Spektrum # 4 | Kampüse örülen duvarlar, polis şiddeti ve dayanışma çadırları: ABD’deki eylemler bize ne anlatıyor?

Medyascope’un haftalık dünya podcasti Spektrum’un yeni bölümünde tekrar birlikteyiz. Bu haftaki gündemimiz dünyayı kasıp kavuran Filistin’e destek protestoları. ABD’nin Columbia Üniversitesi’nde başlayan protestolar, ülkenin birçok üniversitesine de yayıldı. Protestolar hâlâ devam ederken üniversite yönetimleri çeşitli önlemler alıyor. Protestolar neden başladı, alınan önlemler ne, biz niçin üniversite protestolarını takip ediyoruz gibi soruların yanıtları bu podcast programında!

Medyascope’un haftalık dünya podcast’i Spektrum’dan herkese merhaba! Ben, Burak Siperli. Spektrum’dasınız.

Spektrum’un bu haftaki bölümünde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) Columbia Üniversitesi’nde aylardır devam eden daha sonra da ülke genelinde birçok üniversiteye yayılan Filistin’e destek protestoları hakkında konuşacağız. Bu protestolar sırasında birçok öğrenci gözaltına alınırken üniversite yönetimleri ise eylemleri engellemek için çeşitli yollar arıyor. Kimi üniversitelerin yönetimleri öğrencilerle görüşürken kimi üniversitelerde ise yönetim kampüse polis çağırıyor.

Bu podcast programında ABD’deki üniversitelerde yaşanan eylemleri detaylıca değerlendireceğiz. Bu eylemler nasıl başladı? Eylemlere gelen tepkiler neler? Hangi üniversitede neler yaşandı? ABD’de fikir ve ifade özgürlüğü zarar mı görüyor? Bu eylemler antisemitist mi? Bunlar gibi daha nice soruyu bu podcast programında masaya yatıracağız.

Hadi başlayalım!

Columbia Üniversitesi’nden Yale’e, New York Üniversitesi’nden Harvard’a yayılan Filistin’e destek protestoları dünya çapında da ses getirmeye başladı. Protestocular üniversitelerinden, Gazze’de ateşkes çağrılarını desteklemelerini ve İsrail’le bağlantılı şirketlerle ilişkilerini kesmelerini talep ediyor. Eylemlerde öğrenciler gözaltına alınıyor, üniversiteler protestoları durdurmak için uzaktan eğitime geçiyor, kampüse polis sokuyor, rektörler öğrencileri tehdit ediyor.

Tüm bu protestolar elbette ki bir anda patlak vermedi. Ancak Columbia Üniversitesi’nde aylarca süren protestolar ve öğrencilere yönelik polis müdahalesi Filistin’e destek protestolarının ülke genelinde yayılmasına zemin hazırladı. Her şeyden önce de Columbia Üniversitesi’nde neler oldu? Üniversite yönetimi nasıl bir tepki verdi? Bu sorular üzerine konuşmakta yarar var.

Columbia Üniversitesi: Edward Said’in hayaleti

Şu soruyla başlayalım… Columbia Üniversitesi’nde Edward Said’in hayaleti mi dolaşıyor?

Columbia Üniversitesi’ndeki 22 Nisan Pazartesi günkü protestolarda 100’den fazla öğrenci gözaltına alındı. Okuldan yapılan açıklamada “Kampüsteki korkutucu ve taciz edici davranışların üniversite ile bağlantısı olmayan kişilerce” gerçekleştirildiği iddia edildi. Bu açıklama okul yönetimine dönük tepkiyi daha da artırdı. Rektör Nemat Shafik, New York’ta bulunan ana kampüsteki yüz yüze eğitimlerin iptal edildiği ve uzaktan eğitime geçildiğini açıkladı.

Rektörün kararı üzerine yüzlerce akademisyen topluca iş bıraktı.

Öğrenciler 23 Nisan Salı günü rektörlükle görüştüler. Öğrenciler tarafından yapılan yazılı açıklamada rektörün öğrencileri tehdit ettiği ve eylemi sonlandırmazlarsa ulusal muhafızları kampüse çağıracağını söylediği belirtiliyor. Rektörün bu kadar sert bir tavır takınması ise sosyal medyada eleştirilerin artmasına sebep oldu.

Filistin destekçisi öğrencilerle rektörlük 24 Nisan Çarşamba günü masaya oturdu. Öğrenciler ve rektörlük arasında kıran kırana bir müzakere sürdü. Öğrenciler yönetimin okul içine polis sokmamasına karşılık dört taahhütte bulundu: Çadırların sayısı azaltmak, okul dışından göstericiler eylemlere alınmaması, çadırda kalanların eyalet kurallarına uyması ve nefret söylemleriyle mücadeleye devam edilmesi.

Columbia Üniversitesi’nde hâlâ öğrencilerin protestoları devam ediyor. En azından bu üniversite özelinde konuşacak olursak sular biraz durulmuşa benziyor. Ancak buradan çıkan kıvılcım, ülkenin birçok üniversitesini yangın yerine çevirdi diyebiliriz.

Ama şunu söylemeden geçmek olmaz. Neden Columbia Üniversitesi’nde Edward Said’in hayaleti mi dolaşıyor diyoruz.

Protestolara destek verenler arasında Columbia Üniversitesi’nde bir dönem hocalık yapan Edward Said’in kızı Necla Said de vardı.

Edward Said 2000 yılında bir İsrail kontrol kulesine taş atarken görüntülenmişti. O dönem Columbia Üniversitesi’nin Yahudi öğrenci dernekleri Said’in görevden uzaklaştırılmasını talep etmişti. Dönemin Columbia Üniversitesi İdari Rektörü Jonathan R. Cole’un yaptığı açıklamada şu ifadeler yer almıştı:

“Öğrenciler ve öğretim üyeleri doğru olduğuna inanmadığım pek çok şeyi yapmakta özgürler, ancak o anda iktidar konumunu işgâl edenlerin fikirleriyle uyuşsun diye bütünlüklü bir fikirler kümesini garantilemek için üniversiteinin otoritesini hiçbir zaman uygulamam.”

New York Üniversitesi mi polis departmanı mı?

Şimdi gözümüzü bir başka üniversiteye çevirelim. New York Üniversitesi. Columbia’daki gözaltıların ardından öğrenciler bir dayanışma eylemi organize etmeye başladılar. Bunun da ilk durağı New York Üniversitesi.

Ancak belki de ABD’deki üniversiteler arasında öğrencilerin en sert müdahaleyle karşılaştığı üniversite de burası diyebiliriz. Sosyal medyada yayılan görüntülere bakarsanız burası bir üniversite mi yoksa polis departmanı mı diye sorabilirsiniz.

New York Üniversitesi’nde öğrenciler 22 Nisan Pazartesi günü Stern İşletme Okulu’nun karşısında kamp kurdu. Protestocular üniversiteye “silah üreticileri ve İsrail işgalinden çıkarı olan şirketlere ait mali kaynaklarını ve bağışlarını” ifşa etmesi ve bu bağışlardan vazgeçme çağrısında bulundu.

New York Polisi, gösteriyi dağıttı ve birçok öğrenciyi gözaltına aldı. Departmandan yapılan açıklamaya göre yaklaşık 133 öğrenci gözaltına alındı. Sosyal medyada yayılan görüntülerde New York Üniversitesi akademisyenlerinin, kampüse polisin girmemesi için Gazze Dayanışma Kampı etrafında zincir oluşturduğu görülüyor.

Bu zincir de sosyal medyada oldukça dikkat çekti. Çünkü Filistin’e destek protestosu gerçekleştiren öğrenciler, zincirin içindi namaz kıldı.

Yönetimin bu protestolara yönelik tepkisi ne oldu dersiniz? Diğer üniversitelerden çok da farklı değil ancak daha sert bir tepki diyebiliriz. New York Üniversitesi yönetimi, Gazze Dayanışma Kampı’na müdahale etmesi için New York Polis Departmanı’na yazılı bir dilekçe gönderdi, çadırlarının kurulduğu alanın etrafına ise duvar ördürdü.

Elbette protestolar bu iki üniversiteyle sınırlı da değil. Şimdi dikkatlerimizi hızlıca Yale ve Harvard Üniversitelerine çekelim.

Yale ve Harvard: Polis Kampüste

Yale Üniversitesi’nde de 22 Nisan Pazartesi günü düzenlenen protestolara polis müdahale etti. Üniversitenin açıklamasına göre en az 47 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan öğrencilerin disipline sevk edileceği belirtildi.

Harvard Üniversitesi’nin ise protestolara önlem olarak kampüslere girişlere kısıtlama koyduğu belirtiliyor. Ancak üniversite öğrencilerinden gelen paylaşımlara göre 24 Nisan Çarşamba günü bu yasak delindi. Ellerinde çadırlarla kampüse giren öğrenciler hızlıca Filistin’e destek kampları kurmaya başladı.

Gösteriler Kaliforniya Üniversitesi, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), Michigan Üniversitesi, Emerson Koleji ve Tufts’a da yayıldı.

Bu podcastin kaydedildiği gün en son duyduğumuz polis müdahalesi ise Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde gerçekleşti. Polis departmanının yaptığı açıklamaya göre Filistin’e destek protestosunda toplam 93 öğrenci gözaltına alındı.

Bu üniversitelerin bulunduğu eyaletlerde Demokratlar yönetimde. Demokratların yönetiminde olan eyaletlerdeki polis müdahalelerini gördüğümüz zaman bunun Cumhuriyetçi eyaletlerde nasıl olacağını merak etmiyor muyuz? İşte tam bu arada devreye Teksas Üniversitesi’nde başlayan eylemler giriyor.

Teksas Üniversitesi: Cumhuriyetçilerin kalesinde “en ağır” polis müdahalesi

Teksas Üniversitesi’nde de 24 Nisan Çarşamba günü protestolar başladı. Üniversite yönetimi protestoların başlamasının hemen ardından hem Teksas polisini hem de eyalet askerlerini devreye soktu.

Teksas öğrencilerine yönelik polis ve asker müdahalesi sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Polislerin öğrencilere yönelik şiddetleri birçok kişi tarafından kınandı.

Teksas Valisi ise yaptığı açıklamada protestolara katılan bütün öğrencileri “antisemitist” ilan ediyor.

Çevik kuvvetlerin okul önünde beklediği, eyalet askerlerinin öğrencilere şiddet uyguladığı ve Austin polisinin kampüse girdiği videolara tepkiler gelmeye devam ediyor. Hatta Teksas polisi o kadar ileri gidiyor ki, Fox News’un bir fotoğrafçısını da gözaltına alıyor.

Teksas polisi, fotomuhabirin kendilerini ittiğini iddia ediyor ancak fotomuhabir bu iddiaları yalanlıyor. Bu kişi de protestolar sırasında gözaltına alınan ilk muhabir olarak kayıtlara geçmiş oldu.

Peki bunlara karşı tepkiler ne?

Teksas Üniversitesi’nin hocaları polis ve eyalet askeri müdahalesinden sonra işi bırakma kararı aldı. Akademisyenler 25 Nisan’dan itibaren derslerin ve sınavların olmadığını açıkladı. Akademisyenler sadece dersleri iptal etmekle kalmıyor. Ayrıca öğrencilerin protestolarına da katılıyorlar.

En önemli noktayı da atlamadan geçmeyelim. Teksas Üniversitesi’nde eylem yapmak diğer üniversitelere oranla daha zor. Columbia Üniversitesi bir özel üniversite ancak Teksas Üniversitesi bir kamu üniversitesi.

Protestolara gelen tepkiler neler?

Üniversitelerde yaşananlardan bahsettik. Saymadığımız ancak protestoların devam ettiği birçok üniversite var daha listede. Hepsinden bahsetmemiz mümkün değil ne yazık ki.

Şimdi gelelim bu protestolara yönelik tepkilere. ABD’de kamuoyu ne diyor, siyasetçiler nasıl tepki veriyor? Dünyada bu protestolar nasıl yankı buluyor?

Her şeyden önce üniversite yönetimlerinin tepkisini yukarıda da anlatmıştık. Tekrar edelim birçok üniversite yönetimi protestoları “antisemitist” olarak nitelendiriyor. Üniversiteye polis çağırıyor, protestoları dağıtmaya çalışıyor ve kampüs civaralrına duvar ördürüyor.

Bunların yanı sıra bazı üniversitelerin yönetimi ise öğrencileri okuldan uzaklaştırıyor. Yale Üniversitesi gibi üniversiteler ise öğrencileri disipline sevk edeceğini söylüyor.

Bunun yanı sıra ABD’deki siyasetçiler de protestolara yönelik farklı görüşler barındırıyor. Cumhuriyetçiler protestoları “antisemitist” olarak nitelendiriyor ve öğrencilerin ceza almasını talep ediyor. Hatta bazı politikacılar ileri giderek öğrencilerin “Hamas’ı desteklediğini” iddia ediyor.

Cumhuriyetçiler bir yandan protestoculara yönelik eleştirilerine devam ederken bir yandan da ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail’e yeterince destek vermediğini söylüyor. Biden’ın protestolara karşı da yumuşak davrandığını söyleyen Cumhuriyetçiler, ABD’nin daha katı tutumla İsrail’i desteklemesi gerektiğini düşünüyor.

Eski ABD Başkanı Donald Trump da sosyal medyada bir video paylaşarak protestocuları eleştirdi. Trump, üniversitelerde yaşananları “bir karmaşa” olarak nitelendirdi. Birçok uzman ise bu açıklamanın oldukça yumuşak olduğunu düşünüyor. Trump gibi bir figürün daha sert bir açıklama yapması bekleniyordu.

Biden ise biraz daha farklı bir konumda kalarak hem protestolardaki “antisemitizmi” eleştiriyor hem de “Filistin’de şu an neler olduğunu bir türlü anlayamayanları” eleştiriyor.

Son olarak bahsetmek gerekirse Türkiye’den de tepkiler geliyor. Büyük çoğunluğunu devlet üniversitelerinin oluşturduğu yükseköğretim kurumları eylemlere katılan öğrencilere destek açıklaması yaptı.

Üniversitelerin, kurumsal X hesaplarından yayınladığı ve şu ana kadar 26 üniversite tarafından paylaşılmış olan ortak duyuruda şu ifadeler kullanıldı:

“Altı ayı aşkın bir süredir, Gazze’de yaşayan masum insanları adeta yok etmeye yönelik vahşeti barışçıl yöntemle protesto eden üniversite öğrencilerine yönelik şiddet uygulanıyor. Columbia Üniversitesi’nden Yale’e, New York Üniversitesi’nden Harvard’a birçok üniversitedeki protestocular üniversitelerinden, Gazze’de ateşkes çağrılarını desteklemelerini ve İsrail’le bağlantılı şirketlerle ilişkilerini kesmelerini talep ediyor. Eylemlerde öğrenciler gözaltına alınıyor, üniversiteler protestoları durdurmak için uzaktan eğitime geçiyor. Üniversite öğrencilerinin gösterdiği barışçıl tepkiye karşı gösterilen orantısız tepkiyi temel insan hakları ve akademik özgürlüğe vurulmuş bir darbe olarak kabul ediyor, derin bir üzüntü duyuyor ve şiddetle kınıyoruz.”

Protestolar antisemitist mi?

Peki bu protestolar antisemitist mi?

Aylarca süren öğrenci eylemlerinde antisemitist söylemler yok denirse yanlış olur. Elbette öğrencilerin içinden belli başlı nefret söylemleri geldiği görülebiliyor.

Ancak buna karşılık birçok öğrenci grubu ise basın açıklamalarında çok kez bu nefret söylemini ve dili eleştirdiklerini belirtiyor. Eylemci öğrenciler de çıkan nefret söylemine karşı mücadele etmekte kararlı olduklarının altını çiziyor. Öğrencilerin talepleri ise üniversitelerin İsrail’le olan ilişki ağını ortaya çıkarmak ve bu ağın yıkılmasına öncülük etmek.

Burada antisemitizm tartışması da kısır bir döngüye ilerleyebilir elbette. Örneğin şu sorunun sorulması da gayet önemlidir. Bu protestolar, düzenli olarak antisemitist davranış ve söylemleri güçlendirmiyor mu? Öğrenci hareketleri belki bu dili kullanmasa bile antisemitizmin güçlenmesine yaramıyor mu bu protestolar?

Buna yanıt vermek bu podcastin konusu da değil. Bu iki tarafın da kendi argümanlarıyla tartışacağı ve sonuca varmaya çalışacağı bir soru olarak önümüzde duruyor. Bu protestolar antisemitizmi güçlendirir mi? Bu protestolara antisemitist diyerek bir yere varılabilir mi? Ya da bu polis şiddeti antisemitizmi durdurmaya yeter mi? Bu gibi sorulara siz kendi yanıtınızı verebilirsiniz.

Fikir ve ifade özgürlüğüne bir darbe mi?

Böylece bu podcastin son sorusuna geçebiliriz. Üniversitelerdeki öğrenci protestolarına yönelik bu müdahaleler ABD’deki fikir ve ifade özgürlüğüne bir darbe mi?

Bu soruya kendi değerlendirmemi de katarak podcasti sonlandırmak istiyorum. Zamanında Edward Said’i ifade özgürlüğüne saygısıyla üniversiteden atmayan veya kendisine yaptırım uygulamayan üniversite bugün aynı gündemde öğrencilerin kendi seslerini duyurmasını engelliyor. Bu engel ise sadece üniversiteden uzaklaştırma kararı vererek değil ayrıca öğrencilere yönelik polis şiddetine müsaade ederek gerçekleştiriliyor. Herhangi bir protestonun, hele İsrail-Hamas gibi toplumsal hafızalarda kazınacak bir gündemde öğrencilerin susması ve yönetime tabii olmasını beklemek sadece fikir ve ifade özgürlüğüne karşıtlık değildir. Aynı zamanda bir üniversiteyi üniversite yapan değerlerin askıya alınması demektir.

Siyasetçilerin öğrencilere yönelik tepkilerinde gördüğümüz dil ise oldukça rahatsız edici. Hamasçı ilan eden siyasetçiden provokasyoncu diyene kadar ilerleyen bir süreçte siyasilerin öğrencileri hedef göstermesi de düşünce ve fikir özgürlüğüne aykırı diye düşünüyorum.

Elbette buna karar vermek de bize düşmez. Alanında uzman isimlerin değerlendirmesi, orada yaşayanların yaşadıklarını anlatması gerekiyor bize. Ancak ondan sonra bir karar verebileceğimizi düşünüyorum.

Vee, bitiş…

ABD’deki protestolar hakkında bilmeniz gerekenleri sizler için derledik. Umarız beğenmişsinizdir.

Eğer bu içeriklerimizin devamının gelmesini istiyorsanız bizi beğenmeyi, takip etmeyi ve en önemlisi de desteklemeyi unutmayın. Bizleri patreondan destekleyebilirsiniz.

Dinlediğiniz için teşekkürler, bir sonraki programda görüşmek üzere! Hoşçakalın!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.