Hakkında geçen hafta yolsuzluk soruşturması başlatılan Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, görevinden istifa etti. Kurz’un bu hamlesi, hükümetin düşmesini engellemeye yönelik bir hamle olsa da Avrupa’da Angela Merkel’den sonra merkez sağda doğan boşluğu doldurabilecek liderlerden birinin imajının ciddi biçimde sarsıldığı çok açık.
Avusturya’da geçen hafta hakkında yolsuzluk soruşturması başlatılan Sebastian Kurz, başbakanlık görevinden istifa ettiğini açıkladı.
Mali Suçlar ve Yolsuzlukla Mücadele Savcılığı, Başbakan Kurz ve yakın çalışma arkadaşı dokuz kişi hakkında yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla soruşturma başlatmıştı.
Kurz, ismi açıklanmayan bir gazeteye “kendisi ve uyguladığı politikaların medyada pozitif biçimde yer almasını sağlamak için kamu kaynaklarını aktarmakla” suçlanmıştı.
İstifa gerekçesi olarak “İstikrara ihtiyacımız var” diyen Kurz, ülkesinin koronavirüs ile mücadele ettiği böylesine zor bir dönemde istikrarı sağlamak, kaosu yok etmek ve açmazı aşmak için istifa kararı aldığını açıkladı. Kurz, istifasının bir kaos senaryosunu önlemek için alan yaratacağını söyledi.
Hakkında çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddialarını bir kez daha yalanlayan Kurz, “Bunlara açıklık getireceğim. Bundan eminim” diye konuştu.
Kurz’un istifa hamlesinin asıl nedeni Avusturya Parlamentosu’nun yolsuzluk iddiaları nedeniyle Kurz hakkında yarın (12 Ekim) bir güvenoylamasına gidecek olması. Zira Kurz liderliğindeki Avusturya Halk Partisi’nin (ÖVP) koalisyon ortağı Yeşiller’in de Kurz aleyhinde oy kullanacağını açıklaması yarınki oturumda hükümetin düşmesine neden olacaktı. Ancak Kurz’un istifasıyla güvenoylamasının yapılacağı oturum da iptal oldu.
35 yaşındaki genç siyasetçinin başbakanlık görevinden istifa etmesine rağmen ÖVP’nin liderliğini sürdüreceği ve ÖVP parlamento grup başkanı olacağı belirtildi.
Görevi Dışişleri Bakanı Schallenberg devralıyor
Kurz, başbakanlık görevinden istifa etmesinin ardından yerine geçecek ismi kendisi belirledi. Kunz’un başbakanlık için önerdiği isim Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg oldu. Schallenberg, önümüzdeki hafta başbakanlık görevini devralacak.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
52 yaşındaki Schallenberg, Kurz ile genç siyasetçinin dışişleri bakanlığı döneminde birlikte mesai harcamıştı.
Schallenberg’in Kurz ile yakınlığı ve bakanlık makamını Kurz’a borçlu olması, perde arkasında başbakanlık görevini Kurz’un sürdüreceği yorumlarının yapılmasına neden oldu.
Kurz’un böylece Rusya’da Putin’in Medvedev ile ilişkisine benzer bir şekilde daha sonra başbakanlığa dönebilmek için kapıyı açık bıraktığı belirtiliyor. Putin, 2000 yılından 2008’e kadar devlet başkanlığı görevini sürdürmüş, 2008’de bu görevi Medvedev’e devrederek dört yıl boyunca başbakanlık koltuğuna geçmiş ve 2012’de tekrar devlet başkanı olmuştu.
Avrupa’da merkez sağ eriyor mu?
The Guardian’dan Philip Oltermann dünkü (10 Ekim) yazısında önce Almanya’da Hıristiyan Demokratlar’ın (CDU) federal seçimler bazında tarihindeki en kötü oy oranını elde ederek hezimete uğramasının, bunun ardından da Avusturya’da Kurz’un yolsuzluk ve rüşvet iddiaları sebebiyle istifasının Avrupa merkez sağı için dramatik bir tablo olduğunun altını çizdi.
Oltermann, Kurz’un istifasının arkasındaki asıl nedenin Avusturya Parlamentosu’nda yapılacak güvenoylamasının önünü kesmek olduğunu belirtti. Avusturya’nın günlük gazetelerinden Der Standard, Kurz’un masumiyetini kanıtlamak adına özel ayrıcalığının kaldırılması için kişisel olarak başvuruda bulunacağını bildirmesine rağmen genç siyasetçinin ÖVP’nin parlamento grup başkanı olarak meclis dokunulmazlığını kazanacağını yazdı.
Ancak tüm bunlara rağmen Kurz’un 2019’da “İbiza skandalı” adı verilen yolsuzluk skandalı sonucunda çöken hükümetin ardından düzenlenen erken seçimlerde elde ettiği zafere benzer bir seçim zaferi yaşamasının pek mümkün olmadığı ifade ediliyor.
Öte yandan ülke içinde Kurz hakkındaki iddialarla ilgili tepkiler de giderek artıyor. Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, cuma günkü (8 Ekim) açıklamasında bireylere ve devlet kurumlarına karşı gösterilen saygısızlığı eleştirdi. Mevcut hükümette küçük bir koalisyon ortağı olan Yeşiller Partisi, Kurz’un artık şansölyeliğe uygun olmadığını söyledi.
Kurz ise kendisi hakkındaki iddiaları açıklığa kavuşturacağını ileri sürdü. Ancak her halükârda mevcut tabloya bakıldığında Avusturya şansölyesinin bu şekilde gözden düşmesi en az basamakları bir bir tırmanması kadar hızlı oldu. Zira Kurz önce 24 yaşında entegrasyondan sorumlu devlet bakanı olmuş, ardından 27 yaşında dışişleri bakanlığına yükselmiş ve 2017’de ÖVP’yi seçim zaferine götürdükten sonra dünyanın demokratik olarak seçilmiş en genç lideri olmuştu.
Oltermann, Kurz’un Mayıs 2017’de partisinin lideri haline gelmesinden bu yana merkez sağ partiyi kendi imajında yeniden şekillendirdiğini, karar verme yetkilerini merkezileştirdiğini ve partinin renklerini geleneksel renk siyahtan turkuaza çevirdiğini yazdı.
Kurz’un popülist aşırı sağ ile başa çıkma yönteminin Almanya Şansölyesi Angela Merkel’den çok daha farklı olduğunu belirten Oltermann, genç siyasetçinin bu noktada CDU siyaseti ile oldukça çelişkili bir siyaset izlediğini vurguladı.
Zira Merkel ve CDU, aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif’in (AfD) ülke için bir güvenlik tehlikesi oluşturduğunu tespit etmişti. Ancak Kurz, Avusturya’daki aşırı sağcı popülist Özgürlük Partisi’nin katı göçmen tutumlarını benimsedi ve ilk döneminde onunla bir güç paylaşımı anlaşması imzaladı.
Öte yandan CDU, 26 Eylül’de düzenlenen Almanya federal seçimlerindeki acı yenilgisinin ardından yaralarını sararken, Alman merkez sağının birçok sesi, partiyi yenilemek için bir model olarak Kurz’u işaret etmişti.
CDU’nun gençlik hareketinin başkanı daha bu ayın başında, “Bir Alman Sebastian Kurz’a ihtiyacımız var” açıklamasında bulunmuştu. Ancak görülen o ki geçen hafta yaşanan olaylardan sonra bu tür temenniler daha az duyulacak.
Kaynak: Reuters
Derleyen: Gökalp Badak