Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Spektrum (17) – İklim krizinin pençesinde: Dünyanın ormanları yanıyor

Medyascope’un her hafta dünya gündemini meşgul eden bir konunun enine boyuna incelendiği podcast programının 17. bölümünde bu hafta, dünyayı kasıp kavuran orman yangınlarındaki son durumu ele aldık. Dünyadaki orman yangınlarında son durum ne? Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin iklim değişikliği raporunda ne anlatılıyor?  İklim, insan eliyle nasıl mahvoldu? Küresel ısınma ile orman yangınları arasında nasıl bir ilişki var? Bu sorundan çıkış var mı? Bu bölümümüzde bu sorulara yanıt aradık. 

Medyascope’tan herkese merhaba. 

Dünyanın dört bir yanında sıcak hava dalgası etkili, sıcaklık rekorları kırılıyor, ormanlar alev alev yanıyor. Avrupa, Kuzey Afrika, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada ve Rusya’nın farklı bölgelerinde son yılların en büyük orman yangınları yaşanıyor. Bu yangınların etkisi, pek çok ülkede uzun süreli hasarlar bırakacak gibi gözüküyor.

Dünyadaki orman yangınlarında son durum ne? Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin iklim değişikliği raporunda ne anlatılıyor?  İklim, insan eliyle nasıl mahvoldu? Küresel ısınma ile orman yangınları arasında nasıl bir ilişki var? Bu sorundan çıkış var mı?

Spektrum’un 17’nci bölümünde, iklim değişikliğinin önemini bir kez daha anlatmaya çalışacağım. Ben Senem Görür, Spektrum’a hoş geldiniz. 

Hepimiz yakından takip ettik, Türkiye 11 günü aşkın bir süredir başta Antalya, Muğla, Aydın, Hatay ve Tunceli olmak üzere birçok ilde orman yangınları ile mücadele etti. Şimdi ise Batı Karadeniz’de sellerle mücadele ediyor. Fakat, yangınlar ile mücadele eden tek ülke Türkiye değildi. Türkiye’nin yanı sıra Yunanistan, İtalya, İspanya, Rusya, ABD, Cezayir ve Tunus da yangınlar ile boğuştu. 

Önce komşu Yunanistan’a uzanalım. Temmuz ayının sonunda Yunanistan’ın başkenti Atina’nın kuzeyindeki ormanlık alanlarda yangın çıktı. Yangın, birçok bölgeyi derinden etkiledi. Atina yakınlarındaki bölgelerdeki vatandaşlar, risk altında oldukları için evlerinden tahliye edildi. 

Yunanistan’daki bu yangın akıllara, Temmuz 2018’de Mati’de çıkan ve ülke tarihinin en ölümcül yangını olarak bilinen yangını hatırlattı. O felakette 102 kişi hayatını kaybetmişti. Kuzeydeki orman yangını tam olarak kontrol altına alınmıştı ki ülkede gözler Evia yani Eğriboz Adası’na çevrildi. Ülkenin en büyük ikinci adası olan Eğriboz’da rüzgarın da etkisiyle kontrolsüz bir şekilde yayılan yangın, adanın kuzey ve güneyine sıçradı. Yangınları kontrol altına almak için kullanılan uçaklar ve helikopterler, haznelerinde taşıdıkları suyu boşaltmaya ve yangını söndürmeye çalışıyordu ama nafile. Su, alevleri boğamadan buharlaşıyordu çünkü Yunanistan, son 30 yılın en sıcak günlerini yaşıyordu. 

Anakaraya sadece bir köprü ile bağlı olan Eğriboz’un farklı bölgelerinden iki binden fazla kişi tahliye edildi. Takip edenler, bir arabalı vapur ile adadan uzaklaşmaya çalışan kişilerin vapurdaki görüntülerini hatırlayacaktır.

Fakat adayı terk etmeyenler ya da terk edemeyenler de vardı. Bölgedeki yaşlılar ve engellileri, bölgede kalarak yangınla mücadele çalışmalarına destek veren gençler kurtardı. Diğer ada sakinleri ise alevler içindeki ağaçlar ile çevrili yollardan yürüyerek kaçtı. Yangından etkilenenler yaşananları, “bir korku filmi” olarak nitelendirdi. Birçok insan evini, köyünü, mahallesini, eşyalarını kaybetti. 

Bölgedeki bilançoya da bakalım. 

Yunanistan’da 2008 ile 2020 yılları arasında yanan arazilerin ortalaması bin 700 hektar. Durumun ciddiyetini şimdi daha iyi anlayacaksınız: Son 15 gündeki yangınlarda ise neredeyse 60 bine yakın hektar alan yandı. Ülkede yangının neden çıktığı bilinmiyor fakat soruşturmalar devam ediyor. Birçok kişi bu yangınların kasıtlı bir şekilde çıkarıldığını düşünüyor. 

Yangınlar boyunca bize ülkedeki durumu aktaran, gazeteci Evren Dede’yi dinleyelim:

İtalya da orman yangınlarından kötü etkilenen ülkeler arasındaydı. Sardunya Adası’nda meydana gelen yangın felaketinde 350’den fazla insan tahliye edildi, 20 bin hektardan fazla alan yandı. Sardunya’daki bu durumu yönetim, “daha önce görülmemiş bir felaket” olarak nitelendirdi ve olağanüstü hâl ilan etti. Yanan alanlarda 20 milyonun üzerinde hayvanın da öldüğü belirtildi. İtalya’daki bir çevre örgütü tarafından yapılan araştırmada, kertenkele, yılan, kaplumbağa, karaca, geyik, tilki, sincap, kurbağa, semender ve birçok kuş çeşidi öldü.  

İtalya’da da durum, Yunanistan’dan farksız değil. Ülkede bu yıl çıkan yangınlar, 2008 ila 2020 yılları ortalamasıyla kıyasla yüzde 202 artışta. Bunun sebebi de bütün Avrupa’yı etkisi altına alan sıcak hava dalgası. Sıcak hava dalgasının durumu o kadar ciddi ki, Avrupa’da şimdiye kadar görülen en yüksek sıcaklık rekoru Sicilya’da kaydedildi: 48,8 derece. İtalya’da ölçülen bu sıcaklık, Dünya Meteoroloji Örgütü tarafından da doğrulanması halinde, 1977 yılında Atina’da tespit edilen hava sıcaklık rekorunu egale edecek. 1977 yılında Atina’da ölçülen hava sıcaklığı ise 48 derece idi.

İtalya’da yaşayan gazeteci Murat Çınar, orman yangınlarındaki son durumu Medyascope yayınında Engin Deniz İpek’e anlatmıştı:

İspanya da alevlere teslim olan ülkelerden. İber Yarımadası, Katalonya’yı saran yangınlardan etkilenen bölgelerden biriydi. Çıkan yangınlarda iki bin hektardan fazla alan kül oldu. Eşzamanlı olarak yangınlarla mücadele eden bir diğer ülke de Cezayir’di. Ülkede 9 Ağustos’tan itibaren en az 17 şehirde çıkan orman yangınlarında en az 65 kişi hayatını kaybetti. Cezayir hükümeti, ülkedeki orman yangınlarını söndürmek için orduyu da görevlendirmişti. Ülkenin kuzeyindeki ormanlık alanları kül eden bu yangında ölenlerin 28’i askerdi, ulusal yas ilan edildi.

Cezayir’deki orman yangınlarında en çok etkilenen bölge Kabiliye’deki Tizi Vizu vilayeti oldu. Bölgedeki birçok aile, otellere ve üniversite yurtlarına sığındı, çok sayıda ev yandı. Ülke yangınları söndürmek için Avrupa Birliği’nden (AB) yangın uçağı kiraladı. 

Şimdi ise Moskova’ya gidelim. Rusya’nın en büyük bölgesi olarak bilinen Yakutistan’daki yangınlar da uzunca bir süredir devam ediyor. Uzmanlar, Yakutistan’daki yangınların şimdiden rekor miktarda karbon emisyonuna neden olduğunu söylüyor. Hatta çevreci aktivistler, sıcak havanın daha da körüklediği bu yangınların, Sibirya’daki donmuş toprakları eriterek, donmuş tundrada uzun süredir depolanmış olan karbonu daha da salmasından korkuyor. 

Rusya’nın kuzey ormanları için yangınların doğal orman döngüsünün bir parçası olduğu bilinse de bilim insanları, yangınların ölçeği ve yoğunluğu konusunda dehşete düşüyor. Orman yangınlarında çevreyi saran dumanların ölçeği o kadar ciddi ki, hem Yakutistan’daki bazı yerleşim alanlarında güneşin görülmesini engelliyor hem de binlerce kilometre ötedeki Kuzey Kutbu’ndan bile görünüyor. Bu da, dumanların üç bin kilometreden fazla yol katetmesi anlamına geliyor.

Yakutistan’daki yangınlar söndürülemiyor çünkü bölge Rusya’dan çok uzakta ve arazi oldukça geniş. Bölgeye sadece havadan müdahale yapılabiliyor, bu yüzden şimdiye kadar 4.2 milyon hektardan fazla alan yanarak kül olmuş durumda.

Rusya’da yaşayan gazeteci Fuad Safarov, bölgedeki durumu Medyascope yayınında anlatmıştı:

Dilim döndüğünce dünyanın birçok bölgesindeki yangın haberlerini size anlatmaya çalıştım. Şimdi bu haftanın en önemli gelişmelerinden birine dönelim.

Hafta başında Birleşmiş Milletler’e bağlı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), İklim Değişikliği 2021 başlıklı raporunu yayımlandı. IPCC, 1988 yılından bu yana bu raporu yayımlıyor, bu da yayımladıkları altıncı rapor oldu. Özellikle dünyanın birçok ülkesinin orman yangınları ile mücadele ettiği bir dönemde yayınlanan bu rapor, kasım ayında İskoçya’nın Glasgow kentinde yapılacak COP26 toplantısı için de oldukça önem arz ediyor.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres çalışma grubunun hazırladığı 42 sayfalık raporu, “Bu bir kırmızı alarmdır” diyerek duyurdu. Guterres, “Şimdi güçlerimizi birleştirirsek, iklim felaketini önleyebiliriz. Fakat bugünün raporunun açıkça gösterdiği gibi, geciktirme zamanımız yok ve mazeretlere yer yok. COP26’nın başarılı olmasını sağlamak için hükümet liderlerine ve tüm paydaşlara güveniyorum” dedi.

IPCC’nin bu raporunda, çok net bir şekilde, insan etkisinin, atmosferi, okyanusları ve toprağı ısttığının kesin olduğu belirtiliyor. 

Rapordan neler çıkarmalıyız, neler anlamalıyız, şimdi bunlara bakalım.

Raporda, iklim değişikliğinin temel nedeninin insan faaliyetleri olduğu belirtildi. İklimbilimciler artık insan faaliyetlerinin binlerce yıldır dünyanın iklimini eşi benzeri görülmemiş bir biçimde değiştirdiğini ve en önemlisi bu değişikliklerin neden olduğu bazı etkilerin artık kaçınılmaz ve geri döndürülemez bir noktada olduğunu söyledi.

Rapora göre iklim değişikliğinin en önemli nedenleri, insan faaliyetleri, deniz seviyesindeki yükselmeler, eriyen buzullar, sıcak hava dalgaları, seller ve kuraklıklar.

Raporun bulgularına göre önümüzdeki 20 yıl içerisinde yeryüzünün sıcaklığının 1,5 derecenin üzerine çıkması bekleniyor ki bu durum, Paris İklim Anlaşması’nda hedeflenen sıcaklık seviyesinin üstünü ifade ediyor. Fakat IPCC, önümüzdeki on yılda sera gazları emisyonlarında görülecek hızlı ve ciddi azalmaların yeryüzünün ısınmasını bir miktar da olsa önleyebileceğini vurguluyor.

Raporun bir diğer önemli bulgusu ise, atmosferdeki karbondioksit birimi ile ilgili. Raporda, 2019 yılında atmosferdeki karbondioksit birikiminin 2 milyon yıl içindeki herhangi bir zaman diliminden daha yüksek seviyeye çıktığı belirtildi. Hatta metan ve azot oksit gibi önemli sera gazlarının birikim seviyelerinin de 800 bin yıllık süreç içindeki herhangi bir zaman diliminden daha yüksek olduğu açıklandı.

Birkaç diğer veriyi de sizinle paylaşayım.

Son beş yıl, 1850 yılından bu yana kaydedilen en sıcak dönem.

Deniz seviyesindeki yükselme oranı, bu yıl, 1901-1971 yılları arası ile karşılaştırıldığında neredeyse üç katına çıktı.

1990’lı yıllardan bu yana buzulların erimesinin sebebi, yüzde 90 oranında insan etkisi.  

Peki ne yapılmalı?

Hükümetler, mevcut emisyonlarını 2030 yılına kadar yarı yarıya indirmeli, iklim değişikliği ile mücadele planlarına daha da önem vermeli ve emisyonlarını azaltma çabalarını hızlandırmalı.

Peki yapılmazsa ne olur? Deniz seviyesi daha da yükselir, kuzeydeki buzullar erir, okyanuslar ısınır ve asitlenir. Hatta daha somut olarak anlatmak ve örnek vermek gerekirse, Kuzey Kutbu, 2050 yılından önce buzsuz kalacak. Tarihsel kayıtlarda benzeri olmayan iklim olayları, artarak devam edecek.

Fakat yine de umut var. Bilim insanları, emisyonları azaltmamız halinde dünyanın iklim değişikliğinin etkilerinden daha kötü etkilenmeyeceğini düşünüyor ama bu durum da dünyamızı, geçmişin daha ılımlı koşullarına geri döndürmeyecek.

IPCC raporunun detaylarını ve gösterdiklerini Medyascope yayınında Gökalp Badak, Doç. Dr. Barış Karapınar ile konuştu. Karapınar, iklim değişikliği ile mücadele edilmediği takdirde aşırı iklim olaylarının katbekat artacağı görüşünde.

Sizi bu noktada web sitemize de yönlendirmek isterim. Gazeteci ve jeolog Julia Rosen’in New York Times gazetesinde yazdığı “İklim değişikliğinin bilimi” makalesini arkadaşımız Enes Kerim Şafak sizin için çevirdi. Makalede, iklim krizine dair elde edilen son bilimsel veriler net bir şekilde anlatılıyor. Makale bayağı uzun ama okunmaya değer: https://medyascope.tv/2021/08/12/iklim-degisikliginin-bilimi-buyuk-sorulara-kesin-cevaplar/

Orman yangınları, sel felaketleri ve diğer birçok şey… İklim değişikliği ile yüzleşmezsek, tüm dünyanın yeni normali böyle olacak. Dünyadaki tüm ülkeler, 2015 yılında Paris İklim Anlaşması’na uymayı kabul etti. Paris İklim Anlaşması, küresel sıcaklık artışını 1,5 derecenin altında tutmayı çabalıyor. Ve bu anlaşmayı imzalayıp, uygulamayan altı ülke var. Bu ülkelerden bir tanesi de Türkiye. Diğerleri ise Eritre, İran, Irak, Libya ve Yemen. Her ülkenin gündemine bir an önce küresel ısınmayı alması ve yükümlülüklerini yerine getirmesi dileğimizle.

Böylece Özgün Özgül ile birlikte hazırladığımız 17’nci Spektrum’un da sonuna geldik. 

Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmeyi ve yayınlarımızı izlemeyi unutmayın.

YouTube’daki katıl butonu ya da Patreon üzerinden de Medyascope’a katkıda bulunabileceğinizi tekrar hatırlatarak; haftaya yeni bir bölümde yeniden görüşmek dileğiyle diyelim. 

Hoşça kalın.  

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.