Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Öncü bir feminist: Şirin Tekeli. Filiz Kerestecioğlu ile söyleşi

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/328073418″ params=”color=ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false” width=”100%” height=”166″ iframe=”true” /]

Yayına hazırlayanlar: Şükran Şençekiçer & Gamze Elvan

Medyascope.tv özel yayınından herkese merhaba! Dün feminist yazar, aktivist, akademisyen… aslında isminin önüne birçok sıfat getirilebilecek birini kaybettik: Şirin Tekeli. Şirin Tekeli hayatını feminist mücadeleye adamış biri, özellikle Türkiye’de feminizmin bir hareket olmasına öncü olmuş kadınlardan biri. Bir feminist hareket olarak, feminizmi Türkiye’ye tanıtmış bir kadın. Konuğum Filiz Kerestecioğlu. Filiz Hanım, hoşgeldiniz!
Hoşbulduk, merhaba!

Siz Şirin Tekeli’yle yakından da tanışıyorsunuz, hatta birlikte çeşitli süreçleri birlikte örgütlediğinizi biliyorum. Öncelikle kişisel olarak Şirin Tekeli’yi tanımanızdan kaynaklı olarak, ne söylemek istersiniz Şirin Tekeli için?
Yani hepimiz çok üzgünüz gerçekten; çünkü doldurulması zor bir boşluk, hatta imkânsız Şirin’in boşluğu, öyle olacak; çünkü onun güzel aklı hep bir yerde duruyordu ve biz sık sık ona müracaat ediyorduk ya da müracaat etmesek, sağlığının iyi olmadığı zamanlarda ya da birçok zaman sadece öylesine sohbet için uğrasak bile, Şirin, mutlaka o sohbetlerinin içerisinde öyle güzel akıllar, sözler yerleştiriyordu ki o da önümüzü açıyordu. Bu nedenle hakikaten kişisel olarak, özellikle benim için de telafi edilemez, kaybı doldurulamaz, hayatımda öyle bir boşluk yaratacak diye düşünüyorum. Yani kaybettiğim ablamdan sonra ikinci bir ablaydı aynı zamanda Şirin, bu nedenle evet, çok üzgünüz. Ama tabii ki sadece bizler değil; yani Türkiye Kadın Hareketi’nin, feminist hareketin öncülüğünü yapan, Türkiye’de birçok ilke imza atan ve kadınların önünü açan biriydi Şirin. Bunu da o kadar mütevazı ve hiç fark ettirmeden yapardı ki; öyle bir sadelikle, zarafetle, ben aslında eşitlik onun bedeninde sanki zaten adını alan bir şey diye düşünüyorum. Herkesle eşit ilişki kurardı Şirin ve eşit yaşardı. Yani bu benim oğlumla da öyleydi, başka çocuklarla da, büyüklerle de, bizim yaştakilerle de. Biz çok gençken onunla tanıştık ve o dönemlerde de Şirin hep Şirin’di. “Şirin Hanım” olmadı ya da etrafında böyle çeşitli erkânlarla dolaşan bir insan hiç olmadı; zaten feminizm böyle bir şey değildi, ama Şirin çok güzel temsil etti diye düşünüyorum.

Bugün Aksu Bora da bir yazı kalem aldı Şirin Tekeli’nin ardından. “Feminizmin ilk adı gitmiş gibi” dedi. Gerçekten Şirin Tekeli Türkiye’de feminizmin ilk adıydı galiba.
Evet, ilk adıydı; yani hani bizde önderlik yoktur, ama hani böyle bir şey olacak olsaydı, bu Şirin Tekeli’dir, Stella Ovadia’dır, yani onların ismini özellikle telaffuz etmekten hep gurur duymuşumdur; çünkü gerçekten çok önümüzü açan mücadeleci kadınlar. Stella çok şükür hâlâ bizimle. Evet, ilk adıydı feminizmin. Zaten kendisini çok güzel bir şekilde “mahcup feministim” diye ifade ederdi; çünkü o dönemde, 80’lerde, daha öncesinde “feministim” demek, feminizmi telaffuz etmek kolay bir şey değildi. Buna her cenahtan saldırı olabiliyordu, hepimiz buna ciddi biçimde maruz kaldık o yıllarda; ama ilk maruz kalan tabii ki Şirin’di. Yani bunu telaffuz ederek ilk maruz kalan Şirin’di ve o Somut dergisinde yazdığı yazılar Türkiye’nin her tarafında kadınların eline ulaştı ve bizlere çok büyük ufuklar açtı o yazılar ve ondan sonrasında zaten kadın çevresinde, İstanbul’da bizzat toplantılar yaptık, sonra dayağa karşı kampanyayı örgütledik. O daha öncesinde aslında ayrımcılığa karşı sözleşme için imzalar açtı, kampanyalar açtı, medeni kanun imza kampanyasında bulundu. Yani say say bitmez Şirin’in yaptıkları; Kadın Eserleri Kütüphanesi’nin kurucusu oldu, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın kurucusu oldu, KA.DER’in kurucusu oldu ve en sonunda birlikte Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı’nı kurduk, Şirin Tekeli Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı’nı. Bu bir de şöyle anlamlı bir şey: Şirin’in bütün hayatı aslında Türkiye’nin bugünkü bu kötücül ve çirkin siyasetine bir mesajdır, çünkü bu kadar kötülüğün içerisinde bu kadar iyilikle yaşamak zor bir şey Şirin için de. Son dönemlerinde özellikle olumsuz, umutsuz halinde görüyordum; ama bir yandan da hakikaten kadınlardan çok umutluydu, yani “21. Yüzyıl kadınların yüzyılı” diyordu ve geleceğin kadınlarla kurulacağına inanıyordu, ben de buna inananlardan biriyim; tek ve en önemli umudum bu zaten ve bunları ifade ederken bir yandan da, yani bu kötücül siyaset içinde, bu kadar yolsuzluk içinde, bu kadar para hırsı içerisinde Şirin bütün mallarını vakıflara ve örneğin yoksul hukukçu öğrencilerin okumasına adadı ve kıyafetleri de sadeydi hayatı da sadeydi, onun üstüne “hep bir şeyler koyayım” ya da “bunları sıkayım bir kenarda tutayım” gibi bir anlayışı hiç olmadı. Dediğim gibi eşitliği nasıl bütün bedeniyle, varlığıyla yaşadıysa paylaşımı da öyle yaşadı; hem dostlarıyla hem de öncü olduğu vakıflarla, kuruluşlarla. Ben ölümü de aslında bir başka mesaj olarak yaşadı diye düşünüyorum, bugün belki birçok yasanın aklına getirip de yapamadığı şeyi yaptı Şirin; yarın onu İstanbul Tıp Fakültesi’nin önünden Çapa’dan Temel Bilimler Enstitüsü’nün önünden uğurlayacağız saat 19.00’da. Bedenini insanlığa adadı; tıpkı ömrünü, bütün yaşamını feminist mücadeleye, insanlığa adadığı gibi. O aynı zamanda İnsan Hakları Derneği kurucu üyelerinden birisiydi, ilk yıllardan itibaren ve dediğim gibi şimdi bilimsel çalışmalar için adadı bedenini, bu da çok değerli bir şey aslında.

Evet, aslında feminizmle Fransa’da tanışıyor, tam olarak adını feminizm koymasa da Simone de Beauvoir’la tanıştığını söylüyor. 78’de kadınların siyasal hayata katılımıyla ilgili doçentlik tezi var; hatta birçok insan karşı çıkıyor bu tezi yazmasına, tepki alıyor. Ama Türkiye’de gerçekten ikinci dalga feminizmine öncü kadınlarından biri diyoruz, bir hareket olarak feminizmi Türkiye’yle tanıştıran bir kadın Şirin Tekeli. Bir röportajında sizden de bahsediyor, dayağa karşı yürüyüş sürecinde; zannediyorum o süreci birlikte örgütlediniz. Ben biraz o süreci dinlemek istiyorum sizden. Bir unutulmaz da fotoğrafı var elinde bildiri okurken o eylemde.
Hem o fotoğrafı var, hem de bir fotoğrafı daha var aslında: “Kadınlar Üzerindeki Baskılara Son” pankartıyla geldi Şirin o yürüyüşe. O pankartı kendisi hazırlamıştı, kendi boyamış, çiçeklerle bezemiş ve kendi yazmış. Birçok kadın da aslında kendileri hazırlamışlardı, ama Şirin’inki gerçekten çok özel ve güzeldi. Resme yeteneğinin olduğunu da biraz o zamanlardan öğrendik, sonrasında çok güzel resimler de yaptı; yani yazıları, işte en son feminist düşünce kitabını bir buçuk ay önce imzalayıp vermişti bana, o kitabı ve daha bir çok kitabı var zaten ve çevirileri var bize kazandırdığı; ama yürüyüşte, Mustafa Durmuş isimli bir hâkimin bir boşanma davasını red gerekçesinde “Kadının karnını sıpasız sırtını sopasız bırakmamak gerek” sözünü de o karara yazdırmasıyla, o zaman biz kadınlar olarak dedik ki: “Bu, bütün kadın cinsini aşağılayan bir karardır, sadece o kadını değil. Ve bir sembolik, manevi bir liralık bir tazminat davası açacağız” dedik ve tazminat davası açtık, bu reddedildi tabii taraf olmadığımız gerekçesiyle; ama onun yanı sıra bir kampanya örgütlemeye ve bir yürüyüş yapmaya karar verdik: Dayağa karşı yürüyüşü. Bizler daha genç, Şirin’den daha heyecanlı kadınlardık, ama o hep böyle hem mücadeleci hem inatçı, o zarafetin içerisinde çok inatçı bir kadındı aynı zamanda, o mücadele azmi de o yüzden hep devam etti. Bize çok destek verdi, ona danıştık, danıştığımız insanlardan birisi oydu ve dedi ki: “Evet, yasal izinleri alın, böyle bir şey yapalım. Hep birlikte, neden olmasın?” Ve bize güç verdi. Sonra işte biz, “50 kadın mı olur? 100 kadın mı olur? Bilmiyoruz” diye düşünürken –tertip komitesinin içerisindeydim ben de– o yürüyüşün başvurularını yaptık, izinleri aldık. 12 Eylül’den sonra, darbeden sonra yapılan ilk yasal yürüyüştü ve çok anlamlıydı gerçekten. Hani o “Özel olan, politiktir gerçekten; kol kırılır yen içinde kalmaz, bunu inşa etmeliyiz ve bunu sadece siz yaşamıyorsunuz, biz yaşamıyoruz; hep birlikte yaşıyoruz ve şiddete karşı hep birlikte sesimizi yükseltmeliyiz” diyen bir yürüyüştü. İlk sokak eylemimiz o anlamda, kendimiz için yaptığımız. Ve evet, o günler, o yürüyüş; 1000’den fazla kadının katıldığı ve Türkiye feminist hareketi kadın mücadelesi tarihinde dönüm noktası olan günlerden biriydi 17 Mayıs 1987.

Aslında yayın başladığından beri konuşuyoruz, ama Şirin Tekeli Türkiye feminist hareketi için politik anlamda ne ifade ediyor? Bir derleyip toparlamanızı isteyeceğim.
Feminist hareketin, politik hareketin öncülerinden Şirin Tekeli ve aslında son söylediğim sözün yapı taşlarından birisi; yani feminist politika alanlarda ve hayatın her alanında yapılması gereken bir şeydir, “Özel olan politiktir, kişisel olan siyasaldır”; ya da onun ilk önerdiği tabiriyle “Bu dünyayı kadınlar değiştirecek, 21. Yüzyıl kadınların yüzyılıdır ve dünya değişecekse eğer, bu ancak erkek egemen siyasetten arınarak olabilir, bunu yolu da kadınlardan geçer, feminist mücadeleden geçer”. Bu sözü ilk söyleyen insandır Şirin Tekeli Türkiye’de ve son söyleyen olmayacağına da biz söz veriyoruz.

Evet, yayını kapatmadan önce tekrar hatırlatalım. Şirin Tekeli’yi yarın kadınlar mor kıyafetlerle Bodrum’dan İstanbul’a uğurlayacaklar. Bedenini bağışladığı İstanbul Çapa Tıp Fakültesi önünde saat 19’da karşılanacak Şirin Tekeli. Tekrar hatırlatmış olalım.
Karşılanmayacak. 19’da Çapa İstanbul Tıp Fakültesi önünden uğurlayacağız.

Evet, tekrar hatırlatmış olalım izleyicilerimize.
Orada, İstanbul’daki uğurlama da 19.00’da İstanbul Tıp Fakültesi Çapa’nın önünden olacak.

Evet, bu hatırlatmayı da yapalım. Filiz Kerestecioğlu, çok teşekkür ediyorum katıldığınız için.
Ben de teşekkür ederim, iyi yayınlar dilerim. Bütün kadınların başı sağolsun.

Evet, hepimizin başı sağolsun. Şirin Tekeli’nin ömrünü adadığı feminist mücadelesini yakın arkadaşı Filiz Kerestecioğlu’yla konuştuk. Bizi izlediğiniz için teşekkür ederiz. Şirin Tekeli’nin feminist mücadelesini anlattık, röportajıyla kapatıyoruz. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.