Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İstifa etmesi yasaklanan hekimler Medyascope’a konuştu: “İstemediğin bir ortamda zorla çalıştırılmak en büyük mobbingtir, bizler alkış değil temel anayasal hakkımızı istiyoruz”

Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının tespit edildiğinin açıklanmasının ardından yaklaşık bir sene geçerken salgınla en ön safta mücadele eden sağlık çalışanları da büyük sorunlar yaşıyor. Türkiye’de resmi verilere göre şu ana kadar 2 milyon 740 binden fazla koronavirüs vakası tespit edilirken, toplam 28 bin 839 kişi koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) verilerine göre hayatını kaybeden kişilerin 352’si sağlık çalışanı.

Sağlık çalışanlarının bu dönemde en çok şikâyet ettikleri konulardan birisi çalışma koşulları iken bir diğeri ise sahip oldukları bazı hakları kullanamamaları. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından imzalanan ve Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 27 Ekim 2020 tarih ve 60438742-929-3137 sayılı “Personel İşlemleri” konulu yazısıyla birlikte Sağlık Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında görevli personelin istifa, emeklilik ve yıllık izin haklarının kullanımı büyük oranda sınırlandırılmıştı.

Genelgenin birinci maddesinde şu ifade yer alıyor: “Her ne sebeple olursa olsun bu süreçte görevinden çekilme (istifa) talebinde bulunan personelin mezkûr talebi kabul edilmeyecektir.

Yine Fahrettin Koca’nın imzaladığı ve Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 19 Ocak 2021 tarihinde yayımlanan genelge ile sağlık çalışanlarının emeklilik ve yıllık izin haklarındaki kısıtlama kaldırılırken, istifa taleplerinde bir değişiklik yapılmadı. 

3 Mart 2021 tarihinde yayınlanan genelgenin üçüncü maddesinde de istifa talebinin “her ne sebeple olursa olsun kabul edilmeyeceği” vurgulandı. 

İstifa yasağına karşı çıkan sağlık çalışanlarının bir kısmı “Hür hekimler” hareketini oluşturarak istifa haklarının iade edilmesi için çaba gösteriyor. Medyascope’un ulaştığı sağlık çalışanları bu hakkı kullanamamalarının büyük mağduriyetlere yol açtığını belirtirken, uzman hekim olmak için Tıpta Uzmanlık Eğitimi Girişi Sınavı’na (TUS) giremediklerini hatta zorunlu hizmetleri bitmesine rağmen yaşadıkları yerlere geri dönemediklerini söylüyor.

“Burada iş değil bekçilik yapıyorum”

Yaklaşık bir buçuk senedir Hakkari’de görev yapan bir uzman hekim, zorunlu hizmet süresini tamamlamasının üzerinden altı ay geçmesine rağmen hâlâ aynı hastanede olduğunu, Antalya’da özel bir hastane ile anlaştığını ancak istifa edemediği için orada işe başlayamadığını ifade ediyor: “Ben burada iş yapmıyorum. Bekçilik yapıyorum. Burada zaten koronavirüs hastası yok. Eğer gidebilirsen anlaştığım hastanede daha fazla koronavirüs vakasına bakacağım. Ben zorunlu hizmet süremi altı ay önce tamamladım. Tam istifamı verecekken yasak geldi. Antalya’da bir özel hastane ile anlaşmıştım. Ancak istifalar yasak olduğu için oraya gidemiyorum. Eşim de Antalya’da yaşıyor. Eş durumundan Antalya’ya gitmem için yaklaşık üç ay daha geçmesi gerekiyor.”

“Askerliğini tamamlayan kişiyi terhis etmemek gibi bir şey”

Bulunduğu yerde pek çok kişinin kendisiyle aynı durumu yaşadığını belirten hekim, “Şu an Antalya’da olmam çok daha mantıklı çünkü işimi yapabileceğim. Hatta burada aldığım maaşın da altında anlaşmıştım Antalya’daki özel hastane ile. Hastane ile beş ay önce anlaşmıştım, hâlâ beni bekliyorlar çünkü istifa edebilen kimse yok. Burada büyük bir mantıksızlık var. Askerliğini tamamlayan kişiyi terhis etmemek gibi bir durumla karşı karşıyayım” dedi.

“Bana burada boşuna maaş ödüyorlar”

Hakkari’nin şu an için koronavirüs salgını açısından oldukça rahat bir yer olduğunu ifade eden doktor, “Burada bir sürü uzman doktoru boş yere tutuyorlar. Bize iş yaptırdıkları görüntüsü vermek istiyorlar ama bana boşu boşuna maaş veriyorlar. Burada iki-üç aydır hasta yok zaten. Olanlar da yoğun bakıma yatmıyor bile. Devletin bir işleyişi var ama burada büyük bir mantıksızlık var. Planlamanın çok daha düzgün olması lazım. Hukuki girişimde bulunmayı da düşünmüyorum. Kimi kime şikâyet edeceksiniz?” diye konuştu.

“Genelgeden önce istifa dilekçemi vermeme rağmen hiçbir hukukî gerekçe göstermeden reddettiler”

Muğla’da bir devlet hastanesinin acil servisinde çalışan pratisyen hekim ise genelge yayımlanmadan önce istifa dilekçesini vermesine rağmen kabul edilmediğini belirterek içinde bulunduğu süreci şu sözlerle anlattı: “Ben geçen sene ocak ayında göreve başladım, hâlâ aynı hastanede çalışıyorum. İstifamı ekim ayındaki genelgeden 12 gün önce vermiş olmama rağmen reddedildi. Bunu reddederken hiçbir hukuki açıklamada da bulunmadılar. Tanıdığım bazı hukukçular ‘salgında istifa eden hekim’ diye etiketlenebileceğimi söyledi.”

“Herkes normalleşmeye gidiyor ama biz bunu yaşayamıyoruz. 50 yıllık sağlık politikalarının ceremesini neden bize yüklemeye çalışıyorlar?”

TUS’a hazırlanmak için istifa etmek istediğini ancak bunu yapamadığını ve bu yüzden önünü göremediğini söyleyen hekim, “Uzman olmak için istifa etmek istiyorum. Aylardır ailesini göremeyenler, koronavirüs kapıp akciğer hastalığına yakalananlar var. Bu insanlar da istifa edemiyor. Herkes normalleşmeye gidiyor ama biz bunu yaşayamıyoruz. Bir daha hiç çalışmak istemeyen hatta mesleği bırakmak isteyen az da olsa doktor var. ‘Madem özlük haklarım yoktu keşke devlette çalışmasaydım ya da bu mesleği seçmeseydim’ diyenler var. Hukuk mücadelesi versek bana karşı bunun ileride idari olarak karşıma çıkabileceğini söylediler. Eğer OHAL durumundaysak devletin bütün kurumunda bu işletilsin. Bunun paryası neden sağlık çalışanları oluyor?” ifadelerini kullandı.

“Orta derecede depresyon tedavisi gördüm, bir ara sözleşmeli öğretmenlik yapmayı bile düşündüm”

Özlük hakları ve çalışma koşullarıyla ilgili büyük sorunlar yaşadıklarının altını çizen doktor, sözlerini şöyle sonlandırdı: “50 yıllık sağlık politikalarının ceremesini neden bizim jenerasyona yüklemeye çalışıyorlar? Halka da siyasi otoriteye de bunu sormak istiyoruz. Biz nasıl bir hata yaptık? Özlük haklarımızla ilgili çok ciddi sıkıntı var. Bir yıl boyunca aylık ortalama 250 saat mesai yaptım. Bir memur günde sekiz saatten 20 gün çalışır ve 160 saat mesaisi vardır. Kimse bize bu ay kaç saat mesai yaptığımızı sormuyor. Ekim ayında toplam 307 saat çalıştım. Bir ara sözleşmeli öğretmenlik yapmayı bile düşündüm. Orta derecede depresyon tedavisi de gördüm geçtiğimiz aylarda. Salgının başında maske sıkıntısı da çekmiştik. Maske kavgası çıktı kaç kez. İngiltere’ye maske gönderildiğinde bizim böyle sorunlarımız vardı. İlk iki üç ay yeterli ekipmanımız yoktu.”

“İstemediğin bir ortamda zorla çalıştırılmak en büyük mobbingtir”

Çocuk diş hekimi olarak görev yapan ve kendi kliniğini açmak isteyen bir başka hekim de istifa edemediği için önünü göremediğini, istemedikleri işlerde çalıştırıldıklarını ve meslek odaları tarafından da yeterli desteği bulamadıklarını aktardı: “Dört buçuk ay önce temel hakkımız olan istifa etme hakkımız elimizden alındı. Ben çocuk diş hekimiyim ve mesleğime aşığım. Klinisyenlik yapmak istiyorum ancak kliniğimi açamıyorum çünkü istifa edemiyorum. Özel bir branşım var ve esasında serbest çalışarak kamuya çok daha yararlı olup hizmet sunacağımdan eminim. Bizim de gelecek ve kariyer planlarımız var. İstemediğin bir ortamda zorla çalıştırılmak en büyük mobbingtir. Mecburi hizmetlerini bitiren arkadaşlarımız var ailelerine kavuşamıyorlar. Mobbinge uğrayıp bunu yaşamak zorunda bırakılan çaresiz meslektaşlarımız var. Hekimlerin intihar vakaları arttı. Birkaç hafta önce Uludağ’da mobbing yüzünden intihar eden meslektaşımız Dr. Mustafa Yalçın’ın istifa hakkı olsaydı belki bugün yaşıyor olacaktı.

“Bizler alkış değil temel anayasal hakkımızı istiyoruz”

Bizler alkış değil temel anayasal hakkımızı istiyoruz. Normalleşmeyi en çok sağlık çalışanları hak etmedi mi? Bizler mart ayında normalleşme beklerken iki gün önce (3 Mart) yayınlanan genelge ile hayal kırıklığına uğradık. Çok kırgınız ve kızgınız. Canla başla bu süreçte çalışan arkadaşlarımız bunu hak etmiyor. Bu arada TTB ve  Türk Dişhekimleri Birliği bu konuda bizi yalnız bıraktı. Meslek örgütlerine çok kırgınız.”

“Toplumun her kesiminin hayatı normale dönmesine rağmen biz normalleşemiyoruz”

Bir ilçe hastanesinin acil servisinde çalışan yeni mezun bir başka pratisyen hekim de uzmanlık sınavına hazırlanmak istediğini ancak mevcut şartlarda bunu yapamayacağını ifade ederek, “Göreve başlamamın ikinci haftasında istifa yasağı ilan edildi. Göreve başlamadan önce TUS’a çalışma ve bir uzmanlık dalında eğitime başlama hedefim vardı fakat hem salgının iş yükü hem acil servise adapte olamamam hem de istifaların yasaklanması nedeniyle bu hedeflerim gerçekleşmedi. Toplumun her kesiminin hayatı normale dönmesine rağmen biz normalleşemiyoruz” diye konuştu.

“Çalıştığım hastanede acil serviste tek hekim olarak görev yapıyorum”

Çalıştığı hastanedeki imkânların oldukça yetersiz olduğunu belirten pratisyen, salgın boyunca yaşadıklarını şu sözlerle aktardı: “Çalıştığım hastanede acil serviste tek hekim olarak görev yapıyorum ve hastanenin pandemi polikliniği yok. Yani tüm hastalar triyaj yapılmaksızın aynı ortamda muayene ediliyor. Ben ve çalışma arkadaşlarım sürekli olarak ekipmansız çalışıyorken koronavirüs enfeksiyonu geçiren hasta ile karşı karşıya kalma durumumuz var. Günlük ortalama 15 kadar vaka ile primer olarak ben ilgileniyorum. Koronavirüse yakalanmadım çünkü hastanenin verdiği etkinliği olmadığı ispatlanmış ekipmanları kullanmıyorum. Ücretini kendim karşıladığım ekipmanları kullanıyorum.”

“Bu süreçte kaçıp gitmek istemedim ancak hayatıma yön verebilmek için istifa yasağının kalkmasını istiyorum”

Medyascope’a ulaşan bir başka doktor da nefes almaya ihtiyaçları olduğunu ve mevcut tabloda önlerini görmelerinin imkansız olduğu dile getirirken, “Ben kendi adıma bu süreçte istifayı çok düşündüm ama böyle zorlu bir durumda kaçıp gitmek istemedim. Elimden geleni de fazlasıyla yaptım ancak hayatıma yön vermek, TUS’a tekrar çalışabilmek ve ailemle olabilmek için istifa yasağının kalkmasını istiyorum. Herkes için normalleşme süreci başlamışken en çok yıpranan meslek grubunun daha da yıpratılmasına dayanamıyorum artık. Herkes depresif bir şekilde çalışıyor. Bizlerin de nefes almaya ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.

İstanbul Dişhekimleri Odası’ndan açıklama: “Anayasamıza göre hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır”

Dün (4 Mart) İstanbul Dişhekimleri Odası (İDO) tarafından da konuya ilişkin yazılı açıklama yapıldı. Açıklamada istifa hakkının yasaklanmasının “kabul edilemez” olduğu vurgulanırken şu ifadelere yer verildi: “Anayasamıza göre hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır. Sağlık personeli her zaman için en doğal hakkı olan memurluktan çekilme talebinde bulunabilir. Çekilme isteğinde bulunan sağlık personeli memur bir ay süreyle görevine devam eder. Bu süre idarenin istifa talebini kabul etmeme hali için tanınmış olan süredir. Bu nedenle devlet memurları için istifa hakkı vardır ve kaldırılmamıştır.”

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler: “Bu yasak hukuka aykırıdır”

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler de kendi bloğunda bu konuyu inceleyen bir yazı yazmıştı. Kemal Gözler, sağlık çalışanlarına getirilen istifa yasağının hukuki olmadığını çünkü yasağın herhangi bir kanunî dayanağı olmadığını belirtmişti.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.