Türkistan İslam partisi (TİP) Baas rejiminin yarım asırlık iktidarını deviren 11 günlük şaşırtıcı taarruzda önemli rol oynayan İslamcı gruptan biri.
Bazı kaynaklar TİP’i Doğu Türkistan İslam hareketinin (ETİM) devamı olarak görüyor. Bazıları ise iki örgütü büyük ölçüde ayrıştırıyor. Zira pek çok uzman şu an Doğu Türkistan İslam hareketi olarak bilinen Uygur bölgesinde faaliyet gösteren bir örgütün varlığını kabul etmiyor.
Her ne kadar küçük bir azınlık grup olarak bahsedilse de örgütün askeri olarak Afganistan’da ve Suriye’de rejimin değişmesinde katkısı oldu. Bol savaş tecrübesi ve bölgeyi istikrarsızlaştırabilme potansiyeli sebebiyle Çinli diplomatlar endişeli.
Baas rejiminin yıkılmasıyla TİP yoğun bir şekilde sosyal medya kampanyası başlattı. Yayınladığı videolarda örgüt üyeleri Çin’e karşı savaşmaya yemin etti. Ayrıca videoda Doğu Türkistan’ı Çin’in zulmünden kurtaracaklarından, sıranın artık Çin’e geldiğinden bahsediliyordu.
Türkistan İslam Partisi üyeleri, ilk olarak 2011’de patlak veren Suriye iç savaşında Suriye’deki cihatçılara katıldı.
İlk önce Afganistan’da bulunan TİP üyeleri Suriye’ye geldi. Ardından Türkiye üzerinden cemaate binlerce Uygur katıldı. Türkiye’nin terör listesinde yer almasına rağmen Türkistan İslam Partisinin Kayseri ve İstanbul olmak üzere Türkiye’de iki ofisi vardı, iç savaş döneminde Türkiye’den binlerce Uygur otobüslerle hiçbir engelle karşılaşmadan Suriye’ye geçtiler. Gerçi hiçbir somut delil olmasa da Uygur entelektüeller arasında Uygur gençlerinin Suriye’ye yollanmasının Türkiye istihbarat servislerinin organize etmesiyle gerçekleştiği fikri genel bir inanış haline gelmiş durumda.
Esad’ın yıkılmasıyla beraber HTŞ Suriye’de baş aktör haline geldi. Gelecek süreçte TİP’in nasıl bir strateji izleyeceği ve TİP konusunda HTŞ’nin nasıl tavır alacağı şimdilik bilinmiyor. Ama HTŞ ile TİP arasındaki yakın ilişki TİP’i cesaretlendiriyor. Bu da Çin’i endişelendiriyor.
İki hafta önce Türkistan İslam Partisi’nin (TİP) komutanı olan Uygur militan Abdulaziz Davud Hudaberdi, nam-ı diğer Zahid, HTŞ tarafından tuğgeneralliğe atandı.
TİP’in internet sitesinde yayımlanan bildiride, Mawlan Tarsoun Abdussamad ve Abdulsalam Yasin Ahmed adlı iki Uygur savaşçıya da albay rütbesi verildi.
Batı kaynakları da Suriye iç savaşında Uygur savaşçıların önemli rol oynadığını vurguluyor.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Ayrıca BM’nin temmuz ayında yayınladığı son yaptırım izleme raporunda, Türkistan İslam Partisi’nin HTŞ ile doğrudan iş birliği yaptığı ve ondan mali yardım aldığı belirtiliyordu.
Çin endişeli
Söz konusu Çin olduğunda çok küçük bir grup olmasına rağmen Çin, Suriye’deki Uygur savaşçıları tüm dünyaya büyük bir tehdit olarak göstermeye devam etti.
Çin, TİP’in askeri olarak Çin’e tehdit şekillendirebilecek kuvvette bir örgüt olmadığını bilse de yıllarca sert baskı ve soykırım uyguladığı Uygur bölgesinde bir başkaldırmayı tetikleyebilecek etkinlikte olduğunun farkında.
Bu yüzden daha önce Esad rejimi ile bu konuda görüşmeler gerçekleştirdi. 2017’nin sonlarında Suriye rejimi yetkilileri, Çin yetkilileriyle TİP tehdidine karşı koymak için Çin Özel Kuvvetleri’nin Suriye’ye konuşlandırılması olasılığını görüştüklerini söylediler. Ancak Çin, böyle bir konuşlandırmayı kamuoyuyla görüşmedi. Hatta geçen yıl Ağustos ayında rejim yanlısı Suriye gazetesi El Vatan, Çin’in Şam büyükelçisinin, Rusya ve Türkiye’nin ateşkes konusunda anlaşmasından bir ay önce, Pekin’in Suriye rejimini isyancılara karşı desteklemek için İdlib operasyonuna katılmaya hazır olduğunu ifade ettiğini bildirmişti.
Ama Çin TİP’e karşı bir operasyona katılma fırsatını bulamadan Esad rejimi düştü. TİP’in ise destekledikleri Esad rejimini çökerten HTŞ’nin silah arkadaşları olması Çin’e bir darbe oldu.
Çin’in Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Fu Cong, geçtiğimiz aylarda Suriye ile ilgili BM Güvenlik Konseyi brifinginde, Suriye ordusunun yakın zamanda Konsey’de listelenen Türkistan İslam Partisi’nin başkanı da dahil olmak üzere bir dizi savaşçıya üst düzey askeri rütbe verdiğine dair haberlerden büyük endişe duyduğunu söyledi.
Esad’dan sonra Çinli diplomatlar Suriye’deki Uygur savaşçılar hakkında sıkça endişelerini ortaya koymaya başladılar.
Newsweek‘e konuşan Çin’in ABD Büyükelçiliği sözcüsü Liu ise şöyle diyor: “TİP Çin’in yurtdışındaki hedeflerine karşı sürekli saldırılar planlamak ve ilgili ülke ve bölgelerde terörist faaliyetlerde bulunmak veya bu faaliyetleri yürütmek için diğer uluslararası ve bölgesel terörist ve ayrılıkçı güçlerle daha yakın bir şekilde iş birliği yaptı. Bu durum, Çin’in yurtdışındaki çıkarlarını ve güvenliğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Çin, ETİM’i kararlı bir şekilde etkisiz hale getirmek ve bölge ile dünyayı güvenli ve istikrarlı kılmak için uluslararası toplum üyeleriyle terörle mücadele iş birliğini artırmaya hazırdır.”
Çin, Suriye’de istikrar çağrısı yaparken, Arap ülkesinin hükümetini devirmeye yardım eden ve şimdi de Çin’e karşı mücadeleyi hızlandırmakla tehdit eden Uygur savaşçılara karşı küresel eylem çağrısında bulunuyor.
TİP değişiyor
TİP ve diğer Uygur silahlı gruplar cihatçılığa yeni başladığı dönemlerde Taliban ve El-Kaide’den ilham aldı, onlarla ilişkilerini sürdürdü.
Ama son zamanlarda HTŞ ile birlikte El-Kaide ile ilişkilerini sonlandırdı. TİP üyeleri artık El-Kaide ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını ileri sürüyor. TİP bu bağlamda bağımsızlığını vurguluyor. Başlarda küresel cihatçılığın bir parçası olan, daha aşırıcı yöneticilerin rehberlik ettiği bir örgüttü. Çoğu zaman batıya karşı Taliban safında yer aldı.
Ama artık Ortadoğulu diğer cihatçılar gibi Uygur savaşçılar da yavaş yavaş siyasi tecrübe toplamaya başlamış gibi görünüyor.
Ayrıca, TİP yıllarca diaspora Uygurlarının büyük bir eleştirisine maruz kaldı. Diaspora Uygurlarına göre, Uygur bölgesinde Çin tarafından büyük bir soykırım gerçekleştirilirken TİP Arap topraklarında Uygur gençlerinin kanını akıtıyor ve gerçek düşmanı göz ardı edip (Çin’e karşı tek bir kurşun sıkmadan), Uygurlara sahip çıkan batıya karşı tavır alıyordu. Hatta radikal cihatçı söylem ve uygulamaları ile TİP, Çin’in Uygur bölgesinde teröre karşı mücadele adı altında gerçekleştirdiği soykırımın gerekçesi olarak işlev görüyordu.
Bu da batıdaki Uygur örgütlerinin çabalarını uluslararası arenada sınırlıyordu.
TİP hatta daha önce Dünya Uygur Kongresi gibi batı merkezli Uygur siyasi örgütlerini “kafirlik”le suçlamış, herhangi bir ittifak kurmaktan kaçınmıştı.
Suriye iç savaşının sonuna doğru TİP’in yönetici kadrolarında radikalliğin göreceli olarak kısmen de olsa törpülendiği konuşuluyor. TİP’in batıya karşı tavrında da sanki değişim yaşanmış gibi.
Türkistan İslam Partisi’nin siyasi ofisinden bir temsilci, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden bir ay sonra Eylül 2021’de Newsweek’e, örgütün ABD’yi Çin’e karşı mücadelede potansiyel bir müttefik olarak gördüğünü aktardı. Örgüt medyasının yayınları da bu görüşü doğrular nitelikte. TİP siyasi ofisi de ABD’ye olumlu mesajlar yollamaya devam ediyor.
Ayrıca TİP, Çin hükümeti dışında hiçbir kişi, grup yahut devlete tehdit teşkil etmediğini, grubun faaliyetlerinin Çin’e karşı Doğu Türkistan’daki faaliyetlerle sınırlı olduğunu söylüyor.
Ayrıca son yıllarda TİP’in diaspora Uygurlarının batıda kurduğu organizasyonları ile iletişim kurmaya başladığına ait bilgiler edindiğimi de söyleyebilirim.
ABD, Ekim 2020’de “ETİM’in varlığını sürdürdüğü yönünde güvenilir bir kanıt olmadığı” gerekçesiyle ETİM’i terör listesinden çıkarmıştı. Ancak ABD, BM, AB ve Türkiye ile birlikte Türkistan İslam Partisi’ni (TİP) bir terör örgütü olarak görmeye devam ediyor. Ama yine de TİP, ABD’nin bu kararını tebrik eden bir bildiri yayınladı.
ABD’li yetkililer bu karara yönelik Çin’in itirazlarını ise terör kavramını suistimal ederek, teröre karşı mücadeleyi Uygurları bastırmak için bir araç olarak kullandığını iddia ederek geri çevirdi.
Çin’in Uygur bölgesindeki soykırım girişimi, ABD’nin küresel cihatçılığa karşı savaş başlattığı döneme denk geliyor. Uygur meselesini çalışan uzmanların genel kanısı ise Çin’in uluslararası terörü bahane göstererek Uygurları sert bastırdığı yönünde.
Özetlersek, TİP’in Batı ve Uygur diasporası ile olan ilişkileri yumuşuyor gibi görünüyor. Ama her ne kadar HTŞ ile birlikte ılımlaşmaya başlasa da TİP’in İslamcı kimliği göz önüne bulundurulduğunda yakın gelecekte demokrasi ve insan hakları gibi modern değerlere uyum sağlamasını beklemiyoruz elbette.
TİP’in Afganistan geçmişi ve Suriye’deki geleceği
TİP daha önce Ağustos 2021’de ABD’nin askeri çekilmesiyle birlikte çöken eski Afgan hükümetine karşı yirmi yıllık kampanyasında Taliban’ı desteklemişti.
2021’de Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesinin ardından yeni Afgan hükümetinin Çin’den yardım istemesiyle TİP Badahşan’dan çıkarıldı. Taliban, Uygur savaşçıların Çin’e karşı herhangi bir girişimde bulunmasını önleme amacıyla sıkı tedbirler aldı. Ama yine de Uygurları Çin’e geri göndermediler.
Pekin, Kabil’deki mevcut hükümete henüz resmi bir tanıma sunmamış olsa da Çinli yetkililer ticaret ve güvenlik gibi konularda Taliban muhataplarıyla düzenli olarak görüşüyor.
Bu bağlamda bakılırsa Afganistan’da Taliban’ın başarısı TİP başta olmak üzere Afganistan’a yerleşen Uygur savaşçılara olumlu yansımış gibi gözükmüyor.
HTŞ ile sıkı bağları bulunan TİP’in geleceğine ilişkin ise birkaç tahmin yürütebiliriz. En azından Suriye yeni hükümetinin Uygurları Çin’e geri gönderme olasılığına ilişkin bir tartışma yaşanmadı. TİP’in Suriye’deki varlığı Çin’in Suriye ile olan ilişkilerini gelecek vadede sınırlayan ana faktörlerden biri olma potansiyeli taşıyor.
18 Ocak Le Monde gazetesinde yayınlanan bir analizde yazar, TİP’in Pekin’in Suriye’ye yönelik diplomatik desteğini ve ekonomik yardımını etkili bir şekilde engelleyebileceğinden bahsediyor.
Savaş yorgunu bir Suriye’den bahsediyor olsak da HTŞ’nin TİP’e olan desteğini sürdürme olasılığını da göz ardı edemeyiz. Bu destek TİP’in gelecekteki askeri hedeflerini belirlemesine yardımcı olabilir.
Elbette bu, Suriye’nin siyasi yönünün nereye doğru evrileceği ile doğrudan bağlantılıdır. Suriye yeni yönetiminin kurumsallaşması ve uluslararası sisteme olan entegrasyonunun hızlanması, TİP’in Suriye’de Afganistan’daki gibi bir kaderle karşılaşmasına da neden olabilir. Ya da TİP savaşçılarının Suriye ordusuna katılımı sağlanarak sindirilir.
Bence asıl mesele, Afganistan ile Suriye’deki HTŞ’nin TİP ile ilgili olarak nasıl bir karar vereceğine bağlı olacaktır. Örgütü kontrol altına alıp TİP’in Doğu Türkistan’ı özgürleştirme gibi uzun vadeli hedeflerine odaklanmasını önleyecek bir anlaşmaya varıp varamayacakları TİP’in geleceğinde belirleyici rol oynayabilir.
TİP, Çin’e ne kadar tehdit oluşturabilir?
TİP’in artık Çin’e odaklanacağına ilişkin muhafazakar Uygurlarda bir heyecan var. Her ne kadar TİP’in gelecek operasyonlarını etkileyecek bir sürü faktörün varlığını kabul etsek de, uluslararası alanda iki önemli zafer (Afganistan ve Suriye) kazanan Türkistan İslam Partisi’nin (TİP) artık ciddi kararlar alması gerekecektir.
TİP, Afganistan ve Suriye’de on yıllardır süren savaşları yaşamış yüzlerce hatta binlerce militanla etkili ve profesyonel bir örgüt haline geldi. Buna HTŞ’nin desteğini eklersek TİP operasyonel olarak istikrarsızlaştırma potansiyeli taşıyan bir güç haline gelebilir.
TİP yurtdışındaki Çin varlıklarını ve Çin’in Kuşak ve Yol projesi kapsamındaki ekonomik alt yapısını hedeflemeyi tercih edebilir. Ancak sonunda, TİP uzun vadeli hedefine yönelmek zorunda kalacak. Her iki çatışma (Afganistan ve Suriye) da sona erdiğine göre, vaat ettiği Çin’e karşı operasyonunu süresiz olarak ertelemek için artık hiçbir nedenleri yok.
Bu arada, Belucistan Kurtuluş Ordusu gibi Pakistan merkezli gruplar Çin’den oldukça rahatsız. Belucistan Kurtuluş Ordusu Pakistan’daki Çin varlıklarını özel olarak hedef almaya devam ediyorlar.
Militan saldırılardaki artıştan dolayı Pekin, iki ülke arasında daha fazla terörle mücadele iş birliği çağrısı yaptı. Buna aralıklarla yapılan ortak askeri tatbikatlar da dahil.
Çin’in en büyük korkusu TİP ile Belucistan Kurtuluş Ordusu arasında oluşacak bir ittifaktır.
TİP’in eski küresel cihatçı ideolojisinden daha lokal hedeflere doğru yönelmeye başladığına, bir hilafet inşa etmekten ziyade bağımsız bir Doğu Türkistan kurmaya yöneldiğine dair güçlü işaretler var. Eğer durum gerçekten böyleyse Belucistan Kurtuluş Ordusu gibi daha seküler milliyetçi bir örgütle ortak hedefler doğrultusunda yakın bir ilişki kurabileceği muhtemeldir. Çin’in Pakistan’la olan ilişkilerinden rahatsız olan, ayrıca sıkça sınır problemi yaşayan Hindistan’ın bu ittifakı destekleme potansiyeli de güçlüdür. Halihazırda Hindistan’ın Belucistan Kurtuluş Ordusunu desteklediği ve Uygur silahlı örgütlerine yakın şahsiyetlerle irtibatta olduğu biliniyor.
TİP ve onun olası müttefiklerinin yakın gelecekte doğrudan Uygur bölgesinde bir çatışma yaratabilme potansiyeli olmasa da, kısa vadede hedeflerine ulaşan TİP, Orta Asya’daki Çin varlıklarına ciddi tehdit oluşturabilir. Bu da Çin’in Orta Asya’da oluşturduğu ekonomik ve diplomatik angajmanına yönelik ciddi bir istikrarsızlaştırmadır.
TİP’in Çin’e karşı operasyonlara girişmesi diaspora Uygurlarının TİP’e olan bakışını değiştirebilir. Bu da diasporadan daha çok Uygur’un TİP’e katılması anlamına gelir.
Ayrıca, Güney Çin Denizi ya da Tayvan’da gelişebilecek herhangi bir askeri çatışma özellikle ABD’nin TİP konusundaki pozisyonunu ciddi ölçüde değiştirebilir. ABD ile Çin’in Güney Çin Denizi ya da Tayvan’da bir çatışmaya girmesi sonucunda ABD, TİP’i destekleyebilir. Yıllardır soykırıma uğrayan Uygurların Çin’e karşı öfkesi TİP aracılığıyla yönlendirilebilir.
Türkiye faktörü
Öyle ya da böyle Uygur savaşçıların Suriye’ye toplanmasında Türkiye’nin önemli bir rolü oldu. TİP ve Suriye’deki diğer Uygur silahlıların Türk kurumları ile hiç irtibatının olmadığını varsaymak gerçekten komik olur. Türkiye’nin HTŞ ile olan ilişkilerinde TİP’in konumu nedir? Şu an bu konuda pek bir veri yok. Ayrıca HTŞ’nin TİP hakkında bir karar vermesinde Türkiye’nin de etkili olduğunu düşünüyorum.
Bu konu, Çin-Türkiye ilişkileri için de potansiyel çıkarımlara sahip. 2013’e kadar AKP iktidarı, Uygur konusunda Çin’i sert eleştirdi. Ancak Türkiye’nin Batı ile ilişkileri kötüleştikçe ve ekonomisi zayıfladıkça, Ankara giderek Pekin’e yanaştı.
Uygur sorununu kenara itti ve hatta ilgili iç protestoları bastırdı. İktidar, elbette, aralarındaki küçük Uygur azınlık nedeniyle Suriyeli isyancıları desteklemedi ve Türkiye’nin uluslararası arenada Çin ile ekonomik bağlarını korumak için Uygur sorununu göz ardı etmeye devam etmesi de olasıdır.
Zira, Türkiye’nin kendisini Çin’den Avrupa’ya tedarik zincirleri için bir merkez olarak konumlandırma istekleri hem bölgesel istikrara hem de Çin ile güçlü ilişkilere bağlıdır.
Bu sebeplerden dolayı Türkiye, Uygur konusunda açık bir şekilde Çin’i kınamayacak, Çin’e karşı sert tutum sergilemeyecektir. Ama arka planda AKP iktidarının TİP ile ilgili nasıl bir hesabının olduğu da net değil.
Ayrıca Çin de diplomatik yollarla Türkiye üzerinde TİP konusunda bir baskı kurmaya çalışacaktır.