Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Edgar Şar yazdı: Kılıçdaroğlu, İnce’nin yaptığı hatayı yapar mı?

Yılın son ayındayız. Türkiye hızla 2022 yılına, yani Erdoğan iktidarındaki 20’nci yılına ilerliyor. Birtakım iniş çıkışlara rağmen Erdoğan, kazandığı seçim başarılarıyla bu 20 yıla damgasını vurdu. Ta ki 2019’a kadar. 20 yıl boyunca ilk defa Erdoğan iki kez denemesine rağmen şapkadan tavşan çıkarmayı başaramadı.

Kim ne derse desin, muhalefetin 2019 başarısının arkasında Kemal Kılıçdaroğlu’nun payı büyük. Birçok analist bu başarıyı esas itibariyle İstanbul ve Ankara adaylarının profiline dayandırıyor olsa da meselenin bir evveliyatı var. Anlatayım.

Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP, Erdoğan’a karşı aldığı altıncı seçim yenilgisinden sonra önemli bir şey fark etti. Türkiye’de seçmen, oy kullanırken sadece ekonomiye bakmıyordu. Hatta ekonomi kötüleşse bile, seçimini adeta dondurmuş olan seçmenin davranışında korkular, endişeler, yani genel olarak duygular epey etkili oluyordu. Dolayısıyla CHP dünyanın en başarılı ekibiyle, dünyanın en güzel kampanyasını da yapsa, seçmenin bir kısmıyla arasındaki duvarları kırmadıkça siyasette belirleyici bir konuma gelemeyecekti.

Bu tespit ile birlikte Kemal Bey, 2016 darbe girişiminden sonra toplumla ilişki kurma kalıplarında büyük bir değişikliğe gitti ve birkaç küçük istisna dışında geleneksel büyük mitinglerden vazgeçti. Aslında bu konudaki karnesi gayet başarılıydı. Erdoğan’ın “Sivas’ın ötesine geçemez” dediği Kılıçdaroğlu, genel başkan seçilmesini takiben bir yıl içinde 81 ile gitti. CHP uzun yıllar sonra Diyarbakır’da, Van’da, Hakkari’de mitingler düzenledi.   

Ancak zaman gösterdi ki bu mitingler, CHP’nin o güne kadar ulaşamadığı seçmene ulaşması için doğru araç değildi. Nitekim partilerin geleneksel tarzda büyük mitinglerine, zaten partinin üyesi ya da sempatizanı olan seçmenler katılır, liderler ise kendilerini açık havada saatlerce bekleyenlerin duymak istediklerini söyledikleri bir konuşma yaparlar. Dolayısıyla vaatleriniz ve projeleriniz ne kadar çekici olursa olsun, bu yolla yeni seçmen kazanmak pek de mümkün değildir. Hele ki bu seçmenle aranızda duygusal duvarlar varsa.

Muharrem İnce’nin 2018 kampanyası bu durumun mükemmel bir örneği. Belki de Türkiye tarihinin en kalabalık mitinglerini yapan İnce, muhalif kesimde “Kazanabiliriz” duygusunu yıllar sonra ilk kez harekete geçirdi. Ancak, meydanlarda Erdoğan’la “ustaca” kavga eden İnce, kalabalıkları coşturup partisinden daha yüksek oy alsa da muhalefetin yıllardır ulaşamadığı seçmene aslında hiçbir şey söyleyememişti. Meydanların yarattığı illüzyon o kadar büyüktü ki sonucundaki hayal kırıklığı da haliyle büyük oldu. 

Oysa Kılıçdaroğlu, çok daha önce mitingleri bırakıp farklı toplumsal kesimlerin temsilcileri ve kanaat önderleriyle küçük kapalı toplantılara başlamıştı. Bu toplantıların basına kapalı bölümünde katılımcılar, Kılıçdaroğlu’na istedikleri soruyu sorabiliyor; CHP ilk kez kendisine mesafeli olan toplumsal kesimlerle doğrudan diyalog kuruyordu. Bu diyalog sonucunda sadece seçmen CHP’yi değil, CHP de kendisine mesafeli olan toplumsal kesimleri tanıma fırsatı buldu. Nitekim 2017 referandum kampanyası, sonrasında Adalet Yürüyüşü ve nihayetinde 2019 yerel seçimleri bu stratejinin üzerine kuruldu. Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve diğerleri de halihazırda uygulanan bu stratejiye uygun olarak aday gösterildiler. Hatta Ekrem İmamoğlu, 31 Mart yerel seçimleri kampanyası boyunca “AKP’nin kalesi” olan ilçelere öncelik vererek tüm İstanbul’u dolaştı ama bir kez bile miting yapmadı. “CHP İstanbul’da neden büyük miting düzenlemiyor?” diye soranlara “Biz büyük mitingimizi 1 Nisan’da yapacağız” diye cevap veriyordu.    

Anlattığım bütün bu miting meselesi, aslında CHP’nin Kılıçdaroğlu liderliğinde bir süredir uyguladığı kutuplaştırma karşıtı stratejisinin sadece bir parçası. Yıllar süren deneme ve yanılmalar sonucu nihayet öğrenilip başarıyla uygulanan bu stratejinin, bugün iktidar blokuna desteğin açık ara azınlığa düşmesinde en az ekonomik kriz kadar etkisi olduğunu iddia ediyorum. Daha doğru bir ifadeyle, ekonominin seçmen davranışı üzerinde etkili olmasını engelleyen duygusal duvarların tamamen yıkılmasa da bu strateji sayesinde aşındığını düşünüyorum. 

Tüm bunları anlattım çünkü son zamanlarda iki gelişme özellikle dikkatimi çekiyor. Birincisi, Kemal Bey’in belki de genel başkan olduğundan bu yana hiç kullanmadığı kadar birinci tekil şahıs kullanarak topluma vaatler vermesi ve topluma seslendiği solo videolarda sürekli “Ben yapacağım” demesi. İkincisi ise, buna paralel olarak, yine CHP liderinin yıllar sonra tekrardan kutuplaştırma riski taşıyan bir söylemle Erdoğan’ı cepheden hedef almaya başlaması. 

Bu dil, adı cumhurbaşkanlığı adaylığı için geçen bir siyasetçi için anormal olmasa da bunun Kılıçdaroğlu’nun 2017 yılından beri ilmek ilmek ördüğü ve bugün iktidar bloku karşısında muhalefetin çoğunluk haline gelmesinde hayati bir rol oynadığını söylediğim stratejiye çok da uymadığını düşünüyorum. 

Elbette ki CHP’nin bu söylemle, Erdoğan’ın kutuplaştırıcı diline karşı kısasa kısas dediği zamanlara döneceğini düşünmüyorum. Özellikle ekonomi merkezli gelecek vizyonu ve helalleşme söylemi, muhalefetin topluma doğrudan söyleyebilecek sözü olduğunun önemli göstergeleri. Ancak, özellikle Kılıçdaroğlu’nun bugün Mersin’den başlatacağı miting serisini düşününce şu endişemi de dile getirmeden edemeyeceğim. Acaba iktidar karşıtı vatandaşların hayli ilgi göstermesini bekleyebileceğimiz bu mitingler Kılıçdaroğlu’na da İnce’nin yaptığı hatayı yaptırır mı? Son zamanlarda iyiden iyiye muhtemel hale gelen adaylık meselesiyle birlikte acaba Kemal Bey de meydanların illüzyonuna kapılır mı?

Edgar Şar’ın önceki yazıları:

Ekonomik yıkım karşısında muhalefetin elinden ne gelir?

Edgar Şar’ın yazısını Kaya Heyse seslendirdi:

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.