Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Twitter’ın Aktroll operasyonunun düşündürdükleri: Trollere rağmen gazetecilik

Twitter, 2013’ten bu yana 37 milyon tweet atan Türkiye’den 7340 hesabı kapattı. Gerekçesi bunların AKP iktidarı lehine örgütlü bir şekilde hareket ettikleri.

Yayına hazırlayan: Sema Kızılarslan

Merhaba iyi günler. Twitter Türkiye’den 7340 kullanıcının hesabını iptal etti, kapattı. Bunların Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı adına örgütlü bir şekilde troll faaliyetleri yaptığını saptamış. Stanford Üniversitesi’nin bu konuda yaptığı geniş bir rapor var. Raporla beraber bu ikisi birlikte duyuruldu. Bunu Türkiye’de ilk ve en kapsamlı bir şekilde Medyascope’ta biz yaptık. 7340 kullanıcının öyküsü etraflıca Medyascope haberinde geceyarısından itibaren var. Buna baktığımız zaman: 7340 kişi, 2013’ten itibaren ağırlıkla 7340 kullanıcı, ama bazıları 2008’de –yani Twitter’a girişleri–başlıyor. Ama örgütlü olduğu düşünülen bu faaliyetlerin ana tarihinin 2013 olduğu varsayılıyor. 2013’ten bu yana kadar 37 milyon tweet atmışlar. 

Çok acayip bir rakam. 35 milyon desek, 7 yılda yıl başına 5 milyon tweet demek. Ve bu tweet’lerin bazıları Cumhurbaşkanı’nın, Melih Gökçek’in ve diğer AK Parti önde gelenlerinin tweet’lerinin retweet edilmesi, tekrar — ya da onlardan alıntı yapılarak yapılan bir faaliyet. Kimi zaman iktidarın istediği birtakım şeyler propaganda amacıyla yapılıyor. Örneğin Suriye-Libya operasyonlarında iktidar politikalarını destekleyen tweet’ler atılıyor, kampanyalar yapılıyor. Kimi zaman, hoşlanılmayan, rakip görülen kişilere karşı –özellikle HDP ve CHP’ye karşı– birtakım Twitter kampanyaları düzenleniyor; hashtag, yani etiketler düzenleniyor. Bazı durumlarda da ilginç bir şekilde –çok dikkat çekmedi ama–, mesela birtakım personel alımı vs. gibi, değişik bakanlıklara bu Twitter kullanıcıları tarafından kampanyalar düzenlendiği de tespit edilmiş buralardan. 

Sonuçta çok ciddi bir rakam var; ama biliyoruz ki olay sadece bundan ibaret değil. İktidar yanlısı sosyal medyayı –ve konumuz Twitter– kullanan çok daha fazla insan var. Bu 7300 kişinin iptalinden sonra da bu işler bitmedi, biteceğe de benzemiyor. Muhtemelen bu kişiler yeni kullanıcı adlarıyla kaldıkları yerlerden devam edeceklerdir. Ama bu bize birçok şeyi gösteriyor. Türkiye bir kere Twitter’ın bugünkü açıklamasında Rusya ve Çin ile beraber anılıyor. Devlet eliyle –yani devlet yanlısı bir örgütlenmeyle– sosyal medya örgütlenmesinden bahsediliyor. Yani Türkiye’nin yer aldığı ligi bize göstermesi açısından başlı başına anlamlı.

İkinci husus, tabii ki Türkiye’de zaten geleneksel medyaya baktığımız zaman, ezici bir çoğunluğu devlet tarafından kontrol ediliyor. Erdoğan iktidarı tarafından kontrol ediliyor. Ama bunlar yetmiyor. Sosyal medyanın etkisi gerçekten, özellikle son yıllarda geleneksel medyanın iyice işlevsizleşmesiyle beraber, etkisini iyice kaybetmesiyle beraber, sosyal medyanın etkisi adım adım artıyor. Ve buradan oluşan yeni medya atmosferini devlet kontrol etmek istiyor, sınırlamak istiyor. 

Zaten biliyoruz; yasalarla çok ciddi birtakım sınırlamalar getiriliyor. Twitter başta olmak üzere sosyal medya uygulamalarının bazı hesaplarının Türkiye’de yayınlanması ya da tweet atmaları vs. anlaşmalı bir şekilde engelleniyor. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle yüz binlerce kişi hakkında soruşturma açılıyor. Bunların içerisinde tutuklananlar ve mahkûm olanlar var. Dönem dönem, mesela diyelim ki Suriye operasyonu aleyhine yapılan yayınlar ya da koronavirüs salgınının ilk döneminde atılan bazı tweet’lere ya da sosyal medya paylaşımlarına karşı operasyonlar gibi. Ama bütün bunlar yetmiyor. Bunun üzerine bir de bu tür örgütlenmelere gitme ihtiyacı hissediyorlar. 

Dolayısıyla Türkiye’de halkın haber alma ve iletişim özgürlüğü ve karşılıklı etkileşim özgürlüğünün önüne çıkartılmış çok ciddi bir engel bu. Yasalar kadar, yargı kadar, hatta yargıdan daha fazla bir engel. Çünkü yargıda, biliyorsunuz, zaten soruşturma açılıyor. Yargı yapıyor diyorsunuz. Ama burada sosyal medyada her vatandaş gibi başka vatandaşlar ya da o görünümdeki kişiler örgütlü bir şekilde tek tek bireylere karşı ya da küçük gruplara karşı çok örgütlü bir şekilde bir tahakküm kurmaya çalışıyorlar. Troll örgütlenmelerin en büyük özelliği bu. Yani burada bir şeyi, atmosferi, ortamı kendi istedikleri gibi şekillendirmek istiyorlar. Ne derece başarılı oldukları ayrı bir tartışma konusu. Dönem dönem çok başarılı oldukları, dönem dönem kısmen başarılı oldukları, dönem dönem de fiyaskoyla sonuçlanan faaliyetleri olmuş olabilir. Ama böyle binlerce kişi ya da binlerce kullanıcı var; tabii bir kişi birden fazla kullanıcı adına sahip olabilir. Onun için 7300 kişi olarak bahsetmek doğru olmaz. Ama binlerce kullanıcıyla yapılan bir organizasyon söz konusu ve herhalde bir başka binlercesi de halen faaliyette. 

Anlaşıldığı kadarıyla da bunlar büyük ölçüde profesyonel olarak yapılıyor. Çünkü biliyoruz, bazı kişiler inandıkları davalar, partiler uğruna bir şekilde kendileri pekâlâ trolleşebiliyorlar. Yani nedir? Yalan haber yaymak. Dezenformasyon, çarpıtma ve de tabii ki kendileri gibi olmayanlara karşı yıldırma faaliyetleri, linç faaliyetleri. Bunları yapanların hepsinin böyle örgütlü troller olduğu söylenemez. Ama onların yarattığı atmosfer ile birlikte onlar gibi davranan çok sayıda insan olduğunu da biliyoruz. Ve bu gerçekten haber alma özgürlüğüne, genel olarak her türlü özgürlüğe yönelik çok ciddi bir operasyon. Ve bu yapılan da, Twitter’ın yaptığı bunu düzeltme konusunda anlamlı, ama kesinlikle yeterli olmadığı açık olan bir uygulama bu cezalandırma: 7340 kişinin hesaplarının durdurulması ve bunun nedenlerinin çok kapsamlı bir şekilde anlatılmış olması. 

Burada biz gazetecilerin işlerinin ne kadar zor olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Özgür bir şekilde, bağımsız bir şekilde gazetecilik yapmak isteyenlerin zaten geleneksel medyada yer bulma ihtimali çok az — bizler gibi, Medyascope‘da bizlerin yapmaya çalıştığı gibi sosyal medya imkânlarını kullanarak. Çünkü buralar birçok kişiye ücretsiz bir şekilde ya da az masraflı bir şekilde ulaşmanızı sağlıyor. Kullanarak biz bağımsız ve özgür bir şekilde gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Ve burada hem yasaların önümüze çıkarttığı, devletin önümüze çıkarttığı, çıkartmak istediği engellerle uğraşırken, bir diğer taraftan da bu tür trollerle uğraşmak zorundayız. 

Başına bu tür şeyler çok gelmiş bir gazeteci olarak, bunun tarifi gerçekten mümkün değil. Bazı örgütlü saldırıların karşısında bir insanın, bir bireyin, birazcık onuruna da düşkünse, onurlu olmaya çalışıyorsa, ayakları üzerinde durmaya çalışıyorsa, bunlara karşı direnebilmesi, direnç gösterebilmesi inanın gerçekten çok zor. Çünkü aynı anda bir bakıyorsunuz birbirinden farklı isimlerle, kimi zaman birbirini kopyası ama kimi zaman değişik değişik ifadelerle saldırılara muhatap olabiliyorsunuz. Onun dışında bir de tabii ki siz bir şeyler, haberler üretiyorsunuz, haberler yapıyorsunuz, gerçekleri anlatmaya çalışıyorsunuz; sizin imkânlarınız kısıtlı. Ama birileri, bu sizin ele aldığınız konuda gerçekle alâkası olmayan birtakım bilgileri –hazırlanmış, üretilmiş bilgileri– gerçek gibi sürüyor. Sosyal medyaya sürüyor ve burada sizinle çok ciddi bir şekilde haksız bir rekabete yol açıyor. Ve genellikle de bu haksız rekabette zor durumda kalıyorsunuz. Derdinizi anlatamıyorsunuz. 

Değişik olaylarda bunları yaşadık. Örnekler vermeye gerek yok. Ama her vesileyle bunların yapıldığını görüyoruz. Sadece kendilerinden olmayan, muhalif görünen kişilere yapılmıyor bu. Yakın zamana kadar kendileriyle beraber hareket eden kişilere de yapıldığını biliyoruz. Örneğin, herkes hatırlayacaktır: Bülent Arınç Başbakan Yardımcısı iken gözden düştü ve anında lince uğradı. Ve o tarihte geldi Medyascope‘da “Troll ve  Trolliçeler”den –“Trolliçeler” lâfını çok kullanır–, onlardan duyduğu rahatsızlığı burada benim yaptığım söyleşide anlatma ihtiyacı hissetmişti; çünkü elinde bir alan kalmamıştı ve rekabet edemiyordu. Kendi sosyal medya hesapları ile bunlara cevap yetiştirmekte zorlanıyordu. Ve bizlerle –sonra başka yerlere de çıktı, ama ilk olarak bizde– meramını anlatma yoluna gitmişti. Benzer olayların Abdullah Gül’ün, Ahmet Davutoğlu’nun, Ali Babacan’ın ve diğerlerinin başına sıklıkla geldiğini de görüyoruz. 

Tabii burada bir not düşmek lâzım. Bir zamanların trollerinin bazılarının şimdi AK Parti’den ayrılan partilerde yer aldıklarını da biliyoruz. Bir zamanların en meşhur –nasıl denebilir? – “Troll başı” denebilecek bazı isimleri biliyorum. Onlar da ne yaptıklarını pekâlâ biliyorlar. Trollere rağmen gazetecilik yapmak gerçekten zor, ama imkânsız değil. İmkânsız değil, ama hakikaten çok zor. Ve rakamlara baktığımız zaman, kimi durumda şunu diyoruz: Zaten biliyoruz, biliyorduk. Ama yine de 37 milyon tweet, 7 yılda. Yani çılgınlık. Rusya’dan ve Çin’den iptal edilen hesapların attıkları tweet’lerin yanında, bizim trollerimiz gerçekten bayağı bir sosyal medya gevezesiymiş. Çok lâf az iş yapmışlar belli ki. Ne kadar etkili oldukları gerçekten tartışılır. 

Tabii bu arada şunu da vurgulamak lâzım: Trollük sadece ve sadece iktidar yanlılarına özgü bir şey değil. Tabii ki iktidarın, devletin bütün baskı aygıtlarına ek olarak sosyal medyada bu tür mekanizmaları da devreye sokuyor olması işin vahametini iyice artırıyor. Ama diğer bazı grupların kendi iktidarlarını korumak için bu tür uygulamalara gittiğini de özellikle vurgulamak lâzım. Bir zamanlar, mesela Fethullahçılar Türkiye’de örgütlüyken, güçlü iken, bu konuyu en “iyi” yapanlardı –iyiyi tabii tırnak içine almak lâzım; iyi anlamda, olumlu anlamda demiyorum ama–, çok başarılıydılar gerçekten. Ve onların yaptığı kampanyalarla çok kişi içeri girdi ya da içeriden çıktı, işini kaybetti vs.. 

En zor dönemlerinde, 17-25 Aralık döneminde bile çok etkili olduklarını hatırlıyorum. Şöyle hatırlıyorum: O tarihlerde Habertürk‘te çalışıyordum, Habertürk televizyonunda açık oturumlar oluyordu, oralara katılıyorduk ve oralara Habertürk yönetimi muhakkak bir tane Fethullahçı çağırırdı — yani ilk aşamalarda özellikle. Bir ara İhsan Yılmaz vardı; daha sonra Abdülhamit Bilici geldi onun yerine. Ve o tartışmalarda –tabii ki bir süredir artık hep böyle oluyor biliyorsunuz– televizyon tartışmalarında katılımcılar bir yandan cep telefonlarından ya da iPad’lerden sosyal medyayı takip ediyor. Ve genellikle de kendi yayınlarına verilen tepkiyi takip ediyorlar. Ne zamandır oralara katılmadığım için bilmiyorum. Ama herhalde aynı şekilde devam ediyordur. 

Mesela şöyle bir şey oluyordu: Bir cümle kuruyorsunuz; iki bölümlü bir cümle. İki cümleyi birlikte kullanıyorsunuz diyelim ki. O tarihlerde 17-25 Aralık’ta bir yanda olayın yolsuzluk boyutu var, bir yanda da olayın Fethullahçıların operasyonu boyutu var — ikisi birlikte. Ve birileri Fethullahçılar adına konuşuyor, birileri iktidar adına konuşuyor. Benim gibi iki taraftan da olmayanlar her iki tarafı birden ele alıyor diyelim. Ve bir bakıyordum, mesela şu anda bir cümle ediyorum, o cümle 5 dakika sonra Twitter’da alınıp, hatta görsel ile beraber –Fethullahçıların işlerine yarayan kısmı tabii ki– anında tweet olarak atılıyordu. Ve bir taraftan yayın sürerken o tweet, hiç abartmıyorum o tweet ânında bilmem kaç kere retweet oluyor, like oluyor. Oradan alıp başkaları –bir de öyle var– o bilgiyi alıp başkaları yeni bir tweet halinde gündeme sokuyorlar. Ve tabii ki bu arada, o cümlenin ardından diyelim ki bir cümle ediyorsunuz, onların hoşuna gidiyor. Ama bir cümle daha ediyorsunuz ardından onların hoşuna gitmiyor. Onu karalamak anlamında bile kullanmıyorlardı. Yani beni kötülemek, beni eleştirmek anlamında bile kullanmıyorlardı. 

Ve muazzam bir örgütlenmeydi. Muazzam bir örgütlenmeydi. Ve en güçlü zamanlarında bunu yaptılar. Daha sonra, büyük operasyonlar yedikleri zaman, başlarına çok büyük operasyonlar gelip ülkeyi bir kısmı terk etti vs., oralarda bile, neydi adını şimdi unuttuk, sahte isimli birisi sürekli tweet’ler atardı. İçeriden bilgiler veriyor gibi. Fuat Avni. Evet, Fuat Avni. Fuat Avni olayı zaten başlı başına çok büyük bir şeydi. Yani belki de dünya trollük tarihine geçebilecek şekilde başarılı bir operasyondu. Bir yerden sonra etkisini yitirdi, o ayrı. Ama bir döneme damgasını vurabilmiştir. 

Dolayısıyla bu olayı tabii ki siyasî iktidarlar yaptığı zaman çok daha sert ve çok daha sorunlu oluyor. Ama onu taklit eden yapıların da pekâlâ bu tür yerlere yöneldiğini biliyoruz. Ve buna “rıza üretimi” deniyor. Medya üzerinden yapılmak istenen. İnsanların bir anlamda beynini yıkama. Öyle diyebiliriz. Beyin yıkama faaliyetleri yapan esas olarak devletler, iktidarlar. Ama bir de tabii o devleti kıskanan, onların yerine geçmek isteyen yapılar da. Yani özgür düşünceden, bireylerin kendilerini özgürce ifade edebilmeleri ve özgürce birbirleriyle iletişime girmelerinden rahatsız olan kesimlerin yaptığı bir iş. Ve şu anda bir darbe yediler. Esaslı bir darbeye benziyor. Ama bu 7300 kullanıcının hesabını iptal edilmesiyle hallolacak bir mesele gibi durmuyor. Ama yine de bu operasyon, Twitter’ın yaptığı bu operasyon bize bu konu üzerinde daha derinlikli, sağlıklı ve de tabii ki verilere dayalı bir şekilde düşünme imkânı veriyor. Bugün saat 16.00’da Kemal Can ile “Haftaya Bakış”ta bu konuyu da ele alacağız. Oraya da bekleriz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.