Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Bir kulüp başkanından çok daha fazlası: Florentino Perez

Futbol dünyası, 19 Nisan günü Avrupa Süper Ligi’nin kurulma haberi ile sarsıldı. Avrupa’nın en güçlü kulüplerinden 12’sinin öncülüğünde kurulan bu lig, futbol kamuoyunun hemen hemen her kesiminden sert tepkiler aldı. Avrupa Süper Ligi, yaşanan kaotik sürece ise sadece iki gün dayanabildi. Ancak organizasyonu tüm benliği ile savunan Florentino Perez’e göre henüz her şey bitmedi. Hayatı anlama biçimini “başarı, güç ve para” olarak nitelendirebileceğimiz Real Madrid’in 74 yaşındaki efsane başkanının hikayesini, Medyascope’tan Kubilayhan Kavrazlı derledi.

İspanya İç Savaşı’ndan bir kare.

Futbola gönülden bağlı bir aile

Florentino Perez Rodriguez, tarihler 8 Mart 1947’yi gösterdiğinde İspanya’nın başkenti Madrid’in Hortaleza bölgesinde dünyaya geldi. Florentino’nun annesi Soledad ve babası Eduardo, orta sınıf bir İspanyol ailesi olarak hayatlarını sürdürüyordu. Ancak 1936 ile 1939 yıllarında yaşanan İspanya İç Savaşı, ülkede yaşayan herkes gibi Florentino’nun ailesini de olumsuz anlamda etkilemişti. Yaşanan bu sancılı süreci yavaş yavaş atlatmak isteyen aile, çocukluk aşkları olan Real Madrid kulübüne daha sıkı bir şekilde bağlanmayı tercih etti. Futbola ve özellikle Real Madrid’e besledikleri tutku, sıkıntılar içindeki Soledad ve Eduardo çiftini bir nebze de olsa rahatlatıyordu. Florentino’nun Real Madrid’e olan bağlılığının tohumları da bu dönemde atlıldı. Öte yandan eflatun-beyazlılar, 1933 ile 1954 yılları arasında tarihinin en başarısız dönemlerinden birini geçirmekteydi.

Santiago Bernabeu

İspanya İç Savaşı, en çok Real Madrid’e yaradı

16 Temmuz 1936 tarihinde General Francisco Franco’nun yönettiği isyancı bir grup olan milliyetçiler tarafından başlatılan “Cumhuriyetçi Halk Cephesi” yönetimine karşı isyan, kısa süre içinde iç savaşa dönüştü ve üç yıl boyunca 600 bin insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. İç savaşı ise milliyetçiler kazandı ve Franco, 1939 ile öldüğü yıl olan 1975’e dek İspanya’yı tek başına yönetti. Real Madrid’in hem İspanya hem de Avrupa futbolundaki önlenemeyecek yükselişinin başlangıcı da Franco döneminde gerçekleşti. Franco, görüşlerini halka empoze edebilmek için eflatun-beyazlı kulübü bir araç olarak kullandı. 1945 yılında kulübün başkanlık koltuğuna oturan Santigao Bernabeu ise döneminin son faşist diktatörlerinden Franco’nun Real Madrid’i propaganda aracı olarak tercih etmesindeki en büyük etkendi. Bernabeu ile ikili ilişkileri çok iyi olan Franco, çıkarları doğrultusunda Real Madrid’e hem ekonomik olarak yardımlarda bulundu hem de önemli futbolcuların kulübün kadrosuna katılmasını sağladı.

General Francisco Franco

Franco, Di Stefano transferinde devreye girdi

Real Madrid başkanlığındaki ilk yıllarında Bernabeu, kulübün tesisleşme sorununu çözmeye öncelik verdi. İç savaş sırasında zarar gören Ciudad Deportiva tesislerini yenilemek ile işe başlayan Bernabeu, takımın maçlarını oynadığı Chamartin Stadı’nın seyirci kapasitesini de 100 bine çıkardı. Ancak Bernabeu, eflatun-beyazlıların 1933 ile 1954 yılları arasını kapsayan sportif başarısızlığına ise henüz çözüm getirememişti. General Franco, bu noktada bir kez daha devreye girerek Real Madrid’in makûs talihini değiştirecek Alfredo Di Stefano transferinin gerçekleşmesini sağladı.

Alfredo Di Stefano  

Real Madrid, Di Stefano’yu Barcelona’nın elinden kaptı

Arjantinli Di Stefano, 1950’li yılların başında Güney Amerika futbolunun en önemli yeteneklerinden birisiydi. Kolombiya takımlarındanMillonarios forması giyen Arjantinli futbolcu, 1953 yılında kulübü ile birlikte gittiği Avrupa turnesi sırasında ezeli rakipler Barcelona ve Real Madrid’in dikkatini çekmeyi başardı. Di Stefano transferinde ilk adımı atan kulüp ise Barcelona oldu. Arjantinli yıldızla her konuda anlaşan Katalan kulübü, oyuncuyu renklerine bağlamak için günleri saymaya başladı. Ancak Real Madrid, son kozunu henüz kullanmamıştı. Bernabeu, iyi ilişkilerinin bulunduğu Franco’ya durumu ileterek Di Stefano transferinde yardımcı olmasını istedi. Bu talebi geri çevirmeyen Franco, İspanya Kraliyet Futbol Federasyonu’na yetki vererek Di Stefano’nun Barcelona’ya gitmesine engel oldu. Arjantinli futbolcu, böylelikle kendisini Real Madrid renklerine bağlayan sözleşmeye imza attı.

Florentino, şampiyonluklar ile büyüdü

1953 yılının Ekim ayında takımının 5-0’lık Barcelona zaferini stadyumda takip eden altı yaşındaki Florentino, Real Madrid’in 21 yıllık şampiyonluk hasretine son vermesini büyük bir mutluluk ile izledi. Arjantinli Di Stefano, Macar Puskas ve İspanyol Paco Gento ile Real Madrid, İspanya Ligi ve Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda şampiyonluklar kazanmaya başladı. Yavaş yavaş futbol ile içli dışlı olmaya başlayan Florentino ise kazanılan bu şampiyonlukları yerinde takip etmenin heyecanını yaşıyordu. Öte yandan eflatun-beyazlılar, özellikle Avrupa’daki başarısı ile dünya çapında ses getirmeyi başardı. 1955 ile 1960 yılları arasında üst üste beş kez Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanan Real Madrid, bu dönemde en anlamlı şampiyonluğunu 1960 yılında elde etti. Çünkü Real Madrid, yarı finalde ezeli rakibi Barcelona’yı elemişti.

Alfredo Di Stefano, Real Madrid forması giydiği 11 yılda sekiz La Liga, bir Kral Kupası, beş Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ve bir Kıtalararası Kupa şampiyonluğu yaşadı.

Di Stefano, Florentino’yu büyüledi

Tarihler 21 Nisan 1960’ı gösterdiğinde Real Madrid, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finalinde İspanya Ligi’nin son iki yılının şampiyonu Barcelona ile eşleşti. Eşleşmenin ilk ayağı Real Madrid’in ev sahipliğinde oynandı ve 125 bin kişi, stadyumu hıncahınç doldurdu. Seyircilerin arasında 13 yaşına yeni giren Florentino, kardeşleri Ignacio ve Enrique, annesi Soledad ve babası Eduardo da vardı. Avrupa kupaları tarihinde ilk kez karşılaşan iki ekibin mücadelesinde Real Madrid, Di Stefano’nun 17. dakikada attığı kafa golü ile öne geçti. Puskas ise eflatun-beyazlıları rakibi karşısında 2-0 öne geçiren golü attı. Ancak pes etmeyen Barcelona, Eulogio Martinez’in ayağından ilk yarının skorunu belirleyen golü bulmayı başardı. Katalanlar, bu golün avantajını kullanabilmek için karşılaşmanın ikinci yarısını defans yaparak geçirdi. Ancak Barcelona’nın planlarını, 87. dakikada Di Stefano attığı gol ile bozdu ve takımının finale göz kırpmasını sağladı. Di Stefano’nun Real Madrid’i, tribünde oturan Florentino’yu büyüledi. Eflatun-beyazlılar, yarı finalin ikinci karşılaşmasında da Barcelona’yı aynı skor ile mağlup ederek finale yükseldi ve finalde de Eintracht Frankfurt’u Di Stefano’nun üç, Puskas’ın dört golü ile 7-3 mağlup ederek kupaya uzandı.

Florentino Perez

Yenilmezliğin, gücün ve başarının sembolü: Real Madrid

Real Madrid’in üst üste kazandığı şampiyonluklar, İspanya İç Savaşı’nın etkisini atlatmaya çalışan Madrid halkı için ilaç gibi geliyordu. Florentino’nun ailesi de yavaş yavaş düzenini kurmayı başarmıştı. Eduardo, Madrid’in en işlek yerlerinden olan Calle de Hortaleza bölgesinde Şanghay adında bir eczane işletmekteydi. Aile, zengin bir hayat sürmemesine rağmen ekonomik olarak diğer İspanyol vatandaşlarına göre daha iyi durumdaydı. En önemlisi ise Florentino’nun babası Eduardo, Franco rejiminin taraftarı değildi ve çocuklarını da bu bilinç ile büyüttü. 17 yaşına kadar San Antón Kilisesi’ne giden Florentino, burada hem üniversiteye kadar olan eğitimini tamamladı hem de Real Madrid’in ünlü yıldızları Di Stefano ve Puskas ile tanışma hayalleri kurdu. Futbol aşığı bu gencin çocukluk dönemi, eflatun-beyazlıların başarılarını doyasıya kutlamak ile geçti. Real Madrid, Florentino için artık yenilmezliğin, gücün ve başarının sembolüydü ve ölene kadar da öyle kalmalıydı. Ancak Real Madrid ile ilgili idealleri çok büyük olan Florentino, önceliğini eğitimine ve siyaset alanındaki girişimlerine verdi.

Siyaset, Florentino’nun kariyerini şekillendirdi

Florentino Perez, İspanya’nın köklü bilim yuvalarından olan Madrid Teknik Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği okudu. Öte yandan Florentino, üniversitedeki ilk yıllarında siyaset ile çok ilgiliydi. Yalnızca ülkesindeki siyasetçileri yakından takip etmekle kalmayan genç öğrenci, pek çok farklı partiden insan tanıyarak çevresini de genişletmeyi başardı. Bu durum, Florentino’nun kariyer merdivenlerini koşar adım tırmanmasını sağlayacak en önemli etkenlerden biri olacaktı.

Maria Angeles Sandoval ve Florentino Perez

Hayatının aşkı ile tanıştı

Mühendisliğe ve siyasete olan ilgisinin yanı sıra Florentino Perez, çok yönlü bir kişiliğe sahipti. Arkadaşları ile Madrid’in öğrenci dostu olarak bilinen semti olan Argüelles’i sık sık ziyaret eden Florentino, hayatının aşkı ile de bu semtte tanıştı. 24 yaşındaki genç, İspanya’nın önemli mağaza zincirlerinden El Corte Ingles’te sekreterlik yaparak geçimini sağlayan Maria Angeles Sandoval’a ilk görüşte aşık oldu. İkilinin konuşmaktan en çok zevk aldığı konu ise sinemaydı. Ünlü yönetmenler Ingmar Bergman ve Federico Fellini’nin filmleri hakkında sohbet etmeye bayılan iki genç, kısa süre sonra sinema okuluna kaydoldular ve beraber yaşadıkları bir gelecek hayalleri kurmaya başladılar. Florentino ile Maria, tanışmalarının üzerinden henüz altı ay geçmesine rağmen evlilik kararı aldı.

Siyasete girmeyi denedi

Genç çift, 1970 yılında dünya evine girdi. Ailelerinin ve arkadaşlarının düğün hediyesi olarak verdiği paralar ile Real Madrid’in mabedi Santiago Bernabeu Stadyumu’na ve Madrid Kongre Merkezi’ne çok yakın olan Calle del General Orgaz’da ev kiralayan ikili, böylece yetişkin olmaya ilk adımlarını atmış oldu. Florentino, okulunu bitirmesinin ardından, 1975 yılında Francisco Franco’nun ölümü ile demokratik atılım gerçekleştirmeye çalışan İspanya siyasetinde aktif olarak rol almaya karar verdi. 1976 yılında Demokratik Merkez Birliği (UCD) ile siyasete resmi olarak atılan Florentino Perez, Madrid Şehir Konseyi’nde eğitimini aldığı inşaat mühendisliği alanında çalışmaya başladı. Başlangıçta kendisine verilen görevleri başarılı bir şekilde yerine getiren Perez, kısa süre içinde Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’nda bir pozisyona yükseldi ve devletin çeşitli bakanlıklarında mesleğine yönelik görevler aldı. Ancak Florentino, hayatından tam olarak memnun değildi. Genç mühendis, çözüm yolunu ise mesleğinden bir süre koparak tam anlamı ile siyasetin içine girmekte buldu. Perez’in hayatını, arkadaşları ile birlikte 1983 yılında aldıkları aldıkları küçük ve halihazırda iflas etmiş olan Padros isimli inşaat şirketi değiştirecekti.

Padros, 10 yıl içinde dünyaya açıldı

Döneminin güncel siyasi oluşumu Demokratik Reform Partisi’nin (PRD) genel sekreteri seçilen Florentino Perez, yeni kariyerinde ise büyük hayal kırıklıkları yaşadı. PRD, 1986 İspanya genel seçimlerinde partiyi parlamentoda temsil edecek bir milletvekili bile çıkaramadı. Yaşanan olumsuz tablonun ardından Florentino, görevinden ayrıldı ve mesleğine geri dönmeye karar verdi. Maddi olarak hayatından hiç memnun olmayan genç mühendisin kaderini, 1983 yılında bir grup arkadaşı ile aldığı Padros değiştirdi. İspanya ekonomisinin geleceğini çok iyi analiz eden Perez ve arkadaşları, sonraki yıllarını işlerini büyüterek, siyasetin önemli aktörleri ile aralarını iyi tutarak ve İspanya’nın gelişen inşaat endüstrisinden yararlanarak geçirdi. 10 yıl içinde İspanya’nın önemli şirketlerinden biri haline gelen Padros, 1993 yılında başka bir büyük şirketle birleşip Actividade de Construccion’u (ACS) yaratarak ülke sınırlarının dışına çıktı ve artık küresel ölçekte önemli bir güç haline geldi.

Ramon Mendoza ve Florentino Perez

Girdiği ilk başkanlık seçimini kaybetti

Ekonomik olarak güçlenen Florentino Perez, çocukluk aşkı olan Real Madrid’in başkanlık koltuğuna gözünü dikti. Dönemin Real Madrid Başkanı Ramon Mendoza, kulübün büyük bir borç batağında olduğunu kamuoyuna açıkladı ve kulüp böylelikle seçim sürecine girmiş oldu. Fırsatın ayağına altın tepside geldiğini düşünen Perez, başkanlığa adaylığını koyarak Mendoza’nın karşısına çıktı. Ancak Mendoza, seçimi sürpriz bir şekilde kazanarak başkanlığını sürdürmeyi başardı. Hayal kırıklığına uğrayan Florentino, ACS’deki işinin başına dönerek Real Madrid’in bir numaralı koltuğuna oturma isteğini bir müddet ötelemek zorunda kaldı. Florentino’nun içindeki başkanlık hırsı ise katlanarak büyüyecekti.

Lorenzo Sanz

Lorenzo Sanz, Real Madrid ile başarılı yıllar geçirdi

Real Madrid’i adeta borç batağına sokan Ramon Mendoza, yeniden seçildiği başkanlık görevinden aylar sonra istifa etmek zorunda kaldı. Takvimler 26 Kasım 1995’i gösterdiğinde Lorenzo Sanz, ekonomik olarak zor günler geçiren Real Madrid’in yeni başkanı oldu. Eflatun-beyazlıları yeniden düzlüğe çıkarmak için kolları sıvayan Sanz, kendi cebinden Davor Suker ve Predrag Mijatovic gibi yıldız futbolcuları kulübe getirmeyi başardı. Bu transferler, Real Madrid’in 22 yıldır hasretini çektiği UEFA Şampiyonlar Ligi kupasının yeniden kazanılmasının yolunu da açacaktı. Alman teknik direktör Jupp Heynckes yönetimindeki ekip, 1998 yılında oynadıkları Şampiyonlar Ligi finalinde İtalya’nın güçlü ekibi Juventus’u Mijatovic’in golü 1-0 mağlup ederek kupayı müzesine götürdü. Bu zaferin ardından Real Madrid, yalnızca iki sene sonra bir kez daha Şampiyonlar Ligi’nde finale yükseldi. Rakip, bu sefer İspanya’nın Valencia kulübüydü. Maçın başından sonuna kadar üstün bir oyun sergileyen eflatun-beyazlılar, rakibini Morientes, McManaman ve Raul’un golleri ile 3-0 mağlup etti ve tarihindeki sekizinci UEFA Şampiyonlar Ligi kupasını kazandı.

Luis Figo

Florentino Perez’in seçim vaadi: Luis Figo

Başkanlık döneminde iki Şampiyonlar Ligi kupası kazanan Lorenzo Sanz, kendisine çok güvenmeye başladı ve başkanlık makamındaki görevini perçinlemek için kulübü erken seçime götürme kararı aldı. İş dünyasında gücüne güç katan Florentino Perez, Sanz’ın aldığı erken seçim kararının ardından ikinci kez Real Madrid başkanlığına adaylığını koydu. Perez, 1995 yılına göre hem daha tecrübeli hem de daha hırslıydı. Siyaseti de arkasına almayı başaran Perez, ekonomik sıkıntılar yaşayan kulübe pek çok çözüm yolu önererek kulüp üyelerini etkilemeyi başardı. Florentino Perez’in gözünü artık kan bürümüştü. Ya başkan olacaktı ya da başkan olacaktı… Dünya futbolunda bomba etkisi yaratacak hamlesini gerçekleştirmek için kollarını sıvayan Florentino Perez, ezeli rakibi Barcelona’nın Portekizli yıldızı Luis Figo transferini seçim vaadi olarak açıkladı ve bu açıklama, futbol kamuoyunu derinden sarstı.

Barcelona, Figo’yu hayal kırıklığına uğrattı

2000 senesi, hem Real Madrid’in hem de Barcelona’nın başkanlık seçimlerine sahne oldu. İki kulübün taraftarları da başkanlık seçimlerinin bitmesinin ardından takımlarının yükseliş dönemlerine gireceğini umuyordu. Florentino Perez’in seçim vaadi olarak Barcelona’dan transfer edeceğini açıkladığı Luis Figo ise 2000 senesinde dünyanın en iyi futbolcusu olarak gösteriliyordu. Katalan ekibinde harikalar yaratan Portekizli yıldız, taraftarlar tarafından ‘’Aslan Kral’’ diye çağrılıyordu. Figo, 1999-2000 sezonunun ardından soluğu, dönemin Barcelona Başkanı Jose Luis Nunez’in yanında aldı. Sözleşme şartlarının iyileştirilmesini isteyen Figo, Nunez’den beklemediği bir yanıt aldı. Başkan Nunez, seçim olduğu gerekçesi ile Figo ile daha sonra görüşmek istediğini söyledi. Nunez’in bu cevabı, Figo’yu hayal kırıklığına uğrattı ve yaşanan olaylar, Portekizli futbolcunun menajerliğini yapan Jose Veiga’nın da canının sıkılmasına neden oldu.

Luis Figo ve menajeri Jose Veiga

Jose Veiga, oyuncusunu Madrid’e götürmek istedi

Dönemin en iyi menajerlerinden Jose Veiga, Florentino Perez’in Figo’ya olan ilgisinden haberdardı. Bu durumu fırsata çevirmek isteyen Veiga, arkadaşı Paulo Futre aracılığıyla Florentino Perez ile akılalmaz bir anlaşmaya vardı. Yapılan anlaşmaya göre Perez, Real Madrid başkanı olamazsa Figo’ya 2,2 milyon euro ödeyecekti. Ancak Perez başkan olmayı başarırsa Portekizli yıldızın 60 milyon euroluk serbest kalma bedelini ödeyecek ve Figo, eflatun-beyazlı renkleri terletecekti. Perez, işini sağlama almak için anlaşmaya bir madde koydurdu. Bu maddeye göre Figo, Real Madrid’e transfer olmayı reddederse Perez’e 30 milyon euro ödeyecekti. Barcelona efsanesinin ise menajerinin Real Madrid ile yaptığı bu anlaşmadan haberi yoktu ve öğrendiğinde de iş işten geçmiş olacaktı. Menajeri Jose Veiga’nın Real Madrid ile anlaşmaya vardığı sıralarda Luis Figo, Sardunya Adaları’nda tatil yapıyordu. Veiga’nın konu ile ilgili Figo’yu bilgilendirmesi, başarılı ismin yüzünün düşmesine neden oldu. Portekizli yıldız, Barcelona’da kariyerine devam etmek ve kendisini çok seven taraftarlarına ihanet etmek istemiyordu. Madrid’den gelecek haber, Figo’nun geleceğini belirleyecekti. Birkaç günün ardından Veiga, Figo’yu arayarak Real Madrid’in yeni başkanının Florentino Perez olduğunu söyledi.

Florentino Perez, Figo ve Alfredo di Stefano

Florentino Perez, verdiği sözü tuttu

Florentino Perez, başkanlık seçimlerini Lorenzo Sanz’ın önünde kazanmayı başardı ve çocukluk aşkı Real Madrid’in yeni başkanı oldu. Taraftarların tek merak ettiği konu ise Luis Figo transferiydi. Sardunya Adaları’nda tatil yapan Figo, Perez’in başkan seçilmesi ile birlikte büyük hayal kırıklığı yaşadı. Portekizli isim, her şeye rağmen Barcelona forması giymeye devam edeceğini umuyordu. Hemen hemen aynı dönemlerde Barcelona’nın başkanı da değişerek Joan Gaspart oldu. Figo, hemen Gaspart ile bir randevu ayarladı ve Real Madrid’e transfer olmaması için yardımını istedi. 30 milyon euroyu Florentino Perez’e ödemek istemeyen Joan Gaspart, Figo’nun yardım isteğini geri çevirdi. Portekizli yıldız bunun üzerine soluğu Perez’in yanında aldı. Real Madrid’in yeni başkanı, Figo’ya gelecek yıllarda oluşturacağı “Los Galacticos” projesini ve Barcelona’dan kazandığı 1 milyon euronun 6 milyon euroya yükseltileceğini söyledi. Perez’in söylemlerinden çok etkilenen Luis Figo, eflatun-beyazlı forma için ter dökmeye artık hazırdı. Perez ise Figo’yu Barcelona’dan 60 milyon euro karşılığında transfer ederek taraftarlarına verdiği sözü tutmanın haklı gururunu yaşıyordu.

Los Galacticos” projesi başladı

16 Temmuz 2000 tarihinde kulübün bir numaralı koltuğuna oturan Florentino Perez, “Los Galacticos” projesi ile futbol dünyasında çığır açtı. Los Galacticos felsefesi, kendi altyapılarından yetişen yıldız adaylarının yanı sıra her sene en az bir dünya yıldızının, ekonomik olarak şartlar ne olursa olsun Real Madrid’e kazandırılmasına dayanıyordu. 2000 yılında Luis Figo transferi ile başlayan bu dönemi, 2001 yılında 76 milyon euro bonservis bedeli ile Zinedine Zidane, 2002 yılında 43 milyon euro bonservis bedeli ile Ronaldo, 2003 yılında 35 milyon bonservis bedeli ile David Beckham, 2004 yılında 12 milyon euro bonservis bedeli ile Michael Owen ve 2005 yılında 24 milyon euro bonservis bedeli ile Robinho izledi. Real Madrid, İspanya ve dünya futbolunu sarsan bu transferler ile birlikte kadrosunu şekillendirmeye başladı. Florentino Perez’in hedefi, genç yaşta kulübe kazandırılan futbolcular ile dünya yıldızlarını harmanlayarak başarıdan başarıya koşmak ve kulübün ticari anlamda pazarlanmasını kolaylaştırmaktı.

Başarının gelmemesi Florentino Perez’in sorgulanmasına neden oldu

Altyapısından yetiştirdiği Iker Casillas ve Raul Gonzalez gibi isimlere değer veren Florentino Perez, erken yaşlarda takıma kazandırılan Roberto Carlos, Ivan Helguera, Fernando Hierro, Claude Makelele, Francisco Pavon, Michel Salgado ve Fernando Morientes gibi isimlerin birer dünya yıldızına dönüşmesini ise büyük bir gurur ile takip ederek “Los Galacticos” hayalini gerçeğe dönüştürdü. Ancak yapılan büyük yatırımlara rağmen Florentino Perez, 2000 ile 2006 yıllarını kapsayan süreçte sportif olarak sadece iki İspanya Ligi şampiyonluğu ve bir UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu kazanabildi. Real Madrid bu dönemde dünya pazarında yerini sağlamlaştırmayı başarsa da ekonomik olarak büyük bir çıkmazın içine girdi. Bu süreçte Perez de yanlış politikaları nedeni ile sorgulanmaya başlayacaktı.

Maddi problemler baş göstermeye başladı

Eflatun-beyazlılarda 1990’lı yılların sonundan itibaren başlayan ekonomik sorunlar, Perez’in transfer politikası ile katlanarak büyüdü. Florentino Perez başkanlığındaki Real Madrid, borç yükünden kurtulmak için şehirde merkezi bir konumda bulunan Paseo de la Castellana’daki idman tesislerini sattı. 2003 yılında Valdebebas’taki yeni tesislerine taşınan Real Madrid, bu değişiklikten yaklaşık 480 milyon euro kazanmayı başardı. Ancak Perez’in bu hamlesi, kulübün ağır topları tarafından “büyük bir yanlış” olarak nitelendirildi. Florentino Perez’in başkanlıktaki ömrü, yapmış olduğu önemli bir yanlış ile daha da azalacaktı.

Claude Makelele

‘’Makelele’nin kaybı Los Galacticos için sonun başlangıcıydı’’

2002-2003 sezonunu İspanya Ligi’nde şampiyon olarak tamamlayan Real Madrid, Florentino Perez’e göre hâlâ istenilen başarıları elde edememişti. 2003 yılında kazanılan şampiyonluğun ardından Perez, dönemin başarılı teknik direktörü Vicente del Bosque’nin kontratını yenilemedi. Bosque ile iyi anlaşan Steve McManaman, Fernando Hierro ve Claude Makelele de takımdan gönderildi. Bu isimlerden Makelele, ilerleyen yıllarda Florentino Perez’in en büyük pişmanlıklarından birisi olacaktı. Perez, Fransız yıldız hakkındaki pişmanlığını şu cümleler ile dile getirecekti: ‘’Makelele’nin kaybı Los Galacticos için sonun başlangıcıydı… Ayrıca Chelsea için de yeni bir şafağın doğuşu olduğunu görebilirsiniz.’

Roman Calderon

Ramon Calderon, Los Galacticos’a son verdi

Takımı tamamen ticari olarak pazarlama ve futbol değerlerinden uzaklaştırma anlayışı ile yönettiği eleştirilerine maruz kalan Florentino Perez, son iki sezon sportif başarının da uzağında kalınca, artan baskılara daha fazla dayanamadı ve 27 Şubat 2006 tarihinde istifa etmek zorunda kaldı. Perez’in istifası ile boşalan göreve Ramon Calderon geldi. Sezon öncesinde radikal kararlar alan Calderon, Perez’in Los Galacticos felsefesinin kuyusunu kazdı. 12 oyuncu ve tüm antrenörler ile yolları ayıran Calderon, takımın başına Fabio Capello’yu getirdi ve kadroya da Reyes, Emerson, Cannavaro, Diarra ve Ruud van Nistelrooy’u kattı. Üç sezondur kupa kazanamayan Real Madrid, taraftarlarının yoğun baskısı altında 2006-2007 ve 2007-2008 sezonlarını geçirdi. Calderon başkanlığındaki eflatun-beyazlı ekip, bu iki sezonda da İspanya Ligi’ni kazanmayı başardı. Ancak yaşanılan şampiyonluklar, Ramon Calderon’un mali genel kurulda usulsüzlük yaptığının ortaya çıkmasının ardından unutulacaktı. Apar topar istifa etmek zorunda kalan Calderon’un yerine gelen Vicente Boluda, Real Madrid’den kötü hatıralar ile ayrıldı. Eflatun-beyazlıların 2008-2009 sezonunda sahasında aldığı 6-2’lik Barcelona hezimeti, bardağı taşıran son damla oldu. Xavi, Andrés Iniesta, Sergio Busquets, Daniel Alves, Thierry Henry, Lionel Messi ve Pep Guardiola’ya sahip Katalan ekibi, 2009 yılında UEFA Şampiyonlar Ligi, UEFA Süper Kupası, İspanya Ligi, İspanya Kral Kupası, İspanya Süper Kupası ve FIFA Kulüpler Dünya Kupası’nda şampiyonluğa ulaşarak futbol tarihinde bir ilki de gerçekleştirmeyi başardı.

Florentino Perez, kurtarıcı olarak göreve geldi

Ramon Calderon’un mali genel kurulda usulsüzlük yapmasının ardından Real Madrid, büyük bir kırılmanın eşiğine geldi. Taraftarların gözünde ise Florentino Perez, yeniden çıkışa geçebilmek için tek çözüm yoluydu. Perez, taraftarlarının yoğun isteğine kayıtsız kalamadı ve tarihler 1 Haziran 2009’u gösterdiğinde ikinci kez çocukluk aşkının başına geçti. Öte yandan ikinci döneminde Perez’i adeta bir canavar bekliyordu. Bu canavar ise Pep Guardiola’nın Barcelona’sından başka bir şey değildi.

Cristiano Ronaldo

Cristiano Ronaldo, Real Madrid’de

Florentino Perez, ilk döneminde izlediği “Los Galacticos” politikasına kaldığı yerden devam etti. Perez’in bu transfer politikasına devam etmesindeki tek sebep ise yenilmez denilen Barcelona’yı geçebilmekti. Kadroya, futbol kamuoyu tarafından Lionel Messi ile birlikte dünyanın en iyi futbolcusu olarak gösterilen Cristiano Ronaldo’nun yanı sıra Kaka, Karim Benzema, Raul Albiol, Alvaro Negredo, Esteban Granero ve Alvaro Arbeloa gibi yıldız futbolcular katıldı. Florentino Perez, bu transferler arasında Cristiano Ronaldo’nun bonservis bedeline 94 milyon euro ödeyerek Zinedine Zidane’ın 75 milyon euro olan transfer rekorunu da katlamayı başardı. Ancak sezon sonunda 96 puan toplamasına rağmen Real Madrid, 99 puan toplamayı başaran Barcelona’nın gerisinde kaldı.

Jose Mourinho

Mourinho, Barcelona’yı durdurmak için görevlendirildi

Barcelona’yı geçme planları yapan Florentino Perez, çareyi 31 Mayıs 2010 tarihinde dönemin en iyi teknik direktörlerinden Jose Mourinho’yu takımın başına getirmekte buldu. Mourinho ile birlikte yeni bir sayfa açan Real Madrid, kadrosuna Di Maria, Mesut Özil, Sami Khedira ve Ricardo Carvalho’yu katarak sezona başladı. Ancak Portekizli teknik direktör de sezon sonunda Barcelona’yı geçmeyi başaramadı. Bu duruma ek olarak Real Madrid, UEFA Şampiyonlar Ligi yarı finalinde ezeli rakibi Barcelona’ya elenerek hayal kırıkları ile dolu bir sezon geçirdi. Yaşanan sancılı süreçte deplasmanda Barcelona’ya 5-0’lık skor ile boyun eğen Real Madrid’de hem Mourinho’nun hem de Florentino Perez’in geleceği sorgulanmaya başlandı. Eflatun-beyazlı taraftarların tek tesellisi ise takımlarının İspanya Kral Kupası finalinde Katalan ekibini mağlup ederek aldığı kupa oldu.

Real Madrid, 121 gol attığı sezonu şampiyon tamamladı

Jose Mourinho, kafayı Barcelona’yı geçmeye takmıştı. Portekizli teknik direktörle birlikte Real Madrid, 2011-2012 sezonunda oldukça başarılı bir sezon geçirdi. İspanya Ligi’ni 100 puan ile şampiyon olarak tamamlayan eflatun-beyazlılar, sezon boyunca 121 gol atarak tarihe geçti. Takımın yıldızı Cristiano Ronaldo ise çıktığı 55 karşılaşmada 60 gol atarak kariyerinin en iyi sezonlarından birine imza attı. Florentino Perez, bu başarılara kayıtsız kalmayarak 22 Mayıs 2012 tarihinde Mourinho’nun sözleşmesini uzattı. Ancak 22 Mayıs, Perez için asla unutulmayacak bir gün olacaktı. Portekizli teknik direktörün sözleşmesinin uzatılmasından yalnızca birkaç saat sonra Perez, 42 senelik eşi Maria de Sandoval’ın ölüm haberi ile sarsıldı. Hayatı boyunca çeşitli hastalıklar ile boğuşan Maria, son olarak kanseri yenmişti ama ansızın gelen kalp krizine direnemedi.

Florentino Perez’in tek istediği kupa: UEFA Şampiyonlar Ligi

Eşinin ölüm haberi ile sancılı bir süreçten geçen Perez, 2012-2013 sezonunda takımından UEFA Şampiyonlar Ligi’nin kazanılmasını istedi. Bu bilinç ile sezon boyunca mücadele eden Real Madrid, turnuvanın çeyrek final eşleşmesinde Galatasaray’ı elemeyi başararak yarı finale yükseldi. Eflatun-beyazlılar, yarı finalde Almanya’nın Borussia Dortmund ekibi ile eşleşti. Bu sefer de Florentino Perez’in hayallerini yıkan isim, Almanya’da oynanan ilk mücadelede dört gol atan Robert Lewandowski oldu. Turnuvaya yarı finalde veda eden Real Madrid, sezon sonunda görevini başarı ile tamamlayamayan Jose Mourinho’nun görevine son verdi. 

10 yıl sonra gerçeğe dönüşen hayal

2013-2014 sezonunda takımın teknik direktörlüğüne Carlo Ancelotti’yi, yardımcı antrenörlüğe de kulübün efsanesi Zinedine Zidane’ı getiren Real Madrid, kadrosuna ise Gareth Bale, Isco, Illarramendi, Casemiro ve Morata gibi isimleri kattı. Florentino Perez, Gareth Bale transferinde 101 milyon euro bonservis bedeli ödeyerek bir kez daha tarihe geçmeyi başardı. Ancelotti’nin Real Madrid’i, sezonu Atletico Madrid ve Barcelona’nın gerisinde tamamlamasına rağmen UEFA Şampiyonlar Ligi’nde finale yükselmeyi başardı. Perez’in 2001-2002 sezonundan beri kurduğu hayalin gerçekleşmesine çok az kalmıştı. Ancak finaldeki rakipleri Atletico Madrid, karşılaşmanın büyük bir bölümünü Diego Godin’in golü ile önde götürdü. Sergio Ramos ise 90+3. dakikada attığı efsanevi kafa golü ile Florentino Perez’in imdadına yetişti. Oynanan uzatma dakikalarında üç gol birden atan eflatun-beyazlılar, maçı 4-1 kazanarak 10 sene sonra UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu tatmayı başardı.

Zinedine Zidane, kendisini teknik direktörlük koltuğunda buldu

Uzun süre sonra UEFA Şampiyonlar Ligi’ni kazanan Real Madrid için 2014-2015 sezonu başarısız geçti. Florentino Perez, yaşanan başarısız dönemin sorumlusu olarak gördüğü Carlo Ancelotti’nin görevine son verdi ve 3 Haziran 2015 tarihinde teknik direktörlük görevine Rafael Benitez’i getirdi. Ancak Benitez, takımın aldığı kötü sonuçlar nedeni ile altı ay sonra kulüpten ayrılmak zorunda kaldı. Sezon ortasında yapılan bu değişiklik ise en çok Zinedine Zidane’a yaradı. Real Madrid’in yeni teknik direktörü olan Zidane, kariyerinin de ilk teknik direktörlük deneyimini yaşayacaktı. Fransız teknik direktör, önceki sezonlarda yüksek bedeller ile transfer edilen James Rodríguez, Toni Kroos ve Luka Modric gibi isimlerden çok iyi verim alarak takımını UEFA Şampiyonlar Ligi finaline taşıdı. Finalde bir kez daha Atletico Madrid ile karşılaşan Real Madrid, rakibini penaltı atışları sonucunda geçerek 11’inci kez müzesine götürdü.

Real Madrid, üst üste üç defa Şampiyonlar Ligi’ni kazandı                                              

Zinedine Zidane’ın Real Madrid’i 2015-2016 sezonun ardından 2016-2017 ve 2017-2018 sezonlarında da UEFA Şampiyonlar Ligi’ni kazandı. Yaşanan bu olağanüstü başarılı dönem sayesinde Florentino Perez, gücüne güç kattı. Geçmişteki siyaset bağlantılarını çok iyi kullanan Perez, basın ile de arasını iyi tutarak İspanya sınırları içinde adeta dokunulmazlığa kavuştu. Başarısızlığa asla tahammül edemeyen deneyimli başkan, Zidane’ı da geçirdiği bir başarısız sezonun ardından gönderdi. Ancak istediği sonuçları alamayan Perez, yaklaşık bir yıllık aranın ardından soluğu yine Zidane’ın yanında aldı. İkili birlikte çalışmayı sürdürüyor.

Adını Los Galacticos felsefesi ile dünya kamuoyuna duyuran Florentino Perez, kariyerinin son yıllarında ise bu tarz transferler yapmaktan kaçınıyor. Son olarak 2019-2020 sezonunda Chelsea’dan Eden Hazard’ı 115 milyon euro bonservis bedeli ile transfer eden Perez, hem Belçikalı futbolcunun yaşadığı sakatlıklar hem de koronavirüs salgınının ortaya çıkması ile birlikte sıkıntılı bir sürecin içine girdi. Perez’in yaşadığı bu sancılı süreci aşmak için ortaya koyduğu plan ise Avrupa futbolunda deprem etkisi yarattı.

Avrupa Futbol Ligi kuruldu ve sona erdi

19 Nisan 2021, futbol dünyası için unutulmaz bir tarih olarak kayıtlara geçti. UEFA ile Avrupa Kulüpler Birliği arasında yaşanan yeni Şampiyonlar Ligi sistemi ve yayın gelirleri konularında anlaşmaya varılamaması üzerine Avrupa’nın önde gelen 12 kulübü, uzun süredir planladıkları organizasyonu yürürlüğe soktu. İngiltere’den Arsenal, Manchester United, Chelsea, Liverpool, Manchester City, Tottenham Hotspur; İtalya’dan Milan, Inter ve Juventus; İspanya’dan Atletico Madrid, Barcelona ve Real Madrid olmak üzere 12 kulüp, gece yarısı yayınladıkları ortak bildiri ile Avrupa Süper Ligi’ni kurduklarını dünya kamuoyuna duyurdu. Florentino Perez ise Avrupa Süper Ligi’nin ilk başkanı seçildi. Ancak Avrupa Süper Ligi, UEFA ve FIFA başta olmak üzere futbol ile uzaktan yakından ilgilenen hemen hemen herkesin tepkisini çekti.

Florentino Perez, futbolun çehresini değiştirmeye kararlı

“Futbola her seviyede yardımcı olacağız ve onu hak ettiği yere getireceğiz. Futbolun dünyada dört milyardan fazla taraftarı var ve dünyadaki tek küresel spor. Büyük kulüpler olarak bizim sorumluluğumuz onların isteklerine cevap vermektir” diyerek Avrupa Süper Ligi’ni savunan Perez, çok değil iki gün sonra, organizasyondan ayrılan takımların haberleri ile sarsıldı. Avrupa Süper Ligi konusunda adeta yapayalnız bırakılan Perez, UEFA’ya meydan okumaktan ise asla geri adım atmadı. UEFA Başkanı Aleksander Ceferin’in tehditlerine boyun eğmeyeceğini dile getiren Perez, başka bir bahara kalan Avrupa Süper Ligi hayalinin peşini asla bırakmayacağının altını çizdi. Güç, başarı ve paranın futbol dünyasındaki en önemli temsilcilerinden Florentino Perez, önümüzdeki yıllarda da adından daha çok söz ettirecek.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.