Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Bugün, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildikten sonra kitlesel olarak ikinci eylem olması nedeniyle önem taşıyor. İmzalandığı günden bu yana siyasetin gündeminde olan İstanbul Sözleşmesi’nden, Türkiye resmi olarak 1 Temmuz 2021’de çıktı. Sözleşmeden çıkılacağının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten bugüne kadın cinayetlerini ve şüpheli kadın ölümlerini inceledik.

25 Kasım, 1981 yılından beri gayri resmi, 1999 yılından beri resmi olarak Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak anılıyor. Bugün, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildikten sonra kitlesel olarak ikinci eylem olması nedeniyle önemli. Bu nedenle eylemde son yıllarda sık sık “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” sloganları atılıyor.
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden ne zaman çıktı?
İstanbul Sözleşmesi, 1 Mayıs 2011’de imzalandı ve 1 Ağustos 2014 ‘te yürürlüğe girdi. İmzalandığı günden bu yana siyasetin gündeminde olan İstanbul Sözleşmesi’nden, Türkiye resmi olarak 1 Temmuz 2021’de çıktı. Nedeni ise sözleşmenin “aile birliğini bozduğu” iddiasıydı. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılacağının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten, yani 20 Mart 2021’den bu yana kadın cinayetlerini ve şüpheli kadın ölümlerini inceledik.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından en az bin 219 kadın öldürüldü
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre Türkiye sözleşmeden çekildikten sonra en az bin 219 kadın, erkekler tarafından öldürüldü.
Kadın cinayetlerindeki durum böyle iken Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu etkin soruşturma yapılmaması ve cezasızlık nedeniyle şüpheli kadın ölümlerinin arttığını belirtiyor. Mart 2021’den bu yana bin 254 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu.
İstanbul Sözleşmesi neden önemli?
İstanbul Sözleşmesi, şiddete maruz bırakılan kadınların ve LGBTİ+’ların korunması konusunda bağlayıcılığı olan uluslararası ilk sözleşme. Fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirme, psikolojik şiddet, kadın sünneti, kürtaja zorlama gibi cinsel şiddetin her türüne yaptırım öngörüyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği için önemli bir adım olan sözleşme, Türkiye’deki ve dünyadaki kadın hareketlerinin önemli bir kazanımıydı. Zira kadına kadın olduğu için ayrımcılık yapılmasını engelliyor ve kadın, erkek, çocuk, engelli, mülteci, LGBTİ+ bütün bireyleri ev içi şiddetten koruyordu.
Sözleşme, erkek şiddetine karşı yerel, ulusal ve küresel mücadelede de kritik önemde. Erkek şiddeti mağdurlarına, psikolojik ve hukuki danışmanlık sağlanması ve yeterli sayıda sığınma evi tahsis edilmesi sözleşmenin koruma maddeleri arasında. Bununla kadına yönelik şiddetin suç sayılması ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması da sözleşmede öngörülüyor.
Sözleşme, kadına yönelik şiddette gelenek, töre, din ya da “namus” gerekçelerini de yaptırıma tâbi tutuyor.
Şiddetin psikolojik, fiziksel, toplumsal etkileri bulunuyor
Kadına yönelik şiddetin kategorileri ise, fiziksel, duygusal, cinsel, ekonomik, dijital, flört şiddeti, ısrarlı takip, sosyal şiddet olarak biliniyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın internet sitesinde yer alan bilgilere göre şiddetin etkileri her kadında farklı görülebiliyor. Ayrıca şiddetin kadınlar üzerinde psikolojik, fiziksel etkileri olduğu gibi şiddetin toplumsal etkileri de bulunuyor.
Buna göre şiddetin psikolojik etkileri arasında, korku, suçluluk, utanç, güçsüzlük, yalnızlık ve çaresizlik hissetme, başkasına güvenmekte zorlanma, kendine olan saygıyı ve güveni kaybetme, kendini önemsiz hissetme, sürekli tetikte olma, alkol ve madde bağımlılığı, yeme bozuklukları, cinsel bozukluklar, uyku bozuklukları, öfke patlamaları sıralanıyor.
Türkiye’de kadınlar 25 Kasım eylemlerinde neye dikkat çekiyor?
Türkiye’de kadın cinayetlerine karşı yükselen kadın hareketi her yıl 25 Kasım ve 8 Mart’ta yaptığı eylemlerde “Koruma, aklama, yargıla”, “İstanbul Sözleşmesi’ni uygula”, “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır”, “Cezasızlığa son” slogan ve pankartlarını kullanıyor.
Kadın örgütleri, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından Danıştay’da kararnamenin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle çok sayıda dava açtı. Danıştay 10. Dairesi ise sözleşmeden çekilmeyi hukuka uygun buldu.
Türkiye’de kadınlar 25 Kasım eylemlerinde hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, 6284’ün etkili uygulanmaması ve nafaka hakkına dikkat çekiyor.
İstanbul Sözleşmesi kadınları ve LGBTİ+’ları nasıl koruyor?
İstanbul Sözleşmesi, erkek şiddetine maruz bırakılan kadınların korunması konusunda bağlayıcılığı olan uluslararası ilk sözleşme niteliğinde. Sözleşme fiziksel şiddet, taciz, tecavüz, zorla evlendirme, psikolojik şiddet, kadın sünneti, kürtaja zorlama gibi cinsel şiddetin her türüne yaptırım öngörüyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği için önemli bir adım olan sözleşme, Türkiye’deki ve dünyadaki kadın hareketlerinin önemli bir kazanımı.
Sözleşmenin giriş bölümü şöyle:
“Kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin her türünü kınayarak,
Kadınlarla erkekler arasında de jure ve de facto eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına karşı şiddetin önlenmesinde temel bir unsur olduğunun bilincinde olarak,
Kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak,
Kadına karşı şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığını ve kadına karşı şiddetin, kadınların erkeklere nazaran daha ast bir konuma zorlandıkları en önemli sosyal mekanizmalardan biri olduğunun bilincinde olarak,
Kadınların ve genç kızların aile içi şiddet, cinsel taciz, ırza geçme, zorla evlendirme, sözde ‘namus’ adına işlenen suçlara ve kadınların ve genç kızların insan haklarının ciddi bir biçimde ihlalini oluşturan ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğin sağlanmasının önünde büyük bir engel olan kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kaldığının çok büyük bir kaygıyla bilincinde olarak,
Silahlı çatışmalarda sivil halkı ve özellikle de kadınları yaygın veya sistematik ırza geçme ve cinsel şiddet şeklinde etkileyen, devam edegelen insan hakları ihlallerinin mevcudiyetinin ve gerek çatışmalar esnasında gerekse çatışmalardan sonra toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin artma potansiyelinin bilincinde olarak,
Kadınların ve genç kızların erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskine maruz kaldıklarının ve erkeklerin de aile içi şiddetin mağdurları olabileceğinin bilincinde olarak,
Çocukların, aile içi şiddetin tanığı olmak da dahil olmak üzere, aile içi şiddetin mağduru olduklarının bilincinde olarak,
Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmayı hedef edinerek, aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır.”
Sözleşmenin amacı 1. maddesinde şöyle tanımlanıyor:
- Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak.
- Sözleşme, kadına kadın olduğu için ayrımcılık yapılmasını engelliyor ve kadın, erkek, çocuk, engelli, mülteci, LGBTİ+ bütün bireyleri ev içi şiddetten koruyor.
- Sözleşme, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını tanımlayan ilk bağlayıcı metin olma özelliği taşıması açısından da önemli. Erkek şiddetine karşı yerel, ulusal ve küresel mücadelede de kritik önemde.
- Erkek şiddeti mağdurlarına psikolojik ve hukuki danışmanlık sağlanması ve yeterli sayıda sığınma evi tahsis edilmesi sözleşmenin koruma maddeleri arasında.
- Yargılamada, kadına yönelik şiddetin suç sayılması ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması da sözleşmeyle öngörülüyor. Sözleşme, kadına yönelik şiddette gelenek, töre, din ya da “namus” gerekçelerini de yaptırıma tabi tutuyor.