Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı – Erkek şiddetine uğrayan kadınlar anlatıyor: “Şiddet gördüğümüzde ne hissettiysek, şimdi de aynı sıkışmışlığı hissediyoruz”

Türkiye, 19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece AKPGenel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Resmî Gazete’de yayımlanan kararıyla, 2011 yılında ilk imzacısı olduğu Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden çekildi. İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen sözleşmeden çekilinmesinin ardından kadınlar “Yaşamak istiyoruz” diyerek sokaklara çıktı, protestolar düzenledi. Biz de daha önce hikayelerini Medyascope’ta paylaştığımız, erkek şiddetine uğrayan kadınlarla konuştuk ve sözleşmeden çekilinmesi konusunda ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorduk. Kararı değerlendiren kadınlar “sıkışmışlık” hissettiklerini, kadınların şiddet görmesinin yolunun daha da açıldığını söyledi.

Rabia D.: “Şiddete uğradığım zaman ne hissettiysem, haberi gördüğüm zaman da onu hissettim”

24 yaşındaki Rabia D., üç sene boyunca hem evli olduğu erkeğin hem de ailesinin şiddetine maruz kaldı. Rabia ile “Erkek şiddetine uğrayan kadınlar anlatıyor” serisi için röportaj yaptığımız zaman kendisine şiddet gösteren erkek cezaevindeydi ve o hafta serbest kalacaktı. Erkeğin cezasının uzatıldığını söyleyen Rabia, boşanma davasının hâlâ sürdüğünü belirtiyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına “Kadınlar ölüyor” diyerek tepki gösteren Rabia, kararı okuduğunda şiddete uğradığı zaman hissettiği şeyi yeniden hissettiğini söylüyor:

“Ben ilk bu haberi duyduğumda, şiddet gördüğünüz zaman çaresiz olursunuz, hiçbir şey yapamazsınız ya, aynen onu hissettim. Bana şiddet gösteren erkek, şiddet göstereceği zaman telefonumu alır saklardı ve derdim ki, ’Evet şimdi şiddete uğrayacağım’. Aynı öyle hissettim, çaresiz kaldım. Devlet nasıl bir sistem kurmaya çalışıyor? Bilmiyorum, sanırım kadınların daha rahat ölmesini istiyor, erkekler daha cesur olsun istiyor. Ben bu karardan bunu anladım. Güya ahlaki değerlerimiz korumak içinmiş, uzaklaştırma kararı olunca kadın ve erkek ayrı kalıyormuş, dinimizce bu uygun değilmiş. Yahu kadınlar ölüyor, ölüyor. Bırakın ayrı yaşasınlar. Neyi zorluyorsunuz? Dini değerlere denilerek kadınlar harcanıyor”

Erkek şiddetine uğrayan kadınlar anlatıyor (11) – Rabia D.: “Kafama ayağıyla bastırıp saçlarını eline dolayan, kafamı klozete sokan, beni camdan sarkıtan bu erkek cezaevinden çıkıyor”

E.O: “Bir kadına yapılabilecek en büyük şiddet bu”

35 yaşındaki E.O. bir sene boyunca, eskiden birlikte olduğu erkek Çağkan Abdullah Devecioğlu tarafından ilk önce psikolojik, daha sonra da fiziksel şiddet gördüğünü anlatmıştı. Şiddet gördüğü erkeğin dışarda olmasından dolayı korkuları hâlâ devam eden kadın, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesi kararına, “En büyük şiddet bu” diyerek tepki gösteriyor:

“Şu anda devam eden bir davam var. O gece haberi aldığım zaman üç gün uyuyamadım. Bir kadına yapılabilecek en büyük şiddet bu. Şiddete yol açtıkları için mutlu olduklarını düşünüyorum. O kadar eylem yapılıyor, kadınlar hâlâ katlediliyor ama bir şey yapılmıyor. Her gün kadınlar ölüyor, farkında mısınız? Dün bir haber okudum. Bir erkek ayrılıklarının üzerinden yedi sene geçmesine rağmen bir kadını öldürüp yol kenarına atmış. Çünkü hayatları o kadar garanti ki. Gidip üç sene dört sene yatıp çıkacaklar. Bütün hırslarını alıyorlar, bir yasamız yok. Sanki biz insan değiliz ya ‘Bir sokakta onu vuralım, bir sokakta şunu vuralım’ diyerek geziyorlar. Kadınlar çocuklarının gözlerinin önünde öldürülüyor. Erkekler de ‘Devlete mi güveniyorsun? Üç sene yatar çıkarım’ diyor. Bu açığın onlar da farkında ve siz gidip sözleşmeyi kaldırıyorsunuz”.

E.O: “Devlet kadınların kazanımlarını elinden alıyor”

E.O. devletin bu konuda önem almamasının önünde yatan nedenin siyasi hırs olduğunu düşünüyor. Şiddet olayı yaşadıktan sonra daha fazla bu konularla muhatap olduğu belirten kadın, devletin kadınların kazanımlarını da elinden aldığını söylüyor:

“Bunu bir siyaset gibi görüyorum. Ben o şiddet olayını yaşadıktan sonra bu durumu AKP ve CHP’ye benzetiyorum. Olayın içinde olmasam bunu demezdim ama yaşadıklarım ve gördüklerim beni maalesef bu noktaya getirdi. AKP, CHP’yle oynar gibi kadınlarla oynuyor. Ben milliyetçiyim, ailem ise önce AKP’liydi fakat benim yaşadıklarımı, kadınların yaşadıklarını görünce artık AKP’ye oy vermiyorlar. Devlet önlem almıyor, kadınların kazanımlarını da ellerinden alıyorlar. Siyasi hırs uğruna kadınların hayatlarıyla oynuyor.”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri, 1 Nisan’da Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini protesto etmek amacıyla İstanbul-Şişli’de bulunan Esentepe Mahallesi’nde bir binanın duvarına “Ölmek İstemiyorum” başlıklı şikayet dilekçesi asmış, o afis gece yarısı kaldırılmıştı. Afşiteki şikayet dilekçesi, E.O.’ya ait. E.O. için o eylem önemliydi çünkü o sokakta şiddete uğramıştı:

“Aslında o şikayet dilekçesiyle alakalı herhangi bir dosya açılmadı, takipsizlik kararı verildi ve dosya kapatıldı. O eylem benim için çok önemliydi. Çünkü ben o sokakta şiddet gördüm, esnaflar kurtardı beni. Ben de eylemde onun yayınlanmasını istedim. Milyonlarca böyle dilekçe var ya. Benim bile sadece 25 dilekçem var ama sadece beş dosyam var. Parkta gördüğüm şiddet yok, evimde uğradığım saldırı yok… Savcı istedi o dilekçenin indirilmesini. Çünkü o dilekçenin kâle alınmadığı görünecekti. ‘Şiddet görmüş, bu kadın dilekçe vermiş, polis gelmiş, polis bu kadını ciddiye almamış ve yardım etmemiş’. O dilekçe kaldırılmasaydı işte bunlar ortaya çıkacaktı. Yahu bu çok ayıp.”

Erkek şiddetine uğrayan kadınlar anlatıyor (12) – E.O.: “Ben ölüyorum. Ölmeden hakkımı arayın, öldükten sonra toprağımın hakkını aramayın”

Kübra S.: “Bırakın kadınlar yaşasın”

Kübra S., 15 yaşındayken bir arkadaşı vesilesiyle tanıştığı erkeğin tehditleri yüzünden, ona kaçmak zorunda kalmış ve 17 yaşındayken anne olmuş bir kadın. Kübra, 15 yıl evli olduğu erkek tarafından hem evliliği boyunca hem de boşandıktan sonra şiddet görüyor. İstanbul Sözleşmesi kararını yorumlayan Kübra, şiddet gördüğü erkek hakkında şikayette bulunduğu zaman İstanbul Sözleşmesi’nden güç aldığını fakat artık o gücün elinden alındığını belirtiyor ve ekliyor: “Bırakın kadınlar yaşasın”

“Ben her dilekçemi yazdığım zaman bu sözleşmeyi, 6284’ü baz alarak yazıyordum ve ‘Benim böyle bir hakkım var’ diyebiliyordum. Sözleşmeye rağmen o kadar çok mücadele verdim ki şimdi ne olacak bilmiyorum. Bu haberi gördüğüm zaman şaşırdım, sıkışmışlık hissettim ve ‘Ben hangi maddeye göre korunacağım?’ dedim. Ben de bir panik oluştu. Bu kadar kadın öldü, çocuklar taciz ediliyor. Her halükarda kadınlar zulme uğruyor. Bir de bu maddenin yürürlükte olmasına rağmen böyleydik, şimdi erkekler daha mı güçlü oldu? LGBTİ+’ları bahane ettiler, ‘Kadınlar bu maddeye göre özgür’ dediler. Biz özgür olsaydık bu kadar kadın ölür müydü? Madem sözleşmenin içinde beğenmediğiz maddeler var, kaldırmak yerin bir madde ekleyin. Bir gecede kaldırabiliyorsanız, bir gece de bunu da yapabilirsiniz”. 

“Şu an şiddet görsem ne yapacağımı bilmiyorum”

Kübra ile “Erkek şiddetine uğrayan kadınlar anlatıyor” serisi için röportaj yaptığımız zaman kendisine şiddet gösteren erkeğin başka suçlardan ve Kübra’ya karşı işlediği suçlardan dolayı 13 yıllık cezası vardı ve kaçak durumdaydı. Kübra’ya şiddet gösteren erkek yakalandı fakat Kübra ailesinden tehditler almaya devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesinin ardından kadınların daha da çıkmaza girdiğini söyleyen kadın, artık şiddet gördüğünde ne yapacağını bilmiyor:

“Bana şiddet gösteren erkek şu anda yakalandı ve cezaevinde. Bununla ilgili bilgi almaya gittiğim zaman bana boşanmış olduğumuz için bilgi veremeyeceklerini söylediler. Yahu ben bu adamdan evli olduğum zaman da, boşandığım zaman da şiddet gördüm. O zaman neredeydiniz? Şu an cezaevinde ama şimdi de ailesi  ‘Şikayetini geri al’  baskısına başladı. Bu insanların zulümleri bitmiyor. Başıma bir şey gelse ne yapacağım konusunda bir fikrim yok. Benim artık korunma hakkım da elimden alındı. Sıkışmış hissediyoruz. Bütün her şey elimizden alınıyor, biz ne yapacağız? Bu kadar kadın şiddete uğruyor ‘Ek madde koyalım’ demek yerine, var olan bir sözleşmenin elimizden alınmasına gerçekten inanamıyorum. Bırakın kadınlar yaşasın artık.”

Erkek şiddetine uğrayan kadınlar anlatıyor (7) – Kübra S.: “Ya ölecektim ya da ayaklarımın üzerinde duracaktım”

InfografikSema Kahriman

İstanbul Sözleşmesi kadınları nasıl korur? 

Avrupa Konseyi’ne üye tüm devletleri bağlayan sözleşmeyi imzalayan ilk ülke Türkiye. 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. İmzalandığı ilk günden beri siyasetin gündeminde olan ve 19 Mart gecesi Türkiye’nin çekildiği bu sözleşme kadınları nasıl koruyor?

Sözleşmenin amacı birinci maddede açıkça belirtiliyor:

  • Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak,
  • Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak,
  • Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak,
  • Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak, 
  • Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

Sözleşme kapsamındaki suçlar ise şöyle sıralanıyor:

  • Ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik)
  • Taciz amaçlı takip,
  • Tecavüz dahil, cinsel şiddet;
  • Cinsel taciz,
  • Zorla evlendirme,
  • Kadınların sünnet edilmesi,
  • Kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.