Barbaros Gökdemir yazdı: Filmlerle 2024 Amerikan seçimleri

Amerikan seçimlerine bir aydan az zaman kaldı. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki çekişme tüm hızıyla devam ediyor. 5 Kasım’da milyonlarca Amerikalı yeni başkanlarını seçmek için sandığa gidecek. Bu hafta, başkan yardımcı adaylarının münazarasını izledik. İki aday, canlı yanında karşı karşıya gelerek, ekranların başındaki seçmenlere nasıl bir Amerika görmek istediklerini anlattılar. Şu ana kadar kıran kırana geçen seçim sürecinin, sadece Amerika’yı değil, dünyanın dört bir köşesinde yaşayan milyonlarca insanı etkileyeceğini söylemek mümkün. Uluslararası birçok çatışmanın ve krizin gidişatını, seçimin sonuçları etkileyecek. Dünya, nefesini tutmuş, 5 Kasım’a odaklanmış durumda.

Bu süreci herkes gibi ben de yakından takip etmeye çalışıyorum. Bu haftaki yazım için Amerikan seçimlerine odaklanan bir film listesi yapmak istedim. İnternet’te kısa bir araştırma yaptığınız zaman, önemli yönetmenlerin elinden çıkma, seçimlere odaklanan filmlere ulaşabiliyorsunuz. Ben de bu filmlerden bazılarını izlemeye başladım. Ama ne yalan söyleyeyim, içerik olarak birçoğu eskimiş geldi. Neredeyse hiçbirinde, bugünün tartışmalarını anlamaya ya da desteklemeye yardımcı olabilecek izler bulamadım. Örneğin yakın tarihli ve keyifli bir seyir sayılabilecek The Ides Of March (2011) filminde, adı seks skandalına karışan bir demokrat aday adayının hikayesi anlatılıyor. Listelerde adı sıkça geçen bir başka film, 1998 yapımı Primary Colors’da da Bill Clinton’ın, başkanlığa giden seçim sürecinde yaşadıklarından ilham alınarak yazılmış bir hikâyeyi izliyoruz. Bugünün Amerika’sına baktığımız zaman, Bill Clinton ve seks skandalları oldukça uzak bir geçmişi, başka bir dönemi işaret ediyor gibiler. Öte yandan yine listelerde yer alan ve beni heyecanlandırabileceğini düşündüğüm, George Bush’un kampanya sürecine odaklanan ve Nancy Pelosi’nin kızı Alexandria Pelosi tarafından çekilen Journeys with George (2002) belgeseli de maalesef bende hayal kırıklığı yarattı. Pelosi 2000 yılında, Bush’un seçim çalışmasını, kampanya uçağında takip eden gazetecilerden biriymiş. Belgeseli de bir sene boyunca uçakta kaydettiği görüntüler ile oluşturmuş. Ancak filmde, dönemin ruhuna dair bir şey görmek pek mümkün değil. Benzer şekilde Cumhuriyetçileri ya da Bush’u da daha iyi tanıyabileceğimiz bir alan yaratılmıyor. Pelosi, 2000 yılının Amerikan iç politikasını tüm çıplaklığıyla kaydetme fırsatını maalesef açık ara bir fark ile ıskalamış!

İzlediğim bu zayıf filmler bana daha farklı bir liste oluşturmam için ilham verdi. Günümüz ile alakalı, güncel tartışmaları ve politik figürleri içerisinde bulunduran, üç filmlik bir liste yapmaya çalıştım. Seçtiğim üç filmden ikisi belgesel, biri ise kurmaca. Bu filmler şaheser olmasalar da içerik bakımından bugünün Amerika’sına, tartışmalarına, iç çekişmelerine ve de özellikle 2024 seçimlerinde adı geçen adaylara ışık tutuyorlar. İzleme seyirleri de epey keyifli.

Karmaşık ve uzaktan anlaşılması güç görünen Amerikan seçimlerini özellikle benim gibi yeni anlamaya çalışan ve merak edenler için, bu liste faydalı olabilir. Meraklıları, bu listeyi başka filmler ve özellikle de kitaplar ile destekleyeceklerdir. Şimdiden iyi seyirler!

Fahrenheit 11/9

Fahrenheit 11/9, ünlü yönetmen Michael Moore’un 2018 yılında vizyona giren belgeseli. Yönetmenin, 2004 yapımı, Irak istilası sürecinde Bush yönetimini merceğine aldığı 9/11 Fahrenheit filminin devamı niteliğinde. Moore, bildiğimiz sivri ve aktivist üslubu ile, Donald J. Trump’a ve başkanlık dönemine oldukça eleştirel bir bakış atıyor. Ancak iş, sadece Trump yönetimi ile sınırlı kalmıyor; Cumhuriyetçilere, Demokratlara, önceki yönetimlere ve Amerikan başkanlık seçim sistemine yönelik sorgulamalar içeren ve hepsinin açıklarına işaret eden bir anlatı ortaya koyuyor.

Belgeselin, Trump’ın başkanlık dönemini hatırlamak açısından önemli olduğunu düşünüyorum çünkü Trump’ın önümüzdeki seçimlerde kazanma olasılığının epey yüksek olduğu söyleniyor. Belgesel, Amerikan iç politikasını uzun süre meşgul eden, Michigan eyaletinin Flint şehrinde yaşanan su krizi, okullarda yaşanan silahlı saldırılar, silah ticareti ve kürtaj gibi ülkeyi ikiye bölen olayları, sivil protestoları ve grevleri filmin merkezine taşıyor. 

Moore’un bu belgeseli, Amerikan’ın yakın tarihini, iç politikasını ve dönüm noktalarını ve ülkenin son yıllarda ne kadar kutuplaştığını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Aynı zamanda, Amerikalıların demokrasi ile olan ilişkilerini ve mücadelelerini de gözler önüne seriyor.

Hillbilly Elegy

Hillbilly Elegy filmi, Trump’ın başkan yardımcısı adayı J. D. Vance tarafından 2016 yılında kaleme alınan aynı isimli otobiyografisinden uyarlanıyor. 2020 Netflix yapımı olan filmin yönetmenliğini Ron Howard yapıyor. Vance’in hayat öyküsü, Amerika’nın Apalaş coğrafyasında yaşayan (Amerika’nın kuzey doğusundan, güney doğusuna kadar inen geniş bir bölge) redneck, hillybilly ya da white trash olarak adlandırılan, çoğunlukla beyaz, işçi sınıfı, İskoç-İrlanda asıllı bir kesime odaklanıyor. Bu açıdan filmin antropolojik bir yanının olduğunu söylemek de mümkün. 

Vance fakir ve olanakların kısıtlı olduğu bu coğrafyada, şiddet ve uyuşturucu bağımlılığı problemlerinin had safhada olduğu bir ailede büyüyor. Büyükannesinin desteği ile, eğitimini tamamlamayı başarıyor ve Yale gibi oldukça prestijli bir üniversitede hukuk eğitimini tamamlıyor. 

Filmde yer almıyor ancak kitabın girişindeki şu bölüm beni çok etkiledi: 

“Olağanüstü bir şey yaptığımı düşündüğüm için bu kitabı kaleme almadım. Tersine, oldukça sıradan bir şey başardım ancak benim gibi büyüyen birçok çocuk, bu olanaklardan mahkûm.”

Kitap da film de hikâyenin perspektifi açısından oldukça eleştirilmiş. Vance’in bu coğrafyada yaşayan insanların sorunlarını, hayattaki mücadelelerini anlamak yerine, yaşadıkları tüm talihsizlikleri kendi sorumsuzlukları ve tembellikleriymiş gibi gösteren anlatısı oldukça yerden yere vurulmuş. Bu bence daha sosyoloji ve ekonomi ekseninde yapılması gereken bir tartışma.

Yönetmenlik açısından da eleştiri oklarının hedefi olmuş film ancak ben eleştirilere çok katılamadım, hatta oyuncu yönetiminin ve seçiminin çok başarılı olduğunu düşündüm. Glenn Close ve Amy Adams çok iyi bir iş çıkarmışlar!

Apalaş bölgesi Amerikan iç politikasında sık sık anılan bir bölge. Trump’ın yükselişinde Apalaş coğrafyasının önemli bir rol oynadığından da bahsediliyor. Filmi bu açıdan değerlendirdiğinizde, adayların hangi seçmen gruplarını öncelikleri haline getirdiklerini görmeniz de kolaylaşıyor.

War Game

2024 yapımı War Game belgeselinin ilk gösterimi bu seneki Sundance Film Festivali’nde yapılıyor. Projenin çıkış noktası 6 Ocak 2021 Kongre baskını. Şüphesiz Amerikan demokrasisine yönelik en büyük saldırılardan biri olan bu olay sonrasında, bazı generaller Washington Post gazetesinde önemli bir yazı kaleme alırlar. Yazıda generaller, Amerikan ordusu içerisinde ayaklanma yanlısı grupların olabileceğinden ve gelecekte buna benzer bir olay eğer yaşanırsa bunun bir darbe girişimine dönüşebileceği yönündeki endişelerinden bahsederler.

Bunun üzerine, devlet organlarının benzer bir ayaklanmaya karşı ne derece dirençli olduğunu test etmek amacıyla gerçek hayatta bir simülasyon hazırlanır. Bunun için de, beş başkanlık yönetiminde görev yapmış, partiler üstü, ABD savunmasından, istihbaratından ve de politika yapıcıları arasından seçilmiş bir grup, olası bir darbe üzerine senaryosuz bir rol oynama egzersizine davet edilirler. Belgeselciler bu simülasyonu dakikası dakikasına kayda alırlar ve darbeye dönüşen ayaklanma karşısında, devlet aygıtlarının ne derece dirençli olduklarını – veya olamadıklarını — oldukça heyecanlı ve yüksek perdeli bir tonda izleriz.

Her şeyden önce belgeselin, neredeyse bir casus filmi gibi heyecanlı ve yüksek tansiyonlu olduğunu söylemem lazım. Devletin farklı alanlarında görev yapmış ve simülasyonda yer alan bu insanlar tabii ki oyuncu değiller ama belgeselciler onlardan müthiş bir performans almayı başarmışlar.

Belgeselde, Amerikan devletinin nasıl çalıştığına dair bilgiler bulmak mümkün. Başkanın görevleri neler? Sınırları nerede bitiyor? Danışmanları ne yapar? Bakanların görevleri nedir? Ordu ile başkanın nasıl bir ilişkisi var? Polis ile ordunun nasıl bir ilişkisi var? Başkan karar verirken neleri öncelik yapıyor gibi birçok sorunun yanıtını ve ABD yürütmesinin iç dinamiklerini, mekanizmasını belgeselde bulmak mümkün.

2024 seçimlerinde adaylara ve aday adaylarına tekrar tekrar sorulan sorulardan belki de en önemlisi 6 Ocak Kongre baskını. Seçimin sonucunu kabul edecek misiniz? İktidarın barışçıl ve huzurlu bir ortamda sizden sonra gelecek seçilmiş başkana geçmesi için elinizden geleni yapacak mısınız? Amerikan halkı, 6 Ocak’ı henüz unutabilmiş değil. Üzerinden neredeyse dört yıl geçmiş olmasına rağmen bu seçime de 6 Ocak’ta yaşananların gölgesinde giriyorlar ve benzer şeylerin yaşanmasından tedirginlik duyuyorlar. Bu açıdan War Game filminin, Amerika’daki güncel demokrasi ve seçim güvenliği tartışmalarını odağına alan ilginç bir belgesel olduğunu düşünüyorum.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.