Geçim Derdi (4) videomuz YouTube’da... Medyascope’un geçim sıkıntısını ve işsizliğin yansımalarını ele aldığı “Geçim Derdi” haber serisinin dördüncü bölümünün konuğu üniversite öğrencisi Mert Güner’di.
Güner, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ikinci sınıf öğrencisi. Ailesi Elazığ’da olan Güner, eğitimi için İstanbul’da yaşıyor. Bir süre Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurdunda kalan Güner, şu anda bir stüdyo dairede oturuyor.
Yurttan okula gitmek için yolda geçen beş saat
Üniversiteyi ilk kazandığı yıl okulu Beyazıt’ta olmasına rağmen KYK yurdunun Esenyurt’ta çıktığını anlatan Güner, “Günde beş saatim yolda geçiyordu. Bu tabii insanı çok yoruyordu. Zaten ben de o sıralar pek okula gidememiştim. Çünkü zor yani, insanın vücudu filan dayanmıyor” diyor.
Güner, ikinci sınıfta yurdunu değiştirebiliyor. Üniversitesine daha yakın olan Fatih Kadırga Öğrenci Yurdu’na yerleşiyor. Ulaşım sorununu çözebilen Güner, Kadırga yurdunun fiziki şartları nedeniyle bu sefer uykusuz geceler ve ders çalışma sorunu yaşıyor.
“Uyurken ayaklarımız birbirine değiyor”
Altı kişilik odada kaldığını söyleyen Güner, yurdun şartlarını şöyle anlatıyor: “Bizim odamız Kadırga yurdunun en küçük odalarından bir tanesiydi. Metrekare olarak sanırsam ya 15 ya 18 metrekareydi odamız. Uyuduğum sıra arkadaşımla ayaklarım birbirine değiyordu. Daha önce değmişti, öyle uyandığımız olmuştu.”
Kadırga öğrenci yurdunun tarihi 1950’lere kadar gidiyor. Güner yurdun tarihini anlatırken, “Deniz Gezmiş de bu yurtta kalmış” diyor.
“Odada sadece yatak ve masa var”
Güner, uykusuz kalmamak ve ders çalışabilmek için eve çıkma kararı alıyor. Kiralar yüksek olduğu için tek oda, moda tabirle stüdyo daireye çıkabiliyor. Güner çıktığı evi şöyle tanımlıyor: “Aslında ev de denilmez çünkü küçücük bir oda, 15 metrekare filandır. Odada sadece yatak ve çalışma masam var, koltuk sığmıyor. 200 senelik bir bina.”
Güner, eve çıktıktan sonra yurtta kalan arkadaşlarına karşı kendini mahcup hissettiğini söylüyor: “Aslında baktığınız zaman normal bir şey bu. Nasıl diyeyim, bir öğrencinin evde yaşayabilmesi, tek başına yaşayabilmesi aslında lüks olmaması gerekiyor. Ama tabii ben o yurtta kalan arkadaşlarıma karşı mahcup hissediyorum.”
“Yüksek lisans okuyan arkadaşlarım da geçim sıkıntısı çekiyor”
Okuldaki her beş arkadaşından en az üçünün çalışmak zorunda kaldığını belirten Güner, “Sadece lisans düzeyinde değil yüksek lisans doktora düzeyinde arkadaşlarım geçim sıkıntısı çekiyorlar. Geçim derdi probleminden dolayı part-time işlerde çalışıyorlar. O çalışan arkadaşlarımdan hiçbiri asgari ücret bile alamıyor” diyor.
“Bir çay beş-altı lira civarında”
Güner, şöyle devam ediyor:
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
“Okuldan sonra ‘Hadi gidelim bir çay içelim’ desek hesap yapıyoruz. Çünkü en aşağı bir çay beş-altı lira civarında. Sadece çay değil, insanız, bir şey yiyip içtiğimiz zaman benim şahsen KYK’dan aldığımın 10’da biri gidiyor. Neticede tek değiliz, yalnız değiliz, arkadaşlarımız var. O şekilde zor oluyor. Arkadaşlarımızı da düşünüyoruz, gidecek miyiz, oturacak mıyız diye.”
Güner, okul kantininden de verimli şekilde yararlanamadıklarını anlatıyor: “’Okulda oturabilirsiniz’ diyorlar. Okulda kantin saat 16:00’da kapanıyor. Öğrencilerin kamusal alanları bitmiş durumda. 2016’dan beri Beyazıt’ta bir şantiye var. Sürekli bir tarafı yapıyorlar. Bundan tüm öğrenciler mustarip. Öğrencinin kamusal alanını ortadan kaldırıyorlar. Böyle olunca bir okul kültürü de ortaya çıkmıyor. Arkadaşlarımızla ayaküstü sohbet edebiliyoruz.”
“Bir gece dışarı çıkmak 300 TL”
Hafta sonu dışarı çıkmanın maliyetine de değinen Güner, “Diyelim ki bir akşam arkadaşlarla dışarı çıktık. Bir sinemaya gittik. Sinemadan sonrada oturup bir şeyler içeceğiz diyelim. Kişi başı 300 TL’den aşağı olacağını zannetmiyorum. 300 lira benim KYK gelirimin sekizde üçü ediyor. 30 günlük bana verilen bir para var. Ben bunu bir gecede yiyemem” diye konuşuyor.
“Kitap almak için sahaf sahaf dolaşıyoruz”
Türkiye’deki ekonomik kriz yayıncıları da etkiliyor. Bu sebeple kitap fiyatları geçen yıla oranla neredeyse iki kat arttı. Bu artış, öğrencilerin temel gündemlerini oluşturuyor.
Ders kitaplarını bile alamaz duruma geldiğini söyleyen Güner, “Özellikle bu son zamlardan sonra çok zorlanıyoruz. Sahaf sahaf dolaşıyoruz, ikinci elini bulabilir miyiz diye. Bulamadığımız zaman mecbur sıfırını bekliyoruz. Sıfırını alabilmek için bu sefer indirim bekliyoruz. Yılbaşından önce ortalama 90 liraya aldığım kitap bugün 160 lira civarı bir ücrete tekabül ediyor. 160 lira. Sadece ders kitaplarını okumak da bizi kurtarmıyor” diyor.
Bir üniversite öğrencisi olarak geleceği karanlık gördüğünü belirten Güner, sözlerini şöyle sonlandırıyor:
“Geçmişte bir şey vermediler, şu anımızdan da bir şey anlamıyoruz, geleceğimiz de yok. Öyle bir şeyin içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Gelecek bize ümit vermiyor, heyecanlandırmıyor. Geçmişimizden bir şey anlamadık böyle olunca işte niye yaşıyoruz noktasına geliyor yani ne için yaşıyoruz, amacımız ne?”
Geçim Derdi (4) videomuzu buradan izleyebilirsiniz.