Barbaros Gökdemir yazdı | Amerikan seçimleri: Kim, ne dedi?

Uzun süredir kimin kazanacağı heyecanla beklenen ve uzayıp uzamayacağı tartışılan Amerikan seçimleri, sanılanın aksine kimsenin kafasında soru işareti bırakmayacak şekilde hızlıca sonuçlandı. Donald J. Trump, rakibi Kamala Harris’e fark atarak ABD’nin 47. Başkanı seçildi. Amerikan medyası Trump’ın bu galibiyetini, tarihi bir zafer, şok edici bir geri dönüş olarak yorumladı. Cumhuriyetçiler, sadece başkanlığı değil, senatoda da çoğunluğu elde ettiler ve 2004 yılından beri ilk defa, bir Cumhuriyetçi adayı, ülke çapında Demokrat adayından daha fazla oy aldı.

Kampanya süreci boyunca, birçok ünlünün ve Hollywood’un ağır toplarının, seçime dair fikirlerini açık bir şekilde beyan ettiklerine şahit olduk. Ünlüler takipçilerini sandığa yönlendirmek ve politik iklimi, destekledikleri aday etrafında toplayabilmek için farklı stratejiler denediler ve ülkenin geleceği konusunda hassas oldukları konuları öne çıkardılar. Kimi, destek mesajlarını doğru zamanı kollayarak sosyal medya gönderileri üzerinden yaparken, kimileri de kaleme aldıkları makaleler, katıldıkları televizyon söyleşileri ve kampanya konuşmaları ile gündemi etkilemeye çalıştılar. Taylor Swift, George Clooney ve Amber Rose gibi isimler, 2024 Amerikan seçimlerinin en çok konuşulan ünlüleri oldu. 

Seçim sonucunun ardından, birçok ünlünün, özellikle de Kamala Harris’e ve demokratlara desteğini yüksek perdeden gösterenlerin, şok ve üzüntü içerisinde olduklarını görüyoruz. Seçimlerin ardından geçtiğimiz son birkaç gün içerisinde hangi ünlü ne söyledi ve bu desteklerin, adaylara bir yararı dokundu mu bu haftaki yazımda bu konuyu ele alıyorum. 

Demokrat Parti’den vazgeçenler

Adam McKay
Adam McKay

“The Big Short” (2015), “Vice” (2018) ve “Don’t Look Up” (2021) gibi satirik komedi filmleri ile tanıdığımız ve kendisini sosyalist bir demokrat olarak tanımlayan ünlü yönetmen Adam McKay, seçimlerin ardından, demokratik partiyi terk etmenin tam zamanı olduğunu söyledi. Silahlanma karşıtı ve kadınların kürtaj haklarından yana olan yönetmen, 2016 ve 2020 yıllarında Bernie Sanders’ı desteklemiş. 2023 yılında ise, İsrail’in Gazze saldırılarını durdurması için ABD Başkanı Joe Biden’a açık mektup yazan Artists4Ceasefire grubunda yer almış.  

Yönetmenin filmlerinin ortak noktasının siyaset olduğunu söyleyebiliriz. “The Big Short” filmi, Amerika’nın geçirdiği ve sonuçlarının küresel çapta hissedildiği 2008 finans krizini, Wall Street’te çalışan ve krizin gelmekte olduğunu herkesten önce fark eden gerçek hayattan esinlenmiş karakterler üzerinden anlatır. Yönetmen “Vice” filminde, George Bush’un kendisinden de daha şahin başkan yardımcısı Dick Cheney’e ve Amerika’nın 11 Eylül sonrası Irak savaşına giden sürecine eleştirel bir gözle bakar. Yıldızlardan oluşan büyük kadrosu ile 2021 yılında epey bir ses getiren Netflix yapımı “Don’t Look Up” ile de adeta hayali bir Trump dünyası inşa ettiğini görürüz: İklim krizi kapıdadır, dünya yaşanılacak bir yer olmaktan çıkmıştır ama Beyaz Saray’da gerçekleri reddeden ve kendi ‘alternatif’ doğrularının izinden giden bir lider ve etrafındakiler gezegeni kendi yok oluşuna sürüklerler.

McKay X hesabında yazdığı mesajda Biden’in danışmanlarına sert tepki gösteriyor: “Kim, Biden’ın iki yıl boyunca sağlığı hakkında yalan söylemenin, yeni bir aday için açık bir kongre yapmayı reddetmenin, kamu sağlığı konusunu hiç gündeme getirmemenin ve Gazze’de bir yıl süren çocuk katliamını kucaklamanın kazandıracak bir strateji olduğunu tahmin edebilirdi ki? Ama liberallerin olayı zeki olmak değil miydi?”  

McKay, demokratik partiden ayrıldığını ve Yeşil Parti (Green Party) ya da Çalışan Aileler Partisine (Working Families) katılacağını yazıyor. Ama takipçilerine, fikirlere açık olduğunu da yazmış.

Kadınlara karşı bir savaş

Başarılı şarkıcı ve söz yazarı Billie Eilish, Instagram platformunda paylaştığı hikayesinde, Trump’ın zaferinin kadınlara karşı bir savaş olduğunu yazdı. Şarkıcı, seçimler öncesinde de Kamala Harris’e desteğini açıklamış ve eğer Harris seçilirse, ülkede daha güvende hissedeceğini söylemişti. 

Ellish seçimden bir gün sonra –ki artık Trump zaferini tamamen kesinleştirmişti –Nashville’de sahneye çıktı ve konsere kısa bir ara vererek fanlarına seslendi. 

“Tacizden dolayı hüküm giymiş biri, kadınlardan çok nefret eden birisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanı olmak üzere.”

Benzer şekilde, Halloween korku filmi serisiyle ünlünen Amerikalı oyuncu Jamie Lee Curtis de, Instagram gönderisinde Amerika’daki çoğulculuğun tehdit altında olduğunu söylüyor:

“Peki bu ne anlama geliyor? Bu, daha sınırlayıcı, kimilerinin korktuğu gibi baskıcı bir dönemin geri dönüşü demek. Birçok kişi, haklarının kısıtlanacağından ve ellerinden alınacağından korkuyor. Azınlık gruplar ve gençler endişe duyacak. Eşcinsel ve trans bireyler daha fazla korkacak. Birçok kadının ihtiyaç duyduğu ve hak ettiği sağlık hizmetine erişmesi zorlaşacak.”

Ünlü komedyen ve televizyon sunucusu Jimmy Kimmel, seçimden bir gün sonra yaptığı konuşmada, seçim gecesini betimledi. “Kadınlar, çocuklar ve bu ülkenin ilerlemesine katkı sağlayan yüz binlerce göçmen için korkunç bir geceydi.” 

Kimmel’in gözleri dolarken sözlerine şu şekilde devam etti: 

“Sağlık hizmetleri için, iklimimiz için, bilim için, gazetecilik için, adalet için, ifade özgürlüğü için. Yoksullar, orta sınıf ve sosyal güvenliğe ihtiyaç duyan yaşlılar için korkunç bir geceydi. Ukrayna’daki müttefiklerimiz için, NATO için, doğruluk, demokrasi ve nezaket için. Trump’a karşı oy veren herkes için korkunç bir geceydi. Ama ona oy verenler için de kötü bir geceydi, sadece henüz farkında değilsiniz.”

Seçimin kazananları

Amerika’nın yıldızlar dünyasında sesi yüksek çıkanların çoğu Demokrat olsa da, Trump’ı seven ünlüler de yok değil. Rapçi ve oyuncu 50Cent, Cumhuriyetçilerin zaferinin ardından, Instagram gönderisi üzerinden Trump ile bir fotoğrafını şu cümlelerle paylaştı: “Mücadelenin nasıl geçtiğini bilmiyorum ama ben kazanan ile ayrılıyorum!”

50 Cent ve Trump.
50 Cent ve Trump.

Cumhuriyetçilerin seçim kampanyasında, sahnede tshirt’ünü parçalayarak desteğini Trump’a veren Hulk Hogan da seçim sonuçlarının ardından, Instagram gönderisinde birlik mesajı vermeyi amaçladı:

“İster inan, ister inanma kardeşim ama aslında birbirimize farklı olduğumuzdan daha çok benziyoruz. Bu seçim dönemi, hepimizin bu ülkenin geleceğine ne kadar önem verdiğini gösterdi. Şimdi oylar sayıldığına göre hatırlayalım—Demokrat ya da Cumhuriyetçi olman fark etmez, hepimiz gerçek Amerikalıyız. Bir araya gelme, komşularımızla konuşma ve bizi birleştiren şeylere odaklanma zamanı. Hepimiz bu ülkeyi seviyoruz ve daha iyi bir gelecek inşa etmek için buradayız. Hepinizi seviyorum.”

Seçim döneminde sahibi olduğu X platformu ile Demokratların sesini olabildiğine sansürleyen ve Trump’ı öne çıkardığı ve ona açıktan verdiği finansal desteği ile de eleştirilen Elon Musk, X gönderisinde Trump’ı tebrik etti: 

“Amerikan halkı bu gece Donald Trump’a değişim için çok net bir yetki verdi.”

Ünlü desteklerinin etkileri

Harris’i destekleyen ünlülerin, profil ve takipçi sayısı olarak daha prestijli olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Taylor Swift, Billie Eilish, Beyoncé ve George Clooney gibi starlar dünya çapında bir üne sahipler ve ürettikleri albümler, filmler ve işler ile büyük kitlelere ulaşabiliyorlar. Öte yandan Trump’ı destekleyen Kevin Sorbo, Hulk Hogan, 50Cent gibi ünlülerin, etki anlamında aynı güce sahip olmadıkları da bir gerçek.

Harris’in ünlü desteğinin daha popüler isimlerden geldiğini söyleyebiliyorsak, bu desteğin Harris’in kampanyansına neden etki etmediği ya da Harris’den çok, aslında ünlülere mi daha çok yaradığını sormalıyız. Bu konuda Guardian’da yazılmış iyi bir analiz var, merak edenlere önermek isterim. 

Yazıya göre, seçim sonuçları ile ilgili yapılan en büyük yorum, star ile takipçilerinin oy verme alışkanlıklarının çoğunlukla aynı olması. Katy Perry ya da Beyoncé’nin açıkladıkları destekler, takipçilerinin oy verme alışkanlıklarında bir değişikliğe sebep olmuyorlar çünkü bu yıldızların peşinden gidenler zaten onlarla benzer ideolojilere ve yargılara sahipler. Burada Taylor Swift ayrı tutuluyor çünkü o, her iki tarafa da seslenebilen ender ünlülerden. Ama burada yapılan argüman, Trump’ın kazanmasında yardımcı olan Latin ve genç siyah erkek grupların, Swift’in ulaştığı demografiler arasında yer almaması. 

Bir başka argüman, ünlülerin seçim zamanında, takipçilerini harekete geçirebilmelerindeki etkileri. Ancak bu mobilizasyon, onların  oy verme alışkanlıkları üzerinde bir etkisi olmuyor çünkü insanlar seçim yaparken en nihayetinde kendi değer yargıları ve öncelikleri üzerinden karar veriyorlar.

Guardian yazısı, ünlü desteklerinin seçimin kazananı üzerinde ancak nadiren ve kısıtlı bir gücü olduğuna işaret ediyor. Ancak, adayların ünlüler kampından destek alması, seçmenlerin mobilizasyonu için hala önemli ve desteklerin olması, hiç olmamasından daha iyi. 

Sonuç

Amerikan seçimlerini ilk defa yerinde izleme şansı yakaladım. Washington D.C. masmavi  bir bölge, dolayısıyla buradaki seçmenlerin çoğu liberal ve kampanya sürecinde Harris’i desteklediler. Çevremde, net bir şekilde beyaz yakalı okumuş Amerikalıların yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyorum. Çoğu üzüntü ve inkar içinde, bazıları ise öfkeli ve bu öfkenin hedefinde zaman zaman Trump’a oy veren azınlık gruplar da var. 

Ancak elbette, içinde yaşadıkları ülkenin çoğunluğunun kendi destekledikleri adaya oy vermediğini er ya da geç kabullenecekler. Harris’i destekleyen ünlülerin yaptığı açıklamalara baktığımızda da, hala kendileri çoğunluk sanmaları, neden kaybettiklerine yönelik öz eleştiri getirmemeleri ve sadece Trump geldiği için Amerikan demokrasisinin raydan çıkacağını belirtmeleri, bana göre Trump’ın yükselişine yol veren faktörleri kaçırdıklarının en büyük göstergesi.

Yönetmen McKay’in paylaşımı beni çok etkiledi. Demokratlar kampanya boyunca Trump’ın demokrasi karşıtlığı üzerine oynadılar. Ama Trump başkanlığı sürecinde gerçekten de Gazze gibi Amerika’nın doğrudan (silah satmak suretiyle) mümkün kıldığı ve devamını sağladığı bir insanlık dramı yaşandı mı? Ya da demokratlar, gerçekten de alt gelir grubundan gelen, geçim ve iş bulma derdi gibi sıkıntılar içerisinde boğuşan seçmenin sorunlarını ön plana çıkarabildi mi, onların dertlerini dinleyebildi mi? 

Trump’ın zaferi bu soruların cevabına yönelik bana daha güçlü bir fikir verdi. Harris kazanır diye bekliyor olsam da, Salı akşam giderek kırmızıya dönen harita bana ABD halkının durduğu yeri ve Harris ve grubunun içinden çıkamadığı yankı odasının etkisini gösterdi. Dünyanın ‘showman’ başkanı geri geldi, bakalım önümüzdeki dört yıl nasıl bir film izleyeceğiz. Herkese hayırlı olsun!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.