Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Kanal İstanbul raporunu yayımladı: “Kanal, şehrin doğasına karşı en büyük mühendislik operasyonudur”

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye), “Ya Kanal Ya İstanbul” başlığıyla Kanal İstanbul projesine ilişkin alanında uzman bir ekip tarafından hazırlanmış bir rapor yayımladı.

Rapor, Kanal İstanbul’u sosyoekonomik, siyasal ve hukuksal boyutlarıyla incelerken ekolojik endişeleri öne çıkarıyor. Projenin tasarım ve uygulama sürecinde öngörülen risklerin kamuoyuyla paylaşılması amacıyla yayımlandığı da kaydedilen raporda, Kanal İstanbul’un sahip olunan bilimsel birikim ve ortak akılla değerlendirilmesi gerektiği tavsiyesinnde bulunuluyor.

Rapor, İstanbul’u yalnız uluslararası düzeyde önemli bir ekonomik merkez değil, aynı zamanda küresel, bölgesel ve ulusal çaptaki ekolojik bir değer olarak tanımlıyor. Bu durum, sosyoekonomik gelişmeler sağlanırken, ekolojik değerlerden ödün verilmemesi gerekliliğiyle vurgulanıyor.

Rapor, Kanal İstanbul’un güzergâhını ise güneyden kuzeye ilk 10-15 kilometrelik bölüm yerleşim alanlarının, ikinci 15-20 kilometrelik bölüm tarım alanlarının ve en kuzeydeki 15-20 kilometrelik bölüm ise orman alanlarından hâkim olduğu 45 kilometrelik bir yapı olarak anlatıyor.  

Proje ayrıca, yalnız devasa bir yatırım değil aynı zamanda yüzyıllara dayanan geçmişinde bugüne kadar İstanbul doğasının karşı karşıya bulunduğu en büyük mühendislik operasyonu olarak betimleniyor. Kanal İstanbul’un hatalarla dolu bir sürecin en son adımı olduğu vurgulanıp ‘‘Ya Kanal Ya İstanbul deme noktasına gelmiş durumdayız’’ deniliyor.

Vakfa göre Türkiye, deniz bilimlerinde övünülecek bir potansiyele sahip. “Bir köprü ya da baraj yapımında klasik mühendislik hesaplamaları yeterli olabilir, ancak karmaşık ekosistemlerin ve iklimin doğrusal olmayan ve olasılık içeren dinamik davranışları aynı yöntemlerle öngörülemez’’ denilen raporda, deniz bilimlerinin projede söz sahibi olması gerektiği vurgulanıyor.

Kanal İstanbul projesinin tabana inmediği ve tıpkı deniz bilimleri gibi farklı branşlardan görüş alınmadığı belirtilen raporda, “Karar alma sürecine paydaşların katılımını sağlamak, farklı görüşlerin ses bulmasına imkan sunmak ve projeyle ilgili tartışmaları genel kamuoyunun huzurunda icra etmek gerekiyor. Ne yazık ki Kanal İstanbul projesi halihazırda böylesi bir noktaya çok uzakta durmaktadır” eleştirisi yapılıyor.

Üçüncü köprü ile başlayan, havalimanı ile devam eden ve Kanal İstanbul ile büyük ölçüde tamamlanacak olan projeler dizisinin, şehrin doğal alanlarının korunması ilkesinin nihai yenilgisi olacağını anlatan raporda, “Göller, ormanlar, akarsular, tarım alanları gibi ekolojik koridorların ortadan kaldırılması, niteliklerinin değiştirilmesi ve yeni yerleşim alanlarının açılmasıyla bu koridorlar üzerindeki yaşam destek sistemleri (Örneğin Sazlıdere Barajı, Küçükçekmece Gölü, Terkos Gölü ve ormanları) devre dışı bırakılmış olacaktır” deniliyor.

“Kanal ile Boğaz arasında oluşacak ve Istranca Dağları’yla bağlantısı kesilecek olan adadaki tatlı su kaynakları zamanla denizin tuzlu suyu ile dolduğunda kentin tatlı su ihtiyacının nereden karşılanacağı en can alıcı sorulardan biridir” diyen Doğal Hayatı Koruma Vakfı, İstanbul’un halihazırda sınırlı olan içme suyu kaynaklarını da hatırlatıyor.

Rapora göre, zaten kısıtlı olan tarım alanları Kanal İstanbul’la daha da tehlikeye girecek: “Gıda güvencesinin her geçen gün zora girdiği şehrin tamamını şantiyeye çevirmek, Türkiye’de yaşanan tarımsal ürün ve toprak kaybı sorununa yeni boyut eklemekten başka bir şey değildir.’’

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.