Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Temel Karamollaoğlu ile söyleşi: Altılı masada neler oluyor? Adaylık tartışmaları hakkında ne düşünüyor?

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Medyascope‘a konuştu. Altılı masadan cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarına dek pek çok konuda sorularımızı yanıtlayan Karamollaoğlu, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı konusunda “Yüzde 99 kazanacak bir aday olmalı” derken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığıyla ilgili olarak ise “Erdoğan sadece ‘Ben aday olacağım’ diyerek aday olamaz, anayasa çok açık” diye konuştu.

Eğer erken seçim olmazsa seçimlere tam bir yıl var. Sizce Türkiye’yi nasıl bir yıl bekliyor?

“Aslında çok da güzel bir yıl beklemiyor. Böyle devam ederse iktidarın bugün içinde bulunduğumuz problemleri çözme ihtimali görünmüyor. Kendileri de görmüyor. Esas üzüntü verici olan, ‘Evet, biz bunu çözeriz’ demiyorlar. ‘Çözemiyoruz’ diyorlar. Bunlardan dolayı da biraz badireli bir dönem bekliyor bizi.”

Altılı masada pratik anlamda neler oluyor? Örneğin bir akşam yemeği nasıl geçiyor? 

“Gayet rahat, herhangi bir gerginlik olmadı şimdiye kadar. Genel gidişat üzerinde kısa bir değerlendirme oluyor. O güne kadar yapılmış olanlar üzerinde arkadaşlarımız fikirlerini beyan ediyor. Ondan sonra da yapılacaklarla ilgili bazı teklifler oluyor. Bundan sonra tabii bunlar biraz daha gelişecek. Adeta bir koalisyon protokolüne benzer bazı teklifler gündeme gelecek. Son toplantıda zaten bunlar kısmen gündeme geldi. Bazı raporlar yayımlandı. Bundan sonra da devam edecek.”

– “Yönetim ittifakı”ndan bahsettiniz, bunu biraz açar mısınız?

“Şu anda genel manada bir değerlendirme yapılıyor. Hangi bakanlıklar hangi partilere verilecek, hangi politikalar uygulanacak, bu konuda henüz hiçbir görüşme olmadı. Olması da doğru değil, mümkün de değil. Ancak şunu da ifade edelim, biz ilk defa böyle bir manzara ile karşı karşıyayız. Normalde, parlamenter sistemde olunan dönemlerde seçimler yapılır, seçimlerin arkasından partiler Meclis’teki gücüne bağlı olarak bir araya gelerek bir hükümet kurma çalışması içine girerlerdi. Şimdi biz seçimlerden nasıl bir netice çıkacağını bilmediğimiz için şimdiden bir paylaşım yapma ihtimali yok. Seçimlerden sonra yapılacak inşallah.

Bir defa bizim bir numaralı meselemiz başkanlık sisteminin değişmesi. Nasıl değişecek o konuda birtakım çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar nasıl yapılacak, yani kararlar nasıl alınacak diye sorarsanız, önümüzdeki dönem cumhurbaşkanı belli bir süre Türkiye’yi idare edecek. Peki nasıl idare edecek? Siyasi partilerin rolü ne olacak? Bu konuda herhangi bir karar alınmadı. İşte biz bundan sonra bu konuda birtakım kararlar alacağız. Yani cumhurbaşkanı ile partilerin münasebetleri, bakanlar tayin edildikten sonra bakanlarla partilerin münasebetleri, Meclis’te komisyonlar kurulacak, onların bakanlarla ve cumhurbaşkanı ile münasebetleri nasıl olacak? Önümüzdeki aylarda bunlar da adım adım belirlenecek.”

– Altı partinin bir araya gelmesi Türkiye siyasi tarihinde ilk defa olan, sıradışı bir durum. Buna rağmen “Yeterince heyecan yaratmadı” görüşünde olanlar var. Ne düşünüyorsunuz?

“Şimdi tabii herkes bir heyecan istiyor da heyecan durduk yere doğmaz ki. Heyecan dediğiniz netice alınırken olur. Bizim şimdi şu anda üzerinde durduğumuz konu ittifak olmak. Tabii bir hükümet protokolü gibi bir protokol şu anda söz konusu değil ama bu değişikliği yapana kadar Türkiye mevcut problemlerle nasıl ilgilenecek? Hedef ne olacak? İşte bu da önümüzdeki aylarda belirlenecek. Adım adım ona yaklaşıyoruz.”

“Altılı masadan somut öneri çıkmıyor” eleştirileri de var. Bunları önümüzdeki dönemde daha çok göreceğiz diyorsunuz?

“Tabii, yani şu ana kadar… Bu bir, eskiden olduğu gibi koalisyon değil. Bizim başta aklımızda bir konu vardı. cumhurbaşkanlığı sistemini değiştirip eski sisteme dönmek. Şimdi artık böyle bir düşüncenin içinde sıkışıp kalmamız mümkün değil. Değişiklikler Meclis’te muhalefetin gücüyle doğrudan doğruya orantılı olacak. 400’ün üzerinde milletvekili çıkarılabilirse referanduma bile gitmeden anayasayı değiştirmek mümkün. 360 ile 400 arasında milletvekili çıkarsa bu sefer referanduma gitme mecburiyeti doğacak. 300 ile 360 arasında bir sayı olursa Türkiye yine başkanlık sistemiyle yönetilecek ama partiler arasında bir koordinasyon sağlanacak. Yani sanki biz bir koalisyon yapmışız gibi davranılacak fakat cumhurbaşkanlığının yetkileri aynen kalacak. Şimdi biz onun için diyoruz ki nasip olur da seçime gitme kararı bir protokole bağlandığında cumhurbaşkanı da bir bakıma taahhütte bulunacak. Seçimlerden sonra bu protokole uygun davranacağını kamuoyu nezdinde ifade edecek.”

Adaylık konusunun konuşulması için altılı masada bir takvim belirlendi mi?

“Bir takvim belirlenmedi ama tabii olan seçim tarihi belirlendikten sonra ilk yapılacak işin bu olmasıdır. Öyle bir ay sonrasını falan beklemek değil. Hemen bir araya gelip bir aday belirlemek olacak. Seçim kararı alınmadan önce aday belirleme olmaz.” 

“Kazanacak kişi aday olmalı” görüşü var, siz altılı masadan çıkacak adayın profilini nasıl tarif edersiniz?

İkisi birlikte olmak mecburiyetinde. Yani biz belirleyeceğimiz adaya bir defa güvenmeliyiz. Sözünde duracak, birlikte çalışacağız. İkincisi elbette bu güvenin arkasında da hem vatandaşı hem de partilileri tatmin edecek bir performans gösterecek. Bu tamamen icraatla alakalı bir konu. Adalet konusunda bir kere hiç kimse farklı bir gaye güdemez. Adalet mutlaka sağlanacak. Ancak diğer sahalarda da, ekonomide de atılması icap eden, zaruri birtakım adımlar varsa onlar da atılacak. Onlar birlikte belirlenecek yalnız. Tabii kazanacak aday dışında bir aday aramak mümkün değil. Biz, evet en iyi adayı bulacağız, bulmaya gayret göstereceğiz ama kazanacağına da yüzde 99 emin olmamız lazım.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı son zamanlarda gündeme geliyor. Kılıçdaroğlu altılı masada adaylığa talip olduğunu dile getirirse yaklaşımınız ne olur?

“Şu anda benim bununla ilgili bir kelime bile söylememin mantığı olmaz. Yani havanda su döver gibi olur. Bu zamanı geldiğinde konuşulacak bir konudur. Onun için biz ısrarla şimdiden bir aday belirlenmez diyoruz. Bu spekülasyonlar olmasın diye.”

Altılı masadan ortak aday çıkmama ihtimali var mı? Partiler ayrı adaylarla seçime gidebilir mi?

“Neticede görüşmeler yapılacağı için, büyük ihtimalle ortak bir aday belirlenir diye düşünüyorum. Ancak yüzde bir de olsa ortak bir aday çıkmayabilir de tabii. Bu nihayetinde her partinin kendi vereceği karar. Altılı masada biz kimseyi gel bizimle hareket et diye zorlayamayız. Herkes kendi kararını kendisi verecek. Ancak şu andaki manzarada müşterek bir adayın belirlenmesi kazanma şansını artırır kanaati hâkim. Aksi takdirde ikinci tura kalma ihtimali doğar. O zaman da işler biraz sarpa sarabilir.”

“Seçimler zamanında olursa Erdoğan aday olamaz” dediniz. Bu konuyu açar mısınız? Anayasa Mahkemesi veya Yüksek Seçim Kurulu böyle bir karar alabilir mi?

“Erdoğan sadece kendisi ‘Ben adayım” diyerek aday olamaz. Anayasa çok açık. Bir cumhurbaşkanı iki dönem cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra kendisi veya partisi onu aday gösteremez. Peki cumhurbaşkanı aday olabilir mi? Olabilir. Nasıl olur? Meclis karar verirse. Meclis’in karar verebilmesi için de seçimin mutlaka erkene alınması gerekir. Bu anayasa hükmü. Yani Tayyip Bey şimdi ‘Ben adayım’ dediği zaman bu mesajını muhalefete vermiyor, Meclis’e veriyor. Diyor ki ‘Ben aday olma niyetindeyim, hazırlıklarınızı yapın’ Seçimin ne kadar erkene alınması gerektiği konusunda anayasada bir hüküm yok, 15 gün erkene alınırsa mı bu hüküm geçerli? Yoksa iki ay önceye alınsa yeterli mi? O önemli değil. Meclis toplanır, cumhurbaşkanının tekrar aday olabilmesi için önce bir seçim kararı alır. Söz gelimi ‘Bir ay önce seçimi yapacağız’ diye. Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir adım atmasına gerek yok çünkü aday olamaz. Yani Anayasa Mahkemesi veya YSK bir adım atmayacak. Cumhurbaşkanı oraya müracaat ederse, ‘Ben adayım’ derse reddetmek mecburiyetinde. Başka ellerinde karar verecek bir mekanizma yok. Açık hükümler. Sayın Cumhurbaşkanı ‘Ben aday oldum, seçime giderken Seçim Kurulu’na müracaat edeceğim’ demedi, ‘Ben adayım’ dedi. İşte ben de diyorum ki bu dediği Seçim Kurulu’na hitaben bir söz değil, olamaz. Bu Meclis’in çoğunluğuna hitaben söylenen bir sözdür. Meclis de bunu uygun görürse toplanıp bir karar alacak o kadar.”

Selahattin Demirtaş’ın “Erdoğan geri çekilmeye açık kapı bırakmak için adaylığını bu kadar erken açıkladı” söylemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Erdoğan’ın adaylıktan çekilme ihtimali var mı? 

“O çok farklı bir yorum. Olabilir de olmayabilir de. Yani adaylıktan çekilecek bir insan neden ‘Ben adayım’ desin? Yani ben onu bir ihtimal dahilinde görmem şahsen.”

“Erdoğan kazanamayacağı seçime girmez” diyenler var. Sizce kazanamayacağını görürse farklı bir adım atabilir mi?

“Zannetmiyorum. Bugünkü şartlarda hakikaten Sayın Erdoğan kazanacak gibi görünmüyor. Anketler de bu söylediğimizi doğruluyor. Ancak elbette siyasetin içinde bulunan, hele de cumhurbaşkanı olan bir insan ‘Ben kazanamayacağım seçime girmem, bundan dolayı da bekleyeceğim, anketler benim kazanma ihtimalimi ortaya koyarsa girerim yoksa çekilirim.’ Yani öyle bir yorumda bulunmaz. Ben tahmin etmiyorum.”

Aslında hepimizin en büyük gündemi ekonomi. Geçmişte ülkede ekonominin bu kadar kötü olduğu dönemlerde önemli siyasi değişiklikler oldu. Siz şu anda da böyle bir süreç görüyor musunuz? 

“Bugün Sayın Cumhurbaşkanı’nın güttüğü ekonomik politikaların ve kendi ekibinin oluşturduğu politikaların Türkiye’nin problemlerini çözeceğine inanmıyorum. Çözemezler. Çok ciddi değişikliklere ihtiyaç var. Ben durduk yere ‘İsraf ortadan kalkacak, yolsuzluklar duracak, rüşvete fırsat verilmeyecek’ demiyorum. Kendileri de iktidara gelmeden önce üç Y dediler. Ne oldu? O yüzden ekonomide bir düzelme olacaksa önce bugünkü yanlışlarını bırakmaları icap eder. İsrafı, yolsuzluğu, yoksunluğu bırakmaları icap eder. Ancak böyle bir niyetleri görünmüyor. Ellerindeki imkânlar da iyice kısıtlandı çünkü kaynak yok. İşleri çok zor.” 

Ekonominin bu durumunda muhalefette “Erdoğan nasıl olsa kaybedecek” gibi bir rehavet havası oluşabilir mi? 

Yok, Erdoğan kaybedecek diye muhalefet evinde oturmuyor. Herkes ayakta. Herkes Türkiye’yi karış karış dolaşıyor. İşte ben dünden beri İzmir’deyim. Sayın Kılıçdaroğlu dün buradaydı. Sayın Akşener iki gün önce Manisa’daydı. Bütün arkadaşlar seferberlik halindeler, onun için bir rehavet var demek doğru değil. Hiçbir rehavet yok. Herkes çalışıyor, herkes gayret gösteriyor. Daha da önemlisi gittikleri yerlerde büyük bir coşkuyla karşılanıyorlar. Gittikleri her ile, her ilçeye umut aşılıyorlar. Bu çok önemli bir şey.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.