Bir mozaik olarak Türkiye’nin 22. bölümünde Ruşen Çakır konuğu Yüksel Mergen ile Türkiye’de Boşnakları konuştu.
Boşnaklar kimler? Boşnak kültürü günümüze nasıl geldi? Türkiye’de kaç Boşnak var? Nerelerde yaşıyorlar? Tarih boyunca neler yaşadılar? Nerelere göç ettiler? Boşnakların yaşadıkları sorunlar neler?
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. “Bir mozaik olarak Türkiye” yayın dizimizin 22. bölümünde Boşnakları ele alıyoruz. Boşnakları bize Aydın’da yaşayan Yüksel Mergen anlatıyor. Yüksel Bey, merhaba.
Yüksel Mergen: Merhaba efendim.
Ruşen Çakır: Siz Aydın’da Boşnak Derneği’nin başındasınız, federasyona bağlısınız. Türkiye’de zâten Boşnaklar öteden beri sivil toplum olarak birbirleriyle çok ilişki içerisinde örgütlü bir yapı. Ama şöyle bir şey var: Boşnak denince, insanlar bildiklerini düşünüyorlar. Özellikle maalesef Yugoslavya’daki iç savaş döneminde yaşananlarla berâber Türkiye’nin gündemine iyice yerleşti; ama Boşnakların kim olduğunu Boşnak olmayanlar pek bilmiyor galiba. Kimsiniz siz?
Yüksel Mergen: Evet efendim; ben Yüksel Mergen, bahsettiğiniz gibi; anne baba tarafından Boşnak bir âileden gelmekteyim. Kökenlerim 1900’lü yıllara kadar devam etmektedir. Bosna Hersek’in Tuzla bölgesinden atalarım göç etmişler Türkiye’ye. Boşnaklara “Bosnalı Müslümanlar” adı verilmektedir. Bosnalıların kökeni araştırıldığında genel olarak “Tanrı’nın sevdiği kul” anlamına gelen Bogomil karşımıza çıkmaktadır. Bogomiller hem Katolik hem de Ortodoks kilisesine karşı direnmiş ve kendi Bosna kiliselerini kurmuşlardır. Bosna’da Katolik Kilisesi’nin zayıflamasıyla birlikte Bosna Kilisesi’nin yayılması, Papalık tarafından hoş karşılanmamış ve Bosna’ya Haçlı seferleri yapılmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde Bassania adıyla anılır. 6. ve 7. yüzyılda Slavların Balkanlara gelmesiyle Bosna olarak ad değişikliği olmuştur. Orta Çağ’da yaşayanlar genel olarak “Boşnyani” olarak adlandırılırlar. Bu isim daha sonra Boşnak olarak değişmiştir. Araştırmacı Enver İmamoviç’in analizinden, Boşnakların ne “İslâmlaşmış Sırplar” ne de “İslâmlaşmış Hırvatlar” olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Bogomil mezhebi Hazreti İsa’ya inanır, Tanrı tektir, Hazreti İsa onun peygamberidir. Boşnaklar Bosna kilisesi adı altında örgütlenmişlerdir. Osmanlı’nın Avrupa’ya yayılmasıyla birlikte Müslümanlığı kabul ederek Müslüman olmuşlardır. İkinci görüş de efendim, Selçuklu döneminde Karaman Beyliği tarafından İslâmiyet’in yayılması nedeniyle Türklerin bu bölgelere yerleştirilmesiyle birlikte Türkler olduğu şeklinde ifâde edilmektedir.
Ruşen Çakır: Peki, şunu sormak istiyorum: Türkiye’ye gelişleri genellikle 19. yüzyıl sonu, Balkan Savaşları, öyle sanki, değil mi? Yani özellikle Osmanlı’nın Balkanlarda etkisini kaybetmesine paralel bir göç söz konusu.
Yüksel Mergen: Evet, bu göçler şüphesiz ki Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da özellikle Bosna’daki gücünü kaybetmesiyle berâber başlamıştır. Bunlar 19. yüzyılın son çeyreğinde başlamış, 20. yüzyılın son çeyreğine kadar devam etmiştir. Bu göç dalgaları beş aşamada gerçekleşmiş olup, Türkiye’ye göçleri tâ ki 1974 yıllarına kadar devam etmiştir. Geldiklerinde yerleştikleri bölgeler İstanbul, Ankara, İzmir, Sakarya, Adana, Sivas, Kütahya, Karamürsel, Bursa, Kırklareli şehirleridir. Bugünkü sayıları, yapılan analizlerde 2 milyon kadar oldukları ifade edilmektedir.
Ruşen Çakır: 2 milyona yakın.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Yüksel Mergen: Evet efendim.
Ruşen Çakır: Peki bu savaşla berâber, Yugoslavya İç Savaşı ile berâber Türkiye’ye yine yoğun bir göç oldu mu?
Yüksel Mergen: Tabiî ki efendim, son 1992-95 savaşından bahsediyorsunuz değil mi?
Ruşen Çakır: Evet, tabiî.
Yüksel Mergen: Özellikle o dönemlerde Boşnakların Türkiye’ye göçleri elbette ki olmuştur. Biliyorsunuz, bu savaşta yaşanan katliamdan kurtulmaya çalışan Boşnakların Türkiye’ye göçleriyle berâber, tüm Avrupa ülkelerine de aynı şekilde yardım kuruluşları tarafından göçleri olmuştur. Bunlardan bir kısmı da tabiî ki Türkiye’ye göç etmişlerdir. Gelmelerinin sebebi de tabiî ki buradaki akrabalarının geçmişten beri burada yaşamaları, Türkiye’nin Müslüman olması, gelenek ve göreneklerini çok rahatlıkla yaşayabilecekleri bir ülke olması nedeniyle Türkiye tabiî ki tercih edilmiştir efendim.
Ruşen Çakır: Peki, orada işler düzeldikten sonra, Bosna’nın bağımsızlığını kazanmasından sonra buradan oraya dönenler oluyor mu?
Yüksel Mergen: Son savaştan sonra, evet, göçler olmakla birlikte çok fazla olmamıştır. Çünkü burada Boşnakların yerleşik hayâta geçmeleri nedeniyle, burada evlenmeleri, buradaki sosyal ve âile yapılarına, idârî yapıya katılmalarıyla berâber, genelde o savaştan sonra çok fazla geriye dönüş olmamıştır.
Ruşen Çakır: Peki, Boşnakça diye bir dil var, değil mi?
Yüksel Mergen: Evet efendim, Boşnakça diye bir dilimiz var. Boşnakça, Güney Slav dilidir. Boşnakçada hem Latin hem Kiril alfabesi kullanılır. Boşnak alfabesinde kendine özgü bir alfabe oluşmuştur. Boşnak dili, 1992-95 savaş sonrası resmî dil olarak kabul edilmiştir. Boşnakça dilini, Sırpçadan ve Hırvatçadan ayıran en önemli özellik, Türkçe vâsıtasıyla Osmanlı döneminde girmiş olan Arapça, Farsça ve Türkçe kökenli kelimelerle oluşmuş olmasıdır. Türkiye’deki yaşayan Boşnakların kullandıkları Boşnakça, sâdece sözlü olarak kullanılmıştır, edebî dil olarak anılır ve eski biçimi korunmuştur. Ancak savaş sonrası Türkiye’de yaşayan Boşnakların Boşnakça dilini öğrenmek için dernekler vâsıtasıyla Boşnakça kursları alarak hem sözlü hem de yazım alfabesi kullanılmaya çalışılmıştır efendim.
Ruşen Çakır: Peki şunu sormak istiyorum: Boşnaklar Türkiye’de yaşarken toplumdan ve devletten nasıl muamele gördüler? Yani, böyle herhangi bir şekilde dışlanma ya da geri plana atılma gibi şeyler yaşandı mı? Savaştan sonra olduğunu sanmıyorum, ama daha önceki dönemde… Çünkü savaşla berâber tüm Türkiye Boşnaklara gerçekten sâhip çıktı. Ama öncesi târihlerde, Boşnakların Türkiye’deki yaşantısında toplum ve devletle ilişkilerinde sorunlar var mıydı?
Yüksel Mergen: Efendim, bu tabiî ki olmuştur. Sonuçta şu şekilde ifâde edeyim, ben kendim bizzat yaşadım bunu: Bizler Türkiye’ye göç ettiğimizde bizlere, “Siz muhacirsiniz”, “Siz gâvursunuz” şeklindeki ifâdelerle yaklaşımlar olmuştu. Ben bunu bizzat yaşadım. İşte, oynanan oyunlarda genellikle, “Siz sarışınsınız, Türk değilsiniz” şeklinde ifâdelerle bu tür ortamlara alınmadığımı, bunu ben bizzat yaşadım. Bu tabiî ki sonradan gelenlerde de biliyorsunuz, Boşnakça dili Türkçe’ye adaptasyonu çok zor olduğu için buna örnek olan çok insan bunu bizzat konuşmalarında ve sohbetlerinde ifâde etmişti. Ancak tabiî ki Türkiye’de yaşayan Boşnakların “muhâcir” sıfatıyla, yani kendi ülkelerindeki zulümden kaçarak bağlı oldukları ülkede vatanı saymışlardır ve muhâcir adını almışlardır. Dolayısıyla, tabiî ki bu durum var. Türkiye’de özellikle sanâyi sektöründe etkinliklerini her zaman göstermişlerdir. Bunlara da örnek verebilirim müsâade ederseniz.
Ruşen Çakır: Tabiî, buyurun.
Yüksel Mergen: Efendim, işte biliyorsunuz, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç şu anda, Çilek Mobilya’nın sâhibi Muzaffer Çilek, Salcano Bisikletleri’nin sâhibi Salih Akgül, ENKA Holding’in Başkanı rahmetli Şarık Tara, TERBAY Holding’in Başkanı Ahmet Kemal Baysak.
Ruşen Çakır: Hepiniz zengin misiniz böyle, maşallah. Yani yoksul Boşnak yok mu?
Yüksel Mergen: İşte, örneğin Hotiç ayakkabılarının sâhibi Salih Hotiç, Uzan Holding Sâhibi Cem Uzan gibi sanâyiye yetiştirilmiş çok ciddî iş adamları oluşmuştur. Hattâ biliyorsunuz, şu andaki Ayvalık Belediye Başkanımız ve Erdek Belediye Başkanımız da Boşnak olarak yerel yönetimlerde görev almaktadırlar.
Ruşen Çakır: Peki, devlette yönetici olarak ya da siyâsette öne çıkan isimler var mı? Ben meselâ futbolcu Saffet Sancaklı’yı biliyorum, MHP milletvekili. Değişik dönemlerde Boşnakların Türkiye’de önemli görevlere geldiklerine şâhit olduk mu?
Yüksel Mergen: Efendim, şöyle ifâde edelim: İşte, bahsettiğiniz Saffet Sancaklı’nın yönetimde ve milletvekili olarak görev alması tabiî ki önemli bir faktördür. Ancak maalesef ki genelde sanâyide iş adamlığı ön plana çıktığı için, işte onun altında, bahsettiğim gibi Ayvalık Belediye Başkanı, Erdek Belediye Başkanı gibi idârî yönetimler var. Örneğin, Kemal Baysak Karşıyaka Belediye Başkanlığı yapmıştı. Bunun dışında esas idârî kadrolarda görev alan Boşnaklar şu anda aklıma gelmiyor efendim.
Ruşen Çakır: Olsaydı bilirdiniz.
Yüksel Mergen: Evet efendim.
Ruşen Çakır: Peki, şu anda Türkiye’de yaşayan Boşnakların en önemli sorunları nedir? Neden şikâyetçisiniz, ne talep ediyorsunuz?
Yüksel Mergen: Efendim, biliyorsunuz bu “muhâcir” adıyla Türkiye’ye göçleriyle birlikte, Boşnaklar Türkiye’yi anavatan olarak saymışlardır. Çok önemli gördükleri için genelde tüm idârî kadrolarda, yönetimde ve halk içerisindeki tavır ve davranışlarıyla bir sıkıntı yaratmayan bir toplum olmuşlardır. Dolayısıyla da istek ve arzular konusunda genelde bizim federasyon toplantılarında bahsi geçen konu, Boşnakça dilinin yeni nesile öğretilmesi ile alâkalı birtakım istek ve taleplerde bulunulmuştur. Bu konuda Trakya Üniversitesi’nin bununla ilgili bölümleri bulunmaktadır. Fakat bunların yaygınlaştırılması ve Boşnak kültürü ve dilinin unutulmaması için bu tür talepler olmuştur. Bu taleplere bir zamanlar cevap verilmişti; ancak yarım kalmıştır. Örneğin, İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı Halilbeyli köyü, tamâmen Boşnaklardan oluşan, 2000’e yakın nüfûsu olan bir köydür. Burada yaşayan gençlere Boşnakça öğretilmesi ve böyle bir kurs için öğretmen istendiği halde bu talep yerini bulmamıştır. Ve bununla ilgili Millî Eğitim Bakanlığı’na birtakım dilekçeler verildiğini biliyorum efendim.
Ruşen Çakır: Peki şu anda söylediğiniz yüz binlerce… hattâ kaç demiştiniz? 2 milyon mu?
Yüksel Mergen: 2 milyonu aşkın bir nüfus var.
Ruşen Çakır: 2 milyonu aşkın bir nüfus, bayağı ciddî bir rakam aslında. Bayağı önemli bir topluluk söz konusu. Nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz Boşnaklar için? Meselâ bildiğim kadarıyla, tabiî yanılıyorsam düzeltin, Boşnaklar toplumun diğer kesimleriyle çok kolay kaynaşabilen bir toplum, karma evliliklere açık bir topluluk diye biliyorum.
Yüksel Mergen: Evet efendim.
Ruşen Çakır: Türkiye’nin bir parçası olduğunu ve bundan da mutlu olduklarını söylediniz. O anlamda bir sorun yok. Ama bir Boşnak kimliği diye bir mesele var ve bu Boşnak kimliği Türkiye’de varlığını yakın gelecekte güçlü bir şekilde sürdürebilecek mi?
Yüksel Mergen: Efendim, işte bu idârî kadrolarda oluşturulan… örneğin şöyle ifâde edeyim: Biz dernek olarak Bosna Herseklilerin kültür dernekleri federasyonuna bağlıyız. Bu derneğimiz de merkezi İngiltere’de olan Uluslararası Bosna Hersek Göçmenleri Birliği’ne bağlı. Yani buradaki bu aşamalarla birlikte tüm Avrupa’da ve Türkiye’de çaba sarf ediliyor. Dolayısıyla bu çabaların sonuçları illâki oluyor. Dolayısıyla bu taleplerimiz de şu anki yaşantımız, mevcut olan toplumdaki ilişkilerimizle birlikte, amacımız Boşnak kültürünün, Boşnakların varlığının bir şekilde korunmasıdır. Tabiî ki arkamızda devletimizin de varlığı söz konusu ve her zaman için Bosna Hersek’le olan bağlantılarımızı da sürdürmekte veya iletişimi sağlamakta önemli rol almaktadır.
Ruşen Çakır: Peki, bu sözünü ettiğiniz dernekler, bu bahsettiğiniz 2 milyona yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Boşnaklara gerçekten sâhip çıkıyorlar mı? Aktif bir katılım var mı, yoksa az sayıdaki insanın çabalarıyla mı yürüyor?
Yüksel Mergen: Efendim, şöyle ifâde edeyim: Federasyonumuz Türkiye’deki Boşnak kültür dernekleri federasyonlarından sâdece bir tânesidir. Bizim Bosna Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu’na bağlı toplam 17 tâne dernek var. İşte, bahsettiğimiz illerde, Boşnakların çoğunlukla yaşadığı bölgelerde oluşan bu dernekler var. Bu derneklerle biz sosyal ilişkilerimizi, Türkiye’de yaşayan Boşnakların ve Sancak bölgesinde yaşayan Boşnaklarla bağlantılarını sağlamakta önemli rol oynuyoruz. Bu toplantılarımız oldukça sık aralıklarla yapılmaktadır. Örneğin, 17 tâne derneğimiz üçer ay arayla diğer dernekleri dâvet etmektedir şehrine, o şehirdeki katılımlarla birlikte tüm Türkiye’de yaşayan Boşnakların sorunları masaya yatırılmakta ve bunlara çözümler bulunmaktadır.
Ruşen Çakır: Evet de… yani memnun musunuz hâlinizden? Onu soruyorum.
Yüksel Mergen: Evet efendim, memnûnuz. Bizler, işte bahsettiğimiz, bu saydığımız isimlerle berâber Türkiye’deki varlığımızın her an her şekilde devlet arkamızda tabiî ki. Dolayısıyla sâdece dil konusunda yeni yetişen nesillerimize bunu aktarmakta biraz sıkıntı yaşıyoruz. Derneklerin verdikleri Boşnakça dili kurslarının yeterli olmadığı ve bu konuda devlet tarafından sağlanacak imkânlarla bunların yapılması bizim en büyük arzumuzdur. Zâten kültür ve geleneklerimizi bahsettiğimiz dernekler vâsıtasıyla hem Türkiye’de hem uluslararası alanda sergilemekteyiz efendim.
Ruşen Çakır: Evet, Yüksel Bey çok sağ olun. Boşnaklar kendi yağıyla kavruluyor anladığımız kadarıyla, ama yağı da bayağı var. Yani hâlinizden çok şikâyetçi değilsiniz. Ama tabiî ki özellikle dilin yaşatılması gibi bir meseleniz var. Bir yandan Bosna Hersek’teki yaşananları yakından tâkip ediyorsunuz, ama Türkiye Cumhuriyeti topraklarında memnun, yani her vatandaş ne yaşıyorsa siz de onu yaşıyorsunuz sonuçta.
Yüksel Mergen: Evet efendim, yani biz söylediğimiz gibi “muhâcirlik” sıfatıyla çok ciddî bir şekilde ülkemizi, Türkiye’yi vatan olarak atalarımız kabul etmiş ve bu vatan içerisinde yaşamayı bir borç bilmiş, tüm vazîfelerini yerine getirmiş. Bahsettiğimiz gibi de sanâyide ve ekonomide, gerek idârî anlamda da çok ciddî insanların yaşantılarıyla bu şeye katkıları devam etmektedir efendim.
Ruşen Çakır: Çok sağ olun Yüksel Bey, çok teşekkürler.
Yüksel Mergen: Ben teşekkür ederim efendim.
Evet, “Bir Mozaik Olarak Türkiye”nin 22. bölümünde Yüksel Mergen Bey bize Boşnakları anlattı. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.