Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, bu yıl 30. yaşını kutladı. Derneğin İstanbul Ofisi’nin direktörü Dawid Danilo Bartelt, proje koordinatörleri Semahat Sevim ve Yonca Verdioğlu, Medyascope’a konuştu.
Heinrich Böll, Alman Yeşiller Partisi’ne yakın ama kurumsal olarak bağımsız, siyasi bir sivil toplum kuruluşu. Türkiye Temsilciliği, bu yıl 30 yaşına girdi. İstanbul Direktörü Dawid Danilo Bartelt, proje koordinatörleri Semahat Sevim ve Yonca Verdioğlu, derneği anlattı.
Çevreyi ve iklimi korumak, demokrasi ve insan haklarını geliştirmek, çatışmaların barışçıl çözümünü teşvik etmek, derneğin temel çalışma alanlarından bazıları. Heinrich Böll Stiftung Derneği, darbe sonrasında ağır bir iklimde olan İstanbul’da bir ofis açtı. Vakıf, 34 ülkede faaliyet gösteriyor. Ayrıca vakıf, Türkiye’de hem sivil toplum kuruluşlarını destekliyor hem de kendisi çeşitli konularda hak savunuculuğu yapıyor.
Raporlar ve kitaplar yayınlayan dernek, konferans ve sempozyumlar düzenliyor. Ekoloji ve demokratikleşme alanında lisans ve yüksek lisans seviyesinde iki burs programı yürütüyor. Dernek aynı zamanda Medyascope’a fon veren kuruluşlar arasında yer alıyor.
1994’te İstanbul’da bir temsilcilik açılmasını, derneğin İstanbul Ofisi’nin direktörü Dawid Danilo Bartelt şu cümlelerle anlatıyor:
“Türkiye, Almanya için çok önemli bir ülke. Çünkü 1950’lerin sonlarından, 1960’ların başlarından bu yana Almanya’da yaşayan 3.6 milyon Türk kökenli insan var. Heinrich Böll Vakfı, 1990’larda çalışmaya başladığında, Türkiye demokratik yönelimli insanlar için büyük bir umut ülkesiydi. Türkiye güçlü bir modernizasyon geçirmiş ve Avrupa Birliği üyeliği için aday olma yolundaydı. Bu yüzden Yeşiller Partisi, Türkiye’yi demokratikleşme ve modernleşme hareketinde desteklemek istedi. Bu yüzden 30 yıl önce burada bir ofis açtık.”
Kırmızı çizgi: Toplumsal cinsiyet eşitliği
Yaptıkları ve destekledikleri her projede cinsiyet eşitliği temelli bir bakış açısının desteklenmiş olmasına özen gösterdiklerinin altını çizen derneğin proje koordinatörlerinden Yonca Verdioğlu, yenilenebilir enerjiden iklime, anayasa tartışmalarından burs programlarına kadar toplumsal cinsiyet meselesini gündemlerinden düşürmediklerini anlatıyor. Verdioğlu, proje ortaklarından da en önemli beklentilerinin bu yönde olduğunu ekliyor.
Proje Koordinatörü Semahat Sevim feminist bakış açısının kendileri için olmazsa olmaz olduğunu anlattı. Sevim, Türkiye’de kadınlar ve LGBTİ+’lar ile ilgili projeleri daha çok yapıyor gibi göründüklerini söylüyor. Ancak Sevim, bu durumun ihtiyaçtan kaynaklandığını belirtiyor. Sevim, “Bize gelen proje başvurularından, feminist politikanın oluşturulmasından, kadına yönelik şiddetin artması ve erken yaşta evlilik sorununun devam etmesinden dolayı konular buralara daha yoğunlaşmış oluyor” diye devam ediyor.
Fon, foncu ve “yabancı ajan”
Bartelt, geçen yıllarda fon alan ve fon veren kurumlara karşı sosyal medyada başlatılan linç kampanyasında kullanılan “yabancı ajan” söylemlerini değerlendirdi. Bartelt,“AB fonları veya bizim fonlarımız aracılığıyla Türk sivil toplum kuruluşlarına giden tüm para tamamen şeffaf ve yasaldır. Türkiye’de yasal bir derneğiz. Aslında, Türk kanunlarına göre Türk’üz. Türk kuruluşlarına fon sağlamamıza izin veriliyor. Ve devlet bunu biliyor. Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından düzenli olarak denetleniyoruz. Hükümetin bizim çalışmalarımızla ilgili bilmediği hiçbir şey yok. Yani ‘yabancı ajan’ fikrinin gerçek bir dayanağı yok. Bu daha çok siyasi bir söylem, güvensizlik yaratmak için” diyor.
Sosyolog Prof. Dr. Hartmut Rosa İstanbul’da
Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin 11 Ekim’de 30. yılında düzenlenen “Geleceğin Kilidini Açmak: Türkiye Üzerine Yeni Bir Tasavvurun Yolları” başlıklı konferansa Sosyolog Prof. Dr. Hartmut Rosa da katıldı. Rosa, yaşadığımız çağın en önemli entelektüellerinden biri olarak kabul ediliyor. Rosa, konuşmasında, ortak bir gelecek hayalinin yeniden nasıl inşa edileceğini dile getirdi. Ayrıca Rosa, karşıt görüşten insanların birbirlerini dinleme ortak paydasında buluşması söyledi. Prof. Dr. Rosa, daha sonra Medyascope’a konuştu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Rosa, karşıt görüşlü grupların doğrudan bir araya gelmek yerine yapılması gerekenin “başka bir şey yapmak” olduğunu dile getirdi. Rosa, “Belki futbol oynamak, birlikte yemek pişirmek veya bir yürüyüşe çıkmak gibi. Ve sonra birden fark edersiniz ki, bu diğer kişi aslında hoş bir insan olabilir. O kişinin espri anlayışı olabilir ya da farklı ilgi alanları olabilir. İnsanlarla bağlantı kurmak her zaman mümkündür. Bir bağlantı kurduktan sonra, kademeli olarak tartışmalı konular hakkında da konuşabilirsiniz” diyor.
“Dünyayı şekillendirmek için sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç var”
Rosa, demokrasinin sadece oy vermekten ibaret olmadığını anlattı. Ayrıca Rosa, demokrasinin gelecekteki toplumları şekillendirmeye katılmakla ilgili olduğunu ekliyor. Demokrasinin, geleceği, içinde yaşanılan toplumu ve yaratılmak istenilen dünyayı şekillendirmekle ilgili olduğunu söyleyen Rosa, şu cümlelerle devam ediyor:
“Bu şekillendirme süreci sürekli bir süreçtir. Kadın hakları hareketlerinden, çevresel hareketlerden veya işçi örgütlerinden, dini örgütlere kadar toplumu çok farklı açılardan şekillendiren dernekler ve belki sendikalar gibi tüm sivil toplum örgütlerine ihtiyaç duyarız. Sürekli konuşma, dinleme, şekillendirme ve vizyon oluşturma süreci olmalıdır. Bu yüzden güçlü bir kamuoyu alanı ve sivil toplum örgütlerine ihtiyacımız var.”