Ruşen Çakır yorumladı: Alevileri tahrik etmeyin!

Suriye’de Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki cihatçıların iktidarı ele geçirmesinin ardından Türkiye’de Alevilere karşı siyasî bir meydan okuma başladı. Sosyal medyada birdenbire yayılan bu linç kampanyasının ardında ne var? Ruşen Çakır, Alevileri tahrik etmeyin! videosunda yorumladı.

Çakır, “Birazcık konuyu bilenler Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği ile Esad ailesinin Aleviliğinin aynı olmadığını bilirler. Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan da biliyordur. Alevilik yekpare bir yapı değil”

Ruşen Çakır, “Kürt meselesini çözme iddiasında olan Türkiye’nin bir de Alevileri tahrik etme gibi bir lüksü olamaz, olmamalı. Herkesin bu konuda dikkatli olması lazım, özellikle de Erdoğan’ın” dedi.

Videonun tamamı için tıklayın

Ruşen Çakır yorumluyor: Alevileri tahrik etmeyin!
Ruşen Çakır yorumluyor: Alevileri tahrik etmeyin!

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. Yapmak istemediğim bir yayın yapıyorum, çünkü çok rahatsız edici bir durum söz konusu. Suriye’de yaşananlardan sonra burada, Türkiye’de Alevilere karşı siyasi bir meydan okuyuş söz konusu oldu. Sosyal medyada özellikle kendini gösterdi, bazı geleneksel medyada da izlerini gördük. ‘‘Siyasal Alevilik’’ diye bir şey çıkardılar ve buradan hareketle Suriye’de yaşananların, Suriye’de Esad rejiminin devrilmesinin Türkiye’de Alevileri rahatsız ettiği ve Alevilerin bu konuda birtakım tarihlere, birtakım arayışlara yöneldikleri yolunda bir kampanya başlatıldı. Baktım bu kampanyayı yapanlara, isimlerini biliyoruz. Bunlar aslında troller, iktidar yanlısı bilinen troller ve şunu da biliyoruz ki bu kişilerin büyük bir çoğunluğu yakın dönemin mahsulü isimler. Yani Türkiye’de İslami hareket içerisinde, Millî Görüş hareketi içerisinde yıllarını vermiş insanlardan ziyade, yakın bir dönemde iktidar trenine atlamış ve buradan, özellikle sosyal medya üzerinden birtakım nefret söylemlerini kusan kişiler. Şimdi sıra Alevilere gelmiş. Ama bu kişilere baktığımız zaman bunu çok da abartmamak gerektiğini düşündüm açıkçası. Çünkü bunlar ateş olsa cürümleri kadar yer yakarlar, diye düşündüm. Ama şunu da tabii ki biliyorum, bunlar bir yerlerden cesaret alıyorlar, bir yerlerden teşvik ediliyorlar, onu anlamak mümkün. Ama Türkiye’nin tarihinde Alevi-Sünni gerginliği bir dönem çok vardı. 1970’li yıllarda, benim ilk gençlik dönemlerimde çok acı olaylar yaşadık. Çorum’da, Kahramanmaraş’ta büyük katliamlar yaşandı, başka yerlerde de yaşandı. Ama en çarpıcısı, en acısı Kahramanmaraş’tı. Yıllar sonra Sivas’ta bir başka katliam yaşandı. Orada Aziz Nesin bahane edildi ama Sivas’ta, Madımak Oteli’nde insanlar katledildi, yakıldılar. Ateşe verildi otel, biliyorsunuz ve karşısında insanlar bir tür hezeyan halinde miting gibi bir şey yaptılar. Böyle acı deneyimlerimiz var Türkiye olarak. Ve Türkiye’de zaten bir Kürt sorunu var. Bir de bunun üzerine bir Alevi-Sünni sorununu tekrar Türkiye’nin yaşayacak ne mecali ne enerjisi ne de bir şeyi var. Çok saçma sapan bir şey. Ama birileri bunu hep bir şekilde kenarda, yedekte tuttular. İlginçtir, Türkiye’de ve dünyada aslında Sünni İslami hareketlerin yükselişi 80’li ve 90’lı yıllarda çok bariz bir şekilde gözüktü. Buralarda bir mezhep meselesi çok fazla karşımıza çıkmadı. Bunun bir nedeni aslında İran Devrimi’nin, ki Şii çoğunlukta yaşanan ve Şii bir din adamının, Ayetullah Humeyni’nin liderlik yaptığı devrimin, Sünni dünyada da çok büyük bir sempati doğurmasıydı. Bunun etkileri bayağı bir süre sürdü. Fakat belli bir aşamadan sonra İran İslam Devrimi’nin aslında aynı zamanda bir millî devrim olduğu iyice ortaya çıkınca İran’ın, Tahran’ın mezhepler üstü iddiasının çok da gerçek olmadığı ortaya çıktı. Fakat mezhep meselesinin gerçek anlamda İslami hareketlerin gündemine gelmesi 2000’li yılların sonrasında, 2000’li yıllarda Irak’ta başladı. Zerkavi’nin El Kaide liderliği sırasında Irak’ta ilk defa Şiilere yönelik saldırılar yapıldı. El Kaide’nin çok da tasvip etmediğini biliyorduk, o zamana kadar yoktu. Ama Zerkavi’nin başlattığı… Irak’ta, çünkü biliyorsunuz Saddam rejimi yıkılıp ülkede çoğunlukta olan Şiiler yönetimi ele alınca Sünni Araplar içerisinde El Kaide ve benzeri yapılar güç kazandılar ve olayı bir tür rejimle mücadelenin ötesinde Şiilerle mücadeleye çevirdiler. Ama çok daha çarpıcısı, yine El Kaide içerisinden türemiş olan IŞİD’le beraber yaşandı. IŞİD, hem Irak’ta ama esas olarak Suriye’de Sünni olmayan topluluklara çok ciddi bir şekilde savaş açtı, çok büyük katliamlara imza attı. Suriye’de özellikle sırf Alevi oldukları için, Arap Alevisi diyoruz, insanlar katledildiler ve burada da gerekçe tabii ki iktidarın Alevi bir azınlık tarafından kontrol edildiği iddiasıydı. Bu hastalık, mezhep çatışması hastalığı Zerkavi ile beraber, ama IŞİD’le daha da hızlı bir şekilde gündeme geldi. Ve bu arada şunu da gördük, Türkiye’de ve başka ülkelerde de o ana kadar mezhep meselesini çok fazla dert etmeyen, hatta Şiilere karşı çok da empatik olan Sünni birtakım İslamcılar birdenbire Şii karşıtı oldular. Burada tabii Suriye’deki Sünni ağırlıklı mücadelede iç savaşa İran’ın doğrudan müdahale etmesi, İran’ın hem kendisinin Devrim Muhafızları aracılığıyla hem de Lübnan’daki Hizbullah’ı devreye sokarak Esad rejimine destek vermesi ve sonuçta Suriye’de bir tür Alevi-Sünni çatışması gibi bir hava yaratıldı. Ne derece gerçeği yansıttığı tartışmalı bir olay ama İslamcı anlatı da bu oldu ve Türkiye de bundan çok ciddi bir şekilde etkilendi. Ve şimdi, yıllar sonra Esad rejiminin devrilmesiyle beraber birtakım isimler bunu bir Aleviliğe karşı, ‘‘Alevi diktatörlüğü’’ diyorlar genellikle Esad rejimine, ona karşı bir zafer olarak ilan ettiler ve bunu o kadar yüksek sesle söylemeye başladılar ki tabii ki buradan Türkiye’deki Aleviler de rahatsız olmaya başladı. Suriye’de Alevilerin başına neler geleceği tartışıldı, yalan yanlış haberler dolaşıma sokuldu. Her ne kadar HTŞ yönetimi tüm kesimleri kapsayacağını söylese de çok sayıda spekülasyon ortada dolaştı. Bunların büyük bir kısmının doğru olmadığını biliyoruz. Bu iddiaların birtakım Alevi çevreler tarafından çok ciddi bir şekilde gündeme taşınmak istendiğini de biliyoruz. Ama burada serinkanlı ve soğukkanlı yaklaşmak gerekiyordu, burada ayarlar kaçabiliyor.

Şimdi şöyle bir şey var: Dün Denizli’de Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Denizli’deki AK Parti kongresinde Suriye’ye geniş bir yer ayırdı ve orada şunları söyledi; “Suriye’de büyük bir halk ihtilali gerçekleşti. CHP tarafında bir matem havası var, Şam’daki müttefiklerini kaybetmelerinin şokunu hâlâ atlatamadılar. Fikri akrabalıkları olan Baas rejiminin düşmesini hazmedemediler.” Buraya kadar bir yerde anlaşılabilir. Hani diyelim ki, ‘‘Siz siyasi olarak onlara yakınsınız, onun için de Esad rejimini tercih ediyordunuz’’ diyebilir. Bu bir yerde siyasi bir argüman. Ama burası çok önemli; ‘‘Hadi eski genel başkanlarının kuyruk acısını biliyoruz. — Eski genel başkan, Kemal Kılıçdaroğlu — Onun Baas rejimi ve Esed sevgisinin altında farklı sebepler var.’’ Ne olabilir bu farklı sebepler? Şimdi, ne olabilir, devamında; ‘‘Ama yeni Genel Başkan’ın niçin bu kadar rahatsız olduğunu merak ediyoruz.’’ Erdoğan şunu söylüyor: “Tamam, Kılıçdaroğlu Aleviydi, bunun için rahatsız oldu. Özgür Özel Alevi değil, o niye rahatsız oluyor?” Bu çok yanlış. Tabii ki “Bunu kastetmedim” diyecektir ya da çevresindekiler bunu diyecektir ama herhalde bu çok net bir şekilde görülüyor. Daha devamı da var. İşte, ‘‘Halep Kalesi’ndeki ay yıldızlı bayraktan niye rahatsız oluyorsunuz? vesaire… Bunlar çok sakıncalı, tehlikeli yaklaşımlar. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği meselesi, cumhurbaşkanı adaylığında da çok gündeme geldi. Hatta kendisi bu konuda bence çok iyi bir video da yaptı. Ama kaybetmesinde Alevi olmasının etkisi olduğunu söylemek abartılı olmaz. Ahmet Şık’la yaptığım bir yayında Ahmet Şık bunu dile getirdiği için, adaylığı daha tam resmen açıklanmadan, “Bunu kullanacaklar, iktidar bunu kullanacak” dediği için çok tepki almıştı. Onu da hatırlayacaksınızdır. Ama biliyoruz ki maalesef Türkiye’de böyle bir realite var. Aleviler sayıca az oldukları için, sayıca çok olanlar onlar üzerinde bir üstünlük iddiasında bulunabiliyorlar ve böyle olur olmaz yerlerde bu kişilerin Alevi kimliklerini ciddi bir şekilde karşılarına sanki bir kabahatmiş gibi çıkartıyorlar. Şimdi, birazcık konuyu bilenler, Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği ile Esad ailesinin Aleviliğinin aynı olmadığını bilirler. Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan da biliyordur. Alevilik, homojen bir yapı değil, farklı farklı Alevilikler var. Arap Aleviliği dediğimiz olayın mesela bir Tunceli’deki, Dersim’deki Alevilikten farklı olduğunu birazcık bilenler bilir. Ben ‘‘Bir mozaik olarak Türkiye’’ yayın dizisinde bu konuyu, Arap Aleviliğini başlı başına ele aldım Alevilikten farklı olarak, çünkü birebir aynı değil. Bunu bilirler ama bilmezden gelirler. Ve hem Ahmed eş-Şara’ya ‘‘Herkesi kapsayıcı ol’’ derler bir yandan, ama diğer yandan Suriye’deki Alevilik olgusunu bir suçmuş gibi, bir suçlamaymış gibi dile getirirler ve bunu Türkiye’ye de taşırlar. Bunlar çok gereksiz, tehlikeli hususlar. Türkiye şu anda, adı böyle konmuyor ama, Kürt meselesini çözmek gibi bir dertle uğraşıyor. Kürt meselesini çözmeye çalışmak başlı başına çok büyük bir sorun, bu çok zor bir yol. Şimdi, Kürt meselesini çözme iddiası ya da adı böyle konmasa da böyle bir olayla uğraşan Türkiye’nin bir de Alevileri tahrik etmek gibi bir lüksü olamaz, olmamalı ve herkesin bu konuda çok dikkatli olması lazım. Özellikle de ülkeyi yönetenlerin ve şu başkanlık seçiminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın… Ama burada adını söylemese de biliyoruz ki Kılıçdaroğlu’na yönelik, Alevilik üzerinden Suriye mesajları veriyor ve Suriye’de yıllar sonra istediği tür bir rejim değişikliği yaşandığı için bunun verdiği bir muzaffer edayla bunu söylüyor. Ama bu çok yanlış. Türkiye’de Aleviler, sayıca az olabilirler Sünnilere göre ama bayağı milyonlarca insan var. Çok önemli yerlerdeler, çok eğitimli bir kesim ama çok da sorunları olan bir kesim ve kimliklerine özellikle 80’li, 90’lı yıllardan itibaren daha fazla sahip çıkan bir kesim. Dolayısıyla bu tür trollerin yapmaya çalıştığı şeyleri dizginlemek ve onların, o tür insanların cesaret almasına izin verecek söylemlerden kaçınmak gerekiyor. Aksi takdirde Türkiye yine çok kötü olaylar yaşayabilir. Yaşayacağını sanmıyorum. Bunu siyasi bir retorik olarak kullandıklarını düşünüyorum ama yine de Türkiye gibi bir ülkede, Türkiye’nin istikrarsız bir ülke olmasını – ki istikrarlı bir ülke olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu – isteyecek çok güç var. Bir de Alevi-Sünni meselesini, bir mezhep meselesini tekrar devreye sokmayalım. Alevi kardeşlerimizi lütfen tahrik etmeyelim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.