Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (22): Ekonomik krizi takdimimdir

Ekonomi Tıkırında’nın 22. yayınında Sedat Pişirici, Türkiye İstatistik Kurumu’nun büyüme ve enflasyon verileri ışığında ekonominin durumunu değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Ömer Tülünay

İyi günler! 

Bayram haftasının ilk gününde Ekonomi Tıkırında’da karşınızdayım. Ekonomi tıkırında mı değil mi gelin hep birlikte bir bakalım. 

Gördüğünüz gibi ekranda “Ekonomik krizi takdimimdir” yazıyor. Dolayısı ile biz de lafın sonunu başında söyleyelim. Evet, Türkiye İstatistik Kurumu’nun cuma günü açıkladığı büyüme ve bugün açıkladığı enflasyon verileri açık seçik ortaya koyuyor ki Türkiye bir ekonomik krizin içindedir. Ekonomik kriz memlekete yerleşmiş durumda. 

Bakınız ekonomik durgunluğun uzman dilindeki adı resesyon. Bir ülkenin resesyona girmesi için en az iki çeyrek üst üste küçülmesi gerekiyor deniyor. Türkiye İstatistik Kurumu cuma günü 2019 yılının ilk çeyrek büyüme verilerini açıkladı. Yani ocak-şubat-mart aylarına ilişkin veriler. Buna göre Türkiye ekonomisi %2,6 oranında küçülmüş durumda. Geçen yılın son çeyreğinde ekonomimiz %3 oranında daralmıştı. Dolayısıyla arka arkaya iki çeyrek üst üste küçülmek ile birlikte bunun adını teknik olarak resesyon koyabiliyoruz. Aynı zamanda yüksek bir enflasyonda yaşıyoruz. Uzmanlar resesyonun yüksek enflasyonda birlikte olanına slumpflasyon diyorlar. Bir slumpflasyon içinde de olduğumuz söylenebilir ama nereden bakarsanız bakın, ister enflasyon ister resesyon, ister slumpflasyon, ekonomik bir krizin içinde olduğumuz aşikar.

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından bugün Mayıs 2019’un enflasyon verileri açıklandı. Tüketici fiyatlarında enflasyon %18,71, üretici fiyatlarında enflasyon %28,71 gıda enflasyonu ise %28,44 oranında.

Göstergelerle devam edelim. Büyümeyi söyledim, enflasyonu söyledim, işsizlik verileri en son şubat ayında gelmişti, %14,7. Bu da resmi olarak 4 milyon 730 bin 542 kişiye karşılık geliyor. Kişi başı yıllık geliri Türkiye’de insanların 10 bin doların altında, 8 bin 500 dolar civarında. Gösterge faiz %24, iç borcumuz 600 milyar liradan fazla, dış borcumuz 446 milyar dolar seviyesinde, akaryakıtın litresi 7 lirayı geçti, dolar 5 lira 86 kuruş, euro 6 lira 57 kuruş. Bankalardaki mevduatın yarısı döviz. Türkiye’nin risk primi ise 485. 2018 yılında 360’tı bu prim, geçen pazartesi 514’tü.

Şimdi verilerin ayrıntısına girelim, enflasyonla başlayalım. Tekrarlayalım, tüketici fiyatlarında %18,71, üretici fiyatlarında %28,71 oranında enflasyon. Gıda enflasyonu %28,44 seviyesinde. Mayıs ayının zam şampiyonu TÜİK verilerine göre alkollü içecekler ve tütün, %8,88 aylık enflasyon oranı. Onu %4 ile giyim ve ayakkabı, %2,18 ile ulaştırma, %1,86 ile eğlence ve kültür, %1,61 ile de lokanta ve oteller sektörlerindeki genel fiyat seviyesi enflasyonu izlemiş.

Yılın zam şampiyonu kim diye baktığımızda gördüğümüz ise gıda ve alkolsüz içecekler grubu, oran %28,44. Ana harcama gruplarına yıllık olarak baktığınızda, yılında zam şampiyonu gıda ve alkolsüz içecekler grubunu, %26,75 enflasyonla çeşitli mal ve hizmetler grubunun, %24,54 oranında bir enflasyonla ev eşyası grubunun, %20 oranında enflasyonla eğlence ve kültür grubunun, %19,77 oranında enflasyonla da lokanta ve oteller grubunun izlediğini görüyoruz. 

Mayıs ayında endekste kapsanan 418 maddeden 48’inin fiyatı değişmemiş, 267 maddenin ortalama fiyatı artmış, 103 maddenin ortalama fiyatı ise düşmüş. 

Enflasyon verilerini incelerken ana sanayi gruplarına bir göz atalım isterim. Ana sanayi gruplarında en fazla artış %3,32 ile dayanıksız tüketim malında gerçekleşmiş. Ama yıllık en fazla artış %30,9 ile enerji grubunda. Aramalındaki enflasyon %28,69 oranında. Sermaye malındaki enflasyon %28,67 oranında.

Bunları niye ifade ettim? İstanbul Sanayi Odası da bugün Türkiye İmalat PMI’ını açıkladı. Yani “imalat sektörü satınalma yöneticileri endeksi”ni. Bu endeksin verisi 45,3. İstanbul Sanayi Odası diyor ki “50’nin üzerinde ölçülen sonuçlar sektörde iyileşmeye, altında ölçülen sonuçlarsa sektörün sıkıntıda olduğuna işaret eder”. O zaman İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı Türkiye İmalat Sektörü Satınalma Yöneticileri Endeksi verisinin 45,3 olması, imalat sanayiinde sıkıntının sürdüğü anlamına geliyor. İstanbul Sanayi Odası’nın açıklamasında şöyle enteresan bir bölüm var. Diyor ki İstanbul Sanayi Odası:

“Türk lirasındaki değer kaybının imalat sektörüne etkilediği mayıs ayında girdi maliyetleri ve nihai ürün fiyatları arttı. Bunun yansıması olarak tüketici talebinde zayıflık belirtileri devam etti. Yeni siparişler ivme kaybederken bazı anket katılımcıları Avrupalı müşterilerden gelen talepteki zayıflığa dikkat çekti. Bu durum da satın alma faaliyetlerinin azalmasına neden oldu.”

Buradan büyüme verilerinin ayrıntılarına geçelim. 2019 yılının ilk çeyrek verisi açıklandı cuma günü. Buna göre ekonomimiz %2,6 oranında daraldı, Türkiye % 2,6 oranında küçüldü. Artık siz nasıl söylüyorsanız. Bunun resmi adı ne? Gayrisafi yurtiçi hasıla. Gayrisafi yurtiçi hasıla ne efendim? Ülke sınırları içinde belli bir dönemde üretilmiş tüm mal ve hizmetlerin parasal karşılığı. Yatırım bunun içinde, devlet harcamaları bunun içinde, ihracat ve ithalat bunun içinde. İşte bunun toplamı olan gayrisafi yurtiçi hasılamız, 2019 yılının ocak-şubat-mart aylarında %2,6 oranında azalmış, 2018 yılının ilk çeyreğine oranla.

İlk çeyrekte sanayi sektörünün ürettiği gayrisafi yurtiçi hasıla %4,3 oranında azalmış. İnşaat sektörünün ürettiği gayrisafi yurtiçi hasıla %10,9 oranında azalmış, inşaat sektörü bir hayli daralmış. Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek toplamını ifade eden hizmetler sektöründeki gayrisafi yurtiçi hasıla azalışı da %4 oranında. İlk çeyrekte gayrisafi yurtiçi hasılanın arttığı tek sektör tarım, o da %2,5. Enteresan olan bir başka veri var o da şu: Hanehalkı nihai tüketim harcamaları %4,7 oranında azalmış diyor ki TÜİK tam yazılışını okuyorum: ‘’Yerleşik hanehalklarının ve hane halkına hizmet eden kar amacı olmayan kuruluşların toplam nihai tüketim harcamaları, 2019 yılının birinci çeyreğinde, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre, zincirlenmiş hacim endeksi olarak %4,7 azaldı.’’

Burada sözü edilen hanehalkı, gerçek kişiler, yani benim, yani sizsiniz. Burada sözü edilen hane halkına hizmet veren kar amacı olmayan kuruluşlar ise -yine motomot okuyorum- “piyasa üretimi yapmayan, statüleri gereği gelir, kar veya herhangi bir mali kazanç elde etmelerine izin verilmeyen ayrı hukuki ve sosyal birimlerdir. Ücretsiz veya ekonomik olarak anlamlı olmayan fiyatlarla hanehalklarına mal ve hizmet sağlarlar. Temel gelir kaynakları hane halkından tüketici sıfatı ile aldıkları gönüllü katılımlar, genel hükümet tarafından yapılan ödemeler ve gayrimenkul gelirleridir.” 

Tekrar ediyorum, hanehalkı nihai tüketim harcamaları, 2019 yılının ilk çeyreğinde %4,7 azalmış. Yani hanehalkı, yani siz, bu yılın ilk çeyreğinde, ocak-şubat-mart ayında, geçen yılın ilk çeyreğine oranla daha az para harcamışsınız. Peki biz daha az para harcarken, devletimiz ne yapmış? Devletin nihai tüketim harcamaları ise %7,2 oranında artmış. Muhtemelen yerel seçim harcamaları bu artışta etkili oldu. 

Bir başka önemli veri var burada. Gayrisafi sabit sermaye oluşumu %13 azalmış. Şimdi bunu gayrisafi sabit sermaye oluşumu diye yazınca ya da söyleyince bir anlam ifade etmiyor ama gayrisafi sabit sermayenin ne olduğuna bakarsak bir anlamı oluyor. Neymiş, “bir ekonomide bir yıl içinde yapılan özel ve kamu sektörü yatırımlarının net toplamı”. 

O zaman toparlayalım, hane halkının nihai harcamaları %4,7 oranında azalmış. Özel ve kamu sektörü yatırımları %13 oranında azalmış, lakin devletin nihai tüketim harcamaları %7,2 oranında artmış diğer iki veri de mal ve hizmet ihracatı %9,5 oranında artarken, bu ilk çeyrekte mal ve hizmet ithalatı ise %28,8 oranında azalmış. Bu iki verinin sadece “ihracat %9,30 arttı” kısmını fırlatıp kamuoyunun önüne sunarsanız, aslında gerçeğin bir kısmını, gerçeğin belki de asıl kısmını saklamış olursunuz. O da mal ve hizmet ithalatındaki %28,8 oranındaki azalış.

Normal olarak bir ülke mal ve hizmet ithalatındaki azalışa sevinmelidir değil mi? Dışarıya para kaptırmıyorsunuz, dışarıya daha az para ödüyorsunuz ürettiğiniz mal ve hizmet için. Ama Türkiye’de her 100 liralık mal ve hizmetin 65 lirası ancak ve ancak ithalat yapılabilirse üretilebiliyor. Dolayısıyla mal ve hizmet ithalatında %28,8 oranındaki bir daralma, aynı zamanda üretimdeki daralmaya da işaret ediyor. İşte o yüzden İstanbul Sanayi Odası’nın imalat sanayi sektörü satın alma yöneticileri endeksi bir türlü 50 değerini aşamıyor, 50’nin altında kalıyor. İmalat sanayindeki üretim sıkıntısına da net bir işaret oluyor. 

Bakınız efendim Türkiye bir cumhuriyettir. Yani Türkiye kimsenin babasının malı değildir.

Seçimi kazanmak da kimseyi mal sahibi yapmaz. Cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartını taşıyan herkes bu ülkenin asli sahibidir. Dolayısı ile cebinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartını taşıyan herkes bu ülke hakkında, bu ülkenin geleceği hakkında dilediği gibi söz söyleme hakkına da sahiptir. 

Cumhurbaşkanı dahil seçmenin kamu görevine getirdiği herkes bu milletin vekilidir. Hiçbir vekil de kalkıp memleketin asıl sahibi olan millete ayar veremez. Bakınız az önce anlattım. İşsiziz! 4 milyon 730 bin resmi işsizimiz var. Parasızız! Parasız olduğumuz için hanehalkı nihai tüketim harcamaları %4,7 oranında azalmış. İş ve aş yaratacak yatırım yapamıyoruz, o nedenle gayrisafi sabit sermaye oluşumu %13 oranında azalmış. Enflasyonu düşünemiyoruz. Ekonomideki daralmayı engelleyemiyoruz. Bunun adı apaçık ekonomik krizdir. Bu çözülmeyecek bir kriz değildir. Ama hiçbir kriz onu yaratanlar tarafından çözülemez. Bayramı bu son sözlerimi değerlendirerek de geçirmenizi ümit eder, hepinize iyi bayramlar dilerim efendim.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.