David Lynch’e karşı oldukça karışık duygular besliyorum. Mesela Fil Adam’ını hayranlıkla izlemişken Eraserhead’den neredeyse nefret etmiştim. Kayıp Otoban ve Mulholland Drive gibi filmlerini yeteri kadar anladığımı düşünmesem de sevmedim demem pek mümkün değil.
Yönetmene karşı duyduğum bu ikircikli hali Dune serisi için de besliyorum. Gerçi seri dedim ama sadece ilk kitabını okudum ve o kadar da sevmediğim için diğer kitaplarına geçmedim, ancak yine de kötüleyemiyorum tam olarak, çünkü anlatılan dünyaya yeteri kadar giremediğimi, bir anlamda kitabın hakkını vermediğimi düşünüyorum.
Lynch’in 1984’te gösterime giren filmi Dune için de iyi şeyler söylemek zor belki. Ancak Dune serisini beyaz perdeye aktarmak zaten yapılması çılgınca bir iş olsa gerek ve bu çılgınlığa da Lynch’in kalkışması çok şaşırtıcı değil. Aslına bakılırsa Jodorowsky’nin de Dune denemesi olmuştu, hatta Jodorowsky’s Dune adlı muhteşem bir belgesel vardır bu konuda, ilgili olanlara o yapımı mutlaka izlemelerini öneririm.
Gelelim bu videoya: Lynch, 1985’te Dune üzerine birtakım görüşlerini aktarıyor bizlere. Açıkçası hayatın anlamını bulabileceğimiz sözler olmasa da karmaşık bir yönetmenin zihnini sanılandan daha berrak bir biçimde aktarması bana hoş geldi. Üstelik -aramızda kalsın ama- Lynch’i beyaz saçlı görmemek de garip geldi bana.
Esen kalmanızı temenni ederim, ancak ola ki kalamadınız, buna o kadar da şaşırmayın derim.