Suriye Kürtlerini temsilen SDG Komutanı Mazlum Abdi’nin, Suriye geçici Cumhurbaşkanı Ahmet Şara ile imzaladığı anlaşma, gözleri tam 55 yıl önce Iraklı Kürtlerin Saddam Hüseyin ile imzaladığı anlaşmaya çevirdi.
Mazlum Abdi ve Ahmet Şara’nın 10 Mart’ta Şam’da imzaladığı anlaşma, başta Türkiye olmak üzere dünya genelinde tartışılırken, gözler Irak Kürtlerinin tarihinde önemli bir yer tutan başka bir anlaşmaya çevrildi. İki anlaşma arasında tarih olarak yalnızca bir gün fark varken, yazar Nuri Fırat ‘Kürtlerin “10-11 Mart anlaşmalarını” karşılaştırdı.
- Öcalan’ın Suriye yılları: Suriye Kürtlerini nasıl etkiledi?
- Suriye’nin kuzeyinde hangi güçler var?
- Şam yönetimiyle anlaşan SDG hakkında neler biliyoruz?
- Mazlum Abdi ile Ahmet eş-Şara anlaştı
11 Mart 1970’de Saddam ile yapılan anlaşmanın maddeleri
- Irak’ın geçici Anayasası’nda Kürt sorunu da yer alacak.
- Anayasa’da Kürt ulusu tıpkı Arap ulusu gibi tanınacak.
- Irak halkı Arap ve Kürt milletleri olmak üzere iki ana milletten oluşacak, Anayasa’da Kürtlerin milli hakları, Irak’ın birliği çerçevesinde yer alacak.
- Kürt dili, Arapça ile, çoğunluğu Kürt olan bölgelerde eğitim-öğrenim dili haline gelecek.
- Başkan yardımcısı Kürt olacak.
- Kürtler için otonomi sağlanacak.
- Kürtler hükümete katılacak ve Kürtler ile Araplar arasında ayrım yapılmayacak.
- Kürtler geçmişte dışlandığından ötürü eğitim-öğretim konusunda sıkıntılar yaşadı. Bu nedenle sorunun çözülmesi için plan yapılacak.
- Özerk bölgeler için nüfus sayımı yapılacak.
- Yaşadıkları bölgede şiddet nedeniyle okullardan atılan veya eğitimlerini bırakmak zorunda kalan öğrenciler geri dönebilecek.
- Devlet televizyonlarında Kürtçe programların yayınlanmasına önem verilecek.
- Kürt öğrencilerin üniversitelere ve kolejlere kabul edilmesi; yurt içinde ve yurt dışında adil bir oranda eğitim görmelerine olanak sağlanacak.
- Çoğunluğu Kürt olan idari birimlerdeki yönetici ve komutanlar Kürt veya iyi derecede Kürtçe bilen kişiler olacak.
- Kürtler topraklarına, tarlalarına ve eskiden bulundukları yerlere geri dönebilecek.
- Tarım reformu yasasının Kürdistan’da uygulanması hızlandırılacak ve aşiret ilişkileri çözüme kavuşturulacak, tüm çiftçilere uygun arazilerin verilmesini sağlayacak düzenlemeler yapılacak.
- Kürt milleti, Irak nüfusuna oranla kendi nüfus sayısına göre yasal yönetime katılacak.
Suriye Kürtlerinin Irak Kürtlerinden 55 yıl sonra yaptığı anlaşma maddeleri
- SDG, Suriye’nin devlet güvenlik kurumlarına dahil edilecek.
- Tüm Suriyelilerin siyasi temsil hakkı garanti altına alınacak. Dini ve etnik köken farkı gözetmeksizin anayasal eşitlik sağlanacak.
- Kürt toplumu, Suriye devletinin resmi bir parçası olarak tanınacak ve vatandaşlık hakları güvence altına alınacak.
- Suriye topraklarının tamamında çatışmalar durdurulacak.
- Rojava’daki (Kuzeydoğu Suriye) tüm sivil ve askeri kurumlar, devlet yönetimi altında birleştirilecek. Sınır kapıları, havaalanları ve petrol sahaları devlet kontrolüne geçecek.
- Suriyeli mültecilerin evlerine dönüşü sağlanacak ve güvenlikleri devlet tarafından garanti altına alınacak.
- Şam yönetimi, savaşın yıkıcı etkileriyle mücadelede ve ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden unsurlara karşı harekete geçecek.
- Bölünme çağrıları ve toplumda kaos yaratmaya yönelik girişimler reddedilecek.
- Uygulama komisyonları, anlaşmanın yıl sonuna kadar tamamen hayata geçirilmesi için çalışacak.
“Tarihler tesadüf olsa da, benzerlikler, farklılıklar ve dersler var”
Yazar Nuri Fırat, SDG Komutanı Mazlum Abdi ile HTŞ lideri ve Şam’ın yeni Cumhurbaşkanı Ahmet Şara arasında imzalanan anlaşmanın birçok yönüyle tartışıldığını belirterek, “İlginç bir şekilde, tarihî olarak Kürt tarihindeki başka bir anlaşmaya da denk gelmesi dikkat çekici” dedi.
Fırat, paylaşımının devamında Irak Kürtlerinin tam 55 yıl önce Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin ile yaptığı anlaşmaya vurgu yaptı ve şunları ekledi:
“Molla Mustafa Barzani yıllar süren savaşın ardından 11 Mart 1970’de Irak Baas rejimiyle ‘Özerklik Anlaşması’ imzalamıştı. Mazlum Abdi de Rojava adına 55 yıl sonra bir başka Arap rejimiyle anlaşma yaptı. Tarihler tesadüf olsa da, benzerlikler, farklılıklar ve dersler var.”
“Bu değişim, çözüm için fırsat demekti”
İki Kürt gücünün de uzun savaşlardan sonra masaya oturmayı başardığını ifade eden Fırat, “Karşı taraftakiler iktidar mücadelesini yeni kazanmış olanlardı, (IŞİD geçmişiyle eski olsa da) Colani yeni, Baasçılar da çok eski değildi, en azından Saddam. Bu değişim, çözüm için fırsat demekti. KDP bir süreden beri Kürdistan’da fiili otoriteye sahipti, on binlerce silahlı gücü vardı ve parlak dönemlerinden birini yaşıyordu” dedi.
Baasçılar’ın masaya isteyerek değil, bu realite nedeniyle oturduklarını söyleyen Fırat, “Burada SDG’nin bugünü için de benzerlik kurulabilir. KDP, 1970’ler itibarıyla ABD, İran Şah rejimi ve İsrail gibi önemli müttefiklere sahipti. SDG de bugün ABD ve Batılı devletlerin müttefiği, İsrail ile doğrudan değilse de ortaklıkları var. Bu da iki Kürt gücünün anlaşma yaparkenki koşullarının benzerliğini ortaya koyar” diye yazdı.
“Genel bir mutabakat var”
Fırat, şöyle devam etti:
“KDP ilk kez anlaşma masasına oturmuyordu, mesela 1958’de Kerim Kasım ve 1963’de onu deviren Baasçılarla anlaşma yapılmıştı ve verilen sözler tutulmayınca savaş yeniden başlamıştı. 11 Mart Anlaşması ise, daha umutvar idi. SDG içinse bu ilk anlaşma ve umutlu bir hava var. KDP’nin özerklik anlaşması doğrudan Kürtlerin ne tür haklara sahip olacaklarına dairdi. Abdi-Colani anlaşması ise, haklara değil, bu hakların ne ve nasıl olabileceğine dair müzakere çerçevesini ifade ediyor, yani genel bir mutabakat var, somut haklar daha sonra belirlenecek. KDP o zamandan beri özerklik şartını kesin ortaya koyuyordu, sonuç bugünkü federasyon. 11 Mart Anlaşması’ndaki çzerklik aşağı yukarı bugünkü Kürdistan Bölgesel Yönetiminin sınırlarını ifade ediyordu, Kerkük vb. yerler ihtilaf konusuydu, hâlâ da öyle.”
“Rojava’daki model Öcalan’a ait ve fark var”
Yazar Nuri Fırat, Rojava için statü meselesinin henüz konuşulmadığının anlaşıldığını, ama fiili bağımsızlık hali olduğunu belirterek, “Rojava yönetimi ‘ademi merkeziyetçi’ bir Suriye istiyor, bununla kastedilen ile KDP’nin özerkliği örtüşmüyor, Rojava’daki model Öcalan’a ait ve fark var. Rojava’nın da bugünkü Güney Kürdistan gibi bir statüye sahip olmasının imkanları var, bunun olup olmayacağı ise siyasi şartlara ve anlayışa göre netleşecek, ama mevcut fiili bağımsız statünün nasıl olacağı öncelikle anlaşmanın öngördüğü müzakere aşamasının konusu” dedi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Sonuç Kürtler için yıkımdı, ardından soykırım”
Yapılan anlaşmaların hayata geçirilmesi ile ilgili verilen sözler ve tarihler konusunda ise Fırat şöyle devam etti:
“Çıkarlar belirleyici olunca Kürtler için yıkım ve soykırım oldu. Molla Mustafa Barzani’nin Saddam Hüseyin ile yaptığı 11 Mart Anlaşmasının hayata geçmesi için dört yıl süre belirlenmişti. Abdi – Colani 10 Mart Anlaşması içinse yaklaşık 9 ay süre var ve sonrasında süresi belirsiz ve muhtemelen gerilimli geçecek bir müzakere süreci. Saddam 4 yılın sonuna gelindiğinde sözünü tutmadığı gibi, anlaşmada belirlenen hususları da ihlal etmişti. Bir de anlaşmaya rağmen Molla M. Barzani ve oğlu İdris Barzani’ye mesela suikast girişimleri olmuştu. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Kürt tarafı kendine güveniyordu. Kürtler kartlarının güçlü olduğuna inanıyordu, mesela İran ve ABD (İsrail) Kürtlerden yanaydı, bu büyük avantajdı. Ama siyasette çıkarlar belirleyici. Nitekim Saddam dört yılın sonunda adım atmadığğı gibi İran ile anlaşmaya gitti. İronik şekilde, Saddam 6 Mart 1975’te İran ile Cezayir Anlaşması yaptı, İran’ın ortağı ABD ve İsrail de Kürtleri Saddam’ın insafına bırakmıştı. Sonuç Kürtler için yıkımdı, ardından soykırım. Kürt tarihinin umutlu dönemlerinden biri kara kışa döndü.”