Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Berat Albayrak’ın istifası: Ve zincir en güçlü halkasından koptu

Yayına hazırlayan: Gamze Elvan 

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Çok yoğun bir hafta olacağa benziyor. Dün gece itibariyle Berat Albayrak’ın Instagram’dan yayınladığı metne –artık istifası dememiz lâzım, çünkü hâlâ yalanlanmadı ya da doğrulanmadı–; kabul edilip edilmediği ya da edilirse yerine kimin geleceği hâlâ belli değil. Merkez Bankası’nın (MB) başına Naci Ağbal getirildi, kendisi bu sabah ilk yazılı açıklamasını yaptı. Döviz kurlarında Türk Lirası lehine önemli hareketler var; ama şu anda Türkiye ekonomisine baktığımız zaman bir anlamıyla sahibi yok. Sahibin olmadığı bir yerde Türk Lirası’nın değer kazanıyor olması alabildiğine mânîdar. Bu olay sadece Türkiye’nin ekonomisiyle ilgili değil; çok daha ciddi bir siyasî olay. Zaten dün gece yaşananlar, Türkiye’deki yönetim krizinin ne kadar derin bir hâle gelmiş olduğunu bize birçok açıdan gösterdi. En kritik bakanlardan birisi istifa ediyor, istifasını Instagram’dan veriyor, Twitter hesabı iptal oluyor, hiçbir yerden hiçbir ses çıkmıyor ve koca Türkiye böyle yoluna devam etmeye çalışıyor; Türkiye’nin büyük medyası, televizyonlar, gazeteler tek bir kelime bile etmiyorlar, bizse bu konuyu gece geç vakitlerde yorumlamaya kalkıyoruz, bizim yorumlarımıza yönelik olarak da ne doğrulama ne de yalanlama geliyor… 

Peki bu olayın siyasî yönü ne? Berat Albayrak, Türkiye’de iyice gevşemiş olan iktidar zincirinin en kuvvetli halkalarından birisi olarak görülüyordu. Ekonomideki başarısından dolayı değil, çünkü başarısı olmadığını herkes biliyordu, “başarı” diye sunmaya çalıştığı şeylerin hiçbir inandırıcılığı olmadığını yaşayanlar biliyordu ve özellikle yerli ve yabancı uzmanlar biliyordu. Bilinen bir başka bir nokta da Berat Albayrak’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı olması. Damat olduğu için ilk başta enerji bakanı, ardından ekonomiden sorumlu bakan yapılmıştı ve Erdoğan’ın çok dar iktidar çekirdeği içerisinde o ve kardeşi Serhat Albayrak çok önemli bir yer tutuyordu. Birkaç yıl önce Levent Gültekin ile yaptığımız yayından kestiğimiz bir parça var, Gültekin o yayında, “Türkiye’yi Erdoğan, Berat ve Serhat Albayrak yönetiyor” demişti. O tarihlerde bu geçerliydi, yakın zamana kadar da bu geçerliydi; ama şimdi bu olay, Türkiye’deki iktidar yapısında çok büyük bir deprem anlamına da geliyor — sadece ekonomi yönetimi değil. 

Hatırlanacaktır, Süleyman Soylu vakası yaşandığı zaman, olayın “Berat Albayrak-Süleyman Soylu” boyutu ele alınmıştı ve Soylu’nun istifasında onların arasındaki iktidar savaşının etkili olmuş olabileceği söylenmişti. Soylu’nun istifası da Albayrak’ın güçlenmesi olarak görülmüştü. Erdoğan’ın istifayı kabul etmemesi de ikisi arasında denge tutturmak istemesi olarak yorumlanmıştı. Şimdi Berat Albayrak yok; iktidar denkleminde de, ortalıkta da şu aşamada yok. Kötü bir Türkçe ile yazılmış bir metin var, eğer metin analizi yapılırsa çok ince mesajların olduğu görülür. Dün geceki yayında söylediğim gibi o mesajın en çarpıcısı, en sonda “Allah sonumuzu hayreylesin” diye bitirmiş olması — onun dışında Berat Albayrak yok. Ama olay sadece Berat Albayrak’la sınırlı bir olay değil. Nitekim dün gece istifa haberiyle birlikte AKP içerisinde belli yerleri olan kişiler Berat Albayrak konusundaki görüşlerini dile getirdiler ve onun gitmesini istemediklerini ifade ettiler. Hatta Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin –ne alâkası varsa!– Berat Albayrak için “ortak dava” gibi birliktelik mesajı verme ihtiyacı hissetti. Ne zamandır söylenegelen, iktidar odaklarının ayrı ayrı örgütlendiklerinin bir dışavurumu bu. Berat Albayrak tek başına değil; kardeşi var, kardeşi şu anda ülkenin en önemli medya kurumlarından olan Sabah Grubu’nun başında, Demirören Grubu’nun kontrolünün Serhat Albayrak’ta olduğu söyleniyordu. Devletin değişik kademelerinde birtakım isimlerin olduğu söyleniyordu. Yani bu, Berat Albayrak ceketini alıp gidiyor gibi bir olay değil. Bu, iktidar yapılanması içerisinde bir grubun kendini çekmesi. Şöyle düşünelim: Berat Albayrak kayınpederine rağmen bir istifa olayını başlattı. Ardından nereye gidebilir? Hiçbir siyasî geleceği olduğunu sanmıyorum. Süleyman Soylu için tartıştığımızda, Soylu’nun karşılığını bulabiliyorduk; MHP’ye yakınlığını bulabiliyorduk, merkez sağ deneyimini bulabiliyorduk, geçmişini buluyorduk, İçişleri Bakanlığı’ndaki örgütlenmesine bakabiliyorduk ve Soylu’ya AKP dışında, Erdoğan’ın dışında bir siyasî gelecek biçme imkânımız vardı –hâlâ var–, ama Berat Albayrak için böyle bir şey olacağını sanmıyorum. Şu âna kadarki bütün meşruiyetini Erdoğan’dan almış bir isimdi. Eğer Erdoğan onu getirmiş olup da Albayrak ekonomide başarı öyküsü yazmış olsaydı –ki şu anda yazdığı öykü bir başarısızlık öyküsü– o zaman “Erdoğan getirdi, ama o kendini kanıtladı ve şimdi kendine siyasette yeni bir alan açmak istiyor” derdik. Halbuki şu âna kadar yaşanan bunun tam tersi oldu ve o hep bir veliaht olarak telaffuz edildi. Dolayısıyla Berat Albayrak artık istifasıyla siyasî hayatını başlarında sonlandırmış oluyor — çok büyük bir müdahale olmazsa, Erdoğan’ın onu tutması diye bir şey yaşanmazsa. Bu saate kadar olsaydı, olurdu diye tahmin ediyorum. 

Buradan nasıl bir iktidar yapılanması çıkacak? Hatırlayın, Karadeniz’deki doğalgaz açıklamasını Erdoğan, Albayrak’la birlikte yaptı, mevcut enerji bakanından ziyade ona verdi bonusları ve o da zaten bir anlamıyla veliahtlığının tesciliydi. Ama şimdi onun devredışı kalmasıyla beraber kimin ekonominin başına getirileceğine bakacağız, siyasî bir yönü olup olmadığına bakacağız. Bu arada spekülasyonlara göre Berat Albayrak’ın istifasına yol açan en önemli aktörün Naci Ağbal olduğu söyleniyor. Doğruluk payı olduğunu düşünüyorum. Dün geceki yayında da söylediğim gibi Albayrak’ın yerine ekonominin başına geçeceği söylenen isimlerden birisiydi, onu bir şekilde kendisine potansiyel bir rakip olarak gördüğünü ve dolayısıyla çok da fazla hoşlanmadığını tasavvur edebiliriz. Ekonominin başına kimin geçeceğinin çok da fazla önemli olacağını sanmıyorum. 

Bu olayla beraber erken seçim süreci hızlanacaktır. Berat Albayrak’ın böyle bir aşamada çekip gitmesi aslında geminin su almasının neredeyse tamamlamakta olduğu bize gösteriyor. Buradan sonra artık bu suların tahliye edilmesinin, geminin tekrar yüzdürülmesinin mümkün olacağını sanmıyorum. Bu, aslında iktidarın iflasının, en önemli aktörlerinden birisi tarafından itirafı ve ifşası anlamına geliyor. Bundan sonraki süreçte büyük bir ihtimalle Erdoğan’ın olabildiğince en az zararla çıkabileceği bir seçim mekanizmasını hayata geçirme çalışmalarına tanık olacağız. Tabii bu arada iktidarın ortağı Bahçeli’nin ve MHP’nin nasıl bir pozisyon alacağı meselesi de çok belirleyici olacak. Muhalefetin ne yapacağının çok fazla etkili olacağını sanmıyorum; ama önümüzdeki günlerde Erdoğan’dan muhalefete yönelik olarak birtakım açılımlar olabilir. Özellikle İYİ Parti’nin ve İYİ Parti lideri Meral Akşener’in birçok konuda Erdoğan’ı ayırıp, Berat Albayrak’ı çok sert bir şekilde eleştirmiş olduğu hatırlanacak olursa, bu istifa, Erdoğan’la İYİ Parti arasında bir yakınlaşmayı da kolaylaştırabilir. Fakat şunu da unutmamak lâzım: Bu istifa, iktidarın alabildiğine çaresiz olduğunun net bir göstergesi oldu. Böyle bir zamanda muhalefetin iktidara bir cankurtaran simidi gibi gitmesi olur mu? Erdoğan’a yaklaşan sonda kendini riske atar mı? Buna da çok fazla emin değilim. İktidar -en güçlü olduğu yerden zinciri koptu- dağılıyor; bunu toparlamanın şu var olan aktörlerle mümkün olduğunu düşünmüyorum. Saadet Partisi’nin (SP) içerisinde Erdoğan’a yanaşmaya yönelik çalışmalar yapan bir kanadın olduğu şu günlerde ortaya çıktı, önümüzdeki günlerde o daha da netleşecek. SP’nin içerisinde Oğuzhan Asiltürk’ün başını çektiği bir kanat Cumhur İttifakı’na yönelişi savunuyor diye çok ciddi iddialar var. Ama şu hâliyle Erdoğan’ın durumu, Saadet Partisi’nin tamamı sorunsuz gelse bile Erdoğan’ın bu krizini aşmasına yardımcı olabilecek durumda değil. İYİ Parti de Cumhur İttifakı’na bugün katılsa –sanmıyorum ama diyelim ki– iktidara çare olacağını sanmıyorum. Berat Albayrak gemiyi terk etti, çünkü artık gemi olsa bile yolculuk yok. 

Bugün, saat 14.30’da bu konuyu Burak Bilgehan Özpek ve Osman Sert ile konuşacağız. Bir de saat 17.00’de aslında çok konuşmak istediğim ama bu kriz nedeniyle artık çok fazla konuşamayacağımız Amerikan seçimlerini “Transatlantik”te Ömer Taşpınar ve Gönül Tol ile konuşacağız. Çok kişi lâf etti, ama onların söylediklerinin hepsi çıktı, Trump yenildi. Kendilerini tebrik edeceğim ve çok verimli bir “Transatlantik” yayını olacağını şimdiden söyleyebilirim. Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.