Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Müslüman Kardeşler Sözcüsü Gehad el Haddad: “Size hapisten sesleniyorum: Ben terörist değilim!”

Beş yıl boyunca Clinton Vakfı’nda çalıştıktan sonra Mısır’da Müslüman Kardeşler’in sözcülüğünü üstlenen Gehad el Haddad 17 Eylül 2013’den itibaren cezaevinde. Donald Trump’ın başkan seçilmesinin ardından Müslüman Kardeşler’in terör örgütleri listesine alınması tartışmalarının tırmanması üzerine Haddad’ın kaleme aldığı yazı 22 Şubat 2017’de New York Times’ta yayınlandı. Türkçe’ye İlker Kocael çevirdi.

Bu mektubu Mısır’ın en ünlü hapishanelerinin birinden, üç yıldan fazladır içinde bulunduğum hücrenin karanlığında yazıyorum. Bu satırları yazmak zorundayım, çünkü ABD’de, yaşamımın önemli bir bölümünü vakfettiğim Müslüman Kardeşler grubunu terörist örgüt olmakla itham eden bir soruşturma başlatıldı.
Biz terörist değiliz. Müslüman Kardeşler’in felsefesi toplumsal adalet, eşitlik ve hukuk devletini vurgulayan bir İslam anlayışından esinlenmiştir. 1928’de kuruluşundan bugüne, Müslüman Kardeşler’in iki amacı vardı: hasmane bir siyasi çevrede hayatta kalmak ve toplumun kenara itilmişlerine destek olmak. Hakkımızda çok şey yazıldı ve söylendi ancak bizi dinleyen pek olmadı. Bu yüzden yazacaklarım umarım ulaşacağı yeri bulur.

mbs

Biz ahlakî açıdan muhafazakâr, toplumsal açıdan duyarlı bir hareket olarak 90 yıldır kaynaklarımızı halka hizmet için harcadık. Fikrimiz çok basit: imanın eyleme dönüşmesi gerektiğine inanıyoruz. İman testinden ancak başkalarının hayatlarına olumlu yönde dokunarak geçilebileceğini ve ancak birlikte çalışırsak ülkenin kalkınabileceğini, gençlerin taleplerinin karşılanabileceğini ve dünya ile yapıcı bir ilişki kurulabileceğini düşünüyoruz. İmanımızın gereği olarak çoğulcu ve kapsayıcı olduğumuza, hiç kimsenin ilahî kaynaklı bir siyasi meşruiyete sahip olmadığına ve yine hiç kimsenin kendi fikirlerini topluma dayatmaya hakkı olmadığına inanıyoruz.

hapis

Kurulduğumuz günden beri, ülkemizin siyasi kurumlarında yer aldık ve halkımızın ihtiyaçlarını karşılamak için de toplumsal alanda bulunduk. Eski başkan Hüsnü Mübarek döneminde en çok zulmedilen grup olmamıza rağmen parlamentoda hem diğer gruplarla koalisyon yaparak hem de bağımsız biçimde bulunmamız yasal yoldan değişim ve reforma olan bağlılığımızın bir kanıtıdır. Birçok göstermelik partinin bulunduğu bir ortamda iktidara doğruları söyleyen biz olduk. Başkanlığın Mübarek’in oğluna devredilmesi planlarına karşı demokrasi taraftarı bağımsız örgütlerle omuz omuza çalıştık. Bunun yanında bir dizi profesyonel işçi sendikası ile de çalışmalarımız oldu.
Mısır’ın demokrasiye henüz adım attığı ilk yılda, demokratik yönetimi hakim kılmak üzere devlet kurumlarını reforme etme işine giriştik. Bu kurumlarda bulunan uzlaşmaz kişilerin bu politikalara ne denli direnç göstereceklerinden henüz habersizdik. Devletin içine düştüğü yolsuzluk batağıyla başa çıkacak donanımımız yoktu. Hükûmet eliyle reformlara giriştik ve sokaklardaki gösterileri dikkate almadık. Yanıldık. Eminim ki nerede hata yaptığımızla ilgili şimdiye kadar birçok kitap yazılmıştır, ancak adil bir analiz bizim güç kullanımına temelden karşı olduğumuz gerçeğini açıkça dile getirmeli. Birçok hata yaptık, ama şiddete başvurmak bunlardan biri değildi.
Bizim şiddete karşı tutumumuzu eşi görülmedik devlet şiddetine karşı ısrarla sürdürdüğümüz barışçıl direniş açıkça gösteriyor. Son dört yılda, Gen. Abdülfettah el Sisi iktidarı ele geçirdi, muhalefetin üzerine gitti ve acımasız bir baskı politikasına önderlik etti. Devlet yetkilileri hukuk alanının dışında işlenen cinayetlerden, yüzlerce sivilin ortadan kaybolmasından ve on binlerce siyasi mahkumun alıkonmasından sorumludur. Gittikçe yükselen baskıcı politikalar, bazı bağımsız insan hakları örgütleri tarafından insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında değerlendirildi. Tüm bunlara karşın, biz siyasal anlaşmazlıkların korku yoluyla ya da teröre başvurularak değil müzakere ile çözülebileceği inancımızı koruyoruz. Toplumsal kalkınma, toplumsal adalet ve şiddet aleyhtarlığı ideallerimize bağlılığımızı bildiriyoruz.
Şiddete başvuran grupların, Müslüman Kardeşler’in içinden çıktığı uzun zamandır söylenegeliyor. Bu tamamen bir aldatmaca. Müslüman Kardeşler’i terk edip şiddeti benimseyen gruplar; bunu bizim felsefemizde, toplum ya da grup vizyonumuzda bu türden bir aşırılık bulamadıkları için yapıyorlar. Bu aşırı grupların hepsi değilse de birçoğu bizim mürtet olduğumuzu ve siyaseten naif kaldığımızı düşünüyor. Naifliğimizden haz etmemeleri bir yana, bu durum aslında bizim felsefemizin onların aşırı uçta bulunan ideolojileriyle ilgisinin olmadığını gösteriyor. Hareketimiz yalnızca ahlaken doğru yolda bulunan toplumların gelişeceği kanısını taşımıyor, aynı zamanda barışçıl reformcu bir yaklaşımın toplumun ömrünü artıracağını düşünüyor, tarih de zaten bunu gösterir. Bizim hareketimiz, toplumun hoşgörüsüzlüğü, baskıcı rejimler, şiddet yanlısı isyancılar ve tüm dünyada medeniyetler çatışmasını körükleyen aşırı gruplar karşısında ayakta kalmayı bildi. Bize terörist demek, Timothy McVeigh’in 1995’te Oklahoma City’de gerçekleştirdiği bombalı saldırının şiddetini vatanseverliğe yormaya ya da beyazların üstünlüğüne dayalı ideolojiyi Hıristiyan öğretileriyle eşleştirmeye eşdeğer.
Müslüman Kardeşler’in kamusal yaşama katılımlarının büyük bir bölümü; yoksul bölgelerde –ücretsiz klinikler, gıda desteği, yoksul üniversite öğrencilerine akademik ya da lojistik destek gibi- toplumsal hizmetlerde bulunmaktan ibaret. Yozlaşma, devletin belirli hizmetleri sağlayamaması ve sivil toplumun yokluğundan dolayı ortaya çıkan boşluğu biz dolduruyoruz.
Geriye doğru baktığımda, siyasi manevraların; uzun yıllardır hizmet ettiğimiz insanlarla bizim aramızda yarattığı mesafeyi görüyor ve hayıflanıyorum, bu da Arap Baharı’ndan aldığımız acı bir ders oldu. Biz siyasi alanda yaşadığımız terslikleri kabul ediyoruz; ancak kamusal müzakereden yola çıkıp tutuklamalara ve temelsiz suçlamalara vardığımız noktada bugünkü durumu akıl almazlık ve basiretsizlik olarak nitelendiriyor ve gelecekte de emsal olması bakımından endişe verici buluyoruz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.