Ruşen Çakır’ın konuğu Roj Girasun: 31 Mart sonrası Kürtler

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 31 Mart Yerel Seçimleri’nden sonra ilk kez partisinin grup toplantısında konuştu. DEM Parti’nin 31 Mart’ta başarılı olduğunu söyleyen Hatimoğulları, “Türkiye’nin yönünü DEM Parti belirledi” dedi.

31 Mart Yerel Seçimleri’nde Kürt seçmen ne yaptı? Bundan sonra siyaseten ne yapacak? DEM Parti seçimin kazananı mı? DEM Parti seçimlerde nereleri nasıl aldı? 2019 ve 2024 seçimlerinin farkı nedir? Kayyum atanır mı? Erdoğan ne yapacak?

Rawest Araştırma Direktörü Roj Girasun Ruşen Çakır ile değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Rawest Araştırma Direktörü Roj Girasun’la birlikteyiz ve 31 Mart’ta Kürtler ne yaptı ve bundan sonra siyâseten ne yapabilir bunları konuşacağız. Roj, hoş geldin.

Roj Girasun: Hoş bulduk, merhaba.

Tülay Hatimoğulları bugün DEM Parti grup toplantısında, Eş Başkan biliyorsun, “31 Mart’ta Türkiye’nin yönünü DEM Parti belirledi” demiş. Çok iddialı bir lâf, katılıyor musun?

Roj Girasun: Yani nötr duruyorum diyelim. Evet, matematiksel olarak katılmıyorum en azından.

Ama seçimin galibi olmasa bile, mağlûbu değil.

Roj Girasun: Evet, doğru. Hattâ şöyle söyleyeyim; bence DEM Parti bu seçimin kazananlarından. Bu seçimin üç kazananı var: Cumhuriyet Halk Partisi kesinkes; ikinci Yeniden Refah Partisi; üçüncüsü de DEM Parti. Bu üç siyâsî partinin seçimin kazananlarından olduğunu söylemek mümkün. Ama bununla berâber bu galibiyet, DEM Parti cephesinde öyle mutlak bir zafer, üzerine düşünülmeyecek bir zafer değil yani. Artıların konuşulacağı bir zafer değil. Eksiklikleri daha çok hissettiren bir zafer, bir galibiyet.

Peki, şimdi DEM Parti’nin başarısı dendiği zaman, bölgede elde ettiği belediyelere bakıyoruz. Kaybettiği belediyeler var. Kars’ı kaybetti. Başka nereyi kaybetti?

Roj Girasun: Başka kaybettiği belediye yok.

İl olarak ama kazandığı belediyeler var: Tunceli’yi aldı, Muş’u aldı ve Ağrı’yı aldı.

Roj Girasun: Evet.

Şu Ağrı’yı bir sormak istiyorum. Geçen sefer Savcı Sayan nasıl almıştı da… Bakıyorum şimdi, bayağı bir farkla almış: %55 – %37. Ama bu sefer bakıyorum %51 alan bir DEM Parti var. Ne oldu bu kadar… yani bir aşîret meselesi mi, nedir?

Roj Girasun: Yok. Yani bu biraz şununla alâkalı; aslında 2019’un şartlarıyla bugünkü şartları kıyaslamak gerekiyor. Şimdi 2019 yerel seçimlerine giderken özellikle küçük illerde ve ilçelerde güvenlik bürokrasisinin etkisini çok daha güçlü şekilde hissediyorduk. AK Partili Kürt seçmenlerin parti kimlikleri henüz kuvvetliydi. Bununla berâber DEM Partisi ile kendi seçmeni arasındaki kırgınlık, küskünlük onarılmış değildi. Özellikle 2015 yazından sonra başlayan o çatışmalı süreç, DEM Partisi’nin bu sürece ayak uyduramaması, HDP’nin daha doğrusu. Çünkü Çözüm Süreci’nde kurulan bir siyâsî partiydi ve Çözüm Süreci’nin diliyle inşâ edilmişti. Sonrasında bir çatışmalı süreç başlayınca kendisini bu yeni döneme uyarlayamadı. Seçmenleri de buna alışamadı. Bence bu kriz hâlen devam ediyor. Ama 2019’da AK Parti açısından kendi seçmeniyle, Kürt seçmenleriyle arasındaki bağın daha güçlü olduğu bir dönemdi, DEM Partisi açısından daha zayıf olduğu bir dönemdi. Şimdi biraz ters bir yöne gitti. Ama Türkiye geneline benzer bir şekilde, yine şunu da ifâde edeyim: Kürt illerinde de AK Partili Kürt seçmenlerin, daha önce AK Parti’ye oy vermiş Kürt seçmenlerin daha çok sandığa gitmediği bir durum görüyoruz. Yani Ağrı da bu yansımanın olduğu yerlerden birisi. Ama tabiî Ağrı özelinde şöyle bir dipnot düşmek lâzım, genelden ayrı şekilde: Ağrı’da Savcı Sayan faktörü vardı. Savcı Sayan 2019 yerel seçimlerinde AK Parti’nin adayıydı ve iyi bir oy alarak seçildi. Hattâ insanlar şaşırdılar bu oyu almasına. Bu kamusal tanınırlığı, popülerliği aslında Ağrı gibi bir Kürt taşrasında kendisi için pozitif bir etki yarattı ve seçimi kazanmasını sağladı. Ama sonrasındaki yönetim tarzı, biçimi, bunun medyaya yansıması ve halkla ilişkilerdeki büyük sıkıntısı, iletişim sıkıntısı, bugün AK Parti’nin Ağrı’da bu aldığı yenilginin başlıca sebeplerinden bir başkası.

Savcı Sayan hem kendini yaktı, İzmir’de seçilemedi ve açığa düştü, hem de AK Parti’yi Ağrı’da yakmış gibi gözüküyor. Şimdi taşıma seçmen iddialarını çok ciddî dile getirdiler. Bunlardan iki tânesi Bitlis ve Şırnak. Bitlis ve Şırnak zâten 2019’da da AK Parti’nindi, yeniden AK Parti’nin oldu. Kars’ta dile getirdiler, Kars’ta kaybettiler, MHP kazandı. Onun dışında meselâ Ağrı’da da dile getirildi.

Roj Girasun: Iğdır.

Iğdır’da, ama oralarda etkilemedi.

Roj Girasun: Şöyle söyleyeyim; aslında Bitlis’le ilgili îtirazlar, taşıma seçmenle çok alâkalı iddialar değil; ama Siirt, Şırnak, Iğdır, Kars, hattâ Ağrı taşıma seçmen meselesinin çok sık konuşulduğu yerlerdi — ki bu illerde hem Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem DEM Partisi’nin yöneticilerinin hazırladığı araştırma raporlarında buralara ciddî bir seçmen taşıma olduğu görülüyordu. Özellikle kolluk kuvvetlerinin… buralarda görev yapmayan kolluk kuvvetlerinin… bunun altını çizmek gerekiyor. Bir hâneye neredeyse 2000 kişinin kaydedildiği, 1000 kişinin kaydedildiği hâneler vardı. Örneğin Kars’ta resmî makamlarca da teyit edilen 4300’e yakın taşımalı seçmen vardı. Kezâ Siirt’te, Şırnak’ta, Iğdır’da benzer durumlar vardı. Tabiî Siirt, Şırnak ve Iğdır’da bu taşımalı seçmenlere rağmen bu genel dalga, bu taşımalı seçmen meselesini çok etkisiz kıldı ve DEM Partisi buralarda kazandı, Siirt ve Iğdır’da. Pardon, Şırnak dâhil değil. Ama Şırnak’ta bir miktar bunun gerisinde kaldı. Yine Kars’ta kaybedişinin başlıca sebeplerinden birisi bu. Aslında taşımalı seçmen, seçim öncesi bir kayyum anlamına geliyor birçok yerde. Kezâ 2019 yerel seçimlerine de dönüp baktığımız zaman, şimdi 2019’u konuştuk, nüfusun 50 binin altında olduğu, seçmen sayısının 3-5 bin, 10 bin seyrettiği her yerde neredeyse AK Parti Kürt illerinde belediyeleri kazandı. Bunun başlıca sebebi taşımalı seçmendi. O dönem güvenlik bürokrasisinin sâhadaki güçlü görünürlüğüydü. Bu seçimde de aslında yine küçük ilçelerde…

Pardon, meselâ Şırnak’ta 5 yıl önce 19 bin oy alarak kazanmış.

Roj Girasun: Evet. Örneğin Şırnak’ın Uludere ilçesi DEM Parti’nin kalesidir. Biliyorsunuz, şimdi buralarda büyükşehir yasası olmadığı için ilçelerde küçük nüfuslarla, küçük seçmen taşımalarıyla seçim kazanıyorsunuz. Uludere’de AK Parti belediyeyi kazanmıştı. Kezâ Beytüşşebap’ı kazanmıştı, kezâ Güçlükonak’ı kazanmıştı. Yani nüfûsun 50 binin altında seyrettiği her yeri, bütün beldeleriyle berâber AK Parti kazanmıştı. Hattâ Milliyetçi Hareket Partisi Görümlü’de, Şırnak’ın Silopi ilçesinde bir belde belediyesi kazanmıştı oradaki taşımalı asker seçmenlerle. 

Peki, şimdi baktığım zaman, iki seçimi karşılaştırdığım zaman, çok büyük oy hareketleri, Ağrı dışında, meselâ Hakkâri’de biraz azalmış vs.. Biraz artmış, biraz azalmış gözüküyor. Bir tek Ağrı’da çok büyük bir artış var. Ama şu çok önemli; üç büyükşehir var bölgede ve bu üç büyükşehri de %60’a yakın ya da 60’ın üzerinde oylarla almış. Meselâ Mardin’de %57 almış. Değil mi? En son aldığı %57 mi?

Roj Girasun: Doğru.

%57 almış. Van’da %55.

Roj Girasun: %55 civârında. Diyarbakır’da %64.

Diyarbakır’da %64. Büyükşehir olmasa da önemli bir şehir olan Batman’da da %64 gibi bir oyu var. Yani rahatlıkla her iki kişiden birisi ve hattâ üstü DEM Parti’ye oy vermiş. 

Roj Girasun: Şöyle, bu şimdi sürpriz bir tablo değil. Zâten uzun süredir gördüğümüz bir tablo. Ama bence bu seçimlerin üzerinde daha çok durulması gereken tablosu, yani DEM Partisi’nin aldığı bu oylardan ziyâde katılım oranlarındaki ciddî düşüş. Örneğin Diyarbakır’da katılım oranı %65’ler civârında, geçerli oy oranı %60’lar civârında. Bölge illerindeki katılım oranına baktığınız zaman, Kürtlerin yoğun yaşadığı 15 ildeki katılım oranı %69, Türkiye genelinden 10 puan daha aşağı. Şimdi 7 Haziran seçimlerinden bu yana, Diyarbakır sembol bir şehir olduğu için örnek vermek istiyorum: Diyarbakır’da 7 Haziran seçimlerinde seçimlere katılım oranı %89 civârında, %90’a yaklaşan bir oy. 1 Kasım seçimlerinde bu %85’lere düşüyor, 24 Haziran’da %83 civârında, son seçimde %80’e, ikinci turda 78’lere kadar düşüyor. Şimdi bu seçimlerde %65’e kadar düştüğünü görüyoruz. Şimdi, katılım oranındaki bu düşüş, sandığa gitme motivasyonunun bu kadar düşüş göstermesi aslında DEM Partisi açısından da düşünülmesi gereken bir mesele. Evet, buralarda büyük oranda belediyeleri elinde tuttu ve aynı zamanda bu belediyelere yeni ilçeler ekledi, yeni iller ekledi. Hattâ Muş’u târihinde ilk defa kazandı. Böyle ilginç bir durum da var. Yani DEM Partisi için târihî bir başarı aynı zamanda. Buna rağmen, katılım oranındaki bu düşüş, üzerine konuşulması gereken bir mesele.

Ama en çok AK Parti’yi rahatsız etmiş herhalde.

Roj Girasun: Yani aslında bu son son yerel seçimlerde, evet, daha çok AK Parti’ye daha önce oy vermiş seçmenin sandığa gitmediğini, hattâ DEM Partisi’nin birçok yerde seçimleri kazanmasının ya da oylarının artış göstermesinin esas sebebinin bu olduğunu görüyoruz. Yani yeni oy artışı değil.

Evet, bu çok önemli. Şunu diyorsun: DEM Parti’nin oyları artmadı ya da oylarını korudu en fazla; ama AK Parti’de bir oy azalması var.

Roj Girasun: Evet. İkinci mesele burada Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR faktörü.

Bak, orada Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR dedin. Ben açıkçası Yeniden Refah Partisi’ni çok daha fazla bekliyordum. Beklediğim kadar göremedim. Yani Millî Selâmet Partisi, daha sonra Refah Partisi falan… orada bir şey var. Şimdi Yeniden Refah Partisi, Millî Görüş’ün mîrâsını bayağı bir devralmaya başladı. Ama Güneydoğu’da gösterdiği performans bana göre… meselâ bir Doğu Anadolu’da gösterdiği gibi bir performans gösteremedi.

Roj Girasun: O şundan dolayı; Yeniden Refah Partisi Saadet Partisi’nden koptuktan sonra mı diyelim, yeni bir siyâsî hat ördükten sonra Kürt aktörleri büyük oranda kendisiyle berâber çekemedi. Yani siz Refah Partisi’ni, o geleneği çok yakından tâkip eden isimlersiniz. Orada çok sembol Kürt aktörler olurdu. Yani Fethullah Erbaş gibi, Altan Tan gibi, Haşim Haşimi gibi birçok isim sayarız. Yani Hatipoğulları vs.. Yeniden Refah Partisi’nin bu yönlü Kürt aktörleri yok, yani kurulurken de yoktu. Müstakil bir Kürt siyâset de inşâ edemedi, pek bir şey de söyleyemiyor. Kürt İslâmcılığa çok dokunan bir ifâde kuramadı. O yüzden bunun biraz gerisinde kaldı. Şimdi bâzı yerel aktörlerle güçlenmeye çalıştı; ama bu yerel aktörlerin çok bir hikâyesi yok. O yüzden Yeniden Refah Partisi’nden ziyâde, bölgede daha görünür olan siyâsî parti, o Kürt İslâmcılığının temsili bu seçimlerde biraz daha HÜDA PAR üzerinden görünür oldu.

HÜDA PAR’a baktığım zaman, bir belediye falan alabilmiş değil.

Roj Girasun: Evet, bir belediye kazanmış değil; ama zâten HÜDA PAR bir yerde çok homojen şekilde var olan ve güçlü, baskın olan bir siyâsî parti değil, böyle bir siyâsî parti değil, bilirsiniz. Ama şöyle bir durum var: Batman’da, Diyarbakır’da, Bitlis’te, Mardin’de, güçlü olduğu bu şehirlerin tamâmında oylarını büyük oranda artırmış görünüyor, hattâ târihindeki en yüksek oyunu almış görünüyor.

Peki, niye AK Parti ile ittifak yapmadılar?

Roj Girasun: Ben bunu AK Parti’nin çok tercih etmediği kanaatindeyim, biraz MHP ile olan ilişkilerinden dolayı. Çünkü son 14 Mayıs genel seçimleri sonrası MHP, HÜDA PAR’la işbirliği içindeki bir ittifakla anıldı. Bu, Milliyetçi Hareket Partisi’ni muhtemelen rahatsız etti ve HÜDA PAR’lı yetkililer aslında ittifak yapma heveslisiydiler. Ama bu hevesleri aynı oranda bir karşılık üretemedi. Hattâ ittifak yapmamalarına rağmen büyük şehirlerde aday çıkarmadılar aslında. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve Bursa’da HÜDA PAR’ın büyükşehir belediye başkan adayları olmadı. Burada Cumhur İttifâkı’nın, AK Parti’nin adaylarına destek beyânında bulundular. Ama bunun bölgede de çok sonuçlara etki etmediğini, ittifâkı da çok kolaylaştırmadığını görüyoruz. Hattâ AK Parti’den HÜDA PAR’a oy geçişi olduğunu görüyoruz. Diyarbakır’da HÜDA PAR daha önce %4’ler civârında bir oy alırken, şimdi %7,5’lar civârına geldi. Batman’da yine %6’lardan %15’lere kadar oyunu yükseltti. Hattâ HÜDA PAR için bu seçimlerde bir ilk: İlk defa bir seçimde, bir ilde ikinci parti konumuna geliyor. Hattâ AK Parti için de daha ilginç bir şey söyleyeyim: Dersim hâricinde, ilk defa bir Kürt ilinde AK Parti birinci ve ikinci parti kimliğini kaybediyor.

Tabiî Hüseyin Velioğlu’nun memleketi olmasını da bir not olarak düşmek lâzım. Sonuç olarak bölgeye baktığımızda, büyük ölçüde kendini toparlamış gözüküyor. Bir diğer husus da tabiî çok net bir şekilde, burada bölgedeki belediyelere bu kadar hâkim olması… Yani şimdi DEM Parti’nin aldığı 3 büyükşehir, 7 il, 65 ilçe, 10 belde; bunlar bayağı yüksek rakamlar baktığımız zaman. Bunların büyük bir kısmına iki dönemde de kayyum atanmıştı, değil mi?

Roj Girasun: Hattâ birkaç ilçeyi saymazsak, tamâmına kayyum atandığını söyleyebiliriz yani.

Evet. Ve şimdi bu neyi gösteriyor? Kayyuma rağmen insanlar yine… Hani hep bu konuşuldu; “Kayyum atanır mı atanmaz mı?” diye. Ama ben bütün konuk ettiğim DEM Partili adaylara da ya da Eş Başkan’a da aynı şeyi sordum: “İnsanlar kayyum nedeniyle sandığa gidip gitmemekte tereddüt eder mi?” diye. Şimdi, büyük ölçüde kayyum atanmayacağı fikri çok baskın. Artık kayyum politikası iflâs etti. Atanacak olsa bile yine de inadına oy verme gibi bir şey. Sen ne diyorsun, kayyum atanır mı? Yani tabiî bunu kestirmek çok zor ama.

Roj Girasun: Ben hükûmetin henüz buna bir karar vermediğini düşünüyorum. Yarın normalde Kobani Dâvâsı ile alâkalı karar açıklanacaktı. Şimdi onunla ilgili bir erteleme var, bir erteleme karârı çıktı. Tutukluluk süreçleri incelenecek muhtemelen. Ve bu ertelemenin de henüz bir karâra varılmaması sebebiyle verilmiş bir karar olduğunu düşünüyorum. Yani ilk emâreler kayyum atanmasının koşullarının çok oluşmadığını söylüyor. Bir defa AK Parti birinci parti değil; ikinci parti artık. Yani iktidarda olsa bile, artık çok büyük anlamda bir iktidar partisi değil ve bundan sonra kayyum karârı vermesinin meşrûiyeti daha çok konuşulacaktır — ki Van’daki tepkiler de biraz bunun işâretleriydi. Biliyorsunuz yani bu 9 yılda çoğu yere kayyum atandı, milletvekilleri tutuklandı vs.. Kürt sokağı uzun süredir sessizdi. Bu son mazbatanın verilmemesi sebebiyle sokaklar tekrar hareketlendi. Aslında Kürt siyâsetinin kurumsal kimliği, kurumsal hâli uzun zaman sonra toplumsal hâliyle bir bütünlük sağladı. Belki DEM Partisi de bu yönüyle bu kadar büyük bir tepki beklemiyordu sokaktan. Bu aynı zamanda üzerine konuşulması ve düşünülmesi gereken başka bir mesele. Yani toplumsal muhâlefetin kurumsal muhâlefetle bu şekilde bütünleşik bir şey sergilemesi; bu bir sinyal mi, sinyal olarak mı kalacak, yoksa gerçekten bir değişimi mi gösteriyor? Bunu not etmekte fayda var. Ama biraz da buradaki yansımalar kayyum atanmasının zor olacağını söylüyor bana. Ama diğer taraftan da Tayyip Erdoğan’ın ne karar vereceğini bilemiyoruz. Hakîkaten Tayyip Erdoğan şöyle bir siyâset yürütebilir: CHP ile DEM Parti’yi işbirliği yapmak üzerinden suçlayıp, İYİ Parti’yi yanına çekip, milliyetçi tahkîmâtı artırıp, sonrasında Suriye ve Irak’ta çeşitli operasyonlar düzenleyip, CHP’yi DEM Parti ile işbirliği yapmakla suçlayıp, ama aynı zamanda DEM Partili seçmenlere de, “Bakın Cumhuriyet Halk Partisi yeterli tepkiyi vermiyor” diyerek sıkıştırabilir DEM Parti’yi. Yani şimdi zor; adjust etmek hakîkaten zor. O sebeple de öngöremiyorum. Biraz da AK Parti’nin politika değişikliğine karar verip vermemesi önemli. Çünkü Van’daki meseleyi ben biraz akut kriz olarak görüyorum. Bu akut krizin yönetimine dâir bir karardı. Akut krizi bu şekilde yönetmeye karar verdi hükûmet, yani mazbatayı iâde ederek. Ama bu en nihâyetinde kayyum atanmaması ile ilgili bir karar sonucunda atılmış bir adım değil.

Zâten önümüzdeki dönemin en temel sorunu: Erdoğan yumuşayacak mı, sertleşecek mi? Çünkü orta yol imkânı kalmadı herhalde bu seçim sonucundan sonra. Ya bir strateji değiştirmesi gerekiyor. Neyse, büyükşehirlere gelelim. Büyükşehirlerde bakıyorum, meselâ Antalya’da çok iddialıydılar; çünkü CHP’li Başkan Muhittin Böcek’ten özel bir rahatsızlıkları vardı. Orada %3’ü biraz aşmış DEM Parti. İzmir’de %4’ü biraz aşmış. Adana %5,6 gibi. Yani en yükseği Adana olmuş; ama buna rağmen CHP kazandı. İstanbul %2, Ankara %1’in altında. Denizli %1’i biraz geçmiş. Aydın %3,5 gibi bir şey. Bunlar aslında çok olağanüstü rakamlar değil.

Roj Girasun: Yok değil. Bu şunu söylüyor bize; aslında bu seçimlerde diğer muhâlefet partilerinin de durumuna baktığımız zaman, artık DEM Parti’yi de oraya ekleyebiliyoruz. Toplumsal muhâlefetteki muhâlif kimlik, partili kimliğin önüne geçmiş görünüyor. DEM Partisi tabanı açısından da böyle, özellikle metropollerde. Yani iktidar karşıtlığı, rahatsızlık, iktidar karşıtı oy verme davranışı parti kimliğine olan bağlılığın önünde seyrettiği için bu sonuçlar ortaya çıkmış. Ama bununla berâber, ben DEM Partisi’nin aday çıkarmakla berâber Antalya hâricinde genel siyâsette muhâlefetle, zâten Cumhuriyet Halk Partisi ile ayrı ama yanaşık bir yol izlediği kanaatindeyim. Bu ayrı; ama yanaşık yol izlemesinin de biraz bu tabloyu ortaya çıkardığını düşünüyorum.

Peki bundan sonra nasıl bir yol gözüküyor? Şimdi meselâ sen demin bahsettin, Kobani Dâvâsı’nda sonuç açıklanacak. En kritik isimlerden birisi, çok kritik isim var ama en önemlisi Selahattin Demirtaş. Meselâ Selahattin Demirtaş’ın cezâ alıp yattığına sayılıp tekrar cezâevinden çıkma ihtimâli olursa ne olur?

Roj Girasun: Şöyle: Demirtaş’ın tahliyesi çok büyük bir mesaj. Yani Kürt toplumuna bir mesaj, belki Türkiye’deki genel demokrasi hattına bir mesaj, bir normalleşme adımı en nihâyetinde. Böyle bir adım atılması durumunda burada herhalde murat edilecek şeylerden birisi; muhâlefetteki aktör sayısını çoğaltmak, diğer taraftan da Kürtleri iktidar-muhâlefet denkleminde nötralize etmek olur. Veyâhut bu yenilgiden sonra normalleşme dışında bir yolun kalmaması olur. Eğer bu adım atılırsa, ben en nihâyetinde bunun tabiî ki toplumdaki apati hâlinin, bu sandığa gitmemeyle de görünen hâlin bir miktar giderileceğini, Demirtaş’ın sivil siyâsete güç katacağını ve önümüzdeki dönemde Kürt siyâsetindeki tartışmaların da artacağı kanaatindeyim. Çünkü aslında yaklaşık 9-10 yıldır Kürt siyâsetinde bir fetret hâli var. Genel başkanlar gelip gidiyor, ama daha çok genel başkanlık pozisyonundalar. HDP lideri kimlikleri çok yok, Kürt siyâsetinin lideri pozisyonları yok. Demirtaş farklı bir isim. Yani 90’lardan bu yana ilk defa bir Kürt siyâsetçiden genel başkan olarak bahsetmiyoruz. Kürt siyâsetinde genel başkanlıklar devrini kapatıp liderlik çağını açmış bir siyâsetçi. Ve bu enerjisinin ben hem DEM Parti’ye hem de Kürt siyâsetine büyük bir enerji katacağı kanaatindeyim.

Ya çıkmazsa ne olacak? Böyle devam mı edecek?

Roj Girasun: Yani çıkmazsa bu, az önce konuştuğumuz güvenlikçi siyâsetin devâmına dâir bir mesaj olarak algılanacak. Yani İYİ Parti belki kalacak kanadıyla yanına çekilecek, milliyetçi söylem tahkim edilecek, DEM Partisi ile CHP bunun üzerinden sıkıştırılacak. 2019’dan 2023’e kadar gördüğümüz o süreç bir şekilde işlemiş olacak. Ama tabiî bunun eskisi gibi para etme imkânı çok yok. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi hakîkaten çok büyük bir alanda artık hükümran. Hattâ yani bâzen şunu söylüyorum: Birçok ilde daha önce hayâtı boyunca CHP’li görmemiş insanlar CHP’li belediyeler tarafından idâre edilecek. Bunun yaratacağı dönüşüm ve değişim çok başka imkânlar yaratabilir, başka değişim imkânları yaratabilir. İktidar ise en nihâyetinde, Bahçeli’nin bugünkü açıklamasıyla biraz AK Parti’yi orada hizâya çekme girişimi gibiydi.

“Aslında kaybetmedik seçimi…”

Roj Girasun: Evet, “Kaybetmedik” ve DEM Partisi’nin kapatılması çağrısında bulundu. “Başka bir partiye izin verilmeyecek şekilde kapatılmalı” denildi. Bu aslında Devlet Bahçeli tarafından Cumhur İttifâkı’na yapılmış, “Güvenlikçi siyâsette ısrar edelim, devam edelim” çağrısıydı.

Bu biliyorsun danışmanlar tarafından da yapıldı; meselâ Mehmet Uçum’un Van üzerine yaptığı açıklama da aynı şekilde, yani “Milli irâdenin karşısına Devlet’i koymak”, — “D”yi büyük harfle yazarak — oradan giden bir şey. Ve sâdece DEM Partisi’ni değil, meselâ “Ekrem İmamoğlu millî güvenlik tehdididir” gibi lâflar eden danışmanlar falan da var. Böyle bir kesim, Erdoğan’a otoriterlikten totaliterliğe doğru bir geçiş baskısı yapıyor ve burada herhalde Kürtler yine bayağı bir önemli rol oynayacak.

Roj Girasun: Çünkü ilk test edildiği yer Kürt coğrafyası oluyor ve Kürt siyâseti oluyor. Burada işler pişince genelde daha Türkiye sathına yayılıyor. O yüzden de ilk test edileceği yer o olur böyle bir karar çıkarsa. Ama aynı zamanda AK Parti’nin içinde de bir kriz yarattı bu seçim sonuçları. Yani partiyle Külliye arasında, Saray arasında bir makas farkı olduğunu söylüyor bize bu sonuçlar. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi dedikleri sistem, en nihâyetinde partileri ve teşkîlâtları çok anlamsız hâle getirdi. Sarayı ve çevresini, buradaki bürokratları, buradaki kadroyu öne çıkardı. Günün sonunda bugün gördüğümüz kriz de –yani AK Parti’de gördüğümüz kriz– bu iki yapı arasında doğan bir kriz. Parti çevresinin en nihâyetinde büyük oranda bu politikalara devam edilmemesi gerektiği ve daha reformcu bir açılım savunduğu görülüyor. Diğer taraftan da Uçum, Yiğit Bulut vs. tarafından gelen açıklamalarda Cumhur İttifâkı söylemiyle daha uyumlu, daha güvenlikçi ve daha sert bir söylem var.

Peki, CHP ile noktayı koyalım. Bir ara şunu demiştiniz: “Bölgede CHP insanların ikinci partisi oluyor.”

Roj Girasun: Evet. Hem AK Parti’ye oy vermişlerin hem HDP’ye oy verenlerin.

Şimdi hâlâ o durum geçerli mi? Çünkü yerel seçimde bölgede bir varlık gösteremedi.

Roj Girasun: Evet. Yerel seçimlerde bölgede bir varlık göstermemesi, yine toplumsal muhâlefetteki muhâlif kimliğin parti kimliğinin önüne geçmesiyle alâkalı. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin buralarda bir belediye kazanma imkânı ve ihtimâli yok, şansı yok. Böyle bir durumda seçmenler AK Parti’nin karşısındaki güçlü partiye yöneldiler. Örneğin Urfa’ya bakarsanız son genel seçimlerde, Cumhuriyet Halk Partisi’nin aldığı %8,5’lik oy, bu seçimlerde %1,5 görünüyor. Bu oylar nereye gitti? Yeniden Refah Partisi’ne gitti aslında. Veyâhut Diyarbakır’da son seçimlerde aldığı %8 civârındaki oy, bu seçimlerde 3’e düşmüş, DEM Partisi’ne gittiğini görüyoruz. Ama şimdi burada Cumhuriyet Halk Partisi aslında son genel seçimlerde bölgede oylarını beş kata yakın artırdı. Yani seçim öncesinde de bunu konuşuyorduk. Diyarbakır’dan uzun yıllar sonra ilk defa vekil çıkardı ve DEM Parti barajı geçmiş olmasına rağmen vekil çıkardı. Kars’tan vekil çıkardı. Van’da 130-140 oyla vekil kaybetti. Yine Ağrı’da oylarını 8 kat artırdı. Hakkâri’de kezâ 10 kata yakın artırdı vs.. Bölgenin birçok ilinde böyle oy artışları sağladı. Urfa’da ittifaksız vekil çıkardı. Şimdi gördüğümüz Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu iktidâra yürüme hevesi, hızı devâm ederse Kürtlerin yönelimi artabilir. Çünkü aslında bu ideolojik bir oy verme eğiliminden ziyâde, Kürtlerin Kürt kimliğiyle barışık bir Ankara partisi arayışı ve arzusundan kaynaklanıyor.

Ekrem İmamoğlu’nun verdiği birtakım mesajlar var, onları sen nasıl değerlendiriyorsun? Onların bir karşılığı olabilir mi? “Kürtçe öğreniyorum” vs. böyle çok…

Roj Girasun: Yani ben bu jest siyâsetlerinin eskisi gibi Kürtlerde çok etkili olduğu kanaatinde değilim. Ama Burcu Köksal’la ilgili bir kriz yaşandı, hatırlıyorsunuz. İmamoğlu’nun oradaki çıkışı, bu krizden çıkışı… Yani normalde herkes bunun İstanbul’da ters tepeceğini, İmamoğlu’na asıl olarak zarar vereceğini düşünüyordu. Çünkü Afyon’da çok kaybedilecek bir Kürt oyu olmadığını, hattâ bunun bir provokasyon olduğunu falan ifâde ettiler. İmamoğlu oradaki çıkışıyla aslında hem CHP üzerinde, yani sonuçta bir Belediye Başkanı, CHP’nin söylemi üzerindeki etkisini de hissettirdi hem de bu çıkışıyla bu krizden kârlı çıktı. Yani bir anda aslında Cumhuriyet Halk Partisi ve başka aktörler bir tarafa, İmamoğlu bir tarafa gibi bir kurgu ortaya çıkmış oldu Kürtler nezdinde, Kürt seçmenler nezdinde. Bu kriz sonrasında yaptığımız araştırmalarda, biz İstanbul’da Kürt seçmenlerin İmamoğlu’na olan teveccühünün arttığını gördük.

Şimdi ben yıllar önce bir şey hatırlıyorum. Yanılmıyorsam ya Cizre ya da Kızıltepe öyle bir yerde bir çay bahçesinde oturuyordum ve bir adama denk geldim, gazeteci olarak gittiğimde. Yıllar önce ama. Daha Erdoğan ya yeni belediye başkanıydı ya da il belediye başkanı olmuştu, evet. Ve bu kişi Kürt hareketine yakın birisiydi. Yaşça benden büyüktü, yani 50’li yaşlarda birisiydi. Bana Erdoğan’ı anlatmıştı, yani Erdoğan’a duyduğu ilgiyi. Refah Partili falan değildi ama, “Orada bir adam var, İstanbul’da bir adam var” diye Erdoğan’ı târif etmişti. Çok yakından tâkip ediyordu ve sonra zâten Erdoğan aldı başını gitti. Merak ediyorum, insanlar bölgede İmamoğlu’na öyle bakıyorlar mı? Yani geleceğin lideri ve Kürtlerin de ilgi duyabileceği bir siyâsî profil olarak mı görüyorlar?

Roj Girasun: Şimdi, 2019 seçimlerinin hemen sonrasında bu rüzgâr daha hızlıydı. Hattâ 2019 seçimlerinin hemen sonrasında, İmamoğlu birçok Kürt seçmen tarafından Demirtaş’la da özdeşlik kurulan bir aktördü. Yani Demirtaş’ın daha merkez siyâsette temsil edildiği gibi bir kanaat de belirtiliyordu. Ama hatırlarsınız, bu cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarında biraz İmamoğlu’nun Akşener’le yan yana fazla görünmesi o dönem biraz bu mesâfeyi açtı. Ama bu Afyon çıkışı, devâmında İYİ Parti ile bozulan ittifak meselesi ve bu seçimlerde elde edilen zafer, tekrar İmamoğlu’na dâir böyle bir algıyı ve beklentiyi artırıyor. İmamoğlu’nun önümüzdeki dönemde Kürtler tarafından daha çok sâhiplenileceği kanaatindeyim. Çünkü özellikle Mansur Yavaş gibi başka aday adayları konuşuluyor veya AK Parti içerisinden başka isimler konuşuluyor ve bunlara karşı kamuoyunun, AK Partililer de dâhil olmak üzere, böyle bir durumda İmamoğlu’na yönelmesini, sâhiplenmesini daha gerçekçi buluyorum.

Çok sağ ol Roj. Bayağı bir şey konuştuk. Atladığımız bir şey kaldı mı?

Roj Girasun: Son bir şey ekleyebilirim, hem HDP açısından hem CHP açısından önemli: Şimdi, 7 Haziran seçimleri sonrasında…

2015’te…

Roj Girasun: Evet, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında HDP’nin oylarında bir düşüş, AK Parti’nin oylarında önce bir yükseliş oldu; ama sonrasında orada da bir azalma meydana geldi. Şimdi de devam ediyor o. Ama bu aradaki oylar büyük oranda DEM Partisi’ne gitmiyor. Yani 7 Haziran seçimlerinde hatırlıyorsunuz, HDP rekor oylar almıştı bölgede. Sonrasında bu oyların hep gerisine düştü, oyunu hep düşürdü bölgede. Şimdi “diğer” parantezi gittikçe artıyor. Yani “diğerleri” diye târif ettiğimiz parantez, artık yadsınamaz bir hâle geliyor. Evet, bu son genel seçimler öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin yükselişinden bahsediyorduk. Cumhuriyet Halk Partisi oylarını bölgede 5 kata kadar çıkardı. Bu son seçimde de sandığa gitmeyen önemli bir seçmen var, yine DEM Partisi’nin dışında Yeniden Refah’a, HÜDA PAR’a yönelen bir seçmen grubu var. Bu seçmen bir arayışta. Yani burası daha önce HDP’ye oy vermiş, sonra AK Parti’ye geri dönmüş; ama bu iki yerde de çok istediğini bulamamış bir seçmen grubu. Bu seçmen grubunu biz önümüzdeki dönemde bence daha çok konuşacağız. Çünkü buranın öncelikli adresi Cumhuriyet Halk Partisi olacak belki. Belki hakîkaten güçlü bir çıkış yaparsa, yani güçlü bir dönüşüm sağlayabilirse HÜDA PAR’a kayacak bir miktar vs.. Ama bu seçmen grubu hakîkaten üzerine daha çok düşünülmesi gereken bir şey.

Bir ara şey vardı; Gelecek, DEVA. Onlar tamâmen…

Roj Girasun: Bu siyâsî partilere, yani bu bahsettiğim seçmen grubu tam olarak başta bu iki siyâsî partiye yöneldiler, bir ilgi ve alâkaları vardı. Hatırlarsanız, bu siyâsî partiler kurulmadan önce…

Hattâ sizin yaptığınız araştırmada…

Roj Girasun: İnanılmaz bir ilgi vardı bölgede. Yani özellikle DEVA Partisi’nin yeni iktidar partisi olacağı, AK Parti’nin yerini alacağı gibi bir beklenti vardı. İlk yaptığımız araştırmalarda da kezâ DEVA Partisi’nin Türkiye genelinin üstünde bir oy aldığını görüyorduk bölgede. Ama sonrasında bu ilgi sönümlendi; çünkü bu iki siyâsî parti beklenen performansı gösteremediler. Şimdi o oylar zâten genel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’ne gitti. Yani DEVA ve Gelecek Partisi’ne gitmesini beklediğimiz oylar, seçim öncesinde yaptığımız araştırmalarda çoktan Cumhuriyet Halk Partisi’ne yönelmeye başlamıştı. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendisinin periferilerini açması, genişletmesi bu iki siyâsî partinin alanını daralttı. Yani o Kürtlükle barışık bir Ankara partisi arayışı Cumhuriyet Halk Partisi tarafından dolduruldu.

Peki, orada bir de –bitiremiyoruz bir türlü ama– Gelecek ve DEVA’da yerel birtakım aktörler vardı.

Roj Girasun: Evet.

Kimileri kurucu oldu, kimileri yönetici oldu ve onlar da büyük bir hayal kırıklığına kapıldılar. Meselâ onlar bir yere yöneliyor mu, yoksa öyle duruyorlar mı?

Roj Girasun: Yani buralardaki aktörlerin de muhâlefette kalmaya devam ettiğini görüyoruz. Hani, “Burada bir yenilgi çıktı ve AK Parti’ye tekrar yönelelim” gibi bir hava yok. Aktörler düzeyinde de o toplumsal muhâlefet, o muhâlif kimlik devam ediyor, partili kimliklerin önüne geçmiş durumda. Ben bu aktörlerin önümüzdeki dönemde Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde siyâset yapma şansını arayacakları kanaatindeyim. Kezâ, hatırlarsanız, kuruluş döneminde Rüstem Zeydan ismi –Abdullah Zeydan’ın kardeşi–, o dönem DEVA Partisi’nin kurucuları arasında konuşuluyordu. Sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyâset yapmaya evrildi. Kezâ İstanbul’da birçok yerel aktör vardı, İstanbul teşkîlâtlarında DEVA Partisi’nde yer alanlar. Sonrasında ayrıldılar, yine Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyâset yapmaya başladılar. Cumhuriyet Halk Partisi daha merkez bir parti konumuna geldikçe, yani bu değişim ve dönüşümü sağladıkça, bu yeni yönetim Kılıçdaroğlu’ndan devraldığı bu açılımı tamamlayıcı bir şekilde götürebilirse, muhtemelen Kürtlerin daha büyük bir uğrak noktası hâline gelecek Cumhuriyet Halk Partisi.

Çok sağ ol Roj.

Roj Girasun: Ben teşekkür ederim.

Evet, Rawest Araştırma Direktörü Roj Girasun’la, “31 Mart sonrası Kürtler siyâsette ne yapacaklar” konusunu konuştuk. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.