Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Dokuz yıl boyunca öz babasının cinsel istismarına maruz bırakılan A.A.: “Ben susarsam, sen susarsan ve hiç kimse şikayet etmezse bu insanlar aramızda dolaşmaya devam edecek”

8 yaşından 17 yaşına kadar babasının cinsel istismarına maruz bırakılan A.A., yaşadıklarını ve mahkeme sürecini Medyascope’a anlattı. Tacize maruz bırakıldığı 1998-2007 yılları arasında öğretmenine ve annesine durumu anlattığını ancak öğretmeninin kendisine, “Babalar böyle şeyler yapmaz, eğer yapıyorsa gece yanına bıçak al ve ona sapla” dediğini söyleyen A.A., annesine, babaannesine ve öğretmenlerine durumu anlattığını ancak kimsenin arkasında durmadığını ve bu nedenle şikayetçi olamadığını belirtti. Babası Ş.B.’nin 2016 yılından bu yana serbest olduğunu belirten A.A., “Ben susarsam, sen susarsan ve hiç kimse şikayet etmezse bu insanlar aramızda dolaşmaya devam edecek. 2016 yılında açtım davayı ama hâlâ tutuklanmadı” dedi.

A.A., 2016 yılında maruz bırakıldığı cinsel istismar nedeniyle babası Ş.B.’ye dava açtığını ve yerel mahkemenin Ş.B.’ye 13 yıl altı ay ceza verdiğini söyledi. Daha sonra istinaf mahkemesi de, “Yerel mahkeme bu konuda doğru karar vermiştir. Verilen ceza yerindedir. O dönemki yasalara göre ceza üst sınırdan verilmiştir” diyerek kararı yerinde buldu. Davanın şu an Yargıtay’da olduğunu söyleyen A.A., “Kendi öz çocuğuna bunu yapan insanın, başka çocuklara aynı şeyleri yapmayacağına nasıl emin olup, tutuklamadan serbest bırakıyorlar” diyerek, Ş.B.’nin bir an önce tutuklanmasını talep etti.  

“1998’den 2007’ye kadar babamın tacizleri hep ben uyurken oluyordu”

1998 yılından 2007 yılına kadar cinsel istismara maruz bırakıldığı söyleyen A.A., yaşadıklarını şöyle anlattı: 

“Sekiz yaşlarındayken, gece uyurken gelip beni taciz ediyordu. Benim hatırladığım tabii sekiz yaş. Bu süreçte uyuduğum odanın kapısına kilit taktım, kilitleri söktü. Bu durumu o dönem anneme, babaanneme anlattım. Babam ise benim için, ‘O ne dediğini bilmiyor, onun kafası kırık’ dedi. En son 17 yaşındayken lisedeki rehber öğretmenime anlatmıştım yaşadıklarımı. O da gerçi çok inanmadı ve bana, ‘Şizofren olabilirsin, hiçbir baba kızına böyle bir şey yapmaz. Ama yapıyorsa, yanına bir bıçak, bardak, sürahi koy ve vur, kır, sapla’ dedi. Ben o dönem korktuğum için sürekli uyuma numarası yapıyordum. Sonuçta çocuksun, beni dövmesinden korkuyordum. Son tacizine maruz kaldığımda 17 yaşındaydım. Yine aynı şekilde geldi ve o gece doz iyice artmıştı. Bir taraftan televizyonda ‘porno’ açmış, bir taraftan da tacizde bulunuyordu, yanımda kardeşim de uyuyordu (o dönem kardeşim 11 yaşındaydı). O gece ben, ‘Yeter artık’ diye bağırdım ve sesimize kardeşim uyandı, annem geldi. İkisi de gördü. Zaten annem odaya girdiğinde televizyon açıktı. O ise bir taraftan kendi üstünü başını toparlıyordu. Daha sonra ayaklarıma kapanıp, ‘Yalvarırım beni affet, ben baba olamadım. Bağırma, komşular duyacak’ deyip ağladı. Benim o geceki tepkimden sonra bir daha yanıma yaklaşmadı.” 

“Arkamda duran kimse olmadığı için uzun süre şikayetçi olamadım” 

Liseye gittiği dönemde, şikayetçi olmaya karar verdiğini ve dava açmak istediğini ancak kimse arkasında durmadığı için şikayetçi olmaktan vazgeçtiğini belirten A.A., şöyle devam etti:  

“Ben o dönem liseye gidiyordum ve aklım ilkokul-ortaokuldaki gibi değildi. ‘Dava açacağım, ondan şikayetçi olacağım’ dedim. Ama annem bana, ‘Mahkemeye beni de çağıracaklar. Kızlığın mı bozuldu, gebe mi kaldın? Bunda büyütülecek ne var? Onu hapse atarlar, sonrasında bizi kim besleyecek, karnımızı o doyuruyor. Beni mahkemeye çağırdıklarında ‘Ben öyle bir şey yok’ derim. ‘Başkasıyla bir halt etmiş, babasının üstüne atıyor derim’ dedi. Annem bana bunları söyleyince ben de gidip şikayetçi olamadım çünkü arkamda duran kimse yoktu.” 

“Kafamda hep şu vardı, ‘Kız çocuğu olduğum için bu benim suçum’”

Kız çocuklarını dünyaya getirene kadar bu durumun “kız” olduğu için kendi suçu olduğunu düşündüğünü anlatan A.A., şöyle konuştu:  

“Ben, o evden evlendikten sonra ayrıldım. Kızlarım dünyaya gelen kadar, kafamda hep şu vardı, ‘Kız çocuğu olduğum için bu benim suçum.’ Eşimin çocuklarıma sarıldığını gördüğüm zaman, ‘Sen niye o şekilde sarıldın, niye öyle öptün’ diyerek sürekli tepki gösteriyordum. Bu davranışlarım devam edince eşim, ‘Ben senin yüzünden çocuklarımı sevemiyorum. Buna bir çözüm bul. Psikolojik yardım al ya da bu evlilik böyle gitmez’ dedi. Eşimin bu tepkisinden sonra ben psikolojik destek almaya başladım. Psikolojik destekle birlikte bu davranışlarımın esas nedeninin geçmişte yaşadıklarım olduğu ortaya çıktı. Ben, zamanaşımı diye bir kavram olduğunu, geriye dönük bir olay için dava açılabildiğini bilmiyordum. Psikoloğa gittikten sonra dava açılabileceğini öğrendim ve dava açmaya karar verdim.” 

“İddianame iki yıl boyunca hazırlanamadı, haber olunca süreç hızlandı”

2016 yılının Mayıs ayında dava açtığını ve bu süreçte Ş.B.’nin babaannesi ve dayıları aracılığı ile “Dava açarsa intihar ederim” mesajını gönderdiğini ve tarım ilacı içerek intihar teşebbüsünde bulunduğunu aktaran A.A., dava sürecini ise şöyle anlattı:  

“Davayı açtıktan sonra herkesin ifadesi alındı. Öğretmenlerimin ve kardeşimin ifadesi olayı doğrulayınca, nöbetçi savcılık ‘Yaptığına dair ihtimal yüksek’ diyerek tutuklama kararı verdi. Yalnız benim davayı açtığım dönemde FETÖ olayları vardı, Savcı değişikliği oldu ve yeni gelen savcı, FETÖ davalarına öncelik veriyordu. Bu nedenle iddianame iki yıl boyunca hazırlanamadı. İki yıl iddianamenin hazırlanmasını bekledik ve bu süreçte sadece altı ay tutuklu kaldı. Altı ay sonra her ne kadar deliller bu suçu işlediğini kanıtlasa da, ‘hüküm giymemiş birini daha fazla hürriyetinden mahrum bırakamayız’ gerekçesiyle serbest bırakıldı. Daha sonra ben kendi çabalarımla Hürriyet yazarı Melis Alphan’a ulaştım, BİMER-CİMER’e yazdım. CİMER’den ‘Adalete hükmedemeyiz’ cevabını aldım. Daha sonra Melis Alphan, haberini yayınladı ve ertesi gün beni Uşak Adliyesi’nden aradılar, ‘CİMER’e yaptığınız başvuru incelendi sonuçlandı’ dediler. Daha sonra resmi tatil olmasına rağmen iddianame hazırlandı ve nöbetçi mahkemeye gönderilip dava günü verildi. Dava 2018 Nisan ayında görüldü ve iki duruşma yapıldı. Üst soy bağını kullandığı için cinsel istismardan 13 yıl altı ay hapis cezası verildi. Ama yurtdışına kaçma ihtimali olmadığı için serbestlik yasalarından faydalanmasına karar verildi ve davayı açtığım 2016 yılından bu yana serbest.”  

“Ben annemin kaçıncı derece yakınıydım?”

Dava sürecinde, lisedeki öğretmenlerinden de şikayetçi olduğunu ancak kamu personelinin suçu bildirmeme suçunun sekiz yıl süresi olduğunu ve zamanaşımına uğradığı için takipsizlik kararı verildiğini, annesinden de şikayetçi olduğunu ancak annesinin de ceza almadığını belirten A.A., şunları söyledi:  

“Anneme de dava açmıştım, suçlu birinci derece yakınımız ise koruyabiliyormuşuz. Yani annem, babamın birinci derece yakını olduğu için onu koruması, onun suçunu örtbas etmesi normalmiş. Benim anlamadığım nokta ise ‘Ben kaçıncı derece yakınıydım? Bir erişkinle, bir çocuk aynı kefeye konulduğunda, çocuk güçsüz olduğu için onu korursun. Yetişkinin suçunu örtmek, ona destek olmaya gerek yok. Burada adaletin mantığını anlayamıyorum.”

Ş.B.’nin 13 yıl altı aylık cezaya rağmen hâlâ serbest olmasına tepki gösteren A.A., “Ben o evden kurtuldum. Görüşmeyerek hem kendimi hem çocuklarımı koruyabiliyorum. Ancak kendi öz çocuğuna bunu yapan insanın, başka çocuklara aynı şeyleri yapmayacağına nasıl emin olup, tutuklamadan serbest bırakıyorlar. Ben susarsam, sen susarsan ve hiç kimse şikayet etmezse bu insanlar aramızda dolaşmaya devam edecek. Ben iki kız çocuğum olduktan sonra davayı açmaya karar verdim. Hüküm giydi, ancak hâlâ tutuklanmadı” dedi. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.