Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Spektrum (25) – Pandora Belgeleri: Türkiye ve dünyadan binlerce kişinin vergi cennetleri ifşa oldu

Medyascope’un her hafta dünya gündemini meşgul eden bir konunun enine boyuna incelendiği podcast programının 25. bölümünde bu hafta, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) paylaştığı Pandora Belgeleri’ni ele aldık. Pandora Belgeleri’nde neler vardı? Belgelerde ismi geçen kişiler kimlerdi? Türkiye’den kimler vardı? Pandora Belgeleri bize ne gösterdi? Bu bölümümüzde bu sorulara yanıt aradık. 

Medyascope’tan herkese merhaba. 

Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) paylaştığı ve 117 ülkeden 600’den fazla gazetecinin incelediği yaklaşık 12 milyon belgeden hazırlanan haberler dünyanın gündemine bomba gibi düştü. Siyasetçiler, sporcular, iş insanları, sanatçılar ve birçok kişinin off-shore şirketler aracılığıyla mal ve mülklerini nasıl gizlediklerinin ortaya çıkması kamuoyunu bir kez daha derinden sarstı. 

Peki Pandora Belgeleri’nde ortaya çıkan şeyler tam olarak neyi gösteriyor? Belgelerde birçok dünya liderinin ve önde gelen siyasetçinin isminin geçmesi ne anlama geliyor? Off-shore sistemi yasal mı? Neden hükümetler bu konuda bir düzenleme yapmıyor? Listede Türkiye’den kimler var?

Spektrum’un 25. bölümünde, Pandora Belgeleri’nin ortaya çıkardıklarını farklı açılardan ele almaya çalışacağım. Ben Senem Görür, Spektrum’a hoş geldiniz. 

Daha önce 2016 yılında “Panama Papers” adlı projesini duyuran Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) bu kez yine ses getirecek bir proje ile dünya kamuoyunun önüne çıktı: “Pandora Papers.”

Dünyada şimdiye kadar yapılmış en büyük ortak çalışmaya dayalı gazetecilik örneği olan Pandora Papers projesi, belgelerde ortaya çıkan gerçekler ve bu belgelere yansıyan isimler bakımından dikkat çekici bir proje. 

Zira “Panama Papers” belgelerinden sonra bazı ülkelerde siyasetçilerin istifa ettiğini akılda tutarsak Pandora Belgeleri de en az Panama Belgeleri kadar etkili olabilir. Yine Panama Belgeleri’nin ortaya çıkmasından sonra dünyanın farklı ülkelerinde off-shore’a karşı yeni düzenlemelerin yapılmasının yolunun açıldığını düşünürsek Pandora Belgeleri potansiyel bakımından daha uzun vadeli etkiler doğurabilir.

117 farklı ülkeden 600’den fazla gazetecinin incelediği yaklaşık 12 milyon belgeden oluşan Pandora Belgeleri’nde 35 mevcut ve eski dünya liderinin, 330’dan fazla siyasetçinin ve kamu görevlisinin, kaçakların, dolandırıcıların ve katillerin off-shore işlemleri açığa çıktı.

Belgelere bakıldığında vergi cennetleri sisteminin nasıl çalıştığı ve küresel anlamda off-shore sistemiyle neden gerçekten mücadele edilmediği de net bir şekilde anlaşılıyor. Zira belgeler, off-shore işlemleri ile ilgili yaşanan usulsüzlüklerle mücadele etmesi gereken siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin vergi cennetlerinde nasıl kolayca şirket açabildiğini gösteriyor.

Pandora Belgeleri’nde, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev‘in ailesi, Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy, Çekya Başbakanı Andrej Babis, Kenya Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair‘in denizaşırı ilişkileri ve Rusya lideri Vladimir Putin’in yakın çevresinin off-shore işlemlerinin incelenmesi aslında küresel anlamda off-shore sisteminin neden bu kadar popüler olduğunu açık bir şekilde anlatıyor.

ICIJ Direktِörü Gerard Ryle de konuyla ilgili olarak, “Vergi düzenlemesi için siyasi bir irade olsa, off-shore dünyası yarın ortadan kaldırılabilir. Ama gizli off-shore dünyasını kullananların siyasi liderlerimiz, yerel politikacılarımız ve kamu görevlilerimiz olması bunu zorlaştırıyor” ifadelerini kullandı.

Şimdi gelin önde gelen siyasetçilerin off-shore işlemlerine kısaca bir göz atalım. 

İlk sırada Azerbaycan’ı yöneten Aliyev ailesi var.

Pandora Belgeleri’nde, 2003 yılında Azerbaycan cumhurbaşkanı olarak seçilen ve 2017 yılında kendisiyle bağlantılı yaklaşık 3 milyar doları paravan şirketler aracılığıyla akladığı ortaya çıkan İlham Aliyev’e ve ailesine dair ayrıntılar yer aldı.

Belgelerde Aliyev ailesinin üç çocuğunun Britanya Virjin Adaları’nda kayıtlı 44 firma üzerinden Londra ve civarında yüz milyonlarca dolardan fazla mülk alım satımı yaptığı ortaya çıkarken, bu işlemlerin net değeri tam olarak bilinmese de Aliyev ve ailesinin 400 milyon sterlin (542 milyon dolar) değerinde mülk alım satımı yaptığı belirtildi.

Belgeler, ailenin 11 yaşındaki oğlu için Londra’da 33 milyon sterlinlik bir ofis bloku da dahil olmak üzere 17 mülkü nasıl satın aldığını gösterdi.

Araştırmada ayrıca, aileye ait başka bir ofis blokunun 2018’de Crown Estate’e nasıl 66 milyon sterline satıldığı da ortaya konulurken, Crown Estate, satın alma sırasında yasaların gerektirdiği kontrolleri yaptığını ancak Pandora Belgeleri’nin ortaya çıkmasından sonra konuyu araştırdığını bildirdi.

İkinci sırada yer alan isim ise Ürdün Kralı II. Abdullah. 

Pandora Belgeleri’nde Ürdün Kralı II. Abdullah’ın gizli şirketler aracılığıyla Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere’de yaklaşık 100 milyon dolar değerinde mülk topladığı ortaya çıktı. 

Söz konusu mülk, vergi cennetlerinde kayıtlı firmalar aracılığıyla 2003 ve 2017 yılları arasında satın alınmış. Kral Abdullah’ın varlıkları, Malibu, Güney Kaliforniya, Vaşington ve Londra’da bulunuyor.

Listenin üçüncü sırasında ise oldukça şaşırtıcı bir isim yer alıyor: İngiltere’nin eski başbakanlarından Tony Blair. Elde edilen bilgilere göre, siyasi kariyeri boyunca vergi kaçakçılarıyla mücadele etmenin önemine dikkat çeken ve vergi ile ilgili olarak mevzuattaki boşlukları eleştiren Tony Blair ve avukat eşi Cherie Blair, bir off-shore emlak şirketi aracılığıyla Bahreyn Sanayi ve Turizm Bakanı Rashid el-Zayani’nin ailesinden Temmuz 2017’de 8.8 milyon dolarlık bir bina satın almış.

Binayı doğrudan kendileri almak yerine, off-shore firması üzerinden aldıkları için Blair ailesi toplam 400 bin dolarlık emlak vergisi ödemekten kurtulmuş.

Cherie Blair, binayı İngiltere’deki kurallara göre satın aldıklarını ve gelecekte satarlarsa sermaye kazancı vergisi ödemekle yükümlü olacaklarını söyledi. 

İngiltere’de bu şekilde mülk edinmenin yasal olduğu ve damga vergisinin ödenmesinin gerekmediği belirtiliyor. Ancak Blair çiftinin eleştirildiği nokta, Tony Blair’in siyasi kariyeri boyunca vergi kaçakçılığına dikkat çekmesi ve mevzuattaki boşlukları vurgulaması oldu.

Hem Blair ailesi hem de el-Zayaniler işlem sırasında birbirlerinden haberdar olmadıklarını öne sürerken, Cherie Blair, kocasının bu işlemde yer almadığını belirtti.

Listenin dördüncü sırasında Çekya’nın zengin popülist başbakanı Andrej Babis var. 

Pandora Belgeleri, 2017’de “ekonomik ve siyasi elitlere savaş açarak” gِöreve gelen ve yolsuzlukla mücadele ajandası ile ses getiren Babis’in off-shore firmalar üzerinden Fransız Rivierası’nda iki havuzlu ve sinema salonlu 22 milyon dolarlık bir malikaneyi satın aldığını ortaya çıkardı.

Babis görevi kötüye kullandığı iddialarını reddederken, paranın kendi parası olduğunu ve vergiye tabi tutulduğunu söyledi.

Belgelerde Rusya ve Putin ile ilgili olarak öne çıkan isimlerden biri ise Svetlana Krivonogikh oldu. Krivonogikh’in Nisan 2003’te bir kız çocuğu dünyaya getirdikten haftalar sonra Karayip adası Tortola’da kurulan bir off-shore şirketi aracılığıyla Monako’da bir daire aldığı ortaya çıktı. İşin ilginç yanı Krivonogikh’in bu işlem sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gizli bir ilişki içinde olduğunun iddia edilmesi.

Pandora Belgeleri’nde ismi geçen önemli ülkelerden biri de Pakistan. 

Zira sızdırılan belgelerde Pakistan Başbakanı İmran Han’ın kabinedeki bakanlar da dahil olmak üzere yakın çevresinin, milyonlarca dolarlık gizli servete sahip gizli şirketlere ve tröstlere sahip olduğu görüldü.

Ayrıca Pakistan’ın askeri liderlerinin kişisel servetlerinin miktarı dikkat çekerken, konsorsiyum, belgelerin Han’ın kendisinin denizaşırı şirketlere sahip olduğuna dair hiçbir ipucu içermediğini belirtti.

Maliye Bakanı Şevket Tarin ve ailesinin üyelerinin dört off-shore şirketine sahip olduğu açıklandı. Tarin söz konusu iddialar ile ilgili olarak, “Bahsedilen off-shore şirketler bankam için fon yaratma sürecinin bir parçası olarak kuruldu” açıklamasında bulundu.

Belgelerde Afrika ülkelerinden Kenya’nın Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta ve ailesi de yer aldı. Kenyatta ve ailesinin altı üyesinin, 13 off-shore şirketi ile bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

Elde edilen bilgiler, Kenyattalar’ın denizaşırı yatırımları arasında 30 milyon dolar değerinde hisse senedi ve tahvilleri olan bir şirketin varlığını ortaya koydu.

Öte yandan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis tarafından kurulan hukuk firmasının bir dizi off-shore şirketinin gerçek sahibini gizlemek için sahte sahipler sağladığı açığa çıktı. Söz konusu firmanın çalıştığı kişiler arasında zimmete para geçirmekle suçlanan eski bir Rus politikacının da bulunduğu belirtildi. Ancak Anastasiadis’in kurduğu hukuk bürosu bu iddiaları reddetti.

Panama Belgeleri’nde Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski’nin kendisine yakın bazı siyasi müttefikleri ile birlikte bir off-shore firmasında hisse sahibi olduğu bilgisine ulaşıldı. 

Belgelere göre bir paravan şirkette hisse sahibi olan Zelenski, 2019 seçimlerini kazanmadan hemen önce bu şirketteki hissesini geçen hafta suikast girişiminde bulunulan, en yakın arkadaşı ve iş ortağı Sergiy Shefir’e devretmiş.

Peki Pandora’nın kutusundan Türkiye ile bağlantılı olarak hangi isimler çıktı? 

Pandora Belgeleri’nde Türkiye’den 220’den fazla ismin yer aldığı belirtildi. Bu isimler arasında Türkiye’nin yeni zenginleri, köklü holding sahipleri, iş dünyasının önde gelen temsilcileri, sanat ve spor dünyasından kamuya mal olmuş kişilerin bulunduğu görüldü. 

İktidara yakın çevrelerin off-shore işlemlerinin de Pandora Belgeleri’ne yansıması konuyu çok farklı noktalara taşıdı. Nitekim belgelerde Gülen cemaati ile bağlantılı olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan eski AKP Milletvekili İlhan İşbilen’in eşi Nebahat Evyap İşbilen, Çalık Holding ve holdingle bağlantılı dört off-shore şirketi ve Rönesans Holding’in de adı geçiyor.

Daha önce yine ICIJ’nin duyurduğu Paradise Belgeleri‘nde de adı geçen Çalık Holding, bu kez de off-shore şirketleri ile ilgili sızıntılardan dolayı Pandora Belgeleri’nde yer aldı.

Pandora Belgeleri’ne göre, AKP döneminde en hızlı yükselen gruplardan biri olan Çalık Holding ile bağlantılı dört off-shore şirketi bulunuyor. Holding yöneticilerinin iltisaklı olduğu bu şirketlerin hesaplarında milyonlarca doların var olduğu ve kayıtlara göre bu paranın holdingin ticari işlemleri için kullanıldığı ortaya çıktı.

İşin ilginç noktası ise dünyanın 20 farklı ülkesinde iştiraki bulunan Çalık Holding’in faaliyet raporlarında belirtilen yurtdışı şirketleri arasında, Pandora Belgeleri’ne yansıyan bu dört şirket yer almaması oldu.

Öte yandan Pandora Belgeleri’nde Türkiye ile bağlantılı olarak ismi geçen kişilerden biri FETÖ ile iltisaklı olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan eski AKP Milletvekili İlhan İşbilen‘in eşi, Mehtap Eğitim Vakfı’nın kurucularından Nebahat Evyap İşbilen.

Belgelerde yer alan bilgilere göre Nebahat Evyap İşbilen, 2017 yılında hesaplarına tedbir kararı konulmadan önce varlıklarını Türkiye’den çıkarıp Britanya Virjin Adaları’na aktarmış.

Ancak Nebahat Evyap İşbilen dolandırıldığını öne sürüyor. İşbilen’in avukatı Esra Kırımlı, paranın Türkiye’den çıktığını kabul etti ancak off-shore şirketi ile ilgili müvekkilinin bilgisi, talebi veya onayı olmadığını ve bu nedenle İngiltere Yüksek Mahkemesi’nde şu anda devam eden bir dolandırıcılık davası olduğunu belirtti. Avukat Kırımlı ayrıca, Nebahat Evyap İşbilen’i dolandırdığı iddia edilen kişinin İşbilen’in 2017’deki eski kişisel avukatı olduğunu söyledi. Kırımlı, aynı avukatın İşbilen adına birçok off-shore şirket kurduğunu ve bunlardan İşbilen’in haberinin olmadığını dile getirdi.

Belgelerden çıkan bir diğer Türkiye kaynaklı isim ise Rönesans Holding oldu. Rönesans Holding’in bir yandan kamunun parasıyla Türkiye’de cumhurbaşkanlığı sarayını inşa ederken diğer yandan vergi cennetine 210 milyon dolar aktardığı ortaya çıktı.

Ayrıca Rönesans Holding’in kamu projelerinden elde ettiği kârın bir kısmını vergiden kaçınmak için Britanya Virjin Adaları’na aktardığı görüldü. Rönesans Holding’in kurucusu Erman Ilıcak’ın annesi Ayşe Ilıcak’ın da ismi söz konusu belgelerde geçti. 

Ayşe Ilıcak’ın iki off-shore şirketi aracılığıyla sadece bir yılda vergi cennetlerine aktardığı paranın 210.7 milyon dolar olurken, Ilıcak’ın vergi cennetine aktardığı bu miktarın yüzde 40’lık gelir vergisinin ödenmiş olması durumunda, hazinenin kasasına yaklaşık 750 milyon TL girecek olması dikkat çekti.

Belgelere yansıyan Türkiye kaynaklı son isim ise Demirören ailesi oldu. Belgelerde ailenin vergi cenneti Britanya Virjin Adaları üzerinden Londra’da gayrimenkuller satın aldığı ortaya çıktı.

Demirören ailesine ait Demirören Holding bir kamu kuruluşu olan Ziraat Bankası’ndan aldığı kredileri geri ödememesiyle gündeme gelmiş ve son dönemin en çok tartışılan şirketlerinden biri olmuştu.

Bu kez de ailenin vergi cennetlerindeki faaliyetlerinin Pandora Belgeleri’nde meydana çıkması gündem olabilir. Zira Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’in eşi Hazan Revna Demirören ve kardeşi Holding Yönetim Kurulu üyesi Fikret Tayfun Demirören’in ismi Pandora Belgeleri’nde geçiyor.

Belgelerden elde edilen bilgilerde, Türkiye’de aldığı kredileri ödemeyen Demirören ailesinin, vergi cenneti Britanya Virjin Adaları üzerinden Londra’da gayrimenkuller satın aldığı ve yatırımlarını vergi cennetlerinde değerlendirdikleri görüldü.

Pandora Belgeleri’nde Yıldırım Demirören’in eşi Hazan Revna Demirören’in Britanya Virjin Adaları’nda iki off-shore şirketi olduğu ortaya çıktı. Belgelerde, Hazan Revna Demirören’in malvarlığının kaynağı, babasından kalan miras, Ulusoy’un imtiyaz sahibi olması, Londra merkezli yatırım firması UBS London’daki hesabından elde ettiği kârlar olarak belirtilirken mesleği de ev hanımı olarak kaydedilmiş.

Pandora Belgeleri’nde eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in de 8.8 milyon dolar değerindeki bir gayrimenkul için 400 bin dolar daha az vergi ödediğinin ortaya çıkmasını düşünürsek, Demirörenler’in İngiltere’yi tercih etmesi gayet mantıklı bir hamle olarak dikkat çekiyor. Zira İngiltere’de gayrimenkullerin off-shore şirketler aracılığıyla alınması, ev sahiplerine büyük oranda vergi avantajı sağlarken, böylece yıllık ödenmesi gereken konut vergisi oranı düşüyor ve ayrıca veraset ve intikal gibi bazı vergilerden de muaf olunuyor.

Revna Demirören ise söz konusu off-shore işlemlerin 1989 yılında kaybettiği babası Cemal Ulusoy’dan intikal eden ailevi işlemler olduğunu ve kanuna aykırı bir şey yapılmadığını öne sürdü. 

Belgelerde Demirörenler’den ismi geçen diğer bir kişi de Demirören Holding Yönetim Kurulu Üyesi Fikret Tayfun Demirören oldu. Tayfun Demirören’in adı Dubai’de bulunan CW Partners isimli servet planlama, hukuk ve finansal danışmanlık şirketi ve Trident Trust belgelerinde görüldü. Pandora Belgeleri’nde Tayfun Demirören’e danışmanlık yapan CW Partners firmasının Demirören’e ait kimlik ve adres bilgilerini teyit etmek için 28 Ocak 2019’da Trident Trust’a, off-shore şirket kurmak için de gerekli olan evrakı gönderdiği ortaya çıktı.

Tayfun Demirören ve Demirören Holding söz konusu iddialara ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmadı.

Tüm bu ortaya çıkan belgelerden sonra insanın aklına tek bir soru geliyor: Off-shore sistemi yasal ve etik mi?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki off-shore sisteminin tercih edilmesinin önde gelen nedeni, varlıklı insanların parayı vergi oranlarının daha yüksek olduğu ülkelerde kazandıktan sonra bu parayı vergi oranlarının çok daha düşük olduğu “vergi cennetlerine” kaçırmasını kolaylaştırması.

Ayrıca, vergi cennetlerinde şirket kurmanın kolaylığı, bu yerlerde şirketlerin sahiplerini tanımlamayı zorlaştıran yasaların varlığı ve kurumlar vergisinin ya çok düşük düzeyde ya da hiç olmaması off-shore sistemini cazip kılıyor. Yani yasal bakımdan off-shore sisteminin önünde bir engel bulunmuyor.

Ancak Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’na göre dünyada off-shore sistemi ile vergi cennetlerinde bulunan paranın miktarı 5.6 trilyon dolar ile 32 trilyon dolar arasında değişirken, bu rakamı net olarak bilmek mümkün değil. Uluslararası Para Fonu (IMF) da vergi cennetlerinin kullanımının dünya çapında hükümetler için her yıl 600 milyar dolara kadar vergi kaybına mal olduğunu belirtiyor.

Yani tüm bu işlemler yasal mevzuata uygun olarak yapılıyor. Ancak mesele off-shore sisteminin yasal olması değil. Zira mevzuata uygun olarak yapılan bu işlemlerin kamuya birtakım maliyetler yüklediği aşikar. Tam da bu noktada Pandora Belgeleri “yasal” olan bu işlemlerin etik boyutunu tartışmaya açtı. 

Ahmet İnsel de konuyu Medyascope özel yayınında şöyle yorumladı: 

Sadece kendi ülkemizden yola çıkacak olursak, “yerli ve milli” sermayenin vergi cennetlerine aktardığı varlıklar Türkiye’de kalmış olsa Hazine’nin elde edebileceği bu kaynaklarla çok daha iyi eğitim ve sağlık hizmetleri ve birçok farklı kamu hizmeti sağlanabilirdi.

Böylece Özgün Özgül ile birlikte hazırladığımız 25. Spektrum’un da sonuna geldik.

Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip etmeyi ve yayınlarımızı izlemeyi unutmayın.

YouTube’daki katıl butonu ya da Patreon üzerinden de Medyascope’a katkıda bulunabileceğinizi tekrar hatırlatarak; haftaya yeni bir bölümde yeniden görüşmek dileğiyle diyelim.

Hoşça kalın. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.