Barbaros Gökdemir yazdı: Oscar’ın belgesel adayları

2 Mart Pazar günü düzenlenecek Oscar ödül töreninde gözler, The Brutalist, The Substance, Anora ve Emilia Perez gibi 2024’ün çok konuşulan filmlerinde olacak. Fakat, Barbaros Gökdemir, “Oscar’ın belgesel adayları”nı konu aldığı bu haftaki yazısında belgesel dalında yarışacak filmlere dikkat çekiyor ve mutlaka seyretmeniz gereken eserlerin seçkisini derliyor.

Oscar’ın belgesel adayları
No Other Land filminden – Barbaros Gökdemir yazdı: Oscar’ın belgesel adayları

Bizi neler bekliyor?

Pazar günü Oscar ödül töreni var. Tarihinde 97. defa, Akademi heykelcikleri sahiplerine dağıtılacak; biz de bu şatafatlı ödül törenini (en azından ben!) büyük bir keyifle izleyeceğiz. Kimler neler giyecek, hangi oyuncular sahneye çıkacak ve gecenin, daha doğrusu senenin en çok ödül toplayan filmleri hangileri olacak? Bu yıl sahnede ne tür gaflar yaşanacak? Tıpkı sekiz yıl önce La La Land ve Moonlight filmlerinde olduğu gibi, bir sunucu zarfı yanlış okuyup kazanan filmi yanlış anons eder mi? Ya da, üç sene önce Will Smith vakasında yaşandığı gibi, sinirlerine hâkim olamayan ve taşkınlık yapan karakterler görür müyüz? Belki de daha önemlisi, dünyada olan biten onca insanlık krizi ve trajediler gecenin ne kadarına damgasını vurabilir? Geçtiğimiz yıl çok konuşulan The Zone of Interest filminin yönetmeni Jonathan Glazer’ın ödül töreninde yaptığı ve İsrail – Filistin savaşında tüm dünyayı ikiye bölen ve İsrail yanlılarını ters köşeye iten sert konuşması, bu sene benzer duruşlara önderlik eder mi?

Sinema sektörünü ya da genel olarak film dünyasını takip edenler, geçtiğimiz son 3-4 aydır özellikle sosyal medyada yoğun bir Oscar kampanya süreci yürütüldüğünü fark etmişlerdir. Bu sene öne çıkan kurmaca filmler arasında, soykırımdan kaçmayı başaran ve Amerika’ya göç eden bir mimarın hayatını konu alan epik yapım The Brutalist; beden korkusu ya da beden değişimi olarak tanımlayabileceğimiz, güzellik ve fiziksel görünüm normlarına meydan okuyan The Substance; ve Rus asıllı bir striptizcinin, bir Rus oligarkın oğluyla evlenmesinin ardından başından geçenleri konu alan Amerikan bağımsız yapımı Anora var. Bu üç film dışında, Emilia Pérez ve Wicked müzikal filmleri ve A Complete Unkown, Conclave ve I’m Still Here gibi drama yapımları da geceye damga vurabilecek filmler arasında anılıyorlar.

Oscar’ın belgesel adayları

Bu filmlerle ilgili yüzlerce yazı yazılacak ve içerik üretilecek. Ben ise bu hafta, Oscar’ın her zaman çok gündem olmayan ancak benim gibi filmcilerin neredeyse ana ödüller kadar yakından takip ettiği belgesel seçkisi hakkında yazmaya karar verdim. Eğer gündemi ve dünyada olan bitenleri takip etmeyi seviyorsanız, bu kategorideki beş Oscar adayı belgeseli kaçırmayın derim. Her biri, tematik olarak, yaşamakta olduğumuz dönemin kilit olaylarına odaklanıyorlar ve anlatılarını anaakım haber ve medya kanallarında görmeye alışık olmadığımız gerçek insanlar üzerinden aktarıyorlar. Her şeyin çok hızlı üretilip, çok çabuk tüketildiği şu haber ve sosyal medya fırtınasında, belgeseller her gün okuduğumuz bu manşetlerin arkasındaki insan hikayelerine dikkat çekiyor. Televizyonda bir dakikada anlatılıp geçilen bir başlık, halkların ve toplumların kaderini değiştiren bir mihenk taşı belki de. Belgeseller, bu kalıcı ve derinlikli bakışı temsil etmeyi amaçlıyorlar.

No Other Land: Bir Filistin köyünün direnişi ve hayatta kalma mücadelesi

İsrailli gazeteci Yuval Abraham ve Filistinli aktivist Basel Adra’nın geçtiğimiz yıl Berlin Film Festivali’nden büyük ödülle döndükleri No Other Land belgeseli, 2019 yılından başlayarak Batı Şeria’da İsrail işgali altındaki Masafer Yatta köyünün insanlarının yaşam mücadelesine ve topraklarına sahip çıkmalarına odaklanıyor. Film, İsrail ve Filistin arasında 70 yılı aşkın süren bu krizi, belki de daha önce hiç görmediğimiz bir açıdan, gerçek insanların gözünden anlatmayı başarıyor. Film, Berlin başarısı ardından birçok festivalden ödülle dönmüş olmasına karşın, maalesef Amerika’da dağıtımcı bulamamış. Ne mutlu ki belgesel, Akademi’den adaylık almayı başarıyor. 

Black Box Diaries filminden- Barbaros Gökdemir yazdı: Oscar’ın belgesel adayları

Black Box Diaries: Japonya’nın MeToo hareketinin fitilini ateşleyen hukuk mücadelesi

Shiori Itō imzalı Black Box Diaries, yönetmenin başından geçen tecavüz olayının ardından Japonya’da verdiği hak ve hukuk mücadelesini kayda alan, son derece kişisel ve hassas bir yapım. Gazeteciliğe yeni başladığı dönemde, Japonya’nın ünlü bir muhabiriyle yaptığı iş yemeğinde tecavüze uğrayan yönetmen, yakınlarından, polisten ve hukuk sisteminden aradığı adaleti bulamayınca, yaşadığı olaydan iki yıl sonra kamuya açılmaya karar verir ve tüm süreci kayda alır.

Film, Japon hukuk sisteminin ne denli eski ve erkek egemen yapıyı koruyacak şekilde tasarlandığını gözler önüne seriyor. Yönetmenin kamusal alanda verdiği bu mücadele, onu Japonya’da kadın hakları savunuculuğunun sembol isimlerinden biri haline getirmiştir. Amerika’nın Harvey Weinstein ve MeToo davalarıyla sarsıldığı aynı yıllarda, Japonya’da da benzer bir farkındalık dalgasının oluşmasına katkı sağlamıştır. Film, bu denli zor ve ciddi bir konuyu işlerken, şiirsel dili ve ana karakterimizin insancıl yanıyla da bizi büyülüyor.

Sugarcane: Üstü örtülen bir infialin gün ışığına çıkışı

Julian Brave NoiseCat ve Emily Kassie imzalı Sugarcane belgeseli, Kuzey Amerika’nın yerli halklarının yaşadığı acıları ve geçmişte maruz kaldıkları soykırımı bugünün gözünden ele alan çarpıcı ve derinlikli bir yapım. Yakın zamanda yürütülen bir soruşturma, Kanada’nın Sugarcane bölgesine yakın, Katolik Kilisesi tarafından yönetilmiş bir yatılı okulun bahçesinde, yerli öğrencilere ve yeni doğan bebeklere ait toplu mezarlar bulunduğunu ortaya çıkartır. Bu keşif, yıllar boyunca okulda yaşanan cinsel istismar ve soykırım gerçeğini gözler önüne serer.

Film, bu soruşturmayı okulda okumuş ve hâlâ hayatta olan yerli karakterlerin gözünden anlatırken, yönetmen Julian Brave NoiseCat’in, aynı okulda okumuş ancak yıllarca oğlundan uzak kalmış babasıyla yüzleşme sürecine de odaklanıyor.

Porcelain War: Ukrayna Savaşı’na açılan pencere

Porcelain War, Ukrayna savaşını merkezine alıyor. Hatırlarsınız geçtiğimiz yıl, en iyi belgesel ödülünü 20 Days in Mariupol filmi kazanmıştı. Belgesel, savaş sırasında Slava Leontyev, Anya Stasenko ve Andrey Stefanov’u takip eder. Üçü de Ukrayna savunmasına katılırken, Slava aynı zamanda bir makineli tüfek eğitmeni olarak görev yapar. Savaş devam etse de Slava ve Anya, savaşa karşı bir direniş olarak porselen figürler yapmaya devam ederler. Film, çatışma sırasında sanatın amacını ve ulusal gururu vurguluyor.

Patrice Lumumba suikastine yeni bir bakış: Soundtrack to a Coup d’Etat

Soundtrack to a Coup d’Etat filmi ise, yönetmen Johan Grimonprez’in 1961’de Kongo lideri Patrice Lumumba’nın suikastinin ardındaki politik manevraları arşiv ve tarihi görüntüler kullanarak inceler. Tarihin belki de az bilinen bu köşesini izleyen belgesel, soğuk savaş yıllarının etkilerine ve izlerine odaklanır.

Bu seneki Oscar yarışında ana kategoride öne çıkan filmlerin geçtiğimiz yıllara göre daha zayıf olduklarını savunanlar var. Bence haklılar. Geçen sene The Zone of Interest, Anatomy of a Fall ve Oppenheimer gibi yapımlar gerçekten de olağanüstü işlerdi. Ama bu sene, belgesel dalının oldukça güçlü olduğuna inanıyorum. Eğer vaktiniz olursa bu filmleri kaçırmayın. Yaşadığımız dünyaya çok daha farklı bir gözden bakacaksınız!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.