Muğla-Fethiye’deki Söğütlü Mahallesi’nin tek su kaynağını HES’e vermek istemeyen köylülere destek olmak amacıyla siyasi parti ve STK temsilcileri basın açıklaması yaptı. Açıklamada, yaşam alanlarına sahip çıkan yurttaşlara birleşik mücadele çağrısında bulunuldu.
Gündem Fethiye’nin haberine göre Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Söğütlü Mahallesi’nde, köylerinin tek su kaynağının Fethiye Sulama Birliği ve Akfen Holding’e ait Sekiyaka 2 Hidro Elektrik Santrali’ne (HES), HES’ten geçen suyun da Seydikemer’deki köylere ulaştırılmasına karşı mücadele eden köylülere 9 Ağustos’ta jandarma müdahale etti. Sekiz köylü darp edilerek ve ters kelepçe ile gözaltına alındı.
İş makinaları, jandarmanın koruması altında köyün suyunun yönünü değiştirdi ve Söğütlü’ye giden su azaltılarak 90 litre/saniye su bırakılacağı söylendi.
Siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcileri dün (19 Ağustos) saat 16.00’da Söğütlü’de köylülerle bir araya geldi.
“Yangın çıkarsa söndürecek suyumzu yok”
Sularının azaltılmasının ardından yaşadıklarını anlatan köylüler, su kıtlığı meydana geldiğini dile getirdi ve “Yangın çıkarsa söndürecek suyumuz yok” dedi.
Gözaltına alınmayı hak etmediklerini söyleyen köylüler, Seydikemer Muhtarlar Birliği Başkanı’nın kendilerini tehdit ettiğini söyledi. Köylüler, yetkililerin, maruz kaldıkları tehdit konusunda herhangi bir işlem yapmadığına dikkat çekti.
Sendika ve STK temsilcilerinden Selçuk Arda ise dayanışma vurgusu yaptı. Söğütlü’ye birçok kurumu temsilen geldiklerine dikkat çeken Arda, köylülerin yaşadığı sorunu sahiplendiklerini vurguladı, “Bu birilerinin insafına bırakılacak bir konu değil” dedi.
Ardından, Söğütlü Mahallesi’nde saat 18.00’de basın açıklaması yapıldı. Grup adına basın açıklamasını Eda Sheldon, Nuray Pektaş, Öztürk Akın, Ayşin Ragıpoğlu okudu.
Açıklamanın başında şu ifadelere yer verildi:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Ülkemizde şiddeti gittikçe artan; kıyı, orman yağmalarının bir başka tezahürü Söğütlü’nün yaşam kaynağı Bozluca Deresi’nde yaşanıyor. Küresel ısınma, dere yatakları üzerinde yapılan plansız çalışmalar, su kaynaklarını yalnızca birer enerji deposu olarak gören HES projeleri gibi pek çok nedenle azalan su kaynakları, artan nüfusun tarımsal ve günlük su gereksinimlerini karşılayamaz hale getirmiş durumda.”
Açıklamada yıllarca komşu köylerin adilce paylaştığı su kaynaklarının artık paylaşılmaz hale geldiği belirtildi.
“Bölgenin iklim özelliklerinin bu işlemden etkileneceği malumun ilanı”
Açıklama suyun yöre halkının ihtiyaçlarını karşılamadığı söylendi, “DSİ’nin çözümü, dozerleri dere yatağına sokup yönünü değiştirmek. Suyun doğal akış yönünün hiçbir bilimsel çalışma yapılmadan, yöre halkının talepleri dinlenmeden değiştirilmesinin sorunu çözmek yerine yeni sorunlara yol açacağı aşikâr. Dayanaksız yapılan bu işlemin yöre halkının talepleri kadar önemli olan bir başka yanı ise suyu kullanan hayvanların, bitki örtüsünün ve bölgenin iklim özelliklerinin bu işlemden nasıl etkileneceği de malumun ilanı” denildi.
“Sular özgür biçimde aktığı oranda yaşama kaynaklık edebilir”
Açıklamada, suyun tüm canlıların ortak kullanımında olduğu ve ticarileşmesine karşı çıkılması gerektiği vurgulandı.
Açıklama şöyle devam etti:
“Sular özgür biçimde aktığı oranda yaşama kaynaklık edebilir. Yani su yaşarsa yaşatır. Bu nedenle suyun da yaşama ve varlığını sürdürme hakkı vardır. Bu hak, canlı yaşamın sürdürülebilmesinin koşuludur. Doğanın ve tüm canlıların ortak sahipliğindedir kamunun ortak değerleridir.”
“Yaşam alanlarımıza yapılan bütün bu saldırılara hukuki bir kılıf yaratıldı”
Açıklamada kâr amaçlı girişimler, “rant” ve “yatırım” adı altında ormanların talan edildiği söylendi, “İnşaat, maden, enerji projeleri ormanlık alanlarımızı azalttı. Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırı olmasına karşın çıkarılan 6745 sayılı Kanun’un 80. maddesi ile kentlerimize, doğaya, yaşam alanlarımıza yapılan bütün bu saldırılara hukuki bir kılıf yaratıldı” denildi.
Yaşanan süreçlerle yurttaşların devlet kurum ve kuruluşlarının tutum ve karar alış süreçlerine güvensizlik yarattığı ifade edilen açıklamada, “Kendisi doğrudan zarar görmediği konumda sessiz kalmasına yol açmaktadır. Zarar göreceğini kavradığı anda ise mülkiyet, sahip olma gibi faydacı bir yaklaşım içine girmelerine neden olmaktadır” ifade edildi.
“Yaşam alanlarına sahip çıkanları birleşik bir mücadeleye çağırıyoruz”
Açıklamada, derelerin ve nehirlerin sadece tarımsal sulama için enerji kaynağı olarak var olmadığı, ayrıca tüm canlıların ortak kullanımında olduğu bu yüzden suyun hapsedilmemesi gerektiği söylendi.
Suyun ekonomik kullanılması, adil paylaşılması ve su yönetim politikası uygulanması gerektiği belirtilen açıklamada, “Canlıların suya erişim haklarının yasalarla güvence altına alınmasını bu amaçla suyuna, kentine, doğasına, tüm yaşam alanlarına sahip çıkanları birleşik bir mücadeleye çağırıyoruz” denildi.