Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Türkiye’de orta sınıf nasıl yok oldu? | X, Y ve Z kuşakları anlattı: “Çalışsan da başaramazsın”

Türkiye’de “Y” ve “Z” kuşakları olarak tanımlanan gençler, önceki jenerasyonlardan farklı olarak nelerle karşı karşıya? “Çalışırsan başarırsın” kuralı yok mu oldu? Türkiye’de sınıf geçişkenliği artık mümkün değil mi? Konuştuğumuz X, Y ve Z kuşaklarından kişiler, dönemlerinin ekonomik özelliklerini ve karşılaştıkları koşulları anlattı. 

“İki yıllık konut kredisiyle ev almıştım”

Mustafa Gürkan 1973 doğumlu, bir bankada müşteri temsilcisi olarak çalışıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 1996 yılında mezun olan Gürkan, mezuniyetinin ardından üç ay içinde iş bulduğunu, başlangıç ücretinin asgari ücretten çok daha fazla olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “İşe başladıktan sonra yaklaşık bir yıl içinde evlendim. Bu süreçte eşimle birlikte hemen ilk yıl arabamızı almıştık. Birkaç yıllık krediyle sıfır bir araba alma imkânımız vardı. Birkaç yıl sonra da kendi evimizi aldık. Belki şaka gibi gelecek ama çektiğim konut kredisi, iki yıllık bir krediydi. Şimdi insanlar 20 yıllık kredi arayışı içindeler.

“Hayatımızı kuramıyorduk” 

1989 doğumlu, Genç İşsizler Platformu Sözcüsü Kadir Demiryürek ise Y kuşağının üniversite eğitiminden sonra karşılaştığı koşulları şöyle anlatıyor: “Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunuyum. En zor bitirilen felsefe bölümüydü. Üniversite bittikten sonra zaten alanınızda iş bulamıyorsunuz. Karşınıza KPSS çıkıyor, askerlik, polislik hatta bekçilik sınavları çıkıyor. Hayatımızı kuramıyorduk. Bize verilen ücretler asgari ücret hatta bunun altı da oluyordu. Bir anda hizmet sektörünün acımasız çarkları içerisinde bulduk kendimizi. Çalışma koşulları çok ağırdı. 10 saat, 12 saat, 14 saat, yol süresiyle birlikte bir gününüzün 17-18 saati bir işte geçiyor. Bunun karşılığında da çok düşük ücretler alıyorsunuz.”

“Bugünümüzü çoktan kaybetmiş durumdayız”

Demiryürek şöyle devam ediyor: “Benim jenerasyonum üniversiteyi bitirdikten sonra ne içten gelerek gülümseyebildi ve geleceğe huzurla bakabildi ne de bizim kardeşlerimiz olan gençler kaygısız bir biçimde, umutla geleceğe bakabildi. Çünkü bizler, bugünümüzü kaybetmişiz. Kaybetmiş durumdayız çoktan.”

“Yurtdışına gitmeye yönelik planlarımız var”

2001 doğumlu öğrenci Duygu Naz Önem’in ise Z kuşağının Türkiye’deki yaşam şartlarının iyileşeceğine dair pek umudu yok: “Bırakın okumayı, bir kitabı veya bir sinema biletini bile zar zor alabilen bir jenerasyonuz artık. Çalışırken de sınava hazırlanırken de ve üniversiteyi okurken de beklentilerimiz, diğer jenerasyonlara göre minimum seviyede. Yurtdışına gitmeye yönelik planlarımız var. Bu şartların mezun olduktan sonra da değişebileceğini düşünmüyoruz.

“Türkiye’de sınıfsal mobilitelere imkân veriliyordu”

İktisatçı, Prof. Dr. Öner Günçavdı, 2000’li yıllarla birlikte Türkiye’de sınıf geçişkenliğinin oldukça zor hale geldiğini belirtiyor. Sebebini ise şöyle açıklıyor: “Tarımdan ve kırsaldan kopan insanları kentlerde refaha eriştirebilmek için bunlara istihdam imkânı yaratmak zorundalar. Geliri ve refahı bu kesimlere vermek istediğiniz için de ekonomideki kaynakları bunlara yönlendirir ve bir de bakmışsınız ki bu insanlar hem mukaddesatçı düşüncelere sahip olarak hem de kırsal kültüre sahip olarak kentlerde çoğunluğu oluşturmaya ve bu düşünceler ve kültür üzerine yeni bir siyasi iktidar inşa etmeye başlamışlar. İşte 2000’lerin Türkiye’si budur. Türkiye Cumhuriyeti içinde bence çok başarılı bir şekilde sağlanmış olan, sınıfsal mobiliteyi mümkün kılan bir eğitim kanalı vardı. Türk toplumunun farklı kesimleri arasında sınıfsal mobilitelere imkân veriliyordu.

“Gençlerlerdeki endişe mal, mülk endişesi değil”

Günçavdı, gençlerin endişelerini şöyle tarif ediyor: “Gençler bu ülkede sahip oldukları vasıflarla yaşayamadıkları için, evlenemedikleri için, çocuk sahibi olamadıkları için endişeliler. Gençlerdeki endişe budur. Mal, mülk endişesi değil.”

“Değişimi en çok talep eden kesim orta sınıf”

Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı ve eski bankacı Kerim Rota, orta sınıfı ekonomi politikalarından en çok etkilenen ve değişimi en çok talep eden kesim olarak tanımlıyor: “Orta sınıfın dışında çok fakir olanlar veya çok zengin olanların toplumu değiştirme talebi kesinlikle ortaya çıkmıyor. En alttakilerin zaten günlük geçim dertleriyle, açlık-tokluk sırında geçen zamanlarıyla ne bir demokrasi ne de bir değişim talebinin parçası olmaları mümkün olmuyor. En zengin dediğimiz kısım da mevcut düzenin faydalananları. Onların da değişim talebinin çok kısıtlı olduğunu görüyoruz. Bu nedenlerle orta sınıf, demokrasilerde en çok değişim talep eden, ekonomik politikalardan en çok etkilenen kesim oluyor.”

“Ortalama ücret asgari ücretin 1,4 katına düştü”

Rota, Türkiye’de çalışanların aldığı ortalama ücretin asgari ücrete yaklaştığını vurguluyor: “Ben 80’lerin sonu, 90’ların başında, okuldan yeni mezun olmuş bir mühendisin işe giriş maaşının asgari ücretin beş ila yedi katı olduğunu bilirim. Türkiye’de ortalama ücret 2005 yılında asgari ücretin 2,2 katıydı. 2019 verilerine göre 1,7 katına düştü. Eminim ki 2021 verileri elimizde olsa bunun 1,4 katı civarına düştüğünü göreceğiz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.