Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sahadan Meral Akşener izlenimleri

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener dün (9 Haziran) Sakarya’daydı. Akşener, Sakarya’da ilk olarak Kocaali ilçesinde esnaf ziyareti yaptıktan sonra Karasu’ya geçti. Günü Ferizli’de yaptığı esnaf ziyareti ve halk buluşması ile bitiren İYİ Parti liderine ilgi fazlaydı. Ruşen Çakır sahadan izlenimlerini anlattı.

Yayına hazırlayan: Baran Yalçınkaya

Merhaba, iyi günler. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, dün Sakarya’nın üç ilçesini gezdi. Bunlar sırasıyla: Kocaali, Karasu ve Ferizli. Ben de gazeteci olarak, bu faaliyetlerin hepsini yerinden izledim ve izlenimlerimi aktarmak istiyorum. Öncelikle, Akşener’in daha önce böyle bir faaliyetini izlememiş olduğumu söylemek isterim. Halbuki ben, Türkiye’de Anadolu’da –İstanbul da var ama esas olarak Anadolu’da– çok fazla seçim çalışması izlemiş bir gazeteciyim. Özellikle mitinglere çok meraklıyımdır. Ama Medyascope ile beraber sorumluluklarım da artınca, kendi başıma bu tür geziler yapamaz oldum; fakat Medyascope’un kuruluşuna yol açan Periscope yayınlarının büyük bir kısmının da –hatırlayacaksınızdır: 2015 Haziran seçimleri– bu tür geziler olduğunu biliyorsunuz. 

Şimdi, Meral Akşener’in gittiği yerler AKP’nin çok güçlü olduğu yerler, AKP’nin ve MHP’nin güçlü olduğu yerler. Son seçimlere baktığım zaman, belediyelerin üçünü de AKP kazanmış bu üç ilçede. İYİ Parti, Kocaali ve Ferizli’de CHP’nin desteğiyle girmiş. İyi bir oy almış, ama kazanamamış. Karasu’da da CHP adayı İYİ Parti desteğiyle girmiş, o da %30’a yakın bir oy ile kaybetmiş. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine baktığımız zaman, Sakarya’nın genelinde –ki bütün ilçeleri üç aşağı beş yukarı buna denktir– Erdoğan’ın oyu %70,55, Akşener’in %7,5, Muharrem İnce’nin de %20 civarında… Sonuçta, hem AKP’nin çok güçlü olduğu yerler, hem de MHP’nin güçlü olduğu yerler. Dolayısıyla buralara gitmesinin ayrıca bir anlamı vardı. Daha önce başka yerlere gitmiş, bu ilçeler kalmış. Meselâ milletvekili seçimlerinde AKP’nin her ilçede de oyu %60 civârı olmuş ve yine bunların hepsinde MHP’nin oyu %10-15 arası olmuş. Yani, bir tür –Batı Karadeniz’de ya da Marmara’da, nasıl uygun görürseniz– AKP-MHP kalesi. 

Meral Akşener’in bu faaliyetlerinde bütüne baktığımız zaman: Açıkçası şaşırdım. Bu kadar hazırlıklı olacağını bilmiyordum, beklemiyordum. Bu benim kusurum olabilir, çünkü kendisi bu Anadolu gezilerini bayağı zamandır yapıyor. Şöyle yapıyor: İlk önce bir ilçenin merkezinde kısa bir konuşma yapıyor, ondan sonra 3-4 tâne esnaf ziyâreti yapıyor, yan yana dükkânlara giriyor ve orada çalışanlarla, işletenlerle, tüccarlarla sohbet ediyor. Bunlardan bir tânesini çok yakından gördüm. Bütün çalışanlar orta yaşlı erkekti. Muhtemelen de AKP’ye oy vermiş kişilerdi. Meral Akşener onlarla çok rahat sohbet edebiliyor, şakalaşıyor. Bir kere her şeyden önce şunu unutmayalım: Halkın içine girip onlara dokunması ve halkın da kendisine dokunması, özellikle kadınlara… Bu başlı başına bir olay. Refah Partisi’nin ilk yıllarında Erdoğan da benzer bir şey yapardı; bu kadar halkın içindeydi, evet, ama bu kadar temas kurduğunu hatırlamıyorum, çok izledim. Halkın içindeydi, ama bu kadar içinde değildi. “Halkın içinde” demek yerine, “halkla iç içe” demek daha doğru olabilir Meral Akşener için. Ve şu anda, Erdoğan’ın böyle bir şey yapabilmesi herhalde mümkün değil; çünkü korumalar vs… Olayın sâdece bir güvenlik meselesi olduğunu sanmıyorum. Erdoğan özellikle tek adam rejimini inşâ ettikten sonra halkla olan ilişkisini de yeniden dizayn etti sanki ve bu onun çok da lehine olan bir durum değil. Bir güç gösterisi olarak halkla arasına bir mesâfe koyuyor, ama bu aynı zamanda gücünün aşınmasına da neden olabiliyor. Şu hâliyle bakıldığı zaman, halkla iç içe olmak Meral Akşener’in ve diğer muhâlefet liderlerinin –ki benzer görüntüleri Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Kemal Kılıçdaroğlu da ondan çok daha rahat veriyor. Güvenlik endişesi tabii ki herkeste vardır; ama onlar esas olarak bir güç kazanmak istedikleri için o gücü halktan almaya çalışıyorlar. Erdoğan zâten o güce sâhip olduğu için, bundan uzak durmaya çalışıyor ya da araya mesâfe koymaktan çok rahatsız olmuyor olabilir. 

Konuşmalarında Meral Akşener‘in ana teması liyâkat. Özellikle bu KPSS sınavları, mülâkat meselesi, nasıl yüksek puan alanların kazanamadığı, nasıl torpillilerin kazandığı, AKP ile iltisaklı kişilerin kazandığı ve de insanlar işsizken 10 maaş alan danışmanlar… “Saray” diye söylüyor “saray danışmanları” diyor. Bu konuyu daha önce yapmıştı biliyorsunuz, bunun belli bir ilgi uyandırdığını da görmüş olacak ki bu konuyu çok ciddî bir biçimde vurguluyor. Orta sınıfın derdi esas olarak ekonomik sorunlar –ki zâten onun gittiği yerde gördüğümüz insanları orta sınıf olarak tanımlayabiliriz, orta sınıf ya da alt-orta sınıf kesimler diye tanımlamak mümkün– genellikle ekonomik meseleler, hayat pahalılığı, yoksullaşma ve adaletsizlik… Öyle ki, belli yerlerde konuşmasını, hani sanki bilmeyen birisi solcu bir siyâsetçi olarak görebilir. Bir diğer husus, siyâsî konulara çok fazla girmiyor. Tabii ki bu konuştuklarının hepsi siyâsî, ama öyle polemik vs. gibi şeylere çok fazla girmiyor, onun yerine: “Gidecekler, yolcular” diyor… “Erdoğan”ın adını andığını hatırlamıyorum. Kaçırmış olabilirim, ama dikkat çekici bir şekilde bir Erdoğan’a seslenme yok. Onun yerine, “harâmî düzeni” olarak tanımladığı bir iktidar düzeninden bahsediyor. Şimdi İYİ Parti’nin temel sloganı oldu biliyorsunuz: “Az kaldı” diyor. Erdoğan’a emeklilik ya da muhâlefet yapma şansı tanıyacaklarını söylüyor. Bir “Biz” söylemi var. Akşener’in en ciddî sorunlarından birisi belki de: Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi ve kendisini başbakan adayı olarak tanımlaması. Zaten bütün anonslarda da böyle yapılıyor. “Başbakan Akşener” diye söyleniyor, sloganlar böyle atılıyor; ama ortada başbakanlık diye bir makam yok. Tabii biz biliyoruz ki: Önce seçim muhâlefet tarafından kazanılacak, sonra güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilecek ve ondan sonra yapılacak ilk seçimde İYİ Parti birinci parti olup Meral Akşener de başbakan olacak… Böyle bir güzergâh var. Ama ilk mesele başbakanlık değil. Burada bir sorun var bence. Kendisine de söyledim bunu: Türkiye’nin güçlendirilmiş parlamenter sistem meselesini çok daha fazla tartışması gerektiğini, sâhip çıkması gerektiğini ve muhâlif aydınların bunun üzerine yeterince performans göstermediklerini ve hattâ bu tartışmayı engellediklerini söyledi bir şekilde sohbetimizde. Meâlen aktarıyorum tabii. Meral Akşener’in dünkü faaliyetlerinde en çarpıcı olay, ilk gittiği Kocaali’de, kendi partisinin Ankara milletvekili İbrahim Halil Oral’ın bir Youtube kanalında yaptığı yayında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevî olması nedeniyle söyledikleri üzere, Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere tüm Alevîlerden özür dilemesiydi. Ve bunu yaparken, “Bir arkadaşımız” falan demedi, doğrudan milletvekilinin adını verdi. Yanılmıyorsam bugün 14:30’da CHP Genel Merkezi’nde İbrahim Halil Oral Kılıçdaroğlu’nu ziyâret edip ondan özür dileyecekmiş. Bunu iki kere yaptı. Kendisine ayak üstü şunu sordum: “Kocaali’de çok fazla Alevî olmasa gerek, neden bunu yaptınız?” O da dedi ki: “Benim mesajım buraya değil, oraya”. “Ora”dan kastı, Ankara tabii ki. Kılıçdaroğlu’nun Alevîliği meselesinin ciddî bir şekilde, Türkiye’de seçim yaklaştıkça, gündeme daha fazla girmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirme ihtiyâcı hissetmiş. Ve bunu da, kamuoyunun karşısına ilk çıktığı yerde yapmış ve Kocaali gibi bir yerde, halkın, onu dinleyenlerin bu konudaki tepkileri de çok olumluydu ve bu anlamıyla bakıldığı zaman çok iyi bir iş yaptı, onu açıkça söyleyebiliriz. Türk sağıyla özdeşleşmiş bir ismin yine sağın çok güçlü olduğu bir yerde Alevîlik konusunun çok da heyecan yaratmayacağını düşünebileceğimiz bir yerde, milletvekilinin de adını vererek bu konuda açık ve net bir şekilde tavır alması gerçekten olumlu oldu. Bunu daha sonra başka meselelerle de konuşuruz, ama biliyorsunuz Erdoğan, dün yine Kılıçdaroğlu’na lâf söylerken, böyle adını vermeden Alevîlik meselesine de değindi. Belli ki bunu kullanacaklar, ama bunu kullanmanın çok işlerine yarayacağına dâir elimizde fazla bir emâre yok. Nitekim, Meral Akşener’den sonra Temel Karamollaoğlu da bu konuda çok açık ve net bir duruş sergiledi. Bir bütün olarak bakıldığında, bu gezilerde Meral Akşener’in –ve bunu izledikten sonra onun başka yerlerdeki başka faaliyetlerini de izlemenin şart olduğunu düşündüm– gerçekten iktidâra yürüyen bir siyâsetçi olduğunu görüyorsunuz. İkincisi, meydanda birbirinden farklı kesimlerden insanların olduğunu anlayabiliyorsunuz. Tabii ki içlerinde ülkücü hareket geçmişliler de var, ama siyâsete ilk kez İYİ Parti ile başlayanlar da var. Kadınlar çok. Orta yaşlı daha çok. Genç sayısının çok yüksek olduğuna tanık olmadım açıkçası; gençler tabii ki vardı, ama orta yaş ve üstü daha fazlaydı, onu özellikle vurgulamak isterim. Kadınlarla kurduğu ilişkilerin çok daha direkt olduğunu da söyleyebilirim. Sarılıp, kucaklaştığı çok kadın oldu. Ve burada, başörtülü, başı açık vs. gibi ayrımları çoktan aşmış gibi. Zâten İYİ Parti’nin tabanında hepsinin olduğunu görüyorsunuz. Bir diğer husus da, İYİ Parti’nin partileşmesiyle ilgili; her ne kadar bunlar çok büyük organizasyonlar olmasa da, sonuçta bir ilçeye gidip orada belli bir süre kalıp –yaklaşık 45 dakika diyelim– ondan sonra hemen başka bir ilçeye gitmek, orada bir 45 dakika kalmak vs… Bütün bunlar belli bir organizasyon gerektiriyor — ki bu anlamda çok başarılı olduğunu söyleyebilirim İYİ Parti organizasyonunun, bunu da Sakarya İl Örgütü yapmış. İYİ Parti’nin son seçimde Sakarya’da 1 milletvekili vardı, o da zâten sürekli Meral Akşener’in yanındaydı. 

Evet, bir bütün olarak bakıldığında Akşener’de, hem dosyasına hâkim, polemiklere çok bulaşmayan ama lâfını doğrudan söyleyen, hattâ yer yer –argo demeyelim de–  argoya yakın tâbirler de kullanmaktan çekinmeyen ve insanların arasına girmekten de çekinmeyen bir siyâsetçi profili vardı benim gördüğüm yerlerde. İlginin yoğun olduğunu gördüm; bu ilçeler küçük ilçeler normal olarak baktığımız zaman, tabii ki bir İstanbul ilçeleriyle, hele birtakım il merkezleriyle, kıyaslanamayacak yerler. Ama buralara da gidiyor olmasının başlı başına bir anlamı var. Tabii ki onunla aynı gün, yani dün, Erdoğan’ın adaylığını açıklamış olmasının, îlânının denk gelmesi söz konusu oldu. Kendisine bunu da sordum, henüz tam incelemediğini söyledi; yani Erdoğan’ın konuşmasının detaylarına hâkim olmadığını söyledi. Anladığım kadarıyla o konuda iyice düşünerek bir şeyler söyleyecek ve belki de bir vesîleyle söylemiş de olabilir, ama önümüzdeki günlerin esas gündemi Erdoğan’ın adaylığını açıklaması ve muhâlefetin adayının kim olacağı meselesi… Bunu da sohbet ettiğimizde sordum, muhâlefetin adayını ve ekibini… Henüz o noktada olmadıklarını söyledi; ama bunun gerçekten muhâlefetin şu aşamada aşması gereken en önemli meselelerden olduğunu Meral Akşener’le bu konuda sohbet ettiğimizde de çıkartmak mümkün. Evet, bir ihtimal ay başında İYİ Parti Genel Merkezi’nde yapılacak olan toplantıda Kılıçdaroğlu’nun adaylığını masaya getireceği söyleniyor. Bakalım, o zamana kadar bayağı bir süre var. Çok şeyler değişebilir; ama İYİ Parti’nin ve Meral Akşener’in kendilerine, partinin kendisine güveninin iyice arttığını gördüm; özellikle son kamuoyu araştırmaları –özellikle KONDA araştırması– morallerini çok arttırmış, onu da söyleyeyim. Bir de, bilenler için söyleyeyim, biliyorsunuz bir dizi var Netflix’te “Borgen” diye, tekrar başladı. Daha önce onun hakkında bir yayın da yapmıştım. Yeni bölümleri de başladı, onları da seyretmeye başladım. Meral Akşener’e de söyledim, dizideki –adını şimdi hatırlamadığım– bir kadınla çok benzerliklerinin olduğunu söyledim; yorum yapmadı, ama onun kurmay heyetinde olan, diziyi de bilen ve tabii ki de Meral Akşener’i de yakından bilen bâzı kişiler bana hak verdiler. Bunu da bir not olarak düşeyim. Bugün “Haftaya Bakış”ta Kemal Can ile özellikle Erdoğan’ın adaylığı meselesini tartışacağız, ona da beklerim. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.