin kazandığı yerlere baktığımız zaman, 12 tâne ilde AK Parti’nin kazancına baktığımız zaman, bunlar arasında meselâ Trabzon en yüksek oy aldığı yer. AK Parti’nin bu seçimde en yüksek oy aldığı yer, %51 almış. Ama 5 yıl önce Trabzon’da %64’müş, yani 13 puanlık bir kaybı var. İkinci olarak Erzurum’u kazanmış %50 ile. Ama bir önceki seçimde %62’ymiş. Konya meselâ, hatırlayacak mısınız bilmiyorum, 2019’da %70 almıştı, %49’a düştü Konya’da ve burada çok ciddî bir Yeniden Refah Partisi hamlesi var. Sakarya’da 17 puan, Kocaeli’de 9 puan düşmüş. Kahramanmaraş’ta 25 puan düşüyor, yine AK Parti kazanıyor ama %67’den %42’ye düşüyor. Kahramanmaraş’ta da çok ciddî bir Yeniden Refah Partisi olayı var. Kayseri’de 24 puan kaybetti. Burada da çok ciddî bir şekilde Yeniden Refah Partisi olayı var. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: AK Parti’nin kalesi olarak bilinen yerlerde de işi çok rahat olmadı.
Şimdi sizden gelen sorulara bakacak olursak şunu söyleyeyim; 31 Mart’tan bu yana sürekli bu haritaya bakıyorum, rakamlara bakıyorum, notlar alıyorum, bunlarla ilgili değişik yayınlar yaptım. Şimdi hepsini bir arada konuşabileceğimiz bir yayın yapalım istedim.
Ve bir meslektaşımız, yabancı bir meslektaşımız, David Zinchenko iki soru sormuş. Birisinde diyor ki: “CHP’nin Adıyaman’daki oyları ne kadar kalıcı? Genel seçimlerde CHP o coğrafyada başarısını tekrarlayabilir mi?” Çok iyi bir soru, güzel bir soru. Şimdi burada CHP çok çarpıcı bir oy aldı, %49,74, il merkezinde. Milletvekili olan Abdurrahman Tutdere kazandı. Burada ikinci AK Parti, üçüncü Yeniden Refah Partisi oldu; ama ikisini toplasanız dahi CHP’yi yakalayamıyorlardı. Halbuki bir önceki seçime bakalım, Adıyaman’a. Adıyaman’da CHP katılmamıştı. AK Parti birinci gelmişti ve Saadet Partisi ile İYİ Parti gitmişti. CHP’nin çok fazla bir şansı yoktu. Ve CHP’nin burada 5 yıl önce İl Genel Meclisi’nde aldığı oy %13’tü. Şimdi bakıyoruz: CHP hem belediye başkanlığını kazanmış hem de il genelinde oylarını ikiyle çarpmış, %26 olmuş, ama AK Parti %35. Baktığımız zaman şöyle bir şey diyebiliriz: İlde belediye başkan adayının çok ciddî bir popülaritesi var, kazanmış; ama hâlâ burada, bu ilde AK Parti birinci parti durumunda, CHP ikinci parti durumunda. Ama 5 yıl içerisinde İl Genel Meclisi’ndeki oylarını ikiye katlamış olan bir CHP’nin sonuçta aynı şekilde önümüzdeki dönemde de oylarını bayağı ciddî bir şekilde artırabileceğini söyleyebiliriz. Bakalım 2023’te CHP ne almış burada? Yani 11 ay önceki seçimde %18. Yani sonuçta CHP’nin oyu Adıyaman’da artıyor, ama AK Parti’yi yakalaması için henüz çok erken. Burada hem CHP’nin oylarını artırması hem de Yeniden Refah Partisi’nin –ki bayağı bir potansiyeli olduğunu görüyoruz– artırması söz konusu olabilir. Yani Adıyaman’da bir tür mûcize yaşanmış David Bey.
Bir diğer sorusu ise İYİ Parti. İYİ Parti küçük bir MHP’ye dönüşüyor, doğru. Ayın 27’sinde kongre olacak. Üç aday var. Kim kazanırsa kazansın, üç aday da ülkücü kimliğiyle ortaya çıkmış adaylar. Böyle bir hava olacak ve CHP’ye doğru bir kayış var. Son seçimlerde bunu gördük. Bence ülkenin özellikle batısındaki bu kayış, eğer CHP çok büyük hatâlar yapmazsa devam eder. İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da da MHP’ye, belki de AK Parti’ye doğru bir yöneliş olabilir. Ama İYİ Parti’nin etkisizleşmesi hâlinde bundan en çok istifâde edecek olan partinin CHP olacağını tahmin ediyorum.
Özden Güney: “Hükûmet belediye başkanları üzerindeki baskı ve tâcizi artırırsa ne olur?” İlginç olur tabiî ki. Çok tartışırız, çok konuşuruz. Ama sonuçta o kadar güçlü çıktı ki CHP, burada iktidârın çok işine yaramayabilir bu. Şimdi ne oldu? Antalya’da bir teleferik kazâsı oldu ve orada, bir kişinin hayâtını kaybettiği kazâda, eskiden denetleme işine bakan şirketin sorumlusu olduğu için yeni seçilen Kepez Belediye Başkanı hemen hızlı bir şekilde tutuklandı. Bu ilk fırsatta CHP’li belediyelere yönelik bir engelleme olarak görülebilir. O tartışma başladı ve CHP’liler de adâlet nöbetine başladılar. Baştan îtibâren CHP bu konuda cevap veriyor, kamuoyu oluşturuyorlar. Sosyal medyada bayağı bir tartışılıyor. Böyle bahânelerle, vesîlelerle bir şeyler olabilir. Bir de doğrudan saldırılar olabilir. Fakat bunun iktidârın işine çok yarayacağını açıkçası şu hâliyle düşünmüyorum.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Yarkın Sakarya: “Istakoz olayına ne diyorsunuz?” Ne diyeyim? Yani herkes bir şey söylüyor. Burada çok da şaşırtıcı bir şey yok açıkçası. Söz konusu olan Şebnem Bursalı’nın, “Bana böyle diyorsunuz ama Antalya’ya niye lâf etmiyorsunuz?” gibi, sosyal medyada kendini aklamaya çalışan paylaşımını da gördüm. Bakın, ben bayramda İstanbul’daydım. Bir ara Sultanahmet’e gittim, oralarda dolaştım. İnsanlar, yani yabancı turistler zâten var; ama çok sayıda yerli turist de vardı. İnsanlar bir yere gidemiyorlar. İstanbul’da kalanlar da bunu görmüştür. İstanbul boşalıyor denirdi ya bayramlarda? Hele bu kadar uzun süren 9 günlük bayram tâtilinde İstanbul boşalmadı. İnsanlar bir yere gidemiyor. Tabiî ki parası olan kendi cebinden istediği yere gidebilir, kimse ona engel olmaz; ama siz böyle bir durumda, daha yeni seçim kaybetmiş bir partinin milletvekili olarak böyle paylaşımlar yaparsanız, buna da insanlar bir şeyler söyler.
Cem Nacar: “Ruşen Bey, CHP Türkiyelileşiyor diyebilir miyiz?” Evet, diyebiliriz. Tekrar bakalım haritaya. O harita çok şey öğretiyor. Bir kere ülkenin batısı, Kırklareli –ki orada CHP kıl payı kaybetti–, Sakarya, Kocaeli ve Düzce’yi saymazsak; bir tek aşağıda Hatay istisnâsı var, o da tartışmalı bir olay, onu da saymazsak– ülkenin batısını CHP kontrol ediyor. Bu çok çarpıcı. Zâten biliyorduk ama artık netleşti. Buraya Denizli’yi, Manisa’yı, Balıkesir ve Bursa’yı da ekledi. Bir önceki haritaya bakarsak, ülkenin batısı tamâmen CHP değildi. Bakın, sâhiller vardı; ama özellikle iç kısımlarda; İç Marmara, İç Ege, İç Akdeniz’de CHP’nin bayağı bir zorlandığını görüyorduk. Ama şimdi baktığımızda, Afyon’u bile almış olan bir CHP var. Uşak’ı, Kütahya’yı almış bir CHP var. Manisa’yı MHP’den aldı. Denizli, Balıkesir ve Bursa’yı da AK Parti’den aldı. Ama bir diğer olay; Amasya, Giresun, Adıyaman, Kilis örnekleri var. Erzurum’da, Erzincan’da, Bingöl’de, Elâzığ’da hâlâ bayağı gerilerde. Ama Malatya’da fena olmayan bir sonuç aldı. Ülkenin o milliyetçi-muhafazakâr yerlerinde gücü hâlâ yok. Ama bir de tabiî şöyle bir şey var: güneydoğuda yok CHP. Fakat batıdaki Kürtlerin de büyük ölçüde oyunu alabilmiş bir CHP var. Dolayısıyla CHP’nin bir alana sıkışmış, sâdece sâhillere sıkışmış hâlinden başka bir yere geçmiş olduğunu görüyoruz. Şimdi 2019 haritasına bakıyoruz ve kıyaslıyoruz ama 2019 da CHP için çok büyük başarıydı. Meselâ burada gördüğünüz Mersin, Antalya, Adana CHP’nin değildi daha önce. CHP bunları kazanmıştı. Şimdi bunlara Manisa’yı, Denizli’yi, Balıkesir’i, Bursa’yı da ekledi. Bunlar çok büyük başarı CHP için. Ama hâlâ İç Anadolu’da ve Doğu Anadolu’da sorunları var. Oralarda da ilginç bir şekilde Yeniden Refah Partisi daha fazla dikkat çekiyor.
Sevinç Yılmaz: “Toplum 20 yılda AKP ile dönüştü. Bundan sonra CHP doğru davranırsa toplumu dönüştürebilir mi?” Aslında CHP’nin toplumu dönüştürmesinden ziyâde, CHP’nin toplumdaki dönüşüme, dönüşüm arayışına uyum sağlaması ile alâkalı bir şey. Yani CHP henüz toplumu dönüştürecek bir perspektife sâhip bir parti değil. Onu yakalayabilse bayağı bir mesâfe kateder. Bu seçimde bunu yakaladığını görüyoruz.
Emin Kalyoncu demiş ki: “İnsanlar hamâset propagandasından kurtuluyor, akıllanıyor.” Bilemiyorum, olabilir.
Selim Tepeler demiş ki: “Tepkisi tamâmen maaş yetersizliği olan tepkisel seçmen istediği zammı alırsa CHP’de kalır mı? Sanki tepkisel oylarla fazla mı umutlanıyoruz?” Tepkiden olsaydı, 11 ay önceki seçimde de olurdu bu. Orada da Türkiye’nin ekonomisi çok parlak değildi. Tabiî ki seçmenin bir tepkisi var; ama burada birçok şeyin aynı anda olduğunu görüyoruz. Meselâ tamam, tepki var, AK Parti’ye tepki var; ikincisi, CHP’deki değişim var. Kılıçdaroğlu’nun gidip, Özgür Özel’in gelmesi, Ekrem İmamoğlu’nun çok öne çıkması var. Üçüncüsü de özellikle CHP’li belediyelerin 5 yılda gösterdikleri performans var. Antakya dışında, Hatay dışında her yerde kazandı CHP. Yani onun için baktığımız zaman, CHP’nin kaybı bir Kırklareli. Kırklareli’yi de bağımsız olarak kazanmıştı, sonra CHP’ye geçmişti Mehmet Siyam Kesimoğlu. Orayı kaybettiler. Bir de Hatay’ı kaybettiler. Onun dışında CHP’nin kaybı yok ve çok ciddî oy artışları var. Meselâ bir İstanbul’da, tabiî İstanbul’daki birinci turu kastediyorum, Ankara’da, Mersin’deki oy artışları çok dikkat çekici. Ve ilginç bir şekilde, ilk kez aldıkları yerlere baktığımızda da… Meselâ bakıyorum, Bursa’da %47 oy almış CHP’nin adayı. 9 puan fark atmış bir önceki belediye başkanı Alinur Aktaş’a. Ya da Balıkesir’de Ahmet Akın %51 oy aldı. Bir önceki başkan %40. 11 puanlık fark var. Ve Turhan Çömez var burada, ancak %3’te kalabildi. Yani bunlar gerçekten çok ilginç, kayda değer başarılar CHP için.
Yılmaz Ateşpare: “Bu ekonomik durum olası bir İran müdâhalesi ile birlikte daha da derinleşebilir mi? Hâlihazırda inşâ edilen mülteci karşıtlığını da düşünerek muhâlefet ne yapacak?” Ya, bunların hepsi olabilir. Ama Ortadoğu’nun çok karışma, daha karışma ihtimâli de var. Ekonominin daha kötüye gitme ihtimâli de var. Bunların hepsi var, ama hâlihazırda zâten ülke çok ciddî bir durumda. Dolayısıyla burada önemli olan muhâlefet diyorsunuz. Muhâlefet deyince eskiden çok sayıda parti geliyordu akla, şimdi çok fazla parti yok görüyorsunuz. Birçok partinin muhâlefet olup olmadığı tartışmalı. Yani bir CHP var, bir ölçüde DEM Parti var, bir ölçüde de Yeniden Refah Partisi var. Diğerlerine muhâlefet demek zor ya da muhâlefet olsalar bile etkileri yok, çok etkileri kalmadı.
“Dindar kesimin Yeniden Refah Partisi’ne yumuşak geçişini bir uyanma olarak görebilirsek, umarız oradan da gerçek demokrasiye geçebilirler mi acaba?” Munise Hanım demiş. Şu anda Yeniden Refah Partisi’nin yaşadığı olay büyük ölçüde Refah Partisi’nin 1989’daki hâline benzer bir olay, çok ciddî bir gelişme var. Ve bir şekilde baktığımız zaman, demin size okuduğum yerlerde, meselâ bir Konya’da, Kahramanmaraş’ta, Elâzığ’da AKP’yi çok ciddî bir şekilde rahatsız ediyor. Yozgat’ı, Şanlıurfa’yı aldı. Şöyle bir olay oldu ilk defa: AKP’den ayrılmak isteyen kişilere yönelik, özellikle muhâfazakâr olanların gidebileceği bir adres oldu. Gelecek ve DEVA’nın böyle olmadığı ortaya çıkmıştı. Yeniden Refah Partisi o boşluğu doldurdu ve şu anda bence Erdoğan’ın en önde gelen korkularından birisi, Yeniden Refah Partisi’nin çok ciddî bir şekilde gelişme kaydetmesi.
Orkun: “Can Selçuki, CHP’nin bir kalkınma modeli sunması gerektiğini ve ilk uygulamanın belediyelerden başlaması gerektiğini söyledi. Meselâ tüm öğrencilere yemek çıkarılması gibi. Ne düşünüyorsunuz?” Her belediyenin, CHP’li belediyelerin bu konuda yaptığı değişik değişik uygulamalar var. Bunları herhalde yeni dönemde daha bir merkezîleştirip koordine etmeye çalışacaklardır. Bundan kalkınma modeli mi çıkar, başka bir şey mi çıkar bilmiyorum; ama 5 yıllık ilginç bir birikim var.
Serkan Zihli: “Özgür Özel’in seçim konuşmasından yola çıkarak, CHP Türkiye’nin Demokrat Partisi’ne evrildi diyebilir miyiz?” Hayır, diyemeyiz. Niye Demokrat Parti diyorsunuz ki? CHP, CHP yani. Yepyeni CHP, ben öyle diyorum. Yeni CHP Kılıçdaroğlu’nundu, bu yepyeni CHP, öyle diyelim.
Bir izleyicimiz demiş ki: “Türkiye’nin temel sorunu demokrasiyi içselleştirememekten kaynaklı. Dün AKP, yarın CHP gelse de bu demokrasi bilinci yerleşmedikçe Türkiye’de hep yönetim sorunu olacaktır.” Doğru diyorsunuz.
Yarkın Sakarya: “Erdoğan ılımlı bir sürece girer mi? Seçimlerden sonra Mehmet Şimşek’in de talepleri doğrultusunda adâlet ve medyada düzeltmelere gidilir mi?” Bakın bu en önemli soru, hep önümüze bu çıkacak. “Erdoğan sertleşecek mi, yumuşayacak mı?” sorusu çıkacak. Yani medya artık düzeltilemez bir hâlde. Hiçbir şey olmaz orası, iflâh olmaz, onu söyleyeyim. O anlamda orada hiçbir dikiş tutmaz. Adâlette umarım olur, ama yapamazlar. Eğer gerçekten bağımsız ve tarafsız bir yargı olursa, çok sayıda iktidâr yanlısının bir şekilde mahkemelerde sürünmesi gerekir. Nasıl yapacaklar bilmiyorum açıkçası. Ilımlılaşma, sözlü anlamda olabilir; ama birçok konuda bundan kaçınacaklardır diye düşünüyorum. Tabiî zamanla göreceğiz.
Muharrem Palaz demiş ki: “CHP belediye başkanlığı seçiminde %37i7, İl Genel Meclis seçiminde %34 oy almış gözüküyor. Yani CHP’ye oy verenlerin sayısı 10 puan artmış gözüküyor. CHP bunu koruyup üzerine çıkabilir mi?” Pekâlâ mümkün, aşağı da düşebilir tabiî, onu da söyleyelim. Ama şu hâliyle baktığımız zaman, moral üstünlük CHP’de, onu özellikle söylemek lâzım.
Bozkurt Somuncuoğlu: “Ruşen Bey, İYİ Parti genel başkan adaylığı için konuşulan isimlerin hangisi sizce Türkeş doktrinine yakın: Dervişoğlu, Koray Aydın, Tolga Akalın?” Sonuçta üçü de ülkücü, üçünün de birbirine benzer geçmişleri var. Birisi Tolga Akalın, bildiğim kadarıyla daha genç. Sonuç olarak Türkeş doktrini, yani ülkücülükse hepsi ülkücü. Ama İYİ Parti’nin ihtiyâcı olan en ülkücü adayı seçmek midir onu çok bilmiyorum.
Cihan Orhan demiş ki: “Sonuçlara göre, İYİ Parti ittifak yapsaydı, Samsun, Ordu, Niğde, Kırklareli olmak üzere 4 il daha almış olacaktı. İYİ Parti galibiyete ortak olma şansını elinin tersiyle itti ve ağırlığını kaybetti.” Aldığı tek il Nevşehir, o da eski AK Partili başkanı aday gösterdiği için aldı. Bu dediğiniz gibi olur muydu bilmiyorum; Samsun, Ordu, Niğde, Kırklareli’de. Ama sonuç olarak İYİ Parti, “hür ve müstakil” girerek kaybetti. Hür ve müstakil girerek CHP’nin önünü açtı. Yani CHP’ye yaradı bu iş, öyle söyleyeyim.
Fırat Kartal: “Levent Gültekin’le yakın zamanda yayın yapacak mısınız?” Yok, yapmayacağız. Çünkü Levent, kendi YouTube yayınlarını yaptığı için –haftada üç kere yapıyormuş– başka yerlere çıkmama karârı almış. Ben de saygıyla karşılıyorum. Teklif ettim, bunu söyledi. Ben de “tamam” dedim. Onu kendi YouTube kanalında izleyebilirsiniz. Ama şurası da bir gerçek; benimle yaptığı yayınlarda, hattâ dün bana bir buçuk yıl önce mi ne yaptığımız bir yayından bir kesit yollamış, “İran’la ilgili, bak neler demişiz” diye. Ben de ona dedim ki: “Bak, ben seni çok iyi konuşturuyorum” dedim, ama yine tavlayamadım.
Hakan Ünal: “Yurtdışı oylarının olmamasının bu sonuçlara etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?” Ben düşünmüyorum. Bu trend yurtdışı oylarına da yansırdı diye düşünüyorum. Özellikle AK Parti’nin güçlü olduğu yerlerde çok ciddî bir Yeniden Refah Partisi yönelişi de olurdu diye düşünüyorum.
“Seçimlerden sonraki bu denge bir hizmet yarışı başlatır mı?” Serap Ustaoğlu. İnşallah. Yani belediye başkanları… ikinci kez seçilmişler, ilk kez seçilmişler. Çok ciddî bir şekilde CHP’liler gayret içerisinde olmak zorundalar. Tabiî AK Partililer de bir sonraki seçimi kaybetmek istemiyorlarsa; kazanmış olanların da ciddî bir şekilde asılması lâzım. Meselâ şimdi Konya’da 2019’da %70 alan bir partinin belediye başkanı olarak seçime giriyorsunuz. Nasıl olsa kazanıyorsunuz. Ama 21 puan kaybediyorsunuz. Ve bakıyorsunuz… Bakalım, bakıyorsunuz dedim ve bakıyorum: Aldığınız oy %49. Sizin yarınızdan biraz az oy alan yepyeni bir partinin adayı var. Uğur İbrahim Altay %49 oy almış, yani 586 bin oy almış; ama Yeniden Refah Partisi’nin adayı Mehmet Köseoğlu 278 bin oy almış. Bu makas kapanabilir. Dolayısıyla Konya’daki AK Partili de işi ciddîye almak zorunda. Meselâ Kahramanmaraş’a bakalım. Kahramanmaraş da çok çarpıcıydı. Kazanan AK Parti adayı Fırat Görgel %42 alıyor. Yeniden Refah Partisi adayı Muhammed Aydoğar %33 alıyor. Ve bakıyoruz: Kahramanmaraş’ta AK Parti’nin oy kaybı 25 puan. 5 yıl önce %67 oy almış bir yerden bahsediyoruz. 67’den 42’ye düşmüş. Bir sonraki seçimde pekâlâ Yeniden Refah Partisi burada kazanabilir. Sonuçta belediye başkanlarının tam anlamıyla kendilerini gösterebilmesi lâzım.
Oktay Ay: “Sizce CHP’nin gözle görülür zaferi toplumun sola meyletmesi mi, yoksa CHP’nin milletleşmesi mi?” Vallahi hepsi birden var sanki. Yani o da var, o da var. Ama bir diğer husus da tabiî ki AK Parti’nin çok ciddî bir şekilde milletle arasında sorun çıkması.
San ti ren: “Yerel ve genel seçimlerde farklı dinamikler rol oynuyor mu? Genel seçimlerde insanlar daha ideolojik, yerel seçimlerde daha pragmatik mi oy kullanıyor? Eğer öyleyse genel seçim için çok umutlanmamak mı gerek?” Evet, tabiî daha pragmatik, daha çok adaya bakarak yapılıyor; ama çok ciddî bir şekilde bunun genel bir arayışın da ürünü olduğunu söylemek lâzım. Çünkü bakın, CHP 2-3 yer alsaydı ve oyları da demin Muharrem Palaz’ın bahsettiği gibi CHP’nin İl Genel Meclisi’ndeki oyu artmamış olsaydı, o zaman işin rengi değişirdi. Ama bakıyorsunuz: Hem belediyelerde hem de İl Genel Meclisi’nde çok ciddî bir şekilde oy patlaması yaşamış. Meselâ demin söyledim, Balıkesir ve Bursa’da ilk kez kazanıyor ve çok yüksek oylar alıyor. Meselâ Manisa’ya bakın, %57 almış CHP adayı Ferdi Zeyrek. MHP adayı, eski belediye başkanı Cengiz Ergün %29’da kalmış. Tabiî ki adayların etkisi vardır, eski adayın başarısızlığı, yenisinin gençliği vs.; ama bu aynı zamanda çok ciddî bir şey gösteriyor bize ve zâten baktığımız zaman Manisa’da üç ilçe dışında bütün ilçeleri de CHP almış. Yani bunlar çok önemli göstergeler. Bunu sâdece ve sâdece adaylarla, pragmatizmle vs. açıklamamak gerekiyor.
“CHP’deki lider değişimi sonrası yeni lider için çok büyük övgüler duymuyoruz. Bu doğru, fakat önceki lider döneminde olduğu gibi CHP’yi aşağılayan kitleyi de görmüyoruz etrafta. Aslında önemli olan bu değil miydi?” Evet, Can Erçınar. CHP’deki değişimin çok şeyleri değiştirdiği kesin. Kılıçdaroğlu taraftarlarının, “Kemal Bey olsaydı daha fazla oy alırdık” dediklerini de duyuyorum, ama bana hiçbir şekilde inandırıcı gelmiyor.
Badem: “İktidar bloku toplam 22 milyon, muhâlefet bloku ise yaklaşık 23 milyon oy aldı. Bu açıdan bakılınca, gelecek seçim CHP için çantada keklik değil gibi. Referans: Bekir Ağırdır’ın son yazısı.” Tabiî ki çantada keklik değil, daha yolun başında CHP. Bir fırsat yakaladı, bunu değerlendirip değerlendiremeyeceğine bakacağız. Yoksa aldı gitti vs. diye bir şey olamaz. 2019’da da yakalamıştı ve o fırsatı tepti.
“Bekir Ağırdır’la yayın planlıyor musunuz?” Konuştuk, seçim sonrası yaparız dedi; bakalım, yaparsak yaparız. Ona bağlı. Çünkü Bekir’e çok büyük haksızlık edildi biliyorsunuz ve insanlar böyle şeyleri çok seviyor.
“CHP Türkiye’nin merkez partisi midir artık?” Sedat Bulut. Evet, bence öyledir. Zâten hep merkezdeydi, şimdi merkezin sağından da insanları çekebiliyor sanki.
Ozan: “AKP hâlâ siyâsal İslâmcı demek ne kadar doğru? Monaco’da ıstakoz yerken ayran içtiklerini sanmıyorum.” Orada ıstakoz yiyenin AKP’nin asıl tabanını yansıtmadığı ortada. Bunlar devşirme kişiler. Böyle insanlar var tabiî. Ama AKP hâlâ İslâmcı demek çok doğru değil. Şu anda İslâmcılığın taiıyıcılığını daha çok Yeniden Refah Partisi yapıyor.
Atalay Mete: “İYİ parti merkez partisi olmadığını kanıtlamadı mı?” Evet, kanıtladı. Eğer merkezde kalabilseydi bu hüsrânı yaşamazdı.
Serkan Çakmak: “Ruşen abi, devrim olacak mı, olacaksa ne zaman? CHP’li bile olduk, çok sıkıldık.” Devrim mevrim olmayacak. Yavaş yavaş bakacağız, nereye gidiyor diye. İnşallah ülke için hayırlısı olur diyelim.
Tayyar Ateş: “Köklü ve esaslı bir hukuk atılımı çok gerekli. Pahalı ve uzun hukuk sistemini yalınlaştırıp kısa sürede çözüm bulucu atılımlar hazırlanırsa başarı iktidârı getirebilir” demiş.
Orkun: “AKP, ‘Biz siyâsal İslâm gömleğini çıkarttık’ dedikten sonra” —“Millî Görüş gömleği” demişti– “her kesimden oy almayı başarmıştı. Yeniden Refah Partisi’nin büyük kitlelere ulaşması için aynı bir sürece girmesi gerekmez mi?” Şu aşamada gerekmiyor; ama ileride eğer bayağı bir oyunu artırırsa, iktidâra tâlip olursa öyle birtakım yollara gidecektir. O biraz merkeze tâlip olmakla alâkalı bir şey.
‘”İYİ Parti şâyet il bazlı anlaşma yapsaydı, içlerinde Trabzon, Samsun, Ordu gibi illerin olduğu birçok kent AK Parti belediyesi değildi bugün” demiş Gültekin Yazıcı. Olabilir.
Betül Kaya: “Bu seçim sürecine ve sonucuna bakarak mülteci sorununun seçmenin sandık reaksiyonunda etkin bir rol oynamadığını söyleyebilir miyiz?” Evet, yani bunun bayraktarlığını yapmış olan Zafer Partisi çok başarısız oldu. Ama bu Zafer Partisi’nin bir sonraki genel seçimlerde de aynı şekilde başarısız olacağı anlamına gelmiyor. Baktığımız zaman, Zafer Partisi’nin aldığı oy, ATA İttifâkı olarak %2,43 almışlar. Hiç de fena bir oy değildi. Önümüzdeki süreçte ne olur onu çok kestiremiyorum. Ama mülteci meselesi yerel seçimlerde çok belirleyici olmamış olabilir.
Cihan Orhan: “Hem İYİ Parti vekilleri hem de Kılıçdaroğlu’nun verdiği 39 milletvekili bundan sonraki seçimi düşünerek şimdiden güce doğru kayarlar mı?” Herhalde kayarlar. Bir kısmı Cumhur İttifâkı’na, bir kısmı da CHP’ye yönelebilir. İYİ Parti’den CHP’ye geçişler olacağını tahmin ediyorum.
Evet, Zafer Partisi %2,5 almış İl Genel Meclisi’nde bu seçimlerde. Yani en azından bir önceki seçimdeki oyunu korumuş.
“Köfteci söylemi oylarda etkili olmuş mudur?” Oldu bence. Bunu zâten Ateş İlyas Başsoy’la yaptığımız yayında da konuştuk.
Barış Doğru: “Sizce CHP’nin yeni ve özgürlükçü bir anayasa tartışması açması mantıklı olur mu?” Şu anda böyle bir şey yapmasına gerek yok. Bakalım AK Parti ne yapacak? Onu göreceğiz. AK Parti’nin bir anayasa iddiası vardı, oradan ne çıkacağına bakmak gerekiyor.
“Meral Akşener’in gizli bir gündemle iktidar için çalıştığı haberleri yapılıyor veya îmâ ediliyor. Sizce bu söylentiler doğru mu?” Değil. Niye doğru olsun ki? Yani bunların, böyle şeylerin kanıtlanması lâzım. Yoksa çok büyük ve ağır suçlamalar. Ben böyle suçlamalara îtibar etmem. Ancak birileri bunu kanıtlarsa… Nasıl kanıtlarlar onu da bilmiyorum. O zaman bir şey söyleyemem.
“AKP bölgesel bazda en yüksek oyu Karadeniz’de aldı. Sizce hâlâ bu teveccühün nedeni nedir?” diye sormuş Mithat Bey. Evet, Karadeniz’de belli bir başarı var, ama o da çok değil. Meselâ Batı Karadeniz artık AKP’ye el sallıyor. Samsun, Ordu, Trabzon ve Rize var. Rize’ye baktığınız zaman, Yeniden Refah Partisi %17 oy almış, hiç az değil. Trabzon’a baktığınız zaman, Trabzon’da da çok büyük bir oy kaybı var; yani %64’ten %51’e inmiş. Giresun’u kaybetti. Ordu’da tartışmalı bir seçim sonucu oldu biliyorsunuz. Samsun’da, aslında baktığımız zaman, sanki CHP ile İYİ Parti birlikte girseydi kazanırlarmış gibi bir hava var. Bir diğer husus ise Yeniden Refah Partisi’nin de %12 gibi Karadeniz’de Rize’den sonra en başarılı olduğu yerlerden birisi. Karadeniz’in içlerine baktığımız zaman da bir tek Bayburt’u alabilmiş. Yani çok da abartmamak gerekiyor AK Parti’nin Karadeniz’deki durumunu. Büyük bir gerileme var. Erzurum, Elâzığ, Malatya, Kahramanmaraş, Kayseri, Konya… buralar daha çok önemli. Ama bunların hepsinde de çok ciddî oy kayıpları ve Yeniden Refah Partisi’ni ensesinde hissetme olayı var. Meselâ Kahramanmaraş’ı demin örnek vermiştim. Malatya’da da sayılır, kısmen sayılır. Yani AK Parti’nin çok rahat nefes alabildiği çok fazla bir yer yok. Karadeniz de bunlardan birisi değil.
Hasan Gürbüz: “Ruşen Bey, CHP’nin Ankara’nın belirli ilçesinde, Antalya Kepez gibi muhâfazakâr-milliyetçi adaylara karşı yarışı kazanması, CHP’nin toplumu sosyal-demokrat kimliğe dönüştürmesine ket vurabilir mi?” Burada tam neyi kastettiğinizi anlamadım. Yani adayların da sağcı olduğunu mu söylüyorsunuz? Tanımadığım için bilmiyorum ama Ankara’daki birçok ilçedeki belediye başkan adaylarının Mansur Yavaş çizgisinde olduklarını biliyorum. Ama CHP’nin siyâsî duruşunu çok etkileyeceğini sanmıyorum.
“Şu andaki sistemde üçüncü yol olur mu? Ne dersiniz?” Üçüncü yol derken neyi kastediyorsunuz? Anlamadım.
Yakışıklı Borsacı’mız yine geldi: “Levent Gültekin; ‘Bugün Ortadoğu’daki gelişmeler üzerinden Türkiye’de bir daha seçim olmayabilir’ dedi. Siz ne düşünüyorsunuz?” Türkiye’de seçim olmadan olmaz. Bakın, 12 Eylül darbesini yaşadık ve çok kısa süre sonra seçim oldu. 12 Eylül Anayasası’na halkın büyük bir çoğunluğu “evet” demiş olmasına rağmen, mecbûren seçime gittiler. Türkiye seçimsiz olmaz. İran şu bu… Tamam, hepsinin etkisi olur; ama olmaz.
TİP ile ilgili çok soru var. Evet, TİP bu seçim için “Keşke olmasaydı” diye düşünmüştür herhalde. Bir de çok ciddî bir şekilde, Hatay’da yaşadıkları bir Gökhan Zan skandalı var. Ama genel seçimlerde TİP’in durumunun daha değişik olacağını düşünüyorum. Bir önceki seçimde aldıkları oy hiç azımsanmayacak bir oydu. Onun esas alınması gerektiğini düşünüyorum. Fakat geride kalan bu 4 sene çok önemli olacak.
Fırat Kartal: “Biraz garip bir soru ama, gelen sorulardan memnun musunuz?” Vallahi memnunum Fırat Bey. Yani sizin bu sorunuzdan da memnunum, merak etmeyin. Gerçekten çok dinamik yayınlar oluyor. Meselâ burada o kadar çok soru var ki, bunlara yetişemiyorum ve birazdan da bitirmem gerekecek. Birçoğuna da ayıp etmiş olacağım.
“Uğur Dündar ve Kılıçdaroğlu arasındaki sert tartışma hakkında ne düşünüyorsunuz?” Yani düşünmeme hakkımı kullanıyorum. Sonuçta bunlar yazık işler, yani her iki tarafın da birbirleri hakkında uzun uzun yazdığı şeyler insanı rahatsız ediyor. Ben rahatsız oldum. Birilerinin çok hoşuna gitmiş olabilir.
Yılmaz Kayıkçı: “AK Parti, CHP belediyelerde yıpransın istemiş gibi algılıyorum. Ne dersiniz?” Yok, Yılmaz Bey. “Keşke hepsini alsaydık, nasıl kaybettik?” diye üzülüyorlardır. Olur mu böyle şey? Alsınlar, sonra da bir daha halk onları seçmesin. Böyle bir durumda değil AK Parti. O kadar güç atfetmeyin.
Kemal Akçocuk: “AKP ve MHP Alanya’yı kaybettiyse her yeri kaybeder” demiş. Bakalım Alanya’ya. Siz bayağı iddialı lâflar ediyorsunuz. Alanya ne olmuş? CHP %45 almış. Bir önceki seçime bakalım. Hemen haritalar önümüzde, bir dakika. Her şeyi birbirine karıştırdığımın resmidir. Evet, Antalya’ya bakalım. Alanya, evet; MHP %57’ymiş, İYİ Parti %36’ymış. Vallahi çok bildiğim bir yer değildi, herhalde orada da ilginç bir şey olmuş yani.
“Ahmet Şık’a cevap verecek misiniz? Yayını kestiğinizi…” Neyse, vermeyeceğim cevap. Orada ne dediğini tam anlatamamış herhalde. Yani ona cevap vermeyeceğim. Kendisine yazdım zâten, gerek yok.
“Meral Akşener’siz bir İYİ Parti ayakta kalabilir mi?” Kadir Şahin. Kalamaz. Yani kalır da çok etkili olamaz. Ama Meral Akşener’le de olmuyormuş, onu da gördük.
Evet, Alanya’da Ümit Özdağ iddialıyız demişti yaptığım yayında. O da hiçbir şekilde etkili olamadı.
Veysel Havaoğlu: “Merhaba. MHP için getirilen %7 seçim barajını, gelecek olan genel seçimlerde MHP + İYİ Parti, Zafer Partisi’nin %7’yi aşamamaları söz konusu mu?’’ Olmaz öyle şey, yani aşarlar. MHP de aşar. Normal şartlarda MHP’nin %7’yi aşmaması söz konusu olamaz diye düşünüyorum.
Evet, Alanya’da Ümit Özdağ %1,3 almış bu arada.
“CHP’nin girdiği muhâfazakâr mahalleye TİP giremiyor. LGBT, çevre meselesi ve kimlik meselesine fazla gömüldüğü için TİP sınıfsal meselelere giremiyor olabilir mi?” Dünyada da solun çok ciddî bir sorunu bu. TİP de bundan herhalde etkileniyordur. Hem kimlik politikaları hem sınıf politikaları yürütebilmek kolay bir iş değil gerçekten.
Oblomov demiş ki: “DEM Partisi büyükşehirlerde istediği oyu alamadı. Büyükşehirlerde yaşayan DEM Partisi seçmeninin önceliği değişti. Bu durum DEM Partisi’nin kitle kimlik siyâsetini gözden geçirmesini gerektirir.” Evet, bu büyükşehirlerde, özellikle İstanbul’da yaşanan sonuçları DEM Parti’nin iyice önüne koyup düşünmesi lâzım. İki tâne husus var orada; birincisi, DEM Parti o kadar iyi bir aday çıkarmasına rağmen çok az oy aldı İstanbul’da. Bakalım, kontrol edelim İstanbul’daki oylarını: Evet, %2,12 almış. İl Genel Meclisi’ne baktığımız zaman, o da çok az. Yani bu gerçekten DEM Parti için çok ciddî bir sorun. Neden olamadı, bir o. İkincisi de şunu söylemek lâzım: DEM Parti %8-10 alsaydı bile, Ekrem İmamoğlu kazanıyordu. Bir de onu görmek lâzım. Yani Ekrem İmamoğlu’nun kazanması için tabiî herkesten oy olması gerekiyor; ama DEM Parti’nin hiç oy vermemesi durumunda bile kazanabiliyormuş. Yani onun da özellikle altını çizmek lâzım.
Yasir Cömert: “AK Parti’nin %35’inin büyükşehirlerde MHP’den gelen oylar ile oluştuğunu düşündüğümüzde tablo netleşiyor.” Evet, gerçekten AK Parti’nin oyu sanıldığı kadar da yüksek değil. Bayağı bir düşüş var AK Parti’de, onu özellikle vurgulamak lâzım.
Fırat Kartal demiş ki: “İl Genel Meclis oylarında aslında bu kadar yüksek değil CHP’nin oyu. Asıl dikkat edilmesi gereken o harita; çünkü muhâlif insanların oyu, kazanacağı için CHP’ye kaydı. Ama İl Genel Meclisi’nde kaymadı.” Çok da büyük bir fark değil. Geçen İsmail Saymaz da buna benzer şeyler söyledi, ama çok da büyük bir fark değil. Ve de unutmayın, arada her aşamada baktığımız zaman çok ciddî bir ilerleme var. 2023’ün çok üstünde.
Bakıyorum, Alanya’yı konuştuk.
“CHP’nin yükselişi kalıcı olur mu?” Olabilir, ama hiçbir şey garanti değil.
“Ümit Özdağ, Isparta için de iddialıyız demişti.” Evet, o da olmadı.
“Yepyeni CHP ne zaman ve nasıl yepisyeni CHP olacak, yani iktidar olacak?” Bilmiyorum. İktidar olmak o kadar kolay bir şey değil, ama olabilir.
Rıfat Tarık Bey destekte bulunmuş, kendisine çok teşekkür ediyoruz. Diğer destek olan, “Katıl”a üye olan herkese de özel olarak teşekkür ederim ve desteklerinize gerçekten ihtiyâcımız olduğunu tekrar söylememe izin verin.
“Bayraktar-İmamoğlu tartışması geleceğin başkanlık seçimiyle mi ilgili sizce?” Değil, yok, böyle bir şey yok bence. Bayraktar Âilesi’nin niye bu kadar kendilerini politize ettiklerini hâlâ anlamış değilim. Yani böyle bir gençliklerine veriyorum; ama çok alâkasız bir şekilde günlerdir sürekli, işte en son Güneydoğu’da askerlerle falan… Yani birbirinden ayırmak lâzım bâzı şeyleri. Herkes siyâsete böyle balıklama dalarsa çok hayırlı olmaz, yani ülke için de hayırlı olmaz. Sonuç olarak önemli bir iş yapıyorlar. Ama bir de yani, bir iş insanının kutuplaşma üzerinden gitmesi çok anlamlı gelmiyor bana. Ama bir şekilde, tabiî âile ilişkisi de, damâdı olduğu için, bir şekilde kendilerini göstermek istiyor olabilirler. Onu bilemem.
“Kaybettikleri belediyelerin borçları almış başına gitmiş. Nereye ne harcadıklarının hesabını vermeliler.” Hesap vermeyecekler tabiî. Burada önemli olan, kazanan belediyelerin bunu nasıl toparlayabileceği meselesi. Bakalım toparlayabilecekler mi?
“Reisin rahatlığı ve İran-İsrail olayı ne olur Ruşen abi?” Ayhan Gündüz. Reis rahat mı? Seçimden önce rahat diyordu birçok kişi. Meselâ Levent diyordu. Ben de hattâ yazdığım yazıda ne dedim, onu bir bulmaya çalışayım. Dedim ki: “Rahat rahat dediler, ama belki de kaybedeceğini bildiği için rahattı” öyle dedim. Evet, “Kazanacağından emin de ondan” şeklinde yorumlamıştık, “Erdoğan çok rahat” sözünü; “meğer kazanmasının mümkün olmadığını gördüğü içinmiş”. Yani Erdoğan herhalde İstanbul’u alamayacağını 3 hafta önce falan öğrenmişti yaptırdığı kamuoyu araştırmalarıyla. İran-İsrail olayı ne olur? Çok büyüyeceğini ve bir bölgesel savaşa yol açacağını düşünmüyorum. Ama tabiî ki bu olay çok boyutlu ve beni aşan bir olay. Ben o her konuda her şeyi bilen insanlardan değilim. İran’da da İsrail’de de değişik vesîlelerle bulundum. Tâkip ettiğim bir yerdir, bunu biliyorum. Ama yine de haddimi bilirim. Ama benim gördüğüm, çok büyük kıyâmetler kopacakmış gibi değil, kimsenin isteyeceği bir olay da değil bu aslında.
“Özgür Özel yakın zamanda Romanya’daydı. Sosyalist Enternasyonal’de üst düzey bir görev aldı. Siz bu konuda ne dersiniz? Dış ilişkileri de düşünmeye başladı.” Eyvah Necdet demiş. Vallahi artık yapsınlar. Prof. İlhan Uzgel bu konuda tam yetkili biliyorsunuz, dış ilişkilerden sorumlu. İlhan yıllardır tanıdığımız ve kendini kanıtlamış bir akademisyendir. Herhalde bir şeyleri değiştiriyordur. Bakalım ne olacak?
“Gençken anketörlük yaptım, ‘Elim kırılsaydı da vermeseydim’ yorumlarını çok duydum. Hâlâ bunları duyuyoruz. Ben halkın değiştiğini düşünmüyorum. Makarnacı çoğunluk hep aynı. Siz ne düşünüyorsunuz?” Gabriel Batistuta bunu demiş. Bakın, burada şöyle bir husus var; “makarnacı kitle” lâfını eskiden seküler kesim AK Parti, Refah Partisi seçmenine derdi, şimdi AK Parti, CHP’ye oy verenlere bunu diyor. Kent lokantalarına lâf ediyorlar. “Köfteci” diyorlar, vs. diyorlar. İşin rengi değişiyor. İnsanlar tabiî ki oy verirken ekonomiyi düşünüyorlar, geçimi düşünüyorlar. Ama seçimlerin hepsine baktığımız zaman, her ilde ve şehirde değişik birtakım şeyler çıkıyor, ama baktığımız zaman genel bir trend olduğunu görüyoruz — bu seçimde olduğu gibi. Bu seçimde iktidârın ciddî bir şekilde cezâlandırılması ve CHP’ye ciddî bir şekilde kredi açılması olayı var. Bu tek bir yerle, tek bir olayla açıklanamaz. Çok karmaşık şeyler. Ama bir ortak şey tecellî ediyor. Bu konuda en çarpıcı örnek, 1980 Darbesi’nden sonra ilk genel seçimde halkın ANAP’a oy vermesidir, tek başına iktidâra getirmesidir. Darbecilerin desteklediği MDP üçüncü parti olabildi, yani rezil oldular. Sonuçta burada böyle birtakım dalgalar oluyor, birtakım eğilimler oluyor. Hiç kimse bir araya gelip bir komplo yapmıyor. Yani “derin devlet”, “üst akıl” falan değil. Burada başka bir şey var. Seçmenin kendisinin geliştirdiği bir rasyonalite var.
Evet, yavaş yavaş toplayalım.
“Trabzon’un merkez ilçesi Ortahisar Belediyesi’ni alan CHP’li Ahmet Kaya’nın Erdoğan fotoğrafını makamından kaldırması sizce olumsuz etki yaratabilir mi?” Y,a buralara kadar gelmeyin, kim bilir neler yaşanıyor ülkenin her yerinde. Nedir bu? Karadeniz’i bilirim. Ortahisar Belediyesi’ni bilmiyorum, çok da hayâtî olduğunu söyleyemem. Ama beni çok daha fazla ilgilendiren başka bir husus var. Karadeniz’de, meselâ Rize’de Fındıklı vardı CHP’nin belediyesi olarak, Ercüment Bey. Bu sefer Pazar ve Ardeşen de CHP’ye geçti yıllar sonra. Nedir? Pazar ve Ardeşen, benim gibi Lazlar’ın olduğu yerdir. Bunu meselâ önemsiyorum. O dediğiniz olayı çok fazla önemsemiyorum.
Yakışıklı Borsacı Nominal Reis hem destekte bulunmuş hem de demiş ki: “Sabah Levent Gültekin’le karamsarlık kapımı, şimdi sizinle iyimserlik kapımı aldım, teşekkürler.” Artık arada bir dengeyi tutturursunuz diyelim.
Evet, hepinize çok teşekkürler.
Hakan Bey: “Ekonomi seçimi öne çekecek gibi görünüyor. Siz ne dersiniz?” diye sormuş. En son soru. Erdoğan’ın erken seçim yapmak isteyeceğini düşünmüyorum; ama sizin de dediğiniz gibi ekonomi ya da başka sebepler nedeniyle pekâlâ olabilir.
“DEVA, Saadet, Gelecek milletvekilleri Yeniden Refah Partisi’ne geçebilir mi?” Birkaçı geçebilir, pekâlâ geçebilir. Neden olmasın? Çünkü DEVA, Saadet ve Gelecek’in bir geleceği olmadığı ortaya çıktı.
Evet, hepinize çok teşekkürler. Hâlâ sorular ve yorumlar geliyor, ama birazdan yayın başlayacak. Arkadaşlara stüdyoyu devrediyorum. Devam ederiz böyle. Konuşacak çok şey var. Harita bitecek gibi değil; ama tekrar haritayı görüp öyle vedâ edelim. Son harita gerçekten Türkiye’de çok şeylerin değiştiğini bize gösterdi. Özellikle ülkenin batısının tamâmen CHP kontrolüne geçmiş olması başlı başına bu seçimin çok önemli bir dönüm noktası olduğunu bize gösteriyor. Bir de Güneydoğu’da bütün kayyum vs. uygulamalarına rağmen, DEM Parti’nin tekrar güçlü bir şekilde –Bitlis ve Şırnak istisnâları dışında– almış olması da aynı o şekilde bu seçimin çok önemli mesajları olduğunu bize gösteriyor.
Evet, hepinize çok teşekkür ediyorum. Söyleyeceklerimiz bu kadar, iyi günler.