Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alphan Telek yazdı: Büyük iktidar, küçük yatırımcı, sessiz muhalefet

İktidarın bu hafta dövize endeksli mevduat kararı ile birlikte son bir yıldır değer kaybeden Türk Lirası’nın (TL) derin dalışı son buldu. Tabii bunun nasıl seyredeceği ekonomistlerin, gözlemcilerin ve yatırımcıların deyişiyle güvene dayalı. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Gözlerime bakın, güvenin” deyişi bundan.

Riskli bir hamle olduğunu da görüyoruz. Yine uzmanların deyişiyle hükümet ekonomi masasında bir zar attı. Eğer her şey yolunda giderse, Hazine üzerinde yük oluşmayacağı gibi enflasyon ve kur dengesine de olumlu yansıyabilir. Eğer zar arzulandığı gibi gelmezse, o zaman Türkiye ekonomisini 20 Aralık’tan çok daha ağır bir senaryo bekler. Şu an göründüğü kadarıyla ilk panik anı hariç küçük yatırımcılar TL’ye dönme gibi bir eğilim göstermediler.

Türk Lirası değersizleşirken sahip oldukları mevduatı korumak isteyen yüzbinlerce vatandaş, dolara/altına/euroya ve hatta gümüş/pound/frank gibi sayısız menkullere yönelmişti. İnsanlar yatırımlarını korumak için güvenli liman arıyordu. Şimdi hükümet dedi ki güvenli liman biziz. İşin özeti bu. Bu hamleyi nasıl yorumlamalıyız peki?

Daraltılmış ama derinleştirilmiş kriz

İktidarın hamlesine ne yazık ki akıllıca diyemiyorum, son derece kurnaz bir hamle. Çünkü akıl ortak iyiyi barındırır. Bu karar her ne kadar orta ve uzun erimde ortak iyi için önemli olsa da perde arkası ve tarihine baktığımızda çok büyük sorunlar barındırıyor.

İktidar, bu adımıyla bir kez daha krizi aşmanın yegâne yolunun başka bir kriz olduğunu göstermiş oldu. İnsanların dikkati son üç yıldır giderek hükümetin artık yönetemediğine yönelmişti. Hükümet için ekonominin kötü gidişatından daha kötü bir şey varsa o da bu algıydı. Bu hamle ile iktidar krizden çıkış biletinin kendi elinde olduğunu göstermek istedi. Ayrıca bu krizi yönetme biçimi gösterdi ki, iktidar sadece krizin krizle aşmıyor, derin krizin alanını daraltıyor. Dar bölgede rakiplerini daha kolay yeniyor.

Hem otoriter yapıdan hem de alınan kararlardan ötürü lira zaten değersizleşiyordu, bu doğal bir süreçti. Ancak lira yıl içinde hükümetin müdahaleleri ve en tepeden yapılan açıklamalarla daha da kayba uğratıldı. Suni tarafı bu. Herkesin yıllar içinde biriktirdiği TL’nin, dibi olmayan bir düşüş halinde olduğu ve mevcut yönetimin tavrıyla daha da düşeceği gibi bir algı doğdu. Herkesin dikkati son aylarda iyice buraya çekildi. Geniş çaplı krizin alanı dar bir bölgeye sıkıştırıldı.

Oysaki Türkiye ekonomisinin kötü gittiğinin tek göstergesi kur değildi. İşsizlik ve bundan da önemlisi küresel seviyenin de üstünde olan genç işsizliği, artan sosyal eşitsizlik ve güvencesizlik gerçek anlamda Türkiye ekonomisinin kanayan yaralarıydı ve halen öyle. Bununla beraber yüksek enflasyon, yani hayat pahalılığı, reel ücretlerin hayat pahalılığı karşısında erimesi, artan borçluluk vatandaşları hükümetin adımından çok önce zar atmaya yönlendirmişti zaten. Bunun derin etkileri söz konusu oldu.

Alaylı piyasacı olduk

Bitcoin piyasalarına özellikle gençlerin yoğun merakı, ekonomi bilgisi ve finansal okuryazarlık eğitimi olmayan milyonlarca kişinin Borsa İstanbul dahil birçok ülkenin borsasına merakı ve hisse senetlerine yönelişi, hiçbir eğitimi olmayanın tamamıyla bir kumar olan spor müsabakaları üzerinden iddiaya yönelmesi insanların mevcut sistemde güçlü bir arayış halinde olunduğuna işaretti. Çok büyük bir kitleden söz ediyorum. Tamamıyla bu işaretlerin içinde yaşayan bir kitle.

Bakan Nebati’nin, “Büyük yatırımcı akıllıdır, yüksekten almaz ve satar, küçük yatırımcı çarpıldı gördüler günlerini” çıkışı işte bu kitleye yönelik. Yapayalnız olan bu kitle Türkiye’nin taşıyıcı kolonlarını da oluşturuyor. Bu insanlar önce ekonomi kötü giderken, enflasyon artarken, TL değersizleşirken çarpıldılar. Hükümetten yapılan açıklamalarda tünelin ucunda bir ışık olmadığını düşünerek yatırımlarını, birikimlerini başka bir menkule çevirdiler. Ve karar sonrası ikinci kere çarpıldılar ve yoksullaştılar, birikimlerinde değer kaybını yaşadılar.

Twitter’dan bana gönderilen mesajlardan biri şöyle diyor: “Arkadaşım evini satmıştı, emekliydi, parası değerlensin diye, yüksekten almıştı doları.” Bunun gibi birçok örnek var etrafımızda. “Satmasaydı”, “girmeseydi”, “yapmasaydı” diyenler var biliyorum. Sizce son üç yılın gidişatına, son bir yılın yaratılan algısına kim karşı durabilirdi? İnsanlar Türkiye’de yapayalnız bir şekilde el yordamıyla güvencesizliklerinden kurtuluşlarını arıyorlardı ve şimdi de iki kere tokatlandılar. Şamar oğlanı bu kitlenin yanında kabadayı kalır. Orta sınıf derlerdi, kalmadı, ben prekarya diyorum. Öfkeli ve endişeli bir topluluk.

İşini bilen büyük yatırımcı

İkinci olarak, Bakan Bey’in açıklamaları şu yönüyle çok sorunlu. “Büyük yatırımcımız ne yapacağını bilir” diyor. Doğru çünkü büyük yatırımcının hükümetle, bakanlıklarla ve Merkez Bankası bürokratlarıyla içli dışlı bir ilişkisi var. İstihbaratları var. Yatırımda istihbarat her şeydir. Orkestre edilmiş bir adım olma ihtimali de yüksek ama Cumhurbaşkanı’nın açıklamasının hemen ardından piyasalar kapanmışken TL’ye büyük bir geçiş oldu. Ya orkestre edilmişti ya da büyüklere haber yollanmıştı. Akıl bunun neresinde? Bunun adı en hafif tabirle kurnazlık. Şimdi bu büyük adımın karşısında üç kuruşluk birikimini de yitirmiş ya da değersizleşme yaşamış ve bunu hayatının tam merkezinde hisseden milyonlar var.

Stratejisiz muhalefet

Peki ya muhalefet? Muhalefet derken Millet İttifakı ve etrafında konumlanan bütün siyasal partileri sayıyorum. Anladık anketlerde ittifak önde, dinamo kentler muhaliflerin yönetiminde ama kaç yıldır alternatif bir ekonomi politikası ve stratejisi güdülmesi gerektiğini söylüyoruz. Hedefi de belli milyonlarca güvencesiz vatandaş. Yalnız hisseden ve kurtarıcı arayanlar.

İnsanlara yeni Türkiye sadece güçlendirilmiş parlamenter sistem ve kurumsallıkla anlatılamaz. Onların hayatına değinen söylemleri olması ve bu söylemlerin yeri göğü inletmesi lazım. Muhalefet sadece kura yönelik değil Türkiye’nin geleceğine yönelik bir strateji kurmalıydı. O ise iktidarın krizi kur alanına sıkıştırma taktiğine onay verdi. Strateji bile gütmeden, taktiksel olarak bu alandaki kayıplarla söylemler üretti, özür dilerim tüketti. Muhalefet halen polemiklerin alanından kurtulmuş değil, stratejik bir akılla hareket etmiyor. Küçük alanları kullanması önemli ama bundan fazlasına ihtiyacı var, ona kazandıracak olan da bu.

Kısacası onlar da belki de kendilerine oy veren milyonlarca insan gibi yaratılan algı balonunun içine girdi. Hükümet yukarıdaki kitleyle dalga geçerken, aşağılarken muhalefetin bu kitleye yönelik, prekaryaya yönelik geleceğe yönelik bir söylemi olamıyor.

İnsanlar dün yalnızdı, algıda da yalnızdılar, bugün birikimleri yok olduğunda da yalnızlar. 2002 ruhunu, Derviş dönemini arıyor anlaşılan muhalefet, Galatasaray’ın 99 ruhunu araması gibi. Yok, bitti o dünya. Yeni bir dünyaya gidiyoruz, sosyal refah kapıda ama bunun programlanması ve siyasetinin yapılması gerekiyor, insanlarla bağ kurarak. Olur mu? Bakın buna milyar dolarlık soru derler…

Alphan Telek’in önceki yazıları:

“İktidar aslında gitti” – O zaman bu anketler ne anlama geliyor?

Doktorların göçü: Neden şimdi?

Çoğunluk

“Geçinemeyenler” – Öfkeli, geleceksiz ve prekarya

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.