Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

L’Orient-Le Jour: Koronavirüse rağmen Birleşik Arap Emirlikleri bölgede etkisini artırmaya devam ediyor

Julie Kebbi, Lübnan gazetesi L’Orient-Le Jour için kaleme aldığı haberde, Birleşik Arap Emirlikleri'nin koronavirüs salgınına rağmen bölgedeki etkisini artırmak için hangi stratejik ilişkileri kurduğunu anlattı.

Koronavirüs salgınının etkisiyle çatışmaların dindiği bölgede, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tek oyuncu olarak kaldı. Türkiye ve Katar’ın da desteğini alan Fayez el-Sarraj‘ın Ulusal Birlik Hükümeti‘nin uluslararası kamuoyunca tanındığı Libya’da, Trablus etrafında çatışmalar yoğunlaşırken BAE, Rusya ve Mısır tarafından desteklenen General Halife Hafter‘in ordusunu desteklemeye devam ediyor.

Yemen’de ise pazar günü özerklik ilan eden güney bölgesi, Geçiş Konseyi‘ni (CTS) destekliyor olsa da İran destekli Husiler’e karşı, hükümet güçlerine yardım etmek için hâlâ Riyad tarafından yönetilen koalisyonun bir parçası. BAE, Suriye ve İran‘la da son birkaç haftadır, koronavirüsün yayılmasına karşı mücadeleyi koordine etme kisvesi altında temas halinde. Gerçek bir siyasi, askeri ve ekonomik güç olan BAE, şu anda bölgedeki en belirgin güç olarak ortaya çıkıyor. 

2011’deki Arap Baharı, Abu Dabi Veliaht Prensi Mohammad bin Ziyad‘ın (MbZ) zihninde silinmez bir iz bıraktı. Bu yüzden hedeflerine ulaşmak için çabalarını iki katına çıkarma ihtiyacı hissetti. Müslüman Kardeşler tarafından savunulan siyasal İslam’a ve demokratik devrimci hareketlere karşı ne pahasına olursa olsun mücadele etmek ve Suudi Arabistan ile Türkiye‘ye karşı Sünni dünyanın liderliği için olan savaşı kazanmak için Tahran’ın bölgedeki etkisine karşı mücadelesini ikinci plana attı. 

Londra’daki King’s College’den Dr. Andreas Krieg, BAE’nin bölgede “otoriter istikrar” yaratmak istediğini söylüyor: “BAE’nin bölgesel stratejisinin bir kısmı ‘otoriter istikrar’ olarak adlandırdıkları şeyi yaratmak. Bu devrim karşıtı yaklaşımın amacı mutlak güce sahip kraliyet veya askeri liderler tarafından yönetilen güçlü devletleri inşa etmek. Abu Dabi’nin en büyük endişesi, devletlerin sivil toplumla uzlaşmak zorunda kalması, sokağın saraydan daha fazla güce sahip olması. Suudi komşusuna göre daha az öne çıkan BAE, dikkat çekmemeye özen gösteriyor ve bu sayede itibarından yararlanarak bölgeye piyonlarını yerleştiriyor.”

İran ile ilişkilerini iyileştirmek için koronavirüs salgınından yararlanan Abu Dabi, şubat ve mart aylarında İran’a tıbbi malzeme gönderdi. İki ülkenin dışişleri bakanları pazar günü yaptıkları telefon görüşmesinde virüse karşı mücadele ve bölgesel gelişmeler hakkında konuştu. BAE başta, ABD’nin İran’a karşı başlattığı ambargoyu desteklerken 2019’da mayısta ve haziranda iki kez İran tarafından gerçekleştirilen gemi saldırılarının ardından, Suudi Arabistan’ın aksine İran’a karşı daha ılımlı bir tutum sergilemeye başladı.

Chatham House Ortadoğu ve Kuzey Afrika programında araştırmacı olan Castlereagh Associates CEO’su Neil Quilliam, “BAE, ABD ile uyumlu olarak kendini güvence altına almaya çalıştı. Bu onun stratejik çıkarlarına hizmet ediyor. Fakat aynı zamanda İran karşıtı söylemlerini de azaltarak İran ile işbirliğini artırma arzusu gösterdi. Amacı büyük komşu İran’la karşı karşıya kalmamak” diyor.

“BAE’nin bölgesel stratejisi, kendini Moskova, Pekin ve Tahran arasında kilit muhatap olarak sunmak” 

Vaşington dışındaki bağlantılarını sağlamlaştırmaya çalışan BAE, iki yıldır Rusya ile stratejik bir ortaklık sürdürüyor, Çin ile de ilişkilerini güçlendirmek istiyor. Andreas Krieg’e göre, BAE’nin İran politikası bölgesel stratejisinin bir parçası: “Kendini Moskova, Pekin ve Tahran arasında kilit muhatap olarak sunmak istiyor.” 

Bölgesel çatışmalardan da çıkar elde etmeyi arzulayan BAE, Suriye ile yakınlaştı ve son haftalarda Libya ve Güney Yemen’deki gayretlerini artırdı. Suriye’de 2011’de başlayan iç savaştan bu yana, ilk defa mart ayı sonunda Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad koronavirüs salgını hakkında görüşmek için Abu Dabi yönetimi tarafından arandı. Moskova’nın yardımı ile Abu Dabi, 2018’in son demlerinde Şam ile diplomatik ilişkileri düzeltmeye başlamıştı. İlişkilerin iyileştirilmesinin BAE için, siyasi ve ekonomik karşılığının olması bekleniyor. 

Katar’a yakın Middle East Eye, BAE veliaht prensinin, Türkiye’yi Suriye’de sıkıştırıp, Trablus’tan uzak tutmak için Suriye liderine milyon dolarlar teklif ettiğini ve bu sayede İdlib’de Rusya ve Türkiye’nin başlattığı ateşkese uymamaya ikna etmeye çalıştığını yazdı. 

Birleşmiş Milletler uzmanları, Libya’da Abu Dabi’yi silah ambargosunu ihlal etmekle suçluyor. BAE, son aylarda General Hafter’e birkaç bin ton askeri teçhizat ulaştırmanın yanında, savaşmak içinde Sudan’lı paralı askerleri yolluyor. Yemen’de ise BAE, Suudi Arabistan’dan uzaklaşarak geçen yaz birliklerinin bir kısmını geri çekti. O zamandan beri Yemen’in liman kenti Aden’de bulunan Geçiş Konseyi birliklerini finanse ederek ve eğiterek, ülkenin güneyinde önemli bir nüfuz sağladı. Neil Quilliam‘e göre BAE yönetiminin planları çok daha detaylı: “Uzun vadeli bir stratejik vizyona sahip olan Abu Dabi, limanlara erişimini sağlamak ve üsler inşa etme yetkisine sahip olmak için Yemen ve Afrika Boynuzu’na büyük yatırımlar yaptı. Bu sayede bir stratejik derinlik elde etti. Bu plan aynı zamanda, ülkeyi Çin’in ‘Yeni İpek Yolu’ projesi için vazgeçilemez kılmak adına bir araç.”

Bunun yanında, BAE’nin Yemen’deki operasyonlar için de üs olarak hizmet veren Eritre‘deki Assab limanlarında ve Somali‘deki Berbera limanlarında askeri üsleri var.

BAE’nin stratejisinin ana müttefikleri Suudi Arabistan’la ilişkilerini de etkileyebileceğini söyleyen Quilliam ayrıca, “BAE veliaht prensi, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın liderliğine olan güvenini kaybetti ve stratejik çıkarlarını sürdürmek için risk almaya hazır” diyor. Krieg’e göre ise BAE’nin Yemen’deki stratejileri Suudiler ile koalisyonda sürekli sorunlara neden oluyor: “Suudiler’de arkadan bıçaklanmış hissi yarattı. Fakat Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen’den daha geniş bir bölgesel ittifakı var ve son yaşananlar var olan ittifakı sonlandırmaz.”            

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.