Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Türkiye’de kadınlar, kadına yönelik şiddetle mücadele ve eşitlik talebiyle eylemler yapacak. Kadın hakları savunucuları, bu yıl da İstanbul Sözleşmesi’nin önemini vurgulamak için bir araya gelecek. Peki İstanbul Sözleşmesi neden önemli?
İstanbul Sözleşmesi’nin tarihi ve kapsamı
İstanbul’da 2011’de imzaya açılan ve bu nedenle “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası standartları belirleyen en kapsamlı belge olarak öne çıkıyor. Yürürlüğe 2014’te giren sözleşmenin ilk imzacısı ve onaylayanı Türkiye oldu. Ancak Türkiye, 20 Mart 2021’de yayımlanan bir cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile sözleşmeden çekildi ve bu karar 1 Temmuz 2021 itibarıyla yürürlüğe girdi.
Sözleşme, kadına yönelik şiddeti “bir insan hakları ihlali ve ayrımcılığın bir biçimi” olarak tanımlıyor. Ayrıca sözleşme şiddetin fiziksel boyutunun yanı sıra, ekonomik, cinsel ve psikolojik boyutlarına da vurgu yaparak çok yönlü bir yaklaşım sunuyor.
Sözleşme şiddet mağdurlarının korunması, faillerin etkin şekilde cezalandırılması ve toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin politika ve uygulamalara entegre edilmesi gibi kapsamlı yükümlülükler getiriyor.
Sözleşmenin 4P Modeli: Önleme, koruma, cezalandırma ve politikalar
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede bütüncül bir yaklaşımı benimseyerek “4P modeli” adı verilen dört temel ilkeye dayalı bir çerçeve sunuyor:
- Önleme: Şiddet riskini ortadan kaldırmaya yönelik eğitim programları, toplumsal farkındalık çalışmaları ve profesyonel meslek gruplarına yönelik eğitimler gibi tedbirler öngörür.
- Koruma: Şiddet mağdurlarının güvenliğini sağlamak için sığınaklar, acil yardım hatları ve hukuki destek mekanizmaları oluşturulmasını zorunlu kılar.
- Cezalandırma: Faillerin etkin şekilde yargılanmasını ve cezalandırılmasını sağlarken, cezasızlık kültürüne karşı mücadele edilmesini şart koşar. Ayrıca, kültür, gelenek veya namus gibi gerekçelerin ceza indirimine sebep olamayacağını açıkça belirtir.
- Bütüncül Politikalar: Tüm önlemlerin kapsamlı, eşgüdümlü ve sürekli olması gerektiğini vurgular; devletin yanı sıra sivil toplum, özel sektör ve diğer paydaşların iş birliğini teşvik eder.
Sözleşmenin geniş kapsamı ve evrensel önemi
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelenin sadece ulusal değil, aynı zamanda uluslararası bir sorumluluk olduğunu vurgular. Sözleşme, şiddet mağdurlarına güvenli bir ortam sağlanması gerektiğini, bu bağlamda devletlerin kadınları korumada gerekli özeni göstermesi zorunluluğunu ortaya koyar.
Ayrıca, LGBTİ+ bireylerin ve çoklu ayrımcılığa maruz kalan kadınların da şiddete karşı korunması gerektiğine dair net ifadeler içerir. Bu kapsamlı yaklaşımı nedeniyle, sözleşme yalnızca Avrupa’da değil, dünya genelinde bir referans belgesi olarak kabul edilmektedir.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışın etkileri
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, “şiddet faillerinin korunduğu, cezasızlık ilkesinin benimsendiği” eleştirilerini de beraberinde getirdi.
Bugün pek çok kadın örgütü ve insan hakları savunucusu, sözleşmeden çekilmenin kadınların şiddet karşısında daha savunmasız hale getirdiğini söylüyor.
Bugün kadınlar Türkiye genelinde düzenlenen eylemlerde bir kez daha İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmesi ve sözleşmenin hükümlerinin tam anlamıyla uygulanmasını talep edecek.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.