Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Bingöl olayları: Devlet-Selefi cemaatler çatışmasının son ayağı mı?

Bingöl’de Tevhid Kitabevi isimli bir kitapçıya önce zabıta, sonrasında polis ziyaretleriyle çıkan olaylar, Selefi cemaatler ile devlet arasındaki gerginliğin yeni bir göstergesine dönüştü. Ebu Hanzala takma adlı Halis Bayancuk’un liderlik ettiği Tevhid ve Sünnet Cemaati, Bingöl’deki olayların adresi olan Tevhid Kitabevi ile aralarında isim benzerliği olduğunu, olayların kendileriyle bağı bulunmadığını duyurdu. Tevhid ve Sünnet Cemaati’ne, oradan da cemaatin lideri Ebu Hanzala takma adlı Halis Bayancuk’a yönelen tepki, son yıllarda Bayancuk ile devlet arasındaki ilişkinin seyrini yeniden gündeme getirdi.

Bingöl’de yaşanan olayları, kitabeviyle ilişkili olduğu ileri sürülen ancak somut bağ iddiasını reddeden Tevhid dergisi (Tevhid ve Sünnet Cemaati’ne bağlı yayın organı) şöyle özetliyor:

“İslami çalışmalar yapan bir grubun kitabevi olarak kullandığı mekan, evrak eksikliği iddiasıyla zabıta ekiplerince mühürlenmek istendi. Ancak prosedür gereği eksikliği gidermek için süre verilmesi gerekirken, grup tarafından yetkililere iletilmesine rağmen bu talep dikkate alınmadı. Dahası; kitabevi önünde hiçbir taşkınlık yapmadan bekleyen grup orantısız bir müdahale ile cop ve biber gazı kullanılarak dağıtılmaya çalışıldı.”

Polis müdahalesinin ardından çıkan çatışmanın görüntüleri sosyal medyada dolaşıma girince, “IŞİD yanlıları polise saldırdı” ya da “Cihatçılar polisle çatıştı” iddiaları hızla yayıldı.

Ebu Hanzala takma adlı Halis Bayancuk’un liderlik ettiği Tevhid ve Sünnet Cemaati, bugün yaptığı açıklamayla, Bingöl’deki olayların adresi olan Tevhid Kitabevi ile aralarında isim benzerliği olduğunu, olayların kendileriyle bağı bulunmadığını duyurdu.

Medyascope’un görüştüğü yerel kaynaklar, kitabevinin Tevhid ve Sünnet Cemaati’ne yakın insanların da ziyaret ettiği bir mescit olarak kullanıldığını söylese de bu, Tevhid ve Sünnet Cemaati’nin “isim benzerliği” açıklamasını yalanlamıyor.

Olayların yaygınlaşmasıyla birlikte Tevhid ve Sünnet Cemaati’ne, oradan da Ebu Hanzala takma adlı Halis Bayancuk’a yönelen tepki, son yıllarda Bayancuk ile devlet arasındaki ilişkinin seyrine tekrar bakmamız için bir fırsat sağlıyor.

Ebu Hanzala: Hizbullah köklerinden Türkiye’nin en bilinen Selefi vaizine

Halis Bayancuk, babası Hacı Bayancuk’un Türkiye Hizbullahı’nın etkin figürlerinden biri olmasından ötürü radikal bir çevrede yetişti. 1984’te Diyarbakır’da doğan Halis Bayancuk, imam hatip lisesini de bu kentte bitirdi. Kendi ifadesine göre, o dönemde imam hatip lisesi mezunlarının üniversitelere girişte karşılaştığı katsayı probleminden ötürü eğitim almak için Mısır’a gitti. Bayancuk’un bir dönem Kahire’deki El-Ezher Üniversitesi’ndeki derslere devam ettiği ancak buradaki eğitimi kendine uygun bulmadığı için, Selefi itikadı benimsemiş hocaların medreselerine gittiği sanılıyor. El-Ezher’deki öğrenim hayatı hakkında net bir bilgi olmasa da Mısır’a eğitim için gittiğini Bayancuk kendisi ifade ediyor. Tevhid ve Sünnet Cemaati’nden isimlerse Bayancuk’un Mısır’da, Türkiye’de tanınan Selefi isimlerden Musa Olgaç’ın talebesi olduğunu aktarıyor.

Olgaç’ın tedrisatından geçen bir diğer isim de İlyas Aydın. İlyas Aydın’ı bugün bir dönem Bayancuk’a yakın bir isim olmasının yanı sıra, Selefi cemaatlerin IŞİD konusunda tavır belirlediği İslami Etüt Toplantıları’ndaki IŞİD yanlısı tutumundan, Şirinevler’deki mescidinden birçok isimle birlikte IŞİD’e katılmasından ve YPG’nin eline geçmesinin ardından basına verdiği mülakatlardan tanıyoruz.

Olgaç’ın yanındaki eğitimini tamamladıktan sonra 2006 sonunda Türkiye’ye dönen Bayancuk’un adı kısa süre içinde İstanbul’daki el-Kaide faaliyetlerine karşı açılan soruşturmalarda geçmeye başladı. 2003 İstanbul saldırılarındakine benzer biçimde, bir sinagoğa yönelik eylem düzenleneceği iddiasıyla 2008’de tutuklananlardan biri de Bayancuk’tu. 15 Mayıs 2009’da serbest kalan Bayancuk, 12 Nisan 2011’de yeniden gözaltına alınıp tutuklandı ancak 24 Ocak 2013’te delil yetersizliği gerekçesiyle tahliye edildi.

Bayancuk bu dönemde İstanbul’da önce Fatih ve Bayrampaşa’da sohbet toplantılarına başladı, daha sonra da Bağcılar’da cemaatleşti. 2007’de Tevhid Dersleri ismiyle başlayan yayınlar, 2011’de Tevhid dergisine dönüştü.

O dönemden beri Tevhid ve Sünnet Cemaati çatısı altında yapılan yayınlar Halis Bayancuk’u Türkçe konuşan Selefi vaizlerin en etkilisi haline getirdi.

Grup, Tevhid dergisinin kuruluşunu izleyen 10 yılda İstanbul, Diyarbakır, Bingöl, Konya, Bursa ve Sakarya gibi kentlerde ofis ve irtibat büroları olan geniş bir ağa sahip oldu. Ancak 2015’ten itibaren düzenlenen IŞİD operasyonlarının hedefi olan grup 2014-2015 yılındaki fiziksel büyüklüğünün gerisine düştü.

Bayancuk-devlet ilişkileri 2017’den beri gerilimli

Bayancuk hiçbir zaman devletle iyi ilişkilere sahip olmadıysa da 2014’te kısa bir süreliğine Fethullahçılara karşı ortak düşmanlıktan ötürü yumuşayan ilişkiler, 2017’den beri bir hayli gergin seyrediyor.

İnsani yardım malzemesi görünümü altında Suriye’ye silah gönderildiği iddialarını merkeze koyan Van merkezli bir operasyonda Bayancuk, Ocak 2014’te tutuklanıp Ekim 2014’te serbest kaldı. Daha sonra bu operasyonun Fethullahçılar tarafından gerçekleştirildiği açıklanınca, Bayancuk’un Fethullahçıları hedef alan açıklamaları iktidara yakın gazetelerde yer buldu.

Bayancuk 21 Aralık 2014’te Star gazetesinde yayımlanan söyleşisinde, el-Kaide bağlantılı pek çok soruşturma kapsamında tutuklanıp yargılanmasını, Fethullahçıların yargı ve polisteki varlığına bağlıyordu.

Bayancuk’un muteber bir kişi olarak görüldüğü bu dönem kısa sürdü. Türkiye’nin İslam Devleti’ne Karşı Koalisyon’la 24 Temmuz 2015’te vardığı mutabakatla birlikte yapılan operasyonlarda Bayancuk da tutuklandı. Yedi ay önce Bayancuk’un Fethullahçılara karşı ifadelerini manşete taşıyan Star gazetesinin, Bayancuk’un gözaltına alınmasını okuyucularına, “Türkiye’yi tehdit eden o isim gözaltına alındı” ifadesiyle duyurması, değişen durumu gösteriyordu.

Devletle ilişkilerde kırmızı çizgileri belirledi

Bayancuk, Selefi cemaatler ile devlet arasındaki gerilimleri en net ifade eden isim.

İstanbul’da 2015’te kılınan toplu bayram namazı etkinlikleri sırasında konuşan Bayancuk, manifestoyu andıran söylevinde devletle ilgili her türlü faaliyetin niçin kendileri tarafından reddedildiğini tek tek açıklıyordu:

Bizi gözaltına alıp, ‘Çocuklarınızı okula gönderiyor musunuz?’ diye saçma sorular sormayın. Biz putperest değiliz. Biz Atatürk’ün putunun karşısına çocuklarını dikip, sonra da eve gelip ‘Eşhedü en la ilahe illallah’ diyen münafıklardan değiliz. Biz inanıyoruz ki, putperestlik ve tevhit bir arada olmaz. Gidin Milli Eğitim’in amaçlarına bakın. Diyorsunuz ki, ‘Bizim Milli Eğitim’den amacımız çocukları laik, demokrat, anayasaya bağlı yetiştirmek.’ Biz de bunu küfür görüyoruz, putperestlik görüyoruz ve bundan dolayı da çocuklarımızı sizin okullarınıza göndermiyoruz. Biz askere gitmiyoruz. Bize, ‘Askere gidiyor musunuz? Askere gitmemenizin sebebi el-Kaide’nin falanca sitede yayınladığı falanca itikattan dolayı mıdır?’ diye saçma sorular sormayın. Biz askere gitmiyoruz çünkü [Arapçasını söyledikten sonra] iman edenler Allah yolunda savaşır, kafirler ise tağutun yolunda savaşır. Öyleyse size ‘tağut’ dedikten sonra nasıl gelip size askerlik yapalım? Biz münafık değiliz. ‘Oy kullanıyor musunuz? Oy kullanmamanızın el-Kaide’nin falanca sitede yayınladığı falanca broşürle alakası var mıdır?’ Eüzübillah! Biz oy kullanmıyoruz çünkü yaratan kimse hükmetme hakkı da ona aittir. Sizlerin yaratıcıyla hüküm konusunda çekişen zavallılar olduğunuza inanıyoruz. Madem böyle, nasıl bizden oy kullanmamızı bekliyorsunuz? Bize böyle sorular sormayın!”

Yani Bayancuk zorunlu askerlik ve zorunlu eğitimin reddedildiğini aktarıyor, Selefilerin oy vermeyeceğini ilan ediyordu.

Bayancuk’tan “sızma” ve “muhbir” şikayeti

Özellikle 2017’deki bazı gelişmeler, Halis Bayancuk ile resmi makamlar arasındaki ilişkinin karmaşıklaştığını gösterdi. Ankara-Etimesgut’taki Tevhid dergisi binasında yapılacak toplantı için, toplantı afişlerini billboard’lara asılmış gibi gösteren fotoşoplu bir görsel infial uyandırdı. Üzerinde, 26 Şubat 2017 tarihli toplantı ayrıntılarının ve konuşmacı Halis Bayancuk’un fotoğrafının bulunduğu afişlerin fotoğrafları sosyal ağlarda ve haber sitelerinde yaygınlaşınca tepkiler de gecikmedi. Afişlerin, TevhidiGundem.com internet sitesini yönetenler tarafından kurgulandığı, aslında Ankara’da herhangi bir reklam panosuna böyle bir afişin asılmadığı kısa sürede anlaşıldıysa da tepkilerden ötürü etkinlik Ankara Valiliği tarafından, kamu güvenliği gerekçe gösterilerek iptal edildi.

Ankara Valiliği’nin etkinlikten birkaç saat önce aldığı iptal kararına Bayancuk, aynı gün yayınladığı videoyla sert tepki gösterdi. Kendilerini, Mekke’de müşrikler tarafından tehdit edilen Hz. Muhammed’e benzeten Bayancuk devletin kendilerine, “İstersek size ders yaptırmayız, istersek sizin bütün çalışmalarınıza engel alabiliriz. Ayağınızı denk alın, açıklamalarınıza, derslerinize dikkat edin” iması içeren üstü kapalı bir tehditte bulunduğunu savundu.

Yasaklama kararına tepkisini dile getirdiği videoda Bayancuk, o sıralarda dikkatini çeken bir örüntüden de bahsediyordu. Selefi cemaat mensuplarının IŞİD üyeliği gerekçesiyle gözaltına alındığını belirten Bayancuk, gözaltılar sırasında emniyet ve istihbarat birimlerinin bu kişilere muhbirlik teklifi yaptığını ileri sürdü:

“Gözaltına alınanlara polis veya istihbarat bir teklifte bulunuyor. Diyor ki, ‘Hocanın [Ebu Hanzala Hoca] cemaatine gidin, bize bilgi aktarın.”

Bayancuk’a göre, polis “IŞİD, FETÖ veya PKK tarafından kendisine düzenlenebilecek bir suikastı” bahane ederek gözaltına aldığı kişileri korkutuyor ve muhbir olmalarını istiyordu.

Bayancuk devletle arasındaki gerilimi açıkça ifade etmekten de çekinmiyordu:

“Bana diyorlar ki, ‘Ayağını denk al. Dilersek senin sesini kesebiliriz.’ Bütün Müslümanların şunu bilmesini istiyorum. Bu son yaşananlardan sonra eğer bana yönelik bir şey olursa, devlet bunu kimin üzerine yıkarsa yıksın fark etmez, bunun devletten ve devletin içindeki bir klikten olduğunu herkesin bilmesini isterim.”

Bayancuk planı tutmadı mı?

Bayancuk, etkinlik iptaline verdiği görüntülü cevabın yayınlandığı 26 Şubat 2017 tarihinden 10 gün sonra, 6 Mart 2017’de, İstanbul’daki evinin önünde arabasından inmek üzereyken gözaltına alındı. Ankara’ya götürülen ve 11 Mart 2017’de ifadesi alındıktan sonra 13 Mart 2017’de mahkemeye çıkarıldıktan sonra adli kontrol şartı ve yurtdışına çıkış yasağıyla serbest bırakılan Bayancuk, gözaltı sürecinde karşılaştığı telkinleri şöyle anlattı:

Gözaltı sürecinde dikkatimi çeken şey, ‘Bu üslubu yumuşatsanız; söylediklerinizi, ‘putperest, müşrik, Kemalist’ gibi kelimelerle değil de, yumuşak bir üslupla eleştirilerinizi yapsanız daha iyi olur’ gibi söylemlerdi. Hâkim de aynısını söyledi: ‘Sen fikirlerini konuşabilirsin ama senin fikirlerini anlatman başka bir gruba hakaret etme hakkını vermez sana, burada hakaret var. Sen toplum içinde konuşan bir adamsın. İnsanlar senin söylediklerini dinlediği için söylediklerine dikkat etmek zorundasın. Sen sadece kendi adına konuşmuyorsun. Bir topluluk adına konuşuyorsun.’ (Gözaltı ve yargılamadan) Ben şunu anladım: ‘Konuşurken dikkat edeceksin, dikkat etmezsen başın ağrır.’ Bunun usturuplu biçimde söylenmesiydi. ‘Konferans iptal edildi, ders iptal edildi. Bu anlamadı bizim ne demek istediğimizi. Anladığı dilden anlatalım’ dediler.”

Bayancuk’un bu anlattıklarına bakılarak, devletin Bayancuk aracılığıyla Türkiye’deki Selefi cemaatlerin daha ılımlı mesajlar vermesini sağlayarak bu topluluğun şiddet eylemlerine mesafe koymasını istemiş olabileceği varsayımı yapılabilir. Ancak Halis Bayancuk üzerinde nüfuz edinme planı gerçek idiyse bile, 29 Mayıs 2017’de Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla Bayancuk’un gözaltına alınması ve hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen iddianamenin kabulü, daha sonra yerel mahkemelerde alınan kararların karmaşıklaşıp bugüne kadar uzayan tutukluluk hali, bu planın rafa kalkmış olabileceğini gösteriyor.

Halis Bayancuk hakkında ilk derece mahkemelerinin kurduğu hapis cezası hükümleri, Yargıtay’ın kararı sonrası kesinleşecek ya da kararlar bozulacak.

Bayancuk’un IŞİD’le karmaşık ilişkisi

Bayancuk Star gazetesindeki söyleşisinde, bir sorgu sırasında polislerden birinin kendisine, “Biz senin el-Kaideci olmadığını biliyoruz, hatta el-Kaidecilerin seni sevmediğini de biliyoruz” dediğini aktarıyordu; polisin bu düşüncesi aslında tümden temelsiz değil. Halis Bayancuk ile el-Kaide arasında 2000’li yıllarda başlayan, Bayancuk’un bir yandan el-Kaide’ye yakın gözükürken bir yandan da kendi yerel etki alanını oluşturma çabasından kaynaklanan sorunlar, 2014-2015 döneminde IŞİD’in Suriye ve Irak’taki bölgesel egemenliği sırasında da tekrarlandı. Örneğin IŞİD’in Türkiye kolunun yöneticisi olan iki isim arasındaki 1 Kasım 2014 tarihli bir konuşmada, IŞİD’in Türkiye’deki Selefi cemaatlerden yeterli destek alamadığından şikayet ediliyor ve “Ebu Hanzala oturmuş hükmetmeye çalışıyor ve kardeşleri Devle’den [IŞİD’den] ayırıyor” ifadeleri sarf ediliyordu.

Bayancuk’un tutuklandığı, Türkiye’ninse İslam Devleti Karşıtı Küresel Koalisyon’la ilişkilerini artırdığı Temmuz 2015’ten sonra bu ayrım Selefi cemaat içinde de görülmeye başlandı.

Bayancuk’a yakın isimlerden İlyas Aydın, bu dönemde Bayancuk’la ters düştü. Temmuz 2015’teki gözaltı dalgalarından önce IŞİD’e gittiği sanılan Aydın, Türkiye’deki Selefi cemaat üzerindeki etkisini artırmak uğruna IŞİD’e katılımları engellediği ve IŞİD ile Selefi cemaatler arasına mesafe koyduğu gerekçesiyle Halis Bayancuk’u sert ifadelerle eleştirmeye başladı. Aydın’a göre, Bayancuk kişisel çıkarlarından ötürü, öncelikle kendi etki alanını ve cemaatini büyütmeyi seçmiş, Temmuz 2015’ten sonra devletin baskısı sebebiyle hitap ettiği cemaatlere mensup kişilerin cihat için IŞİD’e katılmasına mani olmaya başlamıştı.

Bingöl olayları Selefi cemaatlerle ilişkide yeni bir girişim mi?

Türkiye’de IŞİD’le işbirliği yapan ya da yapmayan birçok Selefi cemaatle ilişkileri olan Halis Bayancuk, örgütleme ve radikalleştirme konularında sorumluluğa sahip olduğu ileri sürülse de, IŞİD’in kilit isimleriyle organik bağlara sahip değil.

Bayancuk her ne kadar Türkçe konuşan Selefi cemaatler içinde en şöhretlisi olsa da, Selefi topluluklar üzerindeki etkisi Selefiliğe ve cihat kavramına giriş için kolaylaştırıcı olmaktan öteye gitmiyor. Bayancuk’un cihat konusunda ikili bir dil kullanması, yani bir yandan cihat taraftarlığını gizlemeyip bir yandan da IŞİD için son derece üzeri kapalı, birden çok anlama gelebilecek ifadeler sarf etmesiyse, bazı araştırmacılara göre cemaatinin cihat yanlısı kimliğini korumaya çalışırken IŞİD’e mesafe koymaya çalışmasından kaynaklanıyor.

Bu konudaki tartışma henüz çözülebilecek gibi gözükmüyor. Ancak Bingöl olaylarında işyeri mühürleme girişiminin çevik kuvvetlerin katıldığı bir müdahaleye, oradan da bir çatışmaya dönüşmesi, Halis Bayancuk hakkındaki hapis cezaları konusunda Yargıtay’dan karar beklenirken idarenin Selefi cemaatler üzerinde nüfuz oluşturmak için yeni bir girişiminin ilk adımları olarak görülebilir.

Bu tahminin gerçeğe dönüşüp dönüşmeyeceği, Selefi cemaatlere bağlı kurum ve iş yerlerine, bu cemaatlerin mensuplarına ilerleyen günlerde baskının artıp artmayacağından anlaşılacak.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.