Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (7): Canbaza bakma, ekonomiye bak

Sedat Pişirici yaşanan ekonomik sıkıntının temelinde sebze fiyatlarının mı yoksa genel ekonomik gerilemenin mi olduğunu Ekonomi Tıkırında’da yorumladı. 

Yayına hazırlayan: Elif Zeynep Özipekçi

İyi günler, yeni bir haftanın başında herkese merhaba. 

Geçen pazartesiden bu yana, yani bir önceki Ekonomi Tıkırında programından bu yana pek çok veri açıklandı Türkiye İstatistik Kurumu tarafından. Önce bu verilere bir göz atalım istiyorum. 

Türkiye İstatistik Kurumu’nun hafta içinde açıkladığı ilk veriler işsizlik verileriydi. Buna göre Kasım 2018’in işsizlik oranı %12,3. Bir önceki ay, ekim ayında Türkiye’deki işsizlik oranı %11,6’ydı. Yani yeni veriye bakılırsa resmen 3 milyon 981 bin işsizimiz var. Ekim ayından kasım ayına 706 bin kişi işsiz kalmış Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi verilerine göre. 

Aynı aylarda tarım dışı işsizlik oranına bakıyoruz. Yani, tarımda çalışanları bir kenara bırakırsak ya da tarımda çalışırken mevsimsel nedenlerden ötürü işsiz kalanları bir kenara bırakırsak, oradaki oranlar daha yüksek, %14,1. 

Genç nüfus işsizliğini hep önemsiyoruz, 15-24 yaş arasında olup da işsiz olanların oranı o daha da yüksek, %23,6. 

Bu dönemde yani Kasım 2018 itibarıyla, istihdam oranının %46,5 olduğunu söylüyor bize Türkiye İstatistik Kurumu. Önceki ayla karşılaştırdığımızda görüyoruz ki istihdam da 201 bin kişi azalmış. 

Bir başka veri, tüketici davranışıyla ilgili. Türkiye istatistik Kurumu’nun açıkladığı  perakende satış hacmine ilişkin. Öyle görülüyor ki tüketici alışverişte frene basmış. Perakende satış hacmi %9,2 oranında azalmış aralık ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre. Burada alt kırılımlara bakıldığında gıdada %2,7’lik bir azalma görüyoruz, gıda dışı satışlarda %12,6’lık bir azalma görüyoruz. Otomotiv yakıtı satışları da %9,5 oranında azalmış. Tüketici sadece alışverişin frenine basmamış aynı zamanda arabasının da frenine basmış gibi görünüyor. 

Bu verilere bakarken cirolarda bir artış görüyoruz. Perakendede ciro bir önceki yılın aynı ayına göre %9,6 artmış. Aslında kabaca bir hesapla, satış hacminin 9,2 azaldığını, cironun 9,6 arttığını okuyunca, 9+9=18, oradan da 6 ekleyin, 19 civarında zam olduğunu da gösteriyor bu veriler bize. Zaten enflasyon oranı da %20’ler civarında. 

Sanayi üretimi daralmaya devam ediyor. TÜİK’in Aralık 2018’a ait sanayi üretim endeksi verileri açıklandı geçen hafta. Sanayi üretimi %9,8 oranında daralmış, imalat sanayi üretimi ise %10,8 oranında daralmış durumda. 

Bugünün verileri ise konut satışlarının da çöktüğünü gösteriyor bize neredeyse. TÜİK konut satışlarını açıkladı. Toplam daralma oranı %24,8. İpotekli konut satışlarında toplam daralma oranı ise %77,2. Hani bankadan kredi alıp, ev satın alınıyor ya işte oradaki daralma %77,2’yi bulmuş. Ocak ayında 72 bin 937 konut satılmış Türkiye’de. En yüksek pay 13 bin 775 adetle İstanbul’un olmuş. En az nerede konut satılmış derseniz Türkiye’de, ocak ayında Ardahan’da satılmış sadece 7 tane; Hakkari’de 9 konut satılmış. Bayburt’ta 13 konut satılmış ocak ayında Türkiye’de. 

İkinci el konutlarda da bir gerileme yaşanmış, %20,4 oranında. Buna mukabil yabancılara konut satışı artmış %82 oranında. 3.168 konut satılmış yabancı uyruklulara. İlk sırada İstanbul var, ikinci sırada Antalya var, üçüncü sırada Ankara, onu Bursa ve Yalova izliyor. En çok konutu kim almış? Iraklılar, Irak vatandaşları, 605 adet. Onları İranlılar, Rusya Federasyonu vatandaşları, Afgan vatandaşları ve Ürdün vatandaşları izlemiş. 

Geçen haftanın bir başka ekonomi verisi de ilaca gelen %26,4 zam. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yerli ve yabancı ilaç firmalarıyla bir araya geldi geçen hafta, bir toplantı yaptı. O toplantının ardından da 19 Şubat’tan itibaren ilaca %26,4 oranında bir zam uygulanacağını açıkladı.

Şimdi manzara şu: İşsizlik patlamış, alışveriş bitmiş, konut satışı gerilemiş, ilaç zamlanmış ama bizim derdimiz tanzim satış, bizim derdimiz sebze fiyatı. Şimdi bakınız, Türkiye’de 81 tane vilayet var. Tanzim satışlar sadece Ankara ve İstanbul’da toplam 65 noktada yapılıyordu. Buna önceki gün Bursa da eklendi. Bursa’da Bursa Büyükşehir Belediyesi, üç noktada  tanzim satış yapmaya başladı.

Peki geride kalan 78 vilayetimizde neden tanzim satış yapılmıyor? Geride kalan 78 vilayetimizde vatandaşımız sebze fiyatlarından memnun mudur? Yoksa geride kalan 78 vilayette vatandaşımızın sebze fiyatları umurunda değil midir? Ya da aslında bu tanzim satışlar, sebze fiyatlarını düşürmek için değil, ekonominin asıl sorununu perdelemek için oynanan canbaza bak canbaza oyunu mudur? 

Nedir bu canbaza bak canbaza hikayesi? Eskiden, çok eskiden canbazlar iki direk arasına gerdikleri ipte yürürken, onları izleyenler de yürekleri ağızlarında heyecan içinde dünyaları unutur, canbaza bakakalırlarmış. İzleyiciler hiçbir şey düşünmeden canbaza odaklandıklarında da birtakım yan kesiciler gelip onların cebinden paralarını tırtıklarlarmış. Canbaz düşmeden oyununu bitirdiğinde izleyici elini cebine attığında bir bakarmış ki canbaz ölecek, canbaz düşecek diye heyecanlandığı sırada, cebindeki parasından olmuş. 

Şimdi efendim, bu tanzim satış noktalarında belediye tarafından ucuza satılan sebze kimin parasıyla tedarik edilmektedir? Bir soru bu. 

Belediyenin parası, hükümetin parası, hazinenin parası kimin parasıdır? Bir başka soru da bu.

O zaman akla şu geliyor. Ucuz sebze alıyoruz diye sevinirken aynı mala iki kere cebimizden para ödüyor olmayalım!

Şimdi ekonomik tabloyu bir kez daha önünüze getirmek isterim. Tekrar ediyorum geçen sene kasım ayı verilerine göre resmi işsiz sayımız 4 milyona ulaşmış. Bunun kasımı var, aralığı var, ocağı var şubatı var. Enflasyonun resmisi %20. Tüketici alışverişte frene basmış, sanayi zor durumda. Konut satışları çökmüş, ilaca zam gelmiş. Elektriğe ve doğal gaza geçen yıl ağustos, eylül ve ekimde üç ay üst üste zam yapılmış. İç borcumuz 80 milyar lira, dış borcumuz 450 milyar dolar. Altının gramı efendim, sadece gramı, 225 lira. Gösterge faiz %18. Bu sadece devletin faizi, bankadaki faizden söz etmiyorum bile. Akaryakıtın litresi 6 lira. Ve bizim tek derdimiz İstanbul ve Ankara’daki sebze fiyatı. 

Bakın sadece resmi verilere bakılacak olsa dahi, görünen o ki topyekun ve paldır küldür bir ekonomik krizin içine yuvarlanmış durumdayız. Bu kriz dış güçlerinin fırsatçılığıyla şununla bununla açıklanamaz. İki büyük şehirde tanzim satış noktaları kurarak da üstesinden gelinecek şey değil bu ekonomik kriz. İşsizlik ve hayat pahalılığı birbirine paralel artıyor, sanayi üretimi ve alışveriş eş zamanlı geriliyor. Gelirler genel seviyemiz de aynı hızda düşüyor. Yani sebzenin fiyatlarından yakınanların ya da “tanzim satışta ucuza alıyorum” diye sebze kuyruklarında sevinenlerin bakış açılarını değiştirmesinde yarar olabilir. Acaba yüksek fiyatların yanı sıra benim gelirim de bu sebzeleri almak için yetersiz kalıyor olabilir mi? Eğer gelirim yetersizse, bu neden böyle? Daha iyi bir gelire sahip olabilmek için ne yapabilirim? Daha iyi bir gelire sahip olmam için hükümet ne yapabilir? 

Bakınız bu ülke, bu devlet, 36 tane padişah, 230 tane sadrazam, 12 tane cumhurbaşkanı, 30 başbakan, 66 hükümet gördü. Demem o ki iktidarlar ve iktidar sahipleri gelir geçer, bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış. O nedenle bu günkü iktidar sahibi ya milleti krizden kurtaracak ya da bu iktidarın asıl sahibi olan millet, seçmen, aklını başına devşirip, vekaleti, ülkeyi bu krizden kurtarabilecek olanlara verecek. 

Krizi canbaza bakarak aşamayız. İpteki can sizin canınız, canınızdan olmayınız.

İyi günler efendim.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.