Türkiye ile İran arasında son günlerde artan diplomatik gerilim, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İran’ın bölgedeki milis gruplara verdiği desteği eleştirmesiyle alevlendi. Bu açıklamaların ardından her iki ülke de karşılıklı olarak büyükelçilerini dışişleri bakanlıklarına davet etti. Peki Ankara ve Tahran hattında gerilim neden arttı?
Diplomatik kaynaklara göre Türkiye’nin İran Büyükelçiliği’nden maslahatgüzar düzeyinde bir yetkili Ankara’ya çağrıldı. İran tarafı ise Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi Hicabi Kırlangıç’ı Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı ve tepki gösterdi.
Peki bu gerilimin asıl sebebi ne?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 26 Şubat’ta Katar merkezli El Cezire’ye verdiği röportajda İran’ın bölge ülkelerinde milisler aracılığıyla yürüttüğü dış politikayı “riskli bir strateji” olarak nitelendirdi ve şu ifadeleri kullandı:
“Eğer siz başka bir ülkedeki bir grubu destekleyerek orada rahatsızlık oluşturmak isterseniz, başka bir ülke de sizdeki başka bir grubu destekleyerek size rahatsızlık oluşturmak ister. Artık dünyada hiçbir şey gizlenemiyor. Eğer camınıza taş atılmasını istemiyorsanız, başkasının camına taş atmayacaksınız.”
İran, Fidan’ın açıklamalarına hızlı bir tepki verdi. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi 28 Şubat’ta yaptığı açıklamada, İran’ın bölgesel hırsları olmadığını savundu ve Ankara’nın bu tür açıklamalardan kaçınması gerektiğini söyledi.
İran hükümet sözcüsü Fateme Mohajerani ise Fidan’ın sözlerini “yapıcı olmayan açıklamalar” olarak nitelendirdi ve “Türkiye ile bazı bölgesel konularda farklı görüşlere sahibiz, ancak bu konuların akıllıca ele alınmasını umuyoruz” dedi.
Türkiye’den İran’a mesaj: “Kritik açıklamalar doğrudan iletilmeli”
Dışişleri Bakanlığı, İran’ın Türkiye’ye yönelik kamuoyu önünde yaptığı açıklamalara tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, dış politikada kritik mesajların kamuoyu üzerinden değil, doğrudan muhataplara iletilmesi gerektiğini vurguladı.
Keçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Biz dış politikayla ilgili konuların iç siyasete malzeme edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu çerçevede, diğer bir ülkeye verilmesi gereken kritik mesajları doğrudan muhataplarına iletmeyi tercih ediyoruz.”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Bu açıklama, Türkiye’nin İran ile gerilimi büyütmek istemediği ancak bölgesel meselelerde daha net bir duruş sergileyeceği şeklinde yorumlandı.
Türkiye ve İran arasında Suriye krizi derinleşiyor mu?
Türkiye ve İran arasındaki gerilim, Suriye’deki güç dengelerinin değişmesiyle de bağlantılı.
Suriye’de 8 Aralık 2024’te Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki güçlerin Beşar Esad yönetimini devirmesi ve yönetimi ele geçirmesiyle birlikte İran’ın Suriye’deki etkisi zayıflarken Türkiye’nin nüfuzu arttı.
Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) PKK’nın bir uzantısı olarak görüp “terör örgütü” olarak tanımlıyor ancak İran SDG’yi “terör örgütü” olarak nitelendirmiyor. Türk yetkililer, İran’ın PKK ve SDG unsurlarıyla doğrudan temas kurduğuna dair şüphelerini dile getiriyor.
Türkiye, İran’ın PKK ve YPG’ye destek vermesinden rahatsız olduğunu açıkça dile getirdi. Mayıs 2024’te Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, İran’ın PKK tehdidine karşı yeterince adım atmadığını söylemişti.
İran, PKK’yı resmen terör örgütü olarak kabul etse de PKK’nın Suriye’deki uzantıları olan YPG ve SDG için aynı tutumu sergilemiyor. Tahran yönetimi, bu grupları bölgedeki çıkarlarını koruma aracı olarak görüyor.
Bölgesel güç mücadelesi mi?
Türkiye ve İran arasındaki diplomatik gerilim, sadece son olaylarla sınırlı değil. İki ülke uzun süredir bölgesel etkilerini artırmak için rekabet içinde.
Suriye’de Esad sonrası denklemin nasıl şekilleneceği, PKK/YPG konusundaki farklı yaklaşımlar, Türkiye’nin Azerbaycan’la yakın ilişkileri ve İran’ın buna karşı duyduğu rahatsızlık, iki ülke arasındaki gerilimi belirleyen başlıca faktörler olarak öne çıkıyor.
Türkiye ve İran, tarih boyunca zaman zaman rekabet, zaman zaman iş birliği içinde olmuş iki bölgesel güç. Bu son gerilim, İran’ın bölgedeki etkinliğinin azalması ve Türkiye’nin artan etkisiyle doğrudan bağlantılı. Her iki taraf da ilişkilerin tamamen kopmasını istemediği için, doğrudan bir kriz yerine kontrollü bir diplomatik tansiyon politikası izliyor.
Önümüzdeki dönemde Ankara ve Tahran arasındaki ilişkilerin nasıl evrileceği, Suriye’deki gelişmelere ve bölgedeki güç dengelerine bağlı olacak.
Kaynak: BBC, Middle East Eye, ABC News